Çelik: Öğrenci affı ile ilgili YÖK'e yeniden yazı gönderdik
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ulusal Ajans'ın Devlet Planlama Teşkilatı'nın
(DPT) bünyesinden ayrılarak Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile ilişkili bir kurum
haline getirilmesi gerektiğini, bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da
aynı fikirde olduğunu söyledi.
Çelik, öğrenci affı konusunda da YÖK'e yeniden yazı gönderdiklerini, bu yazıya
yanıt beklediklerini bildirdi.
Çelik, eğitim muhabirleriyle Başkent Öğretmenevi'nde kahvaltıda biraraya geldi.
Yükseköğretim yasasının yeniden gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin soru üzerine
Çelik, ''Bu konuda henüz birşey yok'' dedi. Çelik, Avrupa Birliği'ne katılım
sürecinde, her konuda olduğu gibi bu konuda da ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini
söyledi. Üniversitelerle ilgili Bologna Deklarasyonu sürecinin devam ettiğini
kaydeden Çelik, 2005 yılında Norveç'te bir toplantı yapılacağını, bu çerçevede
bir Avrupa üniversite alanı oluşturulacağını belirtti.
Türkiye'de 2'si yüksek teknoloji enstitüsü olmak üzere toplam 78 üniversite
bulunduğunu kaydeden Çelik, mutlaka üniversite akreditasyon sisteminin kurulması
gerektiğini ifade etti. Bu üniversitelerden 50'sinin AB eğitim programlarından
olan Erasmus programına dahil olduğunu kaydeden Çelik, ''Bu programlara dahil
olmak ayrı, Avrupa'da üniversite alanı içine gerekli yere oturmak ayrı şeydir''
dedi.
AB eğitim programlarının yürütülmesinden Türkiye'de DPT'ye bağlı Ulusal Ajans'ın
sorumlu olduğuna işaret eden Çelik, Ulusal Ajans'ın DPT'nin bünyesinde bulunmasının
yanlış olduğunu söyledi. DPT'nin bir uygulama kuruluşu olmadığını söyleyen Çelik,
''Ulusal Ajans'ın DPT'nin bünyesinden ayrılarak MEB ile ilişkili bir kurum haline
getirilmesi lazım. Sayın Başbakan ile sayın Abdüllatif Şener ile görüştüm. Onlar
da benimle hemfikir. Başka türlü bu programların başarıya ulaşması çok zordur.
Çünkü öğrenci bize bağlı, öğretmenler bize bağlı, mesleki eğitim bize bağlı''
dedi.
Çelik, şunları söyledi:
''AB sürecinde eğitim alanında Türkiye'de bir derlenme toparlanma dönemi geçirilmesi
gerekiyor. Sayın Başbakanımıza teklifte bulundum. Abdüllatif Şener başkanlığında
bilim, araştırma ve eğitim çalışmalarının bir koordinatörlük tarafından koordine
edilmesi gerektiği çok açıktır. Çünkü AB'de ilk müzakereler bu alanda başlayacak.
İlk defa masaya yatırılacak olanlar siyasi, sıkıntılı konular değil, daha kolay
ve üzerinde daha rahat uzlaşma sağlanacak konulardır. İstatistik başta olmak
üzere eğitim, araştırma ve bilim konuları en başta masaya yatırılacak konulardır.''
''BELLİ ARALIKLARLA TOPLANILMALI''
Çelik, belli aralıklarla, bir başbakan yardımcısının başkanlığında eğitim, bilim
ve araştırma ile ilgili kurumların yetkililerinin biraraya gelmesi gerektiğini
söyledi.
Bakan Çelik, şöyle konuştu:
''Şimdi bana soruyorsunuz, YÖK yasası şöyle mi olur, böyle mi olur diye... Türkiye
topyekün bir silkinme içine girecekse, mutlaka bunları aşmak zorundadır. Bütün
ideolojik düşüncelerin, dogmaların, saplantıların dışında aklıselimle bu meseleleri
düşünmek zorundadır. Biz hükümet olarak şunu istiyoruz, bunu istiyoruz, bunu
bir kenara bırakın. AB ilerleme raporunda her seferinde ne yazıldığını hepimiz
çok iyi biliyoruz.''
MÜFREDATTA YAKIN TARİH
''Tarih derslerinde yakın dönemdeki belli başlı olayların müfredatta yer alıp
almayacağı'' konusundaki bir soru üzerine Çelik, şunları söyledi:
''Bugüne kadar Tarih dersleri genellikle 2. Dünya Savaşı ile bitirilirdi. Tarihi
çok daha yakın tarihe taşıyalım, derken bizim amacımız tarihi olayları yargılamak
değil. 12 Eylül öncesi, 12 Eylül sonrası denildiği zaman benim için çok şey
ifade eder. Ben 45 yaşındayım. 12 Eylül olduğu zaman ünivesitede öğrenciydim.
12 Eylül'den önceki dönemi da yaşamış bir insanım, 12 Eylül'den sonraki dönemi
de. Oradaki gelişmelere bizzat tanıklık ettim... 1960 ihtilali, 1971 muhtırası,
1980 ihtilali Türkiye için bir dönüm noktasıydı. Türkiye'de bir siyasi tarihten,
bir demokrasi tarihinden söz ediyoruz. Orada bir dönemi yargılama, mahkum etme
yerine; işte solcular şöyleydi, komünistler böyleydi, şunlar şöyle vurdu, böyle
kırdı demek yerine olmuş bitmiş olaylara ışık tutmalıyız.''
ÖĞRENCİ AFFI
Öğrenci affının gündeme gelip gelmeyeceği konusundaki soruyu Çelik, şöyle yanıtladı:
''Biz YÖK'e bir yazı yazdık, öğrenci affı kapsamına girebilecek öğrencilerin
sayısı nedir, hangi üniversiteden ne kadar öğrenci hangi sebepten dolayı ilişkisini
kesmiştir diye. Bu bir ekonomik sebep mi, ideolojik sebep mi, üniversitelerin
uygulamalarından mı kaynaklanıyor? 80 bin, 100 bin, 40 bin öğrenci gibi rivayetler
var. Biz bunu bilmiyoruz. Üniversiteler bunu 24 saatte çıkarıp gönderebilir.
YÖK bize cevap yazmış, 'biz affa karşıyız' diye. Biz bunu sormadık ki. Biz tekrar
bir yazı yazdık, dedik ki bizim sorduğumuz bu değildi. Biz şimdi bu sorunun
cevabını bekliyoruz.''
''KABİNEMİZİ BAŞARILI BULUYORUM''
Çelik, kabinenin değişip değişmeyeceğine ilişkin sorular üzerine, ''Kabine değişikliği
beklentisi aslında çok abartılı birşey. Ben 17 Aralık ile kabinenin değiştirilmesinin
bağlantısını kuramıyorum. Bir bakan nasıl birlikte çalıştığı bürokratları değiştirebiliyorsa,
başbakan da bakanlarını değiştirebilir. Kaldı ki 10 yıl bakanlık yapılacak diye
birşey yok, böyle bir garanti de yok. Başbakan'ın bu konuda ne düşündüğünü bilmiyorum''
dedi.
Bir gazetecinin, ''Sizlere bu konuda sinyal vermedi mi?'' sorusuna karşılık
Çelik ''Hayır. Bizim kabinemizi genel olarak çok başarılı buluyorum, kamuoyu
da başarılı buluyor'' yanıtını verdi.
Milliyet