Liselerde sınıf geçme sistemi sorunu değerlendirmesi

Liselerde sınıf geçme sistemi sorunu hakkında daha önce hazırlanan yazımız üzerine, devamı mahiyette olan bu yazımızı sizinle paylaşıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 19 Ağustos 2023 20:00, Son Güncelleme : 19 Ağustos 2023 20:03
Liselerde sınıf geçme sistemi sorunu değerlendirmesi

(Sorumluluk Sisteminin Gözden Geçirilmesi)

Sınıf geçme sistemi ile ilgili ilk değerlendirmemizi;

"Konuyu bu noktada çok uzatmadan keserek bölümler halinde öneriler de ortaya koyarak ele alacamızı belirttikten sonra " unutulmamalı ki sınıf geçme/kalma sistemi aman geçsin ya da kalsın şeklindeki iki basit kelime ile ele alınamayacak kadar önemli bir konudur ve bu konu sadece bir bakanın ya da 1-2 bürokratın hatta üçünün kafa kafaya verip düzenleyebileceği bir konu değildir. Burada hiçbir öğretmenin, velinin, öğrencinin ya da bürokratın hatta bakanın aman öğrenciyi sınıfta bırakalım mantığı ile yaklaşacağı bir konu da değildir. Hiç kimse çocukların/gençlerin sınıfta kalmasını tercih etmez. Eden olursa da öğrencinin yararını gözeterek eder." https://www.memurlar.net/haber/1074113/liselerde-sinif-gecme-sistemi-sorunu-degerlendirmesi.html

Cümleleriyle tamamlamıştık.

Evet sınıf geçmeden sınıf tekrarına kadar tüm süreçte öğrenci yararının gözetilmesi gerektiği bir gerçektir. Bazen kötü gibi görünen sınıf tekrarının dahi yarar sağlayabileceğini düşünmemiz gerekir.

Eğitim-Öğretim sürecinin; davranış ve bu noktadaki fedefler yönüyle amaçların eğitim boyutunu çağın gereklerine uygun donanıma sahip bireyler yetiştirmenin ise öğretim boyutunu ifade ettiğini özetle söyleyebiliriz. Sınıf geçme sisteminin temelini oluşturan husus ise öğretim boyutu ile ilgilidir. Öğrencinin sınıf geçme ya da tekrarında eğitim boyutu tamamen göz ardı edilmeden öğretim boyutuna yönelik, geleceğe dönük yararının gözetilmesi gerektiği açıktır.

Sınıf geçme sistemimizde var olan sorumlu geçme durumunu ele almak gerekir. Sorumlu geçme yani öğrencinin başarısız olduğu belli sayıdaki dersin borçlu olarak sınıf geçmesi doğru bir uygulama olarak görülebilir fakat bu şekilde sınıf geçen bir öğrencinin sorumluluğunun kaldırılması noktasında hiçbir çaba sarf edilmediğini söylesek yeridir.

Öğrenci sorumlu geçtikten sonra bu derslerden sorumluluğunu kaldırmak için sadece sınav hakkı verilmesinin yeterli bir yaklaşım olmadığı uygulamada da görülmektedir. Öğrenci yıl içinde öğretmen anlatımı, arkadaş dayanışması neticesinde öğrenemediği bilgilerle ilgili hiçbir çalışma yapılmadan öğrenmesini ve sınavda başarılı olmasını beklemek gerçeklerden uzaktır.

Kaldı ki mevcut uygulamalarda öğrencinin sınava girmek gibi bir çabası dahi olmadığı hatta çoğu zaman okul idareleri ve öğretmenlerin zorlamaları ile sınavlara katıldıkları, sınava katılanların da öğrenci değil daha çok öğretmen çabaları ve toleransları ile dersten başarılı oldukları görülmektedir.

Sorumlulukta amaç başarısız derslerden lise diplomasına uygun yeterlilikte öğrenmeyi sağlamak ise mevcut sistemin bu amaca hizmet etmediğini söyleyebiliriz.

Bu nedenle sorumlulukla geçme sistemine devam edilmesi halinde bu öğrencilere okul, ilçe ya da il düzeyinde oluşturulacak sınıflarda takviye eğitimi yapılarak eksiklikler giderilebilir ve bu derslere devam sonucunda sorumluluğun kaldırılmasına yönelik sınavlar düzenlenebilir. Böylece sorumlu olunan derslerle ilgili öğrencilere sorumluluk yüklenmiş olacaktır. Bu derslerin okul saatleri dışında tıpkı DYK'lar gibi ya da Mesleki Açık Öğretim dersleri gibi ders saatleri dışında da gerçekleştirilmesi mümkündür.

Sınıf tekrarının maliyetinin çok yüksek olduğu da değerlendirildiğinde sınıf tekrarındaki sorumluluk süreci belki ders sayısı bir nebze arttırılarak sürdürülebilir fakat bu uygulamanın yanına geçmişte olduğu gibi tercihe bağlı olarak beklemeli sisteme de geçilebilir. Ya da entegre bir sistem uygulanabilir. Bu noktada da belirleyici faktörün öğretmenler kurulu olması gerekir. Çünkü öğrenciler hakkında karar verecek daha iyi bir mekanizma yoktur. Yıl boyunca öğrencilerle sınıflarda ve okulda birlikte olan öğretmenler öğrenciyi değerlendirme noktasında ruhsal yönü dahil olmak üzere yeterli ve gerekli altyapıya sahip olmaktadırlar.

Eğitim sistemimizde lise düzeyinde ders sayısından müfredata kadar atılması gereken adımlar vardır. Öğrencinin lise diplomasına sahip olması için yeterli bilgi düzeyine sahip olmasına yönelik düzenlemeler yapılması gerekir.

2010 yılından itibaren uygulanan genel liselerdeki alan uygulamasının kaldırılması ile birlikte bir çok ders seçmeli hale getirilmiş (ilk yıllarda 10-11-12. sınıflarda fizik, kimya, biyoloji, matematik, coğrafya.gibi dersler dahil) ve seçmeli derslerin seçimi velilerin talebine bırakılmıştı. Eğitim açısından yeterli donanıma sahip olmayan veli ile tamamen duygusal davranma modunda olan öğrencilere bırakılan tercih hakkının sonuçları maalesef hüsran olmuştur.

Bugün tam sayılarda dört işlem çözümünde zorlanan öğrencilerin lise sıralarında hatta üniversite sıralarında olduklarını düşündüğümüzde 8-12 yıllık eğitimde temel bilgilerden yoksun bireyler yetiştirmenin yanlışlığı masaya yatırılmalıdır.

Bugün sokaktaki vatandaşlar arasında dahi eğitimin eskiye göre her geçen gün kötüye gittiği söylemleri ile karşılaşmaktayız. Elbet ki çağa göre değerlendirme yapmak gerekir fakat bu bizi aklın ve bilimin gerçeklerinden uzaklaştırmamalıdır.

Unutmamalıyız ki bugün lise diploması verdiğimiz bireyler gelecekte üniversite okumasalar da bir vatandaş olarak, daha da önemlisi ebeveyn olarak toplumda yerlerini alacaklardır. Sadece bu yönüyle asgari yeterlilikte donanıma sahip bireyleryetiştirmemiz gerekir.

Yazımızı bir kitaptan alıntılayarak; başlangıçta belirttiğimiz bazen sınıfta kalmanın da yararı olabilir noktasındaki tezimize uygun ve geçmişteki (1986, 1987'li yıllar) sınıf geçme sistemimizi hatırlatan bir hikaye ile sonlandıralım.

"Lise 2.sınıfa geldiğimde ergenlik, İstanbul'un yoruculuğu derken 8 başarısız dersim vardı yılsonunda. Ablam liseyi bitirmiş, abim ise ortaokul terk idi, benden bir küçüğümüz çift dikiş gidiyordu, onun küçüğü ise henüz ilkokula başlamamıştı o dönemlerde.

Bu nedenle babam benden ümitliydi. Okumamı çok istiyordu ve 8 başarısız dersi görünce anama, bundan da bir b.k olmaz diyerek hayal kırıklığını belirtmişti.

Tabii üzüldüm ve içimden benden bir b.k olur dedim. Okumalıydım, okuyacaktım.

O yıl yaz bütünleme sınavlarında 4 dersi verdim ve sınıf tekrarına kaldım. O dönemde iki ihtimal vardı ya beklemeli kalıp gelecek yıl başarısız dersleri vererek sınıf geçmek ya da aynı sınıfı tekrar okumak. Önce beklemeli kalmaya karar verdim.

Arkadaşlarımı okula giderken görünce içim gidiyordu ve henüz belediyede yeni memurluğa başlayan ablama: Abla ben bir yıl daha okuyacağım; aynı sınıfın kitapları var, takım elbisem (okul kıyafeti) aynısını giyerim, bana defter alır mısın? demiştim. Her yıl yeni kıyafet alan hiçbir şeyimizi eksik etmemeye çalışan babama bir şey söylemeye cesaretim bile yoktu. Ablam tabii ki demiş ama ben yılın çok zor geçeceğini düşündüğüm için beklemeli kalmaya karar verdim.

O yıl birçok iş değiştirdim; çay ocağında çalıştım, ikinci el eşya alım satımda çalıştım, kahve işlettim... Haziran geldiğinde beklemeli sınavlarına girdim, iki dersi verdim. Kaldı iki ders. Onların sınavına da bütünleme döneminde girdim ve birini vererek bir dersi de sorumlu geçip lise son sınıfa adım attım.

Lise sonda dershane ile birlikte yürütmeye çalıştım okulu. Son aylara doğru apandisit ameliyatı geçirdim. Derslerim idare ediyordu. Kimya ile çok barışık değildim ama Lise 2 (5. Sınıfta) borçlu geçtiğim ders de Kimya idi. O dönemde borçlu geçilen dersin üst sınıfta geçilmesi halinde borç (sorumluluk) kalkıyordu. Son sınıfta edebiyatım hele hele kompozisyon dersim çok
iyiydi. Biraz siyasi yazıyordum ama coşkuluydum. Tüm dersler tamamdı ama Kimya sorunum vardı. Kimya'dan kalmam halinde bir önceki yıldan da aynı dersten sorumlu olduğumdan sınıfta kalacaktım. Son sınıf Kimya'yı geçersem sorumluluğum da kalkacaktı. Öğretmenimiz son yazılıları okudu ve ben yine 1 almıştım. Öğretmenimiz not defterini karıştırdı ve kurtarma ihtimali olan arkadaşlarımıza "Yarın hazırlan gel" dedi. Ben yoktum tabii ki, yazılılarım 1-1-1 idi çünkü.

Öğretmen: Başka var mı sözlüye kalkacak olan

Ben: Ben varım öğretmenim, diyerek elimi kaldırıyordum. Öğretmen: Numaran kaç?

Ben: 608

Defteri kontrol ettikten sonra

Öğretmen: İyi de 10 alsan da geçemezsin

Ben: Ama iki tane 10 alırsam geçerim hocam.

Öğretmen: Alabilecek misin?

Ben: Kaybedecek neyim var ki hocam

Öğretmen: Tamam sen de hazırlan.

Konuşmamızdan sonra ertesi güne hazırlandım. Sözlüye kalktım; birkaç soru sordu, bir eksik yapınca azmimi de görünce (çünkü 9 verse olmayacak) yarına da hazırlan, dedi. Bu şekilde dokuz kez sözlüye tabi tuttu beni. Son zamanlarda konu konu vermeye başladı çalışmam için. 10. Kez sözlü olacağım gün karar vermiştim tamam hocam yeterli, diyecektim. Derken sözlü çok iyi geçti.

Öğretmen: Seni geçireceğim ama bir şartla

Ben: Tabii hocam.

Öğretmen: Sana bir ödev vereceğim yarına hazırlayıp getireceksin.

Ben: Tamam öğretmenim.

Öğretmen: Yaz, sabunun kimyasal çözülümü nasıldır?

O gün öğleden sonra hemen kütüphaneye gittim, araştırmamı yaptım. Bir kağıda yazdım. Eve geldim, yazım kötü olduğundan ablama yazdırdım. Güzel de bir kapak yaptım. O gün mesai bitmeden öğretmene teslim ettim. İki gün sonra karne alacaktık.

Karne bahçede dağıtıldı. Karneyi elime aldığımda geçmiştim. Öğretmenimin yanına koştum. "Geçmiş misin?" diye sordu. Evet, çok teşekkür ederim, dedim.

Liseyi de böylece tamamlamıştım."(Kaynak: Balmuk, M. (2021), Yaşadıklarımdan Öğrendiklerim)

Maksut BALMUK
Öğretmen


Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber