İDDK noktayı koydu: Görevden almada 'Cumhurbaşkanının takdir yetkisi' açıktır

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, genel müdür olarak görev yapan davacının görevden alınmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Karanını "takdir yetkisi" kapsamında hukuka uygun buldu.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 12 Mayıs 2022 10:03, Son Güncelleme : 09 Mayıs 2022 11:24
İDDK noktayı koydu: Görevden almada 'Cumhurbaşkanının takdir yetkisi' açıktır

Görevden alınmaya ilişkin Resmi Gazetede yayımlanan 17/09/2020 tarih ve 2020/424 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının iptali istenmiştir.

Danıştay 2. Dairesi aşağıdaki gerekçelerle işlemi iptal etmiştir:

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulamaya konulmasının ardından getirilen düzenlemeler, önceki düzenlemelerden farklıdır.

3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne ekli (I) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda görev yapan kişilerin görev sürelerinin, Cumhurbaşkanının görev süresi ile sınırlandırılmıştır.

Ancak, bu kişiler hakkında görev süresi içinde yapılacak tasarruflara ilişkin olarak, farklı bir yargısal denetim yapılmasını gerektiren yasal bir değişiklik yapılmamıştır.

3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne ekli (I) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda görev yapan kişilerin atanmaları ve görevden alınmalarında Cumhurbaşkanının tek başına takdir yetkisine sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

Ancak, Cumhurbaşkanının sahip olduğu bu yetki mutlak ve sınırsız nitelikte olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı ve bu açılardan idari yargı denetimine tabi olduğu; aksine bir yorumun, Cumhurbaşkanınca tesis edilen bu tür işlemlerin yargı denetiminin dışında bırakılması sonucunu doğuracağı, bunun da, aksi Anayasa'da düzenlenmediği sürece, bir hukuk devletinde kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu işlemin idari yargı denetimine tabi tutulacağı hususunda kuşku bulunmamaktadır.

Yargı mercii tarafından idari işlemin hukuki denetiminin gerçekleştirilebilmesi için idarece, tesis edilen işlemin maddi ve hukuki sebeplerinin açıkça ortaya konulması gerekir.

İDDK ise bu kararı aşağıdaki gerekçe ile bozmuştur:

Cumhurbaşkanının sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı dikkate alındığında, genel müdür kadrosunda görev yapan davacının, takdir yetkisi kapsamında bu görevinden alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

NOT: İDDK'nın kararı 2. Dairenin kararı ile çelişen bir husus bulunmamaktadır. İDDK daha önceki kararlarında belirtildiği üzere, "takdir hakkının hukuka aykırı kullanıldığının ispatı gerekmektedir." demiştir.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

ESAS NO: 2021/3815

KARAR NO: 2022/539

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : .

VEKİLİ: Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü.

KARŞI TARAF (DAVACI) : .

VEKİLİ: Av. .

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay İkinci Dairesinin 14/10/2021 tarih ve E:2020/2331, K: 2021/3420 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi. olarak görev yapan davacının, bu görevinden alınmasına ilişkin 18/09/2020 tarih ve 31248 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 17/09/2020 tarih ve 2020/424 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay İkinci Dairesinin 14/10/2021 tarih ve E:2020/2331, K: 2021/3420 sayılı kararıyla;

Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hasım mevkiinden çıkarılıp, davanın yalnızca Cumhurbaşkanlığı husumetiyle görülmesine karar verilmiş,

Anayasa'nın 2. maddesine; Devlet Memurları Kanunu'nun 3. ve 76. maddelerine; 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2. ve 4. maddelerine ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine yer verilerek,

Davalı idarenin savunma dilekçelerinde, davacının görevden alınmasının sebebine ilişkin olarak herhangi bir açıklama yapılmadığı,

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin uygulamaya konulmasının ardından getirilen düzenlemeler ile önceki düzenlemelerden farklı olarak, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne ekli (I) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda görev yapan kişilerin görev sürelerinin, Cumhurbaşkanının görev süresi ile sınırlandırıldığı; ancak, bu kişiler hakkında görev süresi içinde yapılacak tasarruflara ilişkin olarak, farklı bir yargısal denetim yapılmasını gerektiren yasal bir değişiklik yapılmadığı,

3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne ekli (I) sayılı cetvelde yer alan unvanlarda görev yapan kişilerin atanmaları ve görevden alınmalarında Cumhurbaşkanının tek başına takdir yetkisine sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı; ancak, Cumhurbaşkanının sahip olduğu bu yetki mutlak ve sınırsız nitelikte olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlı ve bu açılardan idari yargı denetimine tabi olduğu; aksine bir yorumun, Cumhurbaşkanınca tesis edilen bu tür işlemlerin yargı denetiminin dışında bırakılması sonucunu doğuracağı, bunun da, aksi Anayasa'da düzenlenmediği sürece, bir hukuk devletinde kabulünün mümkün olmadığı,

Bu itibarla, dava konusu işlemin idari yargı denetimine tabi tutulacağı hususunda kuşku bulunmadığı,

Yargı mercii tarafından idari işlemin hukuki denetiminin gerçekleştirilebilmesi için idarece, tesis edilen işlemin maddi ve hukuki sebeplerinin açıkça ortaya konulması gerektiği,

Öte yandan, "idarenin sahip olduğu takdir yetkisi"nin bir idari işlemin sebebi olamayacağı; takdir yetkisinin, diğer unsurları ile birlikte sebep unsuruna da sahip bir işlemin tesis edilip edilmeyeceği noktasında idareye tercih hakkı tanıyan yetki olduğu; idarenin takdir yetkisinden söz edilmeden önce, idarenin "bu yetkiyi kullanmasının sebebi" açıklanması gerektiği,

Bu itibarla, somut uyuşmazlıkta; davacının geçmiş hizmetleri değerlendirildiğinde, kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak genel müdür olarak atandığı ve bu görev için yeterli donanıma sahip olduğunun görüldüğü; bu görevinden alınmasını gerektirecek şekilde hizmeti aksattığı veya başarısız olduğu ya da görevde kalmasında hizmetin yürütülmesi açısından sakınca olduğu yönünde hukuken geçerli somut bilgi ve belgeye dayanılmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, usul yönünden, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının hasım mevkiinden çıkarılmasında hukuki isabet bulunmadığı; esas yönünden ise davacının hizmetin gerekleri bakımından görülen lüzuma ve takdir hak ve yetkisine istinaden görevden alındığı, üst kademe yöneticilerinin salt idari görevleri yerine getiren kişiler olmayıp Devlet politikalarının yapımı ve uygulanması arasında köprü görevi gördükleri, bu durumun yapılacak yargılamada göz önünde bulundurulması gerektiği, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükümlerine göre, Cumhurbaşkanının uyumlu çalışmadığını müşahede ettiği üst kademe yöneticilerini görevden alma konusunda tam bir takdir yetkisine sahip olduğu, işlemin sebep unsuru bakımından bu kanaatin yeterli bulunduğu, somut olarak herhangi bir vakıanın tespitinin gerekmediği, bunun bir yerindelik meselesi olduğu, bu çok geniş tasarruf ve takdir yetkisi olmaksızın politikaların layıkıyla ve gecikmeksizin yerine getirilmesinin akamete uğrayacağı, söz konusu göreve bir kere atanmış olmanın ilgililere müktesep hak ve durum sağlamadığı, konuyla ilgili emsal yargı kararları bulunduğu, davacının haklarının ve kariyerinin korunduğu belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, davalı idarece yürütmenin durdurulması isteminin içinin doldurulmadığı, genel müdür kadrosunda çalışacak olmasının telafisinde imkansızlık doğuracak bir durum bulunmadığı, söz konusu işlem tesis edilirken ilgilinin iş deneyimi, eğitim durumu, kariyer ve liyakat ilkelerinin göz önünde bulundurulması gerektiği, liyakat dahilinde görev yaptığı, idarenin işlemin tesisini zorunlu kılan somut bir gerekçe gösteremediği, işlemin sübjektif değer yargılarıyla kamu yararı ve hizmet gerekleri gözetilmeden tesis edildiği, başarılı bir meslek yaşamı bulunduğu, işlemin hukuki güvenlik ve belirlilik ilkeleriyle çalışma ve sözleşme hürriyetlerine aykırı olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Davacı, 1990 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri bölümünden mezun olmuş, 1997 yılında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde. olarak memuriyete başlamış, 2000 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı bünyesine. olarak atandıktan sonra 2006 yılında Çevre ve Orman Bakanlığında şube müdürü, 2012 yılında ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığında. kadrosuna atanmış, bu kadroda bulunduğu sürece, vekaleten Çevre Yönetimi Genel. ve vekaleten Çevre Yönetimi. olarak görev yapmış, 23/10/2014 tarihinde Çevre Yönetimi. kadrosuna atanmış, yaklaşık 6 yıl bu kadroda görev yaptıktan sonra dava konusu işlem ile görevden alınmıştır. Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Anayasa'nın 104. maddesinde, üst kademe kamu yöneticilerini atamak, görevlerine son vermek ve bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlemek, Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

3 sayılı Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin "Atama usulü" başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrasında, bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kadro, pozisyon ve görevlere Cumhurbaşkanı kararıyla atama yapılacağı düzenlenmiş olup Kararname'nin "Görev süresi" başlıklı 4. maddesinde, "Bu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (I) sayılı cetvelde yer alanların görev süresi, atandıkları tarihte görevde bulunan Cumhurbaşkanının görev süresini geçemez. Cumhurbaşkanının görevi sona erdiğinde, bunların görevi de sona erer. Ancak bunlar, yerlerine atama yapılıncaya kadar görevlerine devam eder. Görev süreleri sona erenler, yeniden atanabilir. Bunlar, görev süreleri sona ermeden de Cumhurbaşkanınca görevden alınabilir." kuralı bulunmaktadır.

"Genel müdürler", anılan Kararname'ye ekli (I) sayılı cetvelde yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Anayasa'nın 104. maddesi ile 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 4. maddesinde, üst kademe yöneticilerini atamak ve görevlerine son vermek konusunda Cumhurbaşkanına takdir yetkisi tanındığı açık olup bu yetkinin ancak kamu yararı ve hizmet gerekleri göz ardı edilerek kullanıldığının kanıtlanması ya da idari yargı merciince saptanması halinde, sözü edilen bu durumun dava konusu idari işlemin neden ve amaç yönlerinden hukuka aykırılığı nedeniyle iptalini gerektireceği yerleşmiş yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Somut olayda, Cumhurbaşkanının sahip olduğu takdir yetkisini, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı kullandığına dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı dikkate alındığında, genel müdür kadrosunda görev yapan davacının, takdir yetkisi kapsamında bu görevinden alınmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;

2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 14/10/2021 tarih ve E:2020/2331, K: 2021/3420 sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,

4. Kesin olarak, 21/02/2022 tarihinde esasta ve gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

GEREKÇEDE KARŞI OY

XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinde, bu Kanun'da hüküm bulunmayan hususlarda... bilirkişi, keşif, delillerin tespiti... hallerinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, ancak, davanın ihbarı ve bilirkişi seçiminin Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından resen yapılacağı hükme bağlanmıştır.

Davanın ihbarı konusunda taraflardan birinin talebi olmasa bile, ihbarın Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından resen yapılması gerektiği açıktır. Ayrıca, yargılanan işlem olmakla birlikte, dava sonucunda verilecek karardan doğrudan etkilenecek kişiye ihbarda bulunulmayıp onun bilgisi dışında ve uyuşmazlığa ilişkin beyanları alınmadan davanın sonuçlandırılması, Kanun'un amir hükmünün ihlali olacağı gibi, Anayasa'nın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlali sonucunu doğurur.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Menemen Minibüsçüler Odası/Türkiye kararında, yargıya erişim hakkının, AİHS'nin 6. maddesinin "yargılanma hakkı" ile ilgili birinci fıkrasının yalnızca bir yönünü oluşturduğuna, erişim hakkının etkin olabilmesi için, haklarına müdahale edilen bir kimsenin açık ve kesin bir şekilde bu işleme itiraz edebilmesi ve bu itirazların mahkemece tartışılabilmesi ve incelenmesi gerektiğine, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin mahkemeye erişim hakkını doğrudan etkilediğine işaret etmiştir.

Olayda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi . olarak görev yapan davacının görevden alınmasına, bu suretle boşalan Çevre Yönetimi .ne ..'nin atanmasına yönelik . tarih ve . sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının iptalinin istenildiği anlaşıldığından, bu davanın sonucundan, ...'nin menfaatinin etkileneceği açıktır.

Bu itibarla, davanın adı geçene ihbarı yapıldıktan sonra karar verilmesi gerekirken, davanın ihbarına ilişkin usul işletilmeksizin verilen kararda bu yönüyle hukuki isabet görülmediğinden, Daire kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber