Baykal'dan iddia: Chirac, Erdoğan'a 'eşini getirme' dedi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 09 Şubat 2010 15:23, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Fransa eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın Erdoğan'dan Paris ziyaretine eşi Emine Erdoğan'ı getirmemesini istediğini iddia etti.


Başbakanlık'tan Baykala çok sert cevap


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, eşinin GATA'ya alınmamasına ilişkin sözlerini değerlendirirken, ''Türkiye'de kılık kıyafetle ilgili bir konuyu konuşacaksan, eşinin üzerinden bunu konuşmayacaksın, yanlış olur. Yanlış yapılmıştır'' dedi.

Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Ermeni Açılımı''nı eleştirerek, bunun da Hükümetin diğer açılım projeleri gibi başarısızlıkla sonuçlandığını savundu.

Türkiye'nin, Ermenistan ile arasında tarihten gelen olayları gerçeklere saygı duyarak kendi zemini içinde tartışmaya her zaman hazır olduğunu, bunun dışında da dostluk ve iyi ilişkilerden yana bir tavır sergilediğini anlatan Baykal, ancak Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarına yönelik işgalinin kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Hükümetin bir süre önce ''komşularla sıfır sorun'' ilkesi doğrultusunda Ermenistan ile protokol imzaladığını hatırlatan Baykal, CHP'nin protokole ilişkin gündeme getirdiği uyarılarını bir kez daha tekrarladı.

Ermenistan'ın, protokolde işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkacağına dair bir vaatte bulunmadığını belirten Baykal, protokolün Hükümetin kamuoyuna yansıttığı şekilde olmadığını ileri sürdü. Dış politikada ''kafadaki düşüncelerin değil, kağıt üzerine yansıyan somut verilerin'' geçerli olduğunu ifade eden Baykal, protokolün imzalanmasının ardından Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan gelişmeleri anlattı. Baykal, şöyle devam etti:

''Bu da tıkanmıştır, bu da çıkmaza girmiştir, bağlanan umutlar gerçekleşmemiştir. Bütün bunları niye söylüyorum? 24 Nisan geliyor. Tekrar bu konu ısıtılmaya başlandı, tekrar Türkiye'nin üzerine baskılar gelecek. Tekrar Amerikan Kongresinden soykırım konusunda karar alma girişimleri yapılacak. 'Aman bunları önlemek için siz biraz harekete geçin' denilecek, vesaire... Yani hükümetin bu sıfır ihtilaf konusunda dış politika anlayışının bizi getirdiği en son nokta, Ermenistan konusunda budur. Tam bir fiyaskodur, tam bir perişanlıktır.

Gereksiz yere umutlar verilmiştir ve hiç bir şey elde edilmemiştir. 'Hiç bir şey elde edilmemiştir' diyorum ama 'hiç bir şey kaybedilmemiştir' demiyorum. Çok şey kaybedilmiştir. Ne kaybedildi? Bir defa Azerbaycan'ın dostluğu kaybedildi. Türkiye için telafisi olağanüstü güç... Çok gereksiz, çok anlamsız, çok yanlış bir dış politika sorunu yaratıldı. 'Sıfır ihtilaf' diyordun, Ermenistan'la ihtilafı çözemedin, Azerbaycan'la ihtilaf yarattın. Azerbaycan'la da artık eski ilişki yok. Şimdi Azerbaycan doğalgaza zam yapacağını ilan etti. Şimdi bunun bedelini zannetmeyin ki sadece diplomatlar ödeyecek ya da tarih kitaplarında bu değerlendirme yapılacak. Milletimizin her ay ödeyeceği doğalgaz faturasına AKP iktidarının bu yanlış politikası yansıyacak. Bu güne kadar geciktirdik. Ben 'doğalgaz zammı geliyor, geliyor' dedikçe, 'Baykal söylüyor yapmayacağız' dediler. Yine ben 'geliyor' demeye devam ediyorum. İnşallah bu ay da yapmazlar da kışı geçirtmeyi başarırız vatandaşa, benim de derdim o. Ama geliyor, gelecek. Bilin ki geldiği zaman bunun altında bu yanlış politika yatıyor. Bu iktidarın uyguladığı yanlış Ermenistan politikasının bedelini, benim doğalgaz faturasını ödemekte sıkıntıya düşen vatandaşım sırtlayacak. Bu çok büyük bir yanlıştır.''

-''EŞİNE EN BÜYÜK HAKSIZLIĞI SEN YAPMIŞ OLURSUN''-

Baykal, konuşmasında geçen hafta TBMM Genel Kurul'unda yaşanan gerginliğe de değindi. TBMM'nin, tarihin en acı ve üzüntü verici sahnelerini yaşadığını ifade eden Baykal, parlamentoda zaman zaman yaşanan bireysel tartışmaların, bu kez grup halinde ve fizik temas içeren bir hale dönüştüğünü anlattı.

Bunun arkasında eş ve aile tartışmasının kürsüye yansıması, din istismarı ile saldırı boyutunun bulunduğunu öne süren Baykal, durumun üzüntü verici olduğunu vurguladı.

Siyasetin düşünce, ilke ve görüşler etrafında yapılması, bunların da siyasetçiler tarafından takdim edilmesi gerektiğini kaydeden Baykal, ''Hiçbir şekilde siyasi tartışmanın hedefi siyasetçinin eşi, oğlu, kızı, anası, babası, hısımı, akrabası olmaz. Eğer onlar da doğrudan siyasetin içindeyse o ayrı bir iş. Eğer doğrudan siyasete girmediği halde bir siyasetçinin eşi olduğu için bir vatandaşımızı üzmeye, tartışma konusu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bizim ahlakımıza da terbiyemize de siyasetimize de insanlığımıza da yakışmaz'' diye konuştu.

Bunun bir temel ilke olduğunu ancak tek taraflı uygulanamayacağını vurgulayan Baykal, ''Eşimizi, ailemizi, yakınlarımızı siyaset zeminine taşımayacağız. Başkaları, rakiplerimiz bizimkileri taşımayacak, biz de işimize yarar diye uygundur diye kendi eşimizi, yakınımızı siyaset sahnesine taşımayacağız. Taşırsak işte o zaman o da saldırıya hedef olmaya başlar, eşine en büyük haksızlığı sen yapmış olursun'' dedi.

-''AĞLAYACAĞINA ZAMANINDA ÇÖZ, ÇÖZEMİYORSAN DA SUS''-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta bir televizyon programında eşiyle ilgili bir konuyu ''hiç icabı yokken gündeme getirdiğini'' ifade eden Baykal, şunları söyledi: ''Yanlış buradan başlıyor. Türkiye'de kılık kıyafetle ilgili bir konuyu konuşacaksan eşinin üzerinden bunu konuşmayacaksın, yanlış olur. Yanlış yapılmıştır. Eşine yönelik hatıraları anlatarak, üzüntüleri kamuoyuna yansıtarak bir mağduriyet psikolojisi inşa etme, bir merhamet talep talebinde bulunma konumuna gelirsen o zaman siyasi tartışmaya çok yanlış bir boyutu bizzat sen katmış olursun. Ve maalesef olmuştur.

Başbakan o pazar günü bir olayı anlattı ama bizim bildiğimiz fakat şu ana kadar hiç söylemediği bir başka olay, yine Sayın Başbakan'a Fransız Devlet Başkanı'nın lisanı münasiple bir devlet ziyareti sırasında 'eşini buraya getirme' diye mesaj göndermiş olmasıdır. Bu olayı yaşadık. Jacques Chirac, Sayın Başbakan'a sadece kılığı kıyafeti dolayısıyla bu yapacağı devlet ziyaretinde 'eşini getirme' mesajını verdi. Bunu biliyoruz. Bunu bir gün dile getirip, şikayet konusu yaptık mı? Bu bizi de rencide etti, rahatsız etti. Ne suçlama konusu, ne siyasi tartışma konusu yaptık. Şimdi sen ne açıyorsun bu defterleri? Sen ülkenin yönetimden sorumlusun, sen ağlayacak, şikayet edecek, merhamet talep edecek noktada değilsin. Sen sorunları çözecek noktadasın. Çözebildiğini çözersin, çözemediğini istismar etmezsin. Hem çözemem hem istismar ederim, bu yakışmaz. Çöz kardeşim, çöz... Ağlayacağına zamanında çöz, çözemiyorsan da sus.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber