Danıştay: Sendikalar tarafından açılan davalarda üyenin yetki verip verilmediğine bakılmalı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 19 Mayıs 2011 22:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

T.C.
DANIŞTAY
Beşinci Daire

Esas No : 2007/4049
Karar No : 2009/5478

Özeti : Sendika tarafından adına dava açılan kişinin, söz konusu atama işleminin iptali istemiyle adına dava açılması konusunda sendika avukatını yetkili kılıp kılmadığı; başka bir deyişle, sendikanın, üyesi adına bu davayı açmaya ehliyeti olup olmadığı araştırılmaksızın, Mahkeme'ce uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinde hukuki isabet görülmediği hakkında,

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : ...

Vekili : Av. ...

Karşı Taraf : Diyanet İşleri Başkanlığı

İsteğin Özeti : Mersin İdare Mahkemesi'nin 30.10.2006 günlü, E:2006/1863, K:2006/2016 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyızen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Keziban Gülcan Kaya

Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Saadet Ünal

Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddî ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü:

Dava; Silifke İlçe Müftüsü olarak görev yapan davacının, Pozantı İlçe Müftülüğü görevine atanmasına ilişkin 2.2.2006 günlü işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Mersin İdare Mahkemesi'nin 30.10.2006 günlü, E:2006/1863, K:2006/2016 sayılı kararıyla; Silifke İlçe Müftüsü olarak 10 yıl görev yaptığı anlaşılan davacının, Yönetmelik hükmüne dayanılarak Pozantı İlçesi'ne atanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, kararın hukuka uygun olmadığını öne sürmekte ve temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Anayasa'nın 53. maddesinin üçüncü fıkrasında, "...sendikalar ve üst kuruluşları, üyeleri adına yargı mercilerine başvurabilir..." hükmü yer almış; 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanun'un amacının; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını belirlemek ve her hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı bulundukları konfederasyonlar ile Kamu İşveren Kurulu arasında yürütülecek toplu görüşmelere ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı Yasa'nın "Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri" başlığını taşıyan 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde; "Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda, üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak", sendika ve üst kuruluşlarının yetkileri arasında sayılmıştır.

Kanun koyucu, 4688 sayılı Kanun'un yukarıda metni yazılı 19/2-f. maddesi hükmü ile, sendika ve üst kuruluşlarını, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil etme ve ettirme yetkisiyle de donatmıştır. Kamu görevlilerince kurulan sendika ve konfederasyonların, üyelerinin ortak ekonomik hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi amacıyla üyelerini yönetim ve yargı organları önünde temsil etmeye ve dava açmaya yetkili oldukları; üyelerini ilgilendiren genel ve nesnel nitelikteki yönetsel işlemlere karşı yetkili organları aracılığıyla doğrudan dava açabilecekleri kuşkusuzdur.

4688 sayılı Kanun'un 19/2-f. maddesi, sendika ve üst kuruluşlarının, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etme ve dava açma hakkı da tanımaktadır. Kanun koyucu, getirdiği bu düzenleme ile, idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında kurulan bireysel (sübjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu vermektedir. Bu "hukuki yardım"ın sağlanmasının, sendika üyesinin isteğinin bulunması koşuluna bağlı olduğu ve ilgili üye ya da üyeler tarafından bu konuda açık bir temsil yetkisi verilmediği sürece sendikanın bireysel uyuşmazlıklar dolayısıyla üyeleri adına dava açma ehliyetine sahip olmadığı kuşkusuzdur.

Davacı adına, Türkiye Diyanet ve Vakıf Hizmet Kolu Görevlileri Sendikası Vekili tarafından naklen atama işlemine karşı dava açmış ise de; adına dava açılan şahsın, Sendika'ya üye olduğuna ve bu konuda Sendika'yı ve vekilini yetkili kıldığına ilişkin herhangi bir belgenin dava dosyasında bulunmadığı anlaşılmakta olup; dava konusu uyuşmazlıkta adına dava açılan ...'ın, söz konusu atama işleminin iptali istemiyle adına dava açılması konusunda Sendika avukatını yetkili kılıp kılmadığı konusu araştırılıp açıklığa kavuşturulduktan, başka bir deyişle, Sendika'nın, üyesi adına bu davayı açmaya ehliyetli olduğunun saptanmasından sonra, dava konusu uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, İdare Mahkemesi'nce bu husus araştırılmaksızın uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Mersin İdare Mahkemesi'nce verilen 30.10.2006 günlü, E:2006/1863, K:2006/2016 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin l/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun'la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 19.10.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber