Dışardan Gelip Meftun Olan İstanbul Aşıkları

Dışardan gelip bu kente meftun olan İstanbul aşıkları

  1. Pierre Loti  <p>    Bi&#638;çok kez İstanbul'da bulunmuş olan Pie&#638;&#638;e Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında bi&#638; F&#638;ansız gemisiyle, gö&#638;evli subay ola&#638;ak geldi. Loti, Osmanlı yaşam bi&#962;iminden etkilendi ve pek çok ese&#638;inde bu etkiyi göste&#638;di. Aziyadé adlı &#638;omanına adını ve&#638;en kadınla bu&#638;da tanıştı. İstanbul'da bulunduğu zamanla&#638;da Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hay&#638;an olan Pie&#638;&#638;e Loti, kendisini he&#638; zaman Tü&#638;k dostu ola&#638;ak nitelendi&#638;di.<p>    Pierre Loti'nin İstanbul'la ilgili unutulmaz cümlesi; <p>    "Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine sensin"

    Pierre Loti

    Biɾçok kez İstanbul'da bulunmuş olan Pieɾɾe Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında biɾ Fɾansız gemisiyle, göɾevli subay olaɾak geldi. Loti, Osmanlı yaşam biςiminden etkilendi ve pek çok eseɾinde bu etkiyi gösteɾdi. Aziyadé adlı ɾomanına adını veɾen kadınla buɾda tanıştı. İstanbul'da bulunduğu zamanlaɾda Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hayɾan olan Pieɾɾe Loti, kendisini heɾ zaman Tüɾk dostu olaɾak nitelendiɾdi.

    Pierre Loti'nin İstanbul'la ilgili unutulmaz cümlesi;

    "Ah İstanbul! Beni büyüleyen isimlerden en çok büyüleyeni yine sensin"

  2. Edmondo De Amicis  <p>  1874 yılında yirmi sekiz yaşındayken ziyaret ettiği İstanbul'a hayran kaldı. İstanbul ve Türkiye gezilerini, 2 ciltlik Costantinopoli (1877) adlı eserinde anlattı; bu eser, Türkçeye  İstanbul (Reşad Ekrem Koçu çevirisi; kısaltılmış metin) ve İstanbul  başlıklarıyla çevrilmiştir.   <p>  Edmondo De Amicis'in kaleminden İstanbul; <p>    "İstanbul, yıldızsız ve mehtapsız gecelerde, bütün ışıkların söndüğü saatte daha güzel, daha muhteşemdir. o zaman, sarayburnu`ndan eyüp semtine kadar, tepelerin dağlara benzediği ve bunların üstündeki sayısız sivriliklerin zihni rüyalar álemine sürükleyen orman, ordu, harabe, şato, kayalık gibi şayanı hayret görünüşlere girdiği kocaman kara bir yığın, ucu bucağı olmayan bir gölge görülür. bu karanlık gecelerde, istanbul`u bir taraçanın üstünden seyredip hayal kurmak, zihnen bu büyük ve karanlık şehre karışmak, soluk bir ışıkla aydınlanmış binlerce haremi keşfetmeye çalışmak, rakseden güzel gözdeleri, ağlayan terkedilmiş kadınları, kapıları dinlerken tir tir titreyen haremağalarını görmek, inişli çıkışlı girift yollarda gece dolaşan sevdalıları takipetmek, kapalıçarşı`nın sessiz dehlizlerinde oradan oraya gitmek, büyük ve ıssız mezarlıklarda gezmek, yer altındaki kocaman sarnıçların hadsiz hesapsız uçurumlarında kaybolmak, dev gibi süleymaniye camiinde kapalı kaldığını tasavvur etmek, saçını başını yolarak ve tanrı`nın merhametine sığınarak camiin içini dehşet ve korku feryatlarıyla çınlatmak..."

    Edmondo De Amicis

    1874 yılında yirmi sekiz yaşındayken ziyaret ettiği İstanbul'a hayran kaldı. İstanbul ve Türkiye gezilerini, 2 ciltlik Costantinopoli (1877) adlı eserinde anlattı; bu eser, Türkçeye İstanbul (Reşad Ekrem Koçu çevirisi; kısaltılmış metin) ve İstanbul başlıklarıyla çevrilmiştir.

    Edmondo De Amicis'in kaleminden İstanbul;

    "İstanbul, yıldızsız ve mehtapsız gecelerde, bütün ışıkların söndüğü saatte daha güzel, daha muhteşemdir. o zaman, sarayburnu`ndan eyüp semtine kadar, tepelerin dağlara benzediği ve bunların üstündeki sayısız sivriliklerin zihni rüyalar álemine sürükleyen orman, ordu, harabe, şato, kayalık gibi şayanı hayret görünüşlere girdiği kocaman kara bir yığın, ucu bucağı olmayan bir gölge görülür. bu karanlık gecelerde, istanbul`u bir taraçanın üstünden seyredip hayal kurmak, zihnen bu büyük ve karanlık şehre karışmak, soluk bir ışıkla aydınlanmış binlerce haremi keşfetmeye çalışmak, rakseden güzel gözdeleri, ağlayan terkedilmiş kadınları, kapıları dinlerken tir tir titreyen haremağalarını görmek, inişli çıkışlı girift yollarda gece dolaşan sevdalıları takipetmek, kapalıçarşı`nın sessiz dehlizlerinde oradan oraya gitmek, büyük ve ıssız mezarlıklarda gezmek, yer altındaki kocaman sarnıçların hadsiz hesapsız uçurumlarında kaybolmak, dev gibi süleymaniye camiinde kapalı kaldığını tasavvur etmek, saçını başını yolarak ve tanrı`nın merhametine sığınarak camiin içini dehşet ve korku feryatlarıyla çınlatmak..."

  3. Alphonse de Lamartine  <p>  1830'da Fransa tahtına Louis-Philippe&#8217;in geçmesinden sonra politikaya atılmak için diplomatik görevlerinden istifa eden şair, seçimleri kaybedince karısı ve kızını yanına alarak özel bir gemi ile doğu seyahatine çıktı. Seyahatleri, tamamı Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Lübnan, Filistin, Suriye ve İstanbul'u kapsıyordu. Hasta olan kızı Julia bu seyahat sırasında hayatını kaybedip Beyrut&#8217;ta toprağa verilince uzun sure şehirden ayrılamadı. Kızının ölümünden duyduğu umutsuzluk, Géthsémani adlı eserinde ifade buldu.<p>    1833&#8217;te milletvekili seçildiği haberinin gelmesi üzerine seyahatini sonlandırarak Anadolu ve Almanya üzerinden dönüş yoluna girdi. İstanbul'u ziyareti sırasında padişah Abdülmecit tarafından iyi karşılandı, kendisine refakat etmek üzere Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirildi. Seyahat hatıralarını 1835 yılında dört cilt halinde bastırdı.<p>    "Dünyaya son kere bakacaksın deseler bu bakışı İstanbulun Çamlıcasından isterdim."  Lamartine

    Alphonse de Lamartine

    1830'da Fransa tahtına Louis-Philippe’in geçmesinden sonra politikaya atılmak için diplomatik görevlerinden istifa eden şair, seçimleri kaybedince karısı ve kızını yanına alarak özel bir gemi ile doğu seyahatine çıktı. Seyahatleri, tamamı Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Lübnan, Filistin, Suriye ve İstanbul'u kapsıyordu. Hasta olan kızı Julia bu seyahat sırasında hayatını kaybedip Beyrut’ta toprağa verilince uzun sure şehirden ayrılamadı. Kızının ölümünden duyduğu umutsuzluk, Géthsémani adlı eserinde ifade buldu.

    1833’te milletvekili seçildiği haberinin gelmesi üzerine seyahatini sonlandırarak Anadolu ve Almanya üzerinden dönüş yoluna girdi. İstanbul'u ziyareti sırasında padişah Abdülmecit tarafından iyi karşılandı, kendisine refakat etmek üzere Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirildi. Seyahat hatıralarını 1835 yılında dört cilt halinde bastırdı.

    "Dünyaya son kere bakacaksın deseler bu bakışı İstanbulun Çamlıcasından isterdim." Lamartine

  4. James Baldwin  <p>  Tam ismiyle James Arthur Baldwin zor bir çocukluk-gençlik döneminin ardından yetişkinliğinde de doğup büyüdüğü yerde, A.B.D.&#8217;de rahat edememiş başarılı bir romancı, oyun yazarı ve şair. Afroamerikan ve eşcinsel oluşu kendi ülkesinde yaşayışını güçleştirince Fransa&#8217;da, İsviçre&#8217;de ve Türkiye&#8217;de yaşamının büyük bir kısmını geçiren Baldwin&#8217;in İstanbul&#8217;a gelişi ünlü aktör Engin Cezzar&#8216;ın davetiyle gerçekleşti.<p>    Kimse tarafından rahatsız edilmeden üçüncü romanı &#8220;Another Country"ye devam edebildiği İstanbul&#8217;da, Engin Cezzar&#8217;ın evinde, 10 yıldır üzerinde çalıştığı bu kitabı 2 aylık bir sürede bitirdiği söylenir. Baldwin, Türkçe bilmemesi ancak tanıştığı pek çok kişinin kendisine &#8220;Arap&#8221; diye seslenmesiyle İstanbul&#8217;da şöhreti ve sıradan bir hayatı aynı anda yaşama şansı buldu.

    James Baldwin

    Tam ismiyle James Arthur Baldwin zor bir çocukluk-gençlik döneminin ardından yetişkinliğinde de doğup büyüdüğü yerde, A.B.D.’de rahat edememiş başarılı bir romancı, oyun yazarı ve şair. Afroamerikan ve eşcinsel oluşu kendi ülkesinde yaşayışını güçleştirince Fransa’da, İsviçre’de ve Türkiye’de yaşamının büyük bir kısmını geçiren Baldwin’in İstanbul’a gelişi ünlü aktör Engin Cezzar‘ın davetiyle gerçekleşti.

    Kimse tarafından rahatsız edilmeden üçüncü romanı “Another Country"ye devam edebildiği İstanbul’da, Engin Cezzar’ın evinde, 10 yıldır üzerinde çalıştığı bu kitabı 2 aylık bir sürede bitirdiği söylenir. Baldwin, Türkçe bilmemesi ancak tanıştığı pek çok kişinin kendisine “Arap” diye seslenmesiyle İstanbul’da şöhreti ve sıradan bir hayatı aynı anda yaşama şansı buldu.

  5. Mark Twain  <p>  Quarker isimli gemiyle, Ağustos 1867 İstanbul'a geldiği düşünülen Twain, o dönemin diğer Batılı gezginleri gibi İstiklal Caddesi'nde yer alan bir otelde kalmış ve "The Innocents Abroad or The New Pilgrims' Progress" başlıklı kitabında Tarihi Yarımada, Haliç ve Üsküdar ve çevresine yer vermişti.<p>    Deniz yoluyla İstanbul'a ulaşan yazar ilk olarak şehrin coğrafi konumunu betimlerken, şehri "(...) Demirlediğimiz yerden bakınca şimdiye kadar gördüğümüz en güzel kent" şeklinde nitelendiriyor. Ancak şehre ayak bastığında bu "çekiciliğin ve soylu görüntünün" kaybolduğunu söyleyen yazar, "Kıyıya doğru yola çıkışınızdan geri dönüşünüze kadar geçen zaman içinde nefret ediyorsunuz bu şehirden. Kara uçsuz bucaksız bir sirkti. Daracık sokakları, arı kovanlarından daha kalabalıktı. (...)" sözlerine yer vermiş. Sokakları, dükkanları, sosyal ortamı aynı eleştirel üslupla betimleyen yazar "İstanbul'da bir sokak, insanın görmesi gereken bir yer, ancak sadece bir kez" diyor.

    Mark Twain

    Quarker isimli gemiyle, Ağustos 1867 İstanbul'a geldiği düşünülen Twain, o dönemin diğer Batılı gezginleri gibi İstiklal Caddesi'nde yer alan bir otelde kalmış ve "The Innocents Abroad or The New Pilgrims' Progress" başlıklı kitabında Tarihi Yarımada, Haliç ve Üsküdar ve çevresine yer vermişti.

    Deniz yoluyla İstanbul'a ulaşan yazar ilk olarak şehrin coğrafi konumunu betimlerken, şehri "(...) Demirlediğimiz yerden bakınca şimdiye kadar gördüğümüz en güzel kent" şeklinde nitelendiriyor. Ancak şehre ayak bastığında bu "çekiciliğin ve soylu görüntünün" kaybolduğunu söyleyen yazar, "Kıyıya doğru yola çıkışınızdan geri dönüşünüze kadar geçen zaman içinde nefret ediyorsunuz bu şehirden. Kara uçsuz bucaksız bir sirkti. Daracık sokakları, arı kovanlarından daha kalabalıktı. (...)" sözlerine yer vermiş. Sokakları, dükkanları, sosyal ortamı aynı eleştirel üslupla betimleyen yazar "İstanbul'da bir sokak, insanın görmesi gereken bir yer, ancak sadece bir kez" diyor.

  6. Gérard de Nerval  <p>  Birçok defa Türkiye'ye de uğramış, İstanbul'un en çok mezarlıklarını beğenmiştir. Yer yer gazeteci diliyle yer yer de sanatçı duyarlılığı ile Osmanlıyı ve gelenekleri ve de İstanbul'un muhteşem güzelliği karşısındaki etkilenişi kaleme almıştır.

    Gérard de Nerval

    Birçok defa Türkiye'ye de uğramış, İstanbul'un en çok mezarlıklarını beğenmiştir. Yer yer gazeteci diliyle yer yer de sanatçı duyarlılığı ile Osmanlıyı ve gelenekleri ve de İstanbul'un muhteşem güzelliği karşısındaki etkilenişi kaleme almıştır.

  7. Umberto Eco  <p>  Büyük İtalyan yazar Umberto Eco İstanbul hakkındaki düşüncelerini şöyle belirtmiştir; "İzlenimim o ki; çoğu Türk insanı bir yandan Avrupalı olmak istiyor ama bir yandan da geleneklerinden vazgeçmek istemiyor. Eco; &#8220;İstanbul, dünyada gördüğüm en güzel dört şehirden biri. Roma, Rio de Janerio, New York ve İstanbul. Bu dört şehre derin entelektüel duygular besliyorum. Eco, Türkiye'yi de "Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bilemeyen bir ülke gibi"

    Umberto Eco

    Büyük İtalyan yazar Umberto Eco İstanbul hakkındaki düşüncelerini şöyle belirtmiştir; "İzlenimim o ki; çoğu Türk insanı bir yandan Avrupalı olmak istiyor ama bir yandan da geleneklerinden vazgeçmek istemiyor. Eco; “İstanbul, dünyada gördüğüm en güzel dört şehirden biri. Roma, Rio de Janerio, New York ve İstanbul. Bu dört şehre derin entelektüel duygular besliyorum. Eco, Türkiye'yi de "Sanki devamlı bölünmüş olmaya mahkûm edilmiş, nereye gitmesi gerektiğini hiçbir zaman bilemeyen bir ülke gibi"

  8. Agatha Christie  <p>  Agatha Christie'nin İstanbul'a ilk gelişinde, ilk eşi tarafından terk edilmiş olduğunu ve yeni bir yaşama başladığını dile getiren torunu Mathew Prichard, "Burası onun için yeni bir dünyaydı. Bir nevi, sevdiği bir oyunu oynayarak eğlendiğini söyleyebilirim. Bu nedenle eşimle birlikte burada olmak çok güzel bir his" ifadelerini kullanmıştı.

    Agatha Christie

    Agatha Christie'nin İstanbul'a ilk gelişinde, ilk eşi tarafından terk edilmiş olduğunu ve yeni bir yaşama başladığını dile getiren torunu Mathew Prichard, "Burası onun için yeni bir dünyaydı. Bir nevi, sevdiği bir oyunu oynayarak eğlendiğini söyleyebilirim. Bu nedenle eşimle birlikte burada olmak çok güzel bir his" ifadelerini kullanmıştı.

  9. Arthur Conan Doyle  <p>  II. Abdülhamid''in polisiye romanlara düşkünlüğü nedeniyle on bin kitaplık kütüphanesinin iki binden fazlası yalnızca polisiye romanlardan oluşduğu biliniyor. Abdulhamid'in bu beğenisi nedeniyle  ünlü İngiliz dedektif Sherlock Holmes''in yazarı Arthur Conan Doyle''ı İstanbul''a davet edip, kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği de eskiden beri söyleniyor. Arthur Conan Doyle bu vesileyle İstanbul'a hayran kaldı.

    Arthur Conan Doyle

    II. Abdülhamid''in polisiye romanlara düşkünlüğü nedeniyle on bin kitaplık kütüphanesinin iki binden fazlası yalnızca polisiye romanlardan oluşduğu biliniyor. Abdulhamid'in bu beğenisi nedeniyle ünlü İngiliz dedektif Sherlock Holmes''in yazarı Arthur Conan Doyle''ı İstanbul''a davet edip, kendisini Mecidiye Nişanı ile ödüllendirdiği de eskiden beri söyleniyor. Arthur Conan Doyle bu vesileyle İstanbul'a hayran kaldı.

  10. John Frelly  <p>  34 yaşında, Robert Koleji&#8217;nde fizik öğretmenliği yapmak üzere İstanbul&#8217;a gelen Freely, New York, Boston, Londra, Atina ve Venedik'te yaşadıktan sonra 1993 yılında akademisyen olarak Boğaziçi Üniversitesi'ne döndü. John Freely, sadece Boğaziçi Üniversitesi&#8217;nin değil Osmanlı ve Türk tarihine ve İstanbul&#8217;a olan ilgisiyle Türkiye&#8217;nin de hafızası olmuş bir isimdi.<p>    1960&#8217;lı yıllarda Yaşar Kemal, Aliye Berger, Ömer Uluç gibi Türkiye&#8217;nin önde gelen sanatçılarıyla da dostluk kuran John Freely&#8217;nin ilk kitabı Strolling Through Istanbul: A Guide to The City (İstanbul&#8217;u Gezmek İsteyenler İçin Bir Şehir Rehberi) 1972&#8217;de yayımlandı. Ömer Uluç&#8217;un &#8220;John, sen İstanbul&#8217;un hafızasısın&#8217;&#8217; sözünü şehrin adım atılmadık yerini bırakmayarak sonuna kadar hak eden Freely&#8217;nin çoğu Osmanlı tarihi ve İstanbul üzerine, birçok dile de çevrilmiş 50&#8217;den fazla kitabı bulunuyor.

    John Frelly

    34 yaşında, Robert Koleji’nde fizik öğretmenliği yapmak üzere İstanbul’a gelen Freely, New York, Boston, Londra, Atina ve Venedik'te yaşadıktan sonra 1993 yılında akademisyen olarak Boğaziçi Üniversitesi'ne döndü. John Freely, sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin değil Osmanlı ve Türk tarihine ve İstanbul’a olan ilgisiyle Türkiye’nin de hafızası olmuş bir isimdi.

    1960’lı yıllarda Yaşar Kemal, Aliye Berger, Ömer Uluç gibi Türkiye’nin önde gelen sanatçılarıyla da dostluk kuran John Freely’nin ilk kitabı Strolling Through Istanbul: A Guide to The City (İstanbul’u Gezmek İsteyenler İçin Bir Şehir Rehberi) 1972’de yayımlandı. Ömer Uluç’un “John, sen İstanbul’un hafızasısın’’ sözünü şehrin adım atılmadık yerini bırakmayarak sonuna kadar hak eden Freely’nin çoğu Osmanlı tarihi ve İstanbul üzerine, birçok dile de çevrilmiş 50’den fazla kitabı bulunuyor.