STK'lar: Parti kapatmak yetersiz, vatandaşa da 10 yıl seçme yasağı getirin

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 17 Mart 2008 13:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Sivil Toplum Kuruluşları, Ak Parti'nin kapatılması için açılan davanın, kapatma davası olarak değil yargı muhtırası olarak değerlendirdi. Halkın yarısının oylarıyla iktidara gelmiş bir partiye açılan davanın millet iradesine karşı bir darbe olduğuna dikkat çeken STK'lar, "Bu dava halkın yansına 'siz bu ülkenin insanı değilsiniz' demek anlamına gelir." dedi. Hukukçular Derneği Başkanı Av. Kamil Uğur Yaralı, "Siyasilere 5 yıl siyaset yasağı konulması yerine vatandaşa 10 yıl seçme yasağı konulsun iş tamamen çözülsün." ironisinde bulundu.

130 sivil toplum örgütü tarafından kurulan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV), Topkapı Eresin Otel'de düzenlediği basın toplantısı ile Ak Parti hakkında açılan davanın karşısında olduklarına dikkat çekti. Gönüllü kuruluşlar adına açıklama yapan TGTV Başkanı Av. Necati Ceylan, Türkiye'nin asıl probleminin, milletin değerlerinden uzak oldukları halde kendilerini devletin sahibi gören bürokratik azınlığın varlığı olduğunu ifade etti. "Devlet içinde önemli noktaları işgal eden bu zümre, vesayet rejiminin devamı için anayasal sistemi pervasızca çiğnemeye devam etmektedirler." diyen Ceylan, "Bu ülkede eğer hukuk, demokrasi ve millet iradesine saygı diye bir şey varsa, Anayasa Mahkemesi'nin bu iddianameyi iade etmesi ve "böyle taleplerle mahkemeyi işgal etmeye utanmıyor musunuz ?" demesi gerekir. Aksi halde hukuk , demokrasi, millet iradesine saygı Türkiye için sadece yalandan ibaret kalacaktır." dedi. Ceylan, Üniversitelerde kılık kıyafet sebebiyle eğitim ve öğretim hakkı önündeki yasağı kaldırarak özgürlüklerin önünü açmanın nasıl oluyor da bir partiyi laiklik karşıtı hareketlerin odağı haline getiriyor diye sordu. "Gözüken veya gösterilen amacı ya da sebepleri, gerekçesi ne olursa olsun ne demokrasi ne de laiklik adına bu kabul edilemez. Dolayısıyla bu dava ile Türk Demokrasisi yara almıştır." diyen Ceylan, terör ve şiddeti metod olarak benimsememiş siyasi partilerin kapatılması demokratik olmayacağına dikkat çekti. Ceylan siyasetçileri sadece milletin tasfiye edebileceğini ifade ederek, " Bırakın demokrasi işlesin. Bırakın millet kendi işini kendi görsün. Bu davayı ciddiye almak egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu yok saymaktır, meclîsin kapısına kilit vurmaktır." dedi. Yargı organından beklenenin hukukun gereğini yapması olduğunu söyleyen Ceylan şöyle konuştu: "Unutulmamalıdır ki yargı organlarının meşruiyet kaynağı anayasa, anayasanın meşruiyet kaynağı ise halk iradesidir. Meşruiyetini temel olarak halktan almayan hiçbir yetki kullanılamaz. Hele halka karşı kullanılması tamamen gayrimeşrudur."

Açılan dava ve hazırlanan iddianamenin bir hukuk ayıbı olduğunu vurgu yapan Müsiad Başkanı Dr. Ömer Bolat, davanın Anayasa Mahkemesi tarafından ön inceleme ardından reddedilmesi gerektiğini vurguladı. Anayasada gerekli düzenlemelerin yapılarak keyfi davranışların önüne geçilmesi gerektiğini ifade eden Bolat, "Türkiye'de bir memurun bile görevinden atılmasının mümkün değil. Buna rağmen bir partinin kapatılması ve siyasi yasaklı konumuna düşürülmesi trajikomik bir yanlıştır." dedi.

Hukukçular Derneği Başkanı Av. Kamil Uğur Yaralı, hazırlanan iddianamenin bir hukuk skandalı olduğunu belirterek, "Bu dava ve iddianamenin ciddiye alınacak bir tarafı yok." dedi. Hukukun normalde çözüm bulma sanatı olduğunu ifade eden Yaralı, ancak açılan bu davada hukukun bizatihi problemin odağı haline geldiğine dikkat çekti. Ciddiye alınmayacak iddianame için ironi yapılması gerektiğini belirten Yaralı, "İddianame eksik kalmış. Başsavcı kimin Cumhurbaşkanı, kimin başbakan olması gerektiğini de belirtmeliydi. Söylenecek en güzel söz sadece bu siyasilere değil vatandaşa da 10 yıl seçme yasağı getirilmeliydi. Türkiye'de hukuk bitmiştir." dedi.

Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Ayhan Küçük, açılan dava ve hazırlanan iddianamenin demokrasiye vurulan bir kert olduğunu belirterek, insan haklarında Türkiye'yi geriye götüreceğine işaret etti.

İnsani Yardım Vakfı (İHH) Genel Başkanı Bülent Yıldırım ise, dava sonucunda oluşacak ekonomik kriz nedeniyle Türkiye'yi fakirleşmesine neden olduğu için Başsavcının yargılanması gerektiğine dikkat çekti. Yıldırım, "Saçma sapan şeylerle ülkenin krize sokulmasını hükümet engellemeli ve gerekli düzenlemeleri yapmalıdır. Vatandaş gereken desteği seçimlerde vermiştir. Türkiye'yi dünyada küçük düşürenler ve fakirleştirenler gereken cezayı çekmelidir." diye konuştu.

Mükremin Albayak, İstanbul

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber