Bakan Çelik'e mektup...

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 02 Nisan 2007 09:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bir milyon kişilik Eğitim Ordusunun görünmez kahramanları olan Milli Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı ile Üniversiteler ve Kredi Yurtlar Kurumu merkez ve taşra teşkilatlarında çalışmakta olan memur, evrak memuru, müracaat memuru, teknisyen, marangoz, elektrikçi, boyacı, güvenlik görevlisi, kapıcı, kaloriferci, aşçı, aşçı yardımcısı, garson, bulaşıkçı, odacı, hizmetli ve müstahdemler, diğer memur, mühendis, şef ve tekniker kadrolarında çalışan EĞİTİM ÇALIŞANLARI ekonomik, mesleki, özlük ve demokratik sorunlar altında adeta kan ağlıyor. Öğretmenler Gününde, İlköğretim Haftasında, Üniversitelerin Yıldönümlerinde unutulan cefakâr eğitim çalışanları kaderine terk edilmiş durumda.

Bu duruma SON demek ve yıllardır devam eden bu sorunların çözümünü gerçekleştirmek ve takibinin yapılacağını ilan etmek için Bağımsız Eğitimciler Sendikası mensubu oldukça kalabalık bir grubu oluşturan sendika üyeleri ve yöneticileri Ankara Kızılay Postanesi önünde basın toplantısı yaparak, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK'e sorun ve taleplerini içeren bir mektup gönderdiler.

Basına açıklama yapan sendika Genel Mali Sekreteri Ferhat ŞAHİN, şöyle konuştu. ?Sendika olarak bakanlığın bahçesinde, başbakanlığın önünde, meclisin önünde, Kızılay meydanında, sıhhiye meydanında ve aklıma gelmeyen onlarca yerde eylem yaptık, miting düzenledik, basın toplantıları ve açıklamaları yaptık, yüz yüze görüşmelerde ifade ettik ama bir türlü anlayamadılar, ANLAMADILAR!

Bu mektup sayın bakana ve hükümet yetkililerine son ihtarımızdır. Kendileri başlarını iki elinin arasına alıp düşünür ve haklı ve gerçekçi olan bu taleplerimizi yerine getirirse kendisine yine bu meydanlardan teşekkür ederiz ve bizi 4 yıldır bekletmiş olmasına rağmen bakanımızdır der sinemize çeker affederiz, vefa gösteririz.

Fakat; umursamaz tavrını devam ettirir, biz eğitim çalışanlarına kör ve şaşı bakmaya devam ederse burada tüm bu basının önünde söylüyorum ki kendisine, tüm yasal sınırlar içerisinde eylem ve etkinliklerimizle yükleneceğimizi, teşhir edeceğimizi ve tüm demokratik sınırlar içinde tacizlerde bulunacağımızı ifade ediyorum.?

Sendika Genel Mali Sekreteri Ferhat ŞAHİN şöyle devam etti;

Sayın Basın Temsilcileri,

Eğitim hizmetlerinin halka sunumunda büyük katkı ve emekleri geçen hizmetli, şoför, bekçi, hademe, teknisyen, memur, şef v.b. kadrolarındaki eğitim çalışanları kendilerini ?üvey evlat? olarak görmektedir. Eğitim hizmetlerinin temel altyapısını oluşturan memur ve hizmetliler; Öğretmenler Günü, üniversitelerin şölen ve etkinlikleri, İlköğretim Haftası gibi belirli gün ve kutlamalarda sürekli unutularak, aklımıza gelmeyerek, davet edilmeyerek adeta kendilerini dışlanmış hissetmektedir. Okullarımızda, üniversitelerimizde, Milli Eğitimin tüm merkez ve taşra teşkilatlarında, Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) merkez ve taşra teşkilatlarında eğitimin zorunlu ve vazgeçilmez hizmetlerini günün her saatinde, ülkenin en ücra köşesinde canı pahasına yerine getirmeye çalışan bu cefakar ?eğitim çalışanlarının? yaşamakta olduğu psikolojik, sosyal ve mesleki sorunların her geçen gün artmakta olduğunu görmekteyiz.

Bir milyon kişilik eğitimci ordusunun yüzde 22 sini oluşturan hizmetli, şoför, bekçi, hademe, aşçı, şef, teknisyen, kaloriferci, memur olmadan bir eğitim hizmeti verilmesi mümkün değildir. Öğretmenler gibi bu arkadaşlarımız da eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğuna göre, eğitim hizmetlerinin etkin, verimli ve kaliteli bir şekilde vatandaşlarımıza sunulmasının bu vefakar ?eğitim çalışanlarının? sorunlarının çözülmesi ile eşanlamlı olduğu hatırlanmalıdır.

680 YTL maaşla, haftanın her günü en az on saat çalışarak, ek bir ücret almadan okulun bahçesinden, sınıflarına, tuvaletlerine kadar her türlü temizlik, bakım ve onarımını yapan; kira, yakacak, yiyecek, giyecek, eğitim, sağlık, ulaşım ve haberleşme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakta acze düşmüş, görevinde yükselmek ve yer değiştirmede önü kapatılmış, en ufak bir avantaj için iktidar mensuplarının himayesine muhtaç duruma düşürülmüş, aksi takdirde idarecilerin hışmına uğramayı kader olarak kabullenmiş bir ?eğitim çalışanıyla? nitelikli, sağlıklı ve disiplinli bir eğitim hizmeti yürütebilmek mümkün değildir.

Eğitim ve öğrenim hizmetlerinin sunulduğu her yerde, illerde, ilçelerde, köylerde her türlü sıkıntı ve zorluklarla mücadele ederek ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz çocuk ve gençlerimizin daha iyi yetişip, eğitim almaları için azimle çalışan bu gayretli insanların durumu gerçekten içler acısıdır. Memur ve hizmetliler aile sorumluluklarını yerine getirememekte, vitrinlerin önünden geçememekte ve her akşam huzur içinde evine dönememektedir. Ekonomik, bürokratik ve mesleki baskılar altında adeta inim inim inlemektedir. Yaptıkları zor ve yıpratıcı işlere karşılık oldukça düşük ücret almakta olan memur ve hizmetliler eşit işe eşit ücret ve onur eşitliği talep etmektedir. Bugüne kadar örgütlü ve proaktif mücadele verme imkân ve zemini oluşturamayan bu ezgin kesim, maalesef yöneticilerden ve iktidarlardan sürekli darbe yemiş, küçümsenmiş ve horlanmıştır.

Onursal konumu bakımından bir hizmetli ve bir müsteşar eşittir. Ayrı yemekhaneler, makamların kutsal birer mekân olarak sunulması, insanın değil makamın yüceltilmesidir ki, bu durum onur eşitliğine aykırıdır. Lojmanlarda memur ve hizmetlilere bodrum katlarının layık görülmesi, yemekhanelerde müdür ve amirlere ayrı bir bölümde porselen tabaklarda, kaliteli çatal kaşıklarla, temiz ve örtülü masalara yemek servisi yapılması, memur ve hizmetlilerin ise ayrılmış başka bir bölümde kuyruğa girerek tabldotda yemeğini alması bir aşağılama ve insan hakkı ihlalidir. Kölelik dönemlerinden kalma bu ilkel kast sistemi uygulamaları artık bırakılmalıdır.

Değerli Basın mensupları,

Öğrenim yılı başında yalnızca idarecilerin ve öğretmenlerin aldığı 425 YTL eğitim - öğretim ödeneği, memur ve hizmetlilere de ödenmelidir. Sabah 7.30'dan, akşam 7.30'a kadar eğitim kurumlarında çalışan memur ve hizmetlilere her fazla saat için ek ders ücreti oranında ödeme yapılmalı ve bunun yanında sarf malzemesi ve iş elbisesi ücreti verilmelidir.

Öğretmen ve idarecilere tanınan indirimli otobüs bilet hakkı bunlara da verilmeli, kurumların servis araçlarından faydalanmaları sağlanmalıdır. Hafta sonlarında ve bayram tatillerinde göreve gelen idarecilere verildiği gibi memur ve hizmetlilere de mesai ücreti verilmelidir. Eğitim kurumlarında çalışan memur ve mutemetlere iş takibi dolayısıyla harcadıkları yol ücretlerine karşılık yolluk ödenmelidir. Memur ve hizmetlilere bilgisayar, iletişim, mesleki ve kişisel gelişim v.b. alanlarda hizmet içi kurs imkânları sunulmalı ve teşvik edilmelidir. Kadrosuzluktan dolayı iki-üç kişinin yapacağı işi tek başına yapmak zorunda kalan bu arkadaşlarımızın sağlıklı ve hijyenik ortamlarda çalışmaları sağlanmalı, tozlu, kirli, mikroplu ortamlarda çalıştıkları için iş önlüğü, maske, duş alma olanağı v.b.gibi imkanlar yaratılmalıdır.

M.E.B. Taşra teşkilatlarında, memur, hizmetli v.b. kadrolarında çalışan arkadaşlarımızın durumları gerçekten iç açıcı değildir. Evine ekmek götürmek zorlanan önüne çıkan engelleri aşma gayreti içindeki bu arkadaşlarımız büyük bir bölümünün maaşının 100 ila 150 YTL sini yol ücreti olarak ödemektedir. Diğer bir bölümü de seslerini duyuramadıkları için ezikliğini kabul etmiş Türk insanı doğuştan sporcudur diyerek iş yerlerine yürüyerek gidip gelmektedirler.

Veri hazırlama işletme kadrosunda çalışan arkadaşlar iş güçlüğü zammı almaktadırlar. Şef kadrosunda olup bilgisayar kullanan arkadaşlar ile iş güçlüğü zammı almaktadırlar.

Memur kadrosunda olup bilgisayar kullanan arkadaşlara ise iş güçlüğü zammı verilmemektedir. Bu konuda gerekli çalışmaların yapılması lazımdır. Ek ders ücreti şef ve daha üst kadrosundaki memurlara verilmekte, diğer memur ve hizmetlilere verilmektedir. Anayasanın eşitlik ilkesi gereğince bu arkadaşlara destek ders ücreti verilmesi gerekmektedir. İş barışı ve hizmette, ücrette adalet ancak bu yollarla sağlanabilir.

Taşrada zor şart altında görev yapan memur ve hizmetliler günde 2 ila 4 kez yol parası vermektedirler. Örneğin İstanbul ve İzmir de çalışanlar öyledir.

Bu arkadaşlar Hakkari, Bitlis, Muş, Van, Bingöl, Burdur, Afyon gibi nüfusu az olan illere atanmak için girişimlerde bulunmaktadırlar.

Sayın Başbakanın, ülkemizin AB'ye giriş sürecinde en çok üzerinde durması gereken konu eğitim olmalıdır. AB ülkelerinde de olduğu gibi bütçeden en çok eğitime pay ayırmalıdır. ?Çağdaş, demokratik, zengin ve saygın bir Türkiye ideali? için Eğitimin ve Emekçilerinin sorunlarını çözmesi gerekir. AB sürecinde güçlü olmamız ve sesimizi duyurmamız eğitimli bir toplumla mümkün olabilecektir. Sayın Başbakan, Eğitime bütçeden en çok pay ayırarak ve eğitim çalışanlarının maaşlarını Avrupa'da ki meslektaşlarımızın düzeyine çıkararak bu konudaki en büyük adımı atmakla işe başlamalıdır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber