Hekim hakkı mı, hasta hakkı mı öncelikli?

Haber Giriş : 29 Ocak 2008 13:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bir süreden beri hasta hakları ve hekim hakları konusu kamuoyunda tartışılıyor. Hangisi öncelikli? Hekim Hakları Derneği Kurucu Üyesi Uz. Dr. S. Saim Şendil yazdı.

Hekim Hakları Derneği Kurucu Üyesi Uz.Dr Seyfettin Saim ŞENDİL'in yazısı:

TIBBIYE-İ ŞAHANE'DEN GÜNÜMÜZE

Tarihimizde bilimsel gelişmelerin henüz branşlaşmadığı dönemlerde bilimin beden ilmi ve din ilmi diye ikiye ayrıldığını biliyoruz. Tıp tarihi denince geçmişten günümüze Tabib-i Hazık'ların insanlığın şifasına vesile olma gayretleri satırlarda kalmıştır.

Sonrasında yakın tarihimizde bilindiği gibi Kurtuluş Savaşı yaşayan bir milletiz. Şairin, ?Bu millete Allah bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın? dediği zor yılları hep beraber yaşadık. Çanakkale'de Muş'tan, Adıyaman'dan, Kütahya'dan gelip orada şehid düşen genç fidanların kabirleri o dönemin en canlı şahitleridir. Doğusu batısı, Kürt'ü Laz'ı ile milletimiz düşmanlara karşı omuz omuza kenetlenmiş ve Çanakkale destanını kanları ile yazmışlardı.

O dönemde Tıbbıye-i Şahanenin son sınıf talebelerinin hepsinin birden cepheye gidip şehid olduğunu biliyoruz. O sene okul tarihe ismini, hiç mezun veremeyerek yazdırmıştı. Sonra ayakları üzerinde doğrulmaya çalışan bir milletin zor yıllarını maddi sıkıntılarla yaşadık. Az sayıda yetişmiş insanımızla maddi sıkıntılara göğüs germeye çalıştık. Hekime muayene olan hasta varsa parası ?şerefiye? namıyla zarfa koyardı. Hekimde hastanın o anki maddi durumunun müsait olduğunu biliyorsa edeple ve mahçubiyetle o zarfı alırdı. Parası olmayan köylü tavuğunun yumurtasını hekimiyle paylaşırken genellikle hekimin ecza deposundan aldığı ilaçlarla köyüne dönerdi.

HASTA İLE HEKİM AYNI GEMİNİN YOLCUSU

Dünyanın sanayi toplumuna geçtiği yıllar ve sonrasında maddi refahın artmasına mukabil bir kültür erozyonu yaşandığı görülmektedir. Maalesef bu erozyondan toplumuzun tüm katmanları etkilenmiştir. Manevi kültürel değerleri değil maddi değerleri önemli kılan bir erozyon yaşanmıştır ve yaşanmaya devam etmektedir. Bu erozyon Çanakkale'de omuz omuza savaşmış bir çok unsuru birbirinden ayırmaktadır.

Hakkari'yi Kütahya'dan uzaklaştıran bu erozyon yetişmiş insanlarla toplumuda bazen birbirini anlamaz hale getirmektedir. Hekimler bazen "bıçak parası " gibi utanılacak tabirlerle anılırken, bazen de kanserden yakını ölen bir insanımızın kurşunlarına hedef olmaktadır.

Hasta hakkı ile hekim hakkı birbirlerine zıt birer başlık gibi anılmakta ve zannedilmektedir. Fakat bu erozyona rağmen bir taraftan bir Çanakkale ruhunun toplumda giderek yükseldiğinide sevinerek müşahade ediyoruz. Toplumun her katmanının birbirini tekrar tanımaya anlamaya çalıştığı bir ruh giderek yayılmaktadır. Kendisi gibi düşünmeyenlere "biz aynı gemide yolculuk yapan insanlarız. Menfaatlerimiz ortaktır.

Ortak noktalarımızı bulmalı ve çoğaltmalıyız diyen bir anlayış. Bu anlayışla esnafın bayramlarını Doğu'da ve Güneydoğu'da Çanakkale'de dedeleri yan yana yatan kardeşleri ile beraber geçirdiğini müşahade ediyoruz."Ne olursan ol gel " diyen Mevlana'yı çıkaran bu milletin ferdleri insanlarına ve hatta tüm insanlara sinelerini sonuna kadar açma gayreti ve kararlılığındadır.

Bir hekim tarafından kaleme alınan bu yazınında gayesi toplumun her kesiminde yaşanan ve yaygınlaşması gereken bu ruhun hekimlerle toplum arasında oluşmasına yardım olmak gerekir. Bu yazıda hekimlerin günümüz sağlık problemlerine nasıl baktığına dair satırlar okuyacaksınız. Hekimlerin içinde bulunduğu sosyal, mesleki durumu ve problemleri paylaşma olarak kabul edebililirsiniz.

HASTALIK YOK HASTA VAR

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki tıp bilimi pozitif bir bilim dalıdır. Ancak bir çok branşı ve sonuçları itibarıyle iki kere ikinin dört ettiği matematik bilimi kadar kesin sonuçlar elde edilemeyebilir. Hatta ?hastalık yok hasta vardır? sözüyle, tanımlanmış hastalıkların dahi her hastada değişik seyredeceği ifade edilmeye çalışılmıştır. Kaldı ki seyri ve belirtileri tanımlanmış olsa da sebepleri ve tedavisi tespit edilememiş birçok hastalık mevcuttur. Dolayısıyla tıpta hekim ve hastanın yapabileceği en büyük hata kesin sonuçlar beklentisine girilmesidir.

Cerrahi branşlarda böyle kesin, radikal tedaviler söz konusu olsa da dahili branşlarda sonucu etkileyen multifaktoriel disiplinler nedeniyle sonuçlar hakkında kesin öngörülerden ve beklentilerden kaçınmak gereklidir. Hekimde böyle bir şifa beklentisi ve bunu hasta yakınları ile paylaşması, aksi bir durumda yaşanan travmanın ağırlaşmasına neden olmaktadır. Kanser dahil birçok hastalıkta tedavilerle giderek daha yüzgüldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Fakat birçok vakada hekim istemesine rağmen hastanın sağlığına yaptığı katkının istenen kadar olamadığı açıktır. Böyle durumlarda hasta herşeyin hekimin iradesinde ve kontrolunda olduğunu düşünmemesi gerekir.

Hekimde bu durumu en objektif şekilde hasta yakınlarına anlatmalıdır. Hasta bilmelidir ki hiçbir hekim hastasına bilerek zarar vermeyeceği gibi, tedavisi ile ilgili elinden gelen herşeyi yapmak hekimin en vazgeçilmez mesleki ve vicdani görevidir. Fakat bir insan olduğu ve yapabileceklerininde bir sınırı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Mukadder olan olumsuzlukları hemen en kolay yoldan hekime fatura etmemelidir.

Hekim, hasta ve toplum ilişkisi denince karşımıza birbiri ile çelişmekte olduğu intibaı veren iki kavram çıkmaktadır. Hasta ve hekim hakkı. Hasta haklarının gündemimizde olduğunu söylemekle beraber hekim haklarının toplumda karşılık gördüğünü söylemek oldukça zordur. Hasta hakkı denince bireyin hasta olduğunda sahip olduğu haklar anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu hak genellikle mekan olarak hastane ve sağlık kurumlarında oluşmaktadır. Hastaneler bireylerin hasta olduğunda geldikleri hekimlerin ise yaşadıkları ve çalıştıkları ortamlardır. Hastane şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili her türlü talep öncelikle hekimlerin isteği olmak durumundadır. Özellikle asistan hekimler zamanlarının hemen tamamını geçirdikleri bu ortamların şartları ile ilgili ciddi sıkıntılar içindedir.

Hasta hekimin kendisine yeterli zaman ve ilgiyi ayırmasını en tabii bir istek olarak talep etmektedir. Aslında hekimde yeterli değerlendiremediği vicdanen ve aklen içi rahat olmadan ama kapıda bekleyen yüzlerce başka hastalarında haklı tepkileri sebebiyle yazdığı reçetelerden hiçbir zaman memnun olmamıştır.

ÇALIŞMA ŞARTLARI EN HIZLI DEĞİŞEN MESLEK GRUBU

Son yıllarda çalışma şartları en hızlı değişen meslek grubu hangisidir sorusunun tartışmasız cevabı doktorlardır. Bir taraftan yürütülen sağlıkta dönüşüm projesi ile hemen hergün doktorların çalışma şartlarında bir değişikliğe gidildiğini müşahade ediyoruz. Türkiye'de kamuda veya özelde çalışan hiçbir hekim gelecekte hangi şartlarda çalışacağı konusunda net bir bilgiye sahip değildir. Bu belirsizliğin sosyal ve psikolojik olarak hekimleri aşırı derecede travmatize ettiğini hemen ifade edebiliriz. Diğer taraftan özellikle cerrahi branşlarda hekimler kendilerine yapılan saldırılar nedeniyle tedirginlik yaşamaktadırlar.

Birçok meslektaşını silahlı saldırılarla yitirmiş bir mesleğin mensuplarıyız. En son kanser olan hastasının vefatı üzerine Okmeydanı Eğitim ve araştırma hastanesinden Op. Dr. Necati YENİCE hastanın eşi tarafından silahlı saldırıya uğradı. Saldırıyı gerçekleştiren şahsın sonradan intihar etmesi diyalog ve iletişim adına ne kadar ciddi bir kopukluk ve trajedi içinde olduğumuzun göstergesidir. Hekimler girdikleri her ameliyatta, acil müdahalede bunun kendi can güvenliklerine bir saldırıya dönüşebileceği endişesi ile tedirginlik içindedirler. Bu belirsizlik ve tedirginlikler hekimleri huzursuz bir çalışma ortamına getirmiş durumdadır. Sonunda iyi sonuçlar olacak olma ihtimali bile belirsizliğin yaşattığı olumsuz şartları gidermemektedir.

Yukarıdaki satırlar hekimlerin mesleki sıkıntılarını toplumla paylaşmak için kaleme alınmıştır.Yoksa hiçbir mazeret bir hekimi görevini hakkıyla yapmaktan alıkoyamaz. Muhakkak ki tüm toplumumuz belli maddi manevi sıkıntılar içindedir. Bu sıkıntılar ancak diyalog ve paylaşma ile giderilebilir. Hekimleri ilgilendiren konularda karar veren taraflarla hekimleri temsil eden sivil toplum örgütlerini diyaloğa davet ediyoruz. Karar verenlerin hekimlerin bu vatanın güzide evlatları olduğunu unutmamasını istiyoruz. Son sınıfını olduğu gibi Çanakkalede şehit vermiş bir okulun mezunları olan meslektaşlarımız aynı bilinçle gerekirse ülkemiz için her zaman her fedakarlığı yapma azmindedir.. Sabır,fedakarlık,özveri isteyen mesleğimizi her şartta sürdürmeye devam ediyoruz.

HASTA HAKKI İLE HEKİM HAKKI AYNI

Hekimlerin mesleki bu sıkıntılarını ifade ettikten sonra başa dönecek olursak, Kurtuluş Savaşında canını ortaya koyan hekimler toplumuza hizmet için gerekirse her türlü fedakarlığa hazırdır ve hazır olmalıdır. Nitekim son günlerde iznini Doğu'da, Güneydoğu'da hatta Afrika'da kullanan hekimleri sevinçle takip ediyoruz. Ameliyat sayısı azalıyor diye öğle yemeğinden vazgeçen bu hekimler milleti ve insanlık için her fedakarlığı yapma kararlılığında oldukları intibaını vermektedirler.

Sonuç olarak toplumda karşılık gören hasta hakkı tabiri ile hekim hakkı aynı kapıya çıkmaktadır. Hastanelerin mekan olarak iyileştirilmesi, hekimin optimal sayıda hasta bakması, yeterli yardımcı personel takviyesi gibi sayılacak her hasta talebi öncelikle ve özellikle hekimlerinde talebidir. Aynı hizmetin kalitesinin arttırılmasını istiyor ve bekliyoruz. Hekimler fedakarlık gerektiren bu mesleği bilerek tercih eden bu memleketin güzide insanlarıdır. Her türlü maddi hesabın ötesinde toplumun sağlığına hizmet onlar için bir gaye olmaktadır ve olmalıdır.

Hekimlerle hastaların aynı hedefe yürüdüğü,diyalog ve hoşgörünün her kesimde hakim olduğu daha sağlıklı, daha aydınlık günler temennisiyle

Uz. Dr Seyfettin Saim ŞENDİL

Hekim Hakları Derneği Kurucu Üyesi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber