Okul çağındaki çocukların yüzde 10'unda dikkat dağınıklığı görülüyor
Uzman Psikolog Tara Çapar, aşırı hareketlilik, dikkatsizlik ve çabuk sıkılma gibi temel belirtileri olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu okul çağındaki çocukların yüzde 10'unda görüldüğüne dikkat çekerek, tanı sürecinde ailenin ve öğretmenlerin çocuğu dikkatle gözlemlemesini tavsiye etti. Psikolog Çapar, çocuğun zeka seviyesi normal olsa dahi odaklanamama sorunu nedeniyle akademik başarısızlıkla karşılaşabileceğini söyledi.
Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Psikolog Tara Çapar, genellikle çocukluk çağında tespit edilen, dikkatsizlik, aşırı hareketlilik, odaklanamama ve dürtüsellik gibi belirtilerle kendini gösteren ve kişinin yaşamını sosyal, akademik ve mesleki anlamda etkileyen nörogelişimsel bir bozukluk olarak tanımlanan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hakkında önemli bilgiler verdi.
Okul çağındaki çocuklarda DEHB'nin görülme sıklığının yüzde 5 ile yüzde 10 arasında olduğunu aktaran Psikolog Çapar, bu tanıyı alan çocuğun ev içinde ve okulda çeşitli zorluklar yaşadığını, ayrıca ailenin de sorunlarla karşılaştığını ifade etti. Çapar, DEHB'li çocukların sosyal ilişki kurmakta zorluk, verilen ödevlerden çabuk sıkılma, eğitim sürecinde başarısızlık, çevresel faktörler nedeni ile dikkatin kolayca dağılması, dinlemiyormuş gibi görünme, hayallere dalma, verilen görevleri tamamlayamama, kurallara uymama, okuma yaparken satır atlama gibi belirtiler ile ortaya çıkabileceğini belirtti. Psikolog Çapar, bu belirtilerin yanı sıra, ev ve okulda saldırganlık ve dürtüsel davranışlar, öfkelerine hakim olamama, kurallara karşı gelme ve sosyal çevre ile uyumsuzluk gibi sorunlar gözlemlendiğini, ayrıca akranları ve sosyal çevresi tarafından dışlanıp, zorbalığa uğrayabildiklerini ve bu durumun çocukların özgüvenini olumsuz etkilediğini anlattı.
"Soru sorarlar ama yanıtını dinlemezler"
Okul öncesi dönem çocukların genellikle fazlaca hareketlilik gösterdikleri ve öz denetimlerinin az olduğu dönem olduğu için DEHB tanısının zor konulabileceğine işaret eden Psikolog Çapar, "Okul öncesi çocuklarda yüksek hareketlilik düzeyi, huzursuzluk, kontrol etmekte zorlanılabilen, yorulmak bilmeyen, yerlerinde duramama belirtileri gözlemlenir. Uzun süren oyun veya faaliyetleri sürdürmekte zorlanabilir, çabucak sıkılabilir ve grupla arkadaşlarıyla oynanan oyunlara katılmayabilirler. Genellikle çok konuştukları ve merak ettikleri konular hakkında sorular sorar ancak genellikle yanıtlarını dinlemezler. DEHB'li çocuk, ailesi ve öğretmenleri için süreç zor geçebilir. Ödev yapmak istemedikleri için çevresel uyaranlar tarafından dikkatleri çabucak dağılabilir. Hareketli olduklarından çevrenin dikkatini çekebilirler. Sınıfta ayağa kalkma ihtiyacı hissedebilir ve sıralarına oturmak yerine sınıf içerisinde dolanabilirler. Genellikle, yazılarının dağınık ve düzensiz olduğu görülür. Akranlarıyla sorunlar ortaya çıkabilir; vurma, ısırma ve bağırma davranışları görülebilir" diye konuştu.
"Çocuklukta başlayıp yetişkinlikte devam eder"
DEHB'ye her zeka düzeyinde rastlanabildiğini belirten Psikolog Çapar, bazı DEHB'li çocukların akademik başarısının düşük olduğunu ve bir dersten farklı zamanlarda yüksek ve düşük not alabileceklerini ancak bunun zeka düzeyinden değil dürtüsel oluşları, dikkat eksiklikleri ve bir işi sonlandırmakta yaşadıkları problemlerden kaynaklandığını söyledi.
Nedeni kesin olarak bilinmeyen DEHB'nin ortaya çıkmasında biyolojik ve psikososyal etkenlerin birlikte rol oynadığını belirten Psikolog Çapar, "Birçok DEHB'li çocukta motor, dil veya gelişimsel gecikmeler hafif derecede olabilmektedir. Fakat bu bilgi özgül bir bulgu değildir. Genellikle belirtiler okul öncesi dönemde başlayıp yetişkinlikte de devam eder. Yapılan bir araştırmada erkek çocukların hiperaktivite derecelerinin kız çocuklara göre yüksek olduğu bulunmuştur. DEHB'li kız çocuklarında bilişsel sorunlar fazla olurken DEHB'li, erkek çocuklarda saldırganlık davranışları daha çok gözlemlenmiştir" dedi.
"Tanı koymak için öğretmenlerin gözlemi de gerekir"
Doğru tanı, tedavi ve erken müdahalenin çocuğun gelecekte yaşayabileceği ciddi problemleri önleyebileceğine dikkat çeken Psikolog Çapar tanı konulmasının zor olduğunu, çocuğun öğretmenler tarafından da gözlemlenmesi ve detaylıca değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi.
Tanı konulduktan sonra en önemli faktörlerden birinin aile ve öğretmenlerin eğitilmesi ve bilgilendirilmesi olduğunu vurgulayan Psikolog Çapar, şunları söyledi:
"Çünkü çocuk yetiştirmek, bakım vermek gibi bazı faktörlerle birlikte çocukta hiperaktivite bozukluğunun olması sonucu aileler psikolojik olarak kendilerini yetersiz hissedebilir. Bunun sonucunda da aile içi sıkıntılar ortaya çıkabilir. Bu amaçla aile ve öğretmenlere DEHB hakkında eğitim programları sağlanmaktadır. Bu programların hedefi, çocuk ve aile iletişimini geliştirerek çocuğun problem oluşturan davranışlarını, aileyi eğiterek kurallar koymak ve tutarlı olmalarını sağlayarak olumsuz davranışı yönetmelerini sağlamaktır. DEHB'nin tedavisi, psikolog eşliğinde ve psikiyatrik ilaç tedavisi ile birleştirilmesi uzun dönem kazanımların devam etmesi için önemlidir."