Neden HSYK'yı hakim ve savcılar belirleyemesin ki?

Haber Giriş : 29 Mart 2010 08:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yeni düzenleme, yargıda, demokratik bir seçim döneminin de başlangıcı olacak. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yüksek yargıdan gelen bazı üyeleri bu düzenlemeye karşı. Gerekçelerini anlatırken öyle şeyler söylüyorlar ki, inanılır gibi değil. Mesela şu cümleler, üyelerden birinin Cumhuriyet Gazetesi'ne yaptığı değerlendirmede geçiyor: "Şu anda biz arkadaşlarımızı, dostlarımızı kaybediyoruz, her şeyi yapmamız mümkün değil. Önümüzde bir mevzuat var. Biz mesleğin sonuna gelmiş yüksek yargıçlarız. Ama ilk derece mahkemesinden gelecek olanlar tekrar geldikleri mecralara dönecekleri kendi yollarını açmak için çok büyük tavizler verecekler. Siyasetçilerle daha büyük ilişkiye girecekler." 12 bin hâkim ve savcıya güven bu mudur? Bu değerlendirme, mesleğin sonuna gelmemiş olan genç ve orta yaşlı yargı mensupları için ağır bir suçlama değil mi?

HSYK seçimi uzun süredir tartışılan bir konu. TESEV'in 2007 yılında yaptığı 'Demokratikleşme Sürecinde Hakimler ve Savcılar' isimli çalışmasında tabandan gelen talepleri görmek mümkün. Mesela bir yargıç aynen şunları söylüyor: "Madem demokrasi var, madem okuma yazma bilmeyen insana oy kullandırıp başbakan seçtirebiliyorsun, neden hakimler Hâkimler Kurulu'nun üyelerini seçemesin? Hâkimler o kadar cahil, niteliksiz insanlar mı bu ülkede?"

Aynı çalışmada HSYK'nın kaldırılmasını bile isteyen hâkim var. Yüksek Kurul'u yargı bağımsızlığında engel olarak görüyor. Hâkimin kararındaki gerekçe şöyle: "HSYK demek, yargı bağımsızlığı demek değil. Bu, Türkiye'de kasten ve bilerek siyasi iktidarlara karşı kullanılan bir kozdu... Diyorlar ki, efendim yargı bağımsız değildir. Niye? HSYK bağımsız değil. Peki, Allah aşkına söyler misin, Kurul'un üç tane Yargıtay üyesi, iki tane Danıştay üyesi var. Geriye bakan ile müsteşarı kalıyor. Yapılacak bir oylamada 5'e 2 daima HSYK'nın bir tarafı egemen oluyor... 12 Eylül'de HSYK kaldırılırken, bazı yaşlı ve tecrübeli ağabeylerimiz, 'Allah'ım şükürler olsun bugünü de gördük' diye bağırmış. Onun için Türkiye'de bazı kurumlarla ilgili olarak kasten toplum yanlış şartlandırılıyor, değerlendiriliyor. İşte şöyle olmasaydı, böyle olurdu. Hayır. Politikacıyla her zaman başa çıkılabiliyor. Ama yargıdan, karardan kaçırılan kurumlara karşı hiçbir zaman denetim sağlanamıyor. O kurumlar kaldırılmadığı sürece yargı bağımsızlığının sağlanması da mümkün olmuyor. Varsın adalet bakanı tayinleri yapsın; ceza hiç önemli değil. Bir yapar, iki yapar, ondan fazlasını yapamaz. Ama Hâkimler ve savcılar Yüksek Kurulu'nun yapmış olduğu tasarrufları görüyoruz. Yürekler acısı işler."

HSYK'nın yürekler acısı işlerini merak edenler, Şemdinli savcısı Ferhat Sarıkaya'nın 4 yılda ağaran saçlarına bakabilir

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber