Din görevlileri kendilerini 'pasivize edilmiş' hissediyor
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Yardımlaşma Derneği (Mazlum-Der) tarafından,
12 ildeki yaklaşık 500 din görevlisi üzerinde yaptığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar
çıktı. 'Merkezleşme' sistemiyle vaaz ve hutbe hazırlama ile ezan okuma haklarının
ellerinden alındığını düşünen din görevlileri, kendilerini 'pasivize edilmiş'
hissettiklerini belirtti.
Mazlum-Der'in Avrupa Komisyonu (AK) Türkiye Delegasyonu desteğiyle yaptığı ankette, birçok ildeki din görevlileri, bilgi birikimleri, ibadet veya eğitim kurumlarına gelen kitleyle paylaşmalarının engellendiğini, hutbelerinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlendiğini, vaaz veya hutbe hazırlayamadıklarını, ezanın bile merkezi sistemle okunmasının kendilerinde 'özgüven kaybı'na yol açtığını kaydetti.
Ankete katılan bir din görevlisi, küçük bir köyde görev yaptığını ve insanlara
trafikle ilgili bir hutbe okumaktansa daha önemli sorunlara değinebileceğini;
ancak buna izin verilmediğini dile getirdi. Maaş ve özlük hakları konularında
da yoğun şikayetlerde bulunan din görevlileri, Memurin Muhakematı Kanunu
kapsamı dışında bulunan tek kamu personeli olmalarının da ciddi bir ayrımcılık
olduğuna dikkat çekti. Vaize ve Kur'an Kursu öğreticisi olarak görev yapan bayan
katılımcılar ise, kurumlarına Diyanet yayınları dışında materyal kabul edilmediğini;
hatta Diyanet İşler Başkanlığı mührü bulunmayan Kur'an-ı Kerim'lerin girişine
izin verilmediğini belirterek, kurum adına çıkan aylık dergiyi almaya zorlandıklarını,
kendilerine kullanılmaması gereken dini kavramların bir listesinin müftülükler
tarafından gönderildiğini anlattı.
Ankete katılan din görevlilerinin büyük bir bölümü, farklı dinlere mensup bireylerin inançlarını serbestçe yaşama ve yayma hakkını savunduklarını; ancak bu hakkı istismar edenlerin engellenmesi gerektiğini dile getirdi. Katılımcıların tamamı, kadına yönelik şiddetin hem dini metinlere ve hem de insan hakları hukukuna aykırı olduğunu vurguladı. Bazı katılımcılar, müftü veya müftü yardımcılarının bulunduğu bazı çalışmalarda, din görevlilerinin sendikal tercihlerine müftülerin etki etmesinin örgütlenme özgürlüğü açısından sakıncalı olduğunu kaydetti. Çok sayıda din görevlisi de, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın insan hakları konusunda hizmet içi kurs şeklinde etkinlikler yapabileceğini; ancak bugüne kadar bu etkinliklerin yapılmadığını ifade etti.
"MÜEZZİNİN SESİ GÜZEL, BIRAKIN EZAN OKUSUN"
Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, din görevlilerinin hutbe ve vaaz hazırlamayla
ezan okuma haklarının iade edilmesi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan
söz aldıklarını açıkladı. İHA muhabirine konuşan Yıldız, sesi güzel olan müezzinin
kendi camisinde ezan okuması, mevzuata uygun hutbe ve vaaz hazırlayan din görevlilerinin
ise bu yeteneklerini değerlendirmesinden yana olduklarını ifade ederek, "Türkiye'de
maalesef böyle bir sıkıntı var. Ancak yeni yönetim bu sıkıntıları aşıyor. Bize
söz verdiler" diye konuştu. Daha önceki Diyanet İşleri Başkanlığı yönetiminin
'merkeziyetçilik' anlayışını benimsediğini hatırlatan Yıldız, şunları söyledi:
"İllerde ve ilçelerde müftülüklere bağlı Hutbe Komisyonları görev yapar. Hocanın hazırladığı hutbeyi bu komisyonlara inceletmesi gerekiyor. Komisyon uygun görürse hocanın hazırladığı bu hutbe belki Türkiye genelinde okunabilir. Geçmişte hocamız hazırladığı hutbeyi komisyona verme yerine, 'Ben çıkıp okuyayım' dedi ve bazı yerlerde sıkıntı oldu. Daha sonra merkeziyetçiliğe gidildi. Elbette bu da yanlış. Hutbelerin yerinde hazırlanması gerekir; ama herkes de kafasına göre hutbe hazırlamamalı. Hutbe hazırlamak çok zor bir iştir, şartlarına uygun hazırlanması gerekir. Çok abartıldığı kadar baskı yok. Müftülük engel koymuyor. Ezanların güzel okunması amacını taşıyan uygulamaya biz olumlu yaklaşıyoruz. Fakat bunu yaparken güzel ezan okuyanların da sesi kısılmamalıdır. Bir camiinin müezzinin sesi güzelse, bırakın okusun.
Artık merkezden vaaz, hutbe ve ezan yumuşattı, isteğe ve talebe bırakıldı. Bize verilen bilgi böyle. Umarım gerçekleştirilir."
iha