Domuz gribini önlemenin en önemli yolu!

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 13 Ocak 2010 10:22, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

domuz gribi, diğer adıyla H1 NTi, tıp dilinde "influenza (grip)" denilen bir virüs hastalığı olarak tanımlıyor. Peki korunmanın en iyi yolu nedir?

İnsandan insana solunum (Domuz Gribi) tanısı konulmuş kişilerin kendilerini izo olarak açıklayan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfe Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, diğer önemli tedbirin, iyi yükseltmek ve el temizliğine dikkat etmek olduğunu belirtiyor.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı, Transfüzyon Merkezi Direktörü Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu; domuz gribi, diğer adıyla H1 NTi, tıp dilinde "influenza (grip)" denilen bir virüs hastalığı olarak tanımlıyor. Doç. Dr. Sönmezoğlu'na göre, üst solunum yollarına yerleşen ve burada enfeksiyon yapan virüsün çok iyi bilinen iki türü var: Biri, insan gribi; diğeri, kanatlılarda olan kuş gribi. "Aslında az bilinen bir üçüncü türü daha var" diyor Doç. Dr. Sönmezoğlu, "1970'li yıllarda salgınlar yapan, ama yine de çok fazla bilinmeyen bu tür, domuz gribi."

Dünyada insan sağlığını tehdit eden, tüm kıtalar arasında, kısa bir zaman diliminde tüm insanları etkileyen, çok sayıda insanı hasta eden ve önemli sayıda insanda da ölümle sonuçlanan hastalıklara "pandemi" denildiğini belirten Doç. Dr. Sönmezoğlu, en çok gribin pandemi yaptığını açıklıyor.

Türkiye'de 300 domuz gribi vakası var

"En büyük grip pandemisi 1918 yılında olmuş ve iki yıl kadar sürmüş. Dünya nüfusu 500 milyonken 50 milyon insan enfeksiyon kapmış ve bu enfeksiyon çok sayıda insanın ölümüne yol açmış" diyen Doç. Dr. Sönmezoğlu, bu tarihten sonra en büyük salgının bu yıl nisan ayında Meksika'da domuz gribiyle başladığını, kısa zamanda çok fazla insana yayıldığını hatırlatıyor. "Bu. yeni bir virüstü. Daha önceden bilinen hiçbir grip virüsüne benzemiyordu. Çıktığı yer, domuz çiftliğiydi ama daha sonra insandan insana geçme özelliği edindiği için Dünya Sağlık Örgütü tüm dünyayı alarma çağırdı" diyen Doç, Dr. Sönmezoğlu, Türkiye'deki vaka sayısını şimdilik 300 olarak açıklıyor.

Dünyada şu ana kadarki ölüm oranının binde 6 olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sönmezoğlu, bu hastalıktan bu derece korkulmasının nedenini, hiç kimsenin vücudunun bu virüsü tanımıyor olmasına bağlıyor. "Herkes enfekte olmaya son derece duyarlı. Risk grupları da hiç bağışıklıkları olmadığı için, bu virüsle karşılaştıklarında daha ağır geçireceklerdir" diyerek, risk gruplarını şöyle sıralıyor:

"İki yaşından küçük çocuklar; 60 yaşından büyük yaşlılar; önceden kalp, akciğer, böbrek gibi kronik hastalığı olanlar; aslında dirençli olup da kortizon tedavisi aldığı için bağışıklık sistemi baskılanmış olanlar; kanser tedavisi görenler, kronik olarak aspirin tedavisi alanlar, virüsün en çok yayılacağı kış aylarında gebe kalacak olanlar ve AİDS hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılı olanlar ile bu hasta gruplarına bakan sağlık çalışanları."

Risk grubundakilerin, hastalandıkları takdirde tedavi olmaları gerektiğini belirten Doç. Dr. Sönmezoğlu, hastalığın "Tamiflu" adında önemli bir ilacı olduğunu, virüsün tedaviyle vücuttan tamamen temizlenebildiğim anlatıyor. "Tedavi hastalığın ilk iki gününde çok başarılı. İki günü geçtikten sonra yine ölüm oranı düşüyor ve hastalık süresi kısalıyor, ama ilk iki günde tedaviye başlamak önemli. İlacın yanında destek tedavisi de veriliyor hastaya. Ağzından hiç yiyemiyorsa sıvı tedavisi vermek, istirahat ettirmek gerekiyor. Ayrıca hastanın burun tıkanıklığı, boğaz ağrısını da ilaçlarla rahatlatmak gerekebiliyor" diyor.

Risk altındakiler aşılanacak

Virüs çoğaltılarak virüs laboratuvarlarında aşı çalışmaları yapıldığını söyleyen Doç. Dr. Sönmezoğlu, hastalığa karşı alınabilecek en büyük önlemin "aşılanma" olduğunu belirterek şunları söylüyor: "Sağlık Bakanlığı'nın planına göre 20 milyon aşı Türkiye'ye gelecek ve ilk etapta risk listesinde olamayacak. Bu risk c karşılaştıkları takdire almaları, hastalık bel gerekiyor. Bu risk gr engellenmesi lazım, sinema, tiyatro gibi I belli bir seviyeye ula Böylece risk gruplar H1N1 (Domuz Gribi) senaryo üretildiğini senaryolardan bazılarını şöyle açıklıyor:

"Normalde pandemiler iki yıl sürer. Çünkü virüsü en çabuk kendini değişti belki de virüs kendir etkilenmeyecektir. B uygun mevsim kış a kış mevsimine girmı insana geçeceği, insa açıldığı zamanların ı çalışmayabilir. Burac değil, en kötüye haz

C vitamini tüketil

Doç. Dr. Sönmezoğ aynı belirtileri göste yapılan test ile anlaş başvurması şart" di; şöyle anlatıyor:

"Hastalık, virüsü taşıyan kişiye yaklaşmak ve onun damlacıklarıyla, salgılarıyla temas etmekle geçiyor. Virüs, ortamda asılı olarak kalmıyor, ancak canlı dokuya gereksinimi var. Eğer yüzey ıslaksa orada iki saat kadar canlı kalabiliyor. Örneğin, sekresyonlar (salgılar) içinde iki saat canlı kalabiliyor. O yüzden domuz gribi olan birinin salgılarının temas ettiği yerlerin dezenfekte edilmesi gerekiyor. Hastalığın kuluçka süresi 24-72 saattir. Temas ettikten sonraki 72 saatte hasta olmadıysanız bundan sonra olma olasılığı yok denecek kadar azdır."

Domuz gribini ve hastalığın dünyada yayılmasını önlemenin yolunu, H1N1 (Domuz Gribi) tanısı konulmuş kişilerin kendilerini izole edip başka insanlarla temas etmemeleri olarak açıklayan Doç. Dr. Sönmezoğlu, hastalığa karşı alınabilecek diğer önlemleri şöyle anlatıyor:

"Genel sağlık direncini yükseltmek gerekiyor. Bunların başında bol su içmek geliyor. İyi ve dengeli beslenmek, bol miktarda C vitamini almak gerekiyor. C vitamini mikropları öldürmez, vücut direncini yükseltir sadece. Her dışarı çıktığımızda, yemek yemeden önce, tuvalete girmeden önce, çıktıktan sonra, her fırsatta el yıkamak çok önemli. Çünkü vücudumuza mikrop topladığımız yer ellerimiz. Özellikle kış mevsiminde herkesin tek kullanımlık mendiller bulundurması, hapşırırken ağzını kapatması, şüpheli bir ortamda maske takması çok önemli. Mümkün olduğunca kış mevsiminde çok kalabalık ortamlara girmemek gerekiyor."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber