Sayın Dinçer, söylemlerini tek başına hayata geçiremez

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 23 Ocak 2012 08:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Milli Eğitim Bakanı sayın Ömer DİNÇER Cumartesi günü İstanbul'da katıldığı YÖNVER2011 Ödül Töreninde yaptığı konuşmada çok önemli mesajlar verdi. Mesajlarında ilk günlere göre, daha ılımlı olduğu gözden kaçmadı. Ödül alan bir okulun yöneticisi olarak katıldığım törendeki gözlemlerimi ve sayın bakanın yaklaşımını aktaracak olursak;

Sayın bakan konuşmasında;

''Ülkemiz için eğitim meselesine bakarken ideolojik olarak bakmaksızın işin doğrusu neyse onu yapmayı esasa alıyoruz. Bizim ulusal ve uluslararası alandaki eğitim durumumuz belli. Eğer biz ülke olarak iktidar, muhalefet, A ve B şahsı gibi herhangi bir şeye bakmaksızın uluslararası alanda çocuklarımızın performansını arttırmayı düşünüyorsak o zaman el birliği yapmalı ve hep beraber bu ülkenin çocuklarına ulusal ve uluslararası alanda yeterli olabileceği bilgi ve donanımı sağlamalıyız.

Bunun için çocuğumuzun sınıfta olması lazım. Öğretmenin sınıfta olması lazım. Müfredatımızın çağdaş ihtiyaçlara uygun bir şekilde tasarlanması lazım. Böyle bakılınca benim çabam çocuklarımıza ilk günden son güne kadar ihtiyaç duyulan bilgi ve çabayı ortaya koymaktan geçiyor. Benim ilk önce hesap etmem gereken de bu değil mi? Eğitimin niteliğini arttırmayı gerektiren tedbir neyse ben onu almaya devam edeceğim. Bunun içinde şekilden çok öze, görüntüden çok içeriğe, nicelik kadar niteliğe ve hamasetten gerçekliğe... Ben eğitim sisteminde bir geçişin gerekli olduğu kanaatindeyim.?

?

Ömer Dinçer, ''Öğretmenlerimiz için de bir yeterlilik sistemi uygulamasına geçeceğiz. Bunun altını çizerek söylüyorum. Öğretmenler için performans kavramını kullanmadım. Öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinin sağlanması, onların yeterliliklerinin ölçülmesiyle ilgili bir uygulamayı da ayrıca koyacağız. Okul yönetimi, il ve ilçe yönetimleri için performans sistemi uygulamasını ortaya koyacağız. Çünkü bu size sübjektif denetimden, ölçümlerden daha çok objektif ve insanların amaca dönük başarılarını belirlemeye yardımcı olacak'' şeklinde konuştu.

Söylemler gayet iyi fakat icraata dönmesi o kadar kolay değil. İyi niyetli yaklaşımların icraata dönüşebilmesi için tüm paydaşların güvenini kazanmak gerekir. Konu eğitim olunca her icraatın ülke geleceğine damga vuracağını, zaman kaybına yol açmamak ve yap boz tahtasına döndürülen bir sistemle yola çıkılmaması gerektiğini düşünmek gerekir.

Bu noktada özellikle güven noktasında maratona geriden başlandığını belirtmek de yarar var. Okullara halen ödenek gönderilmediği halde okul müdürlerine soruşturma açılarak başlayan güven kaybı, öğretmenlere rotasyon söylemleri, atama bekleyen öğretmenlerin haklı tepkileriyle, yapılan atamalardaki hoşnutsuzluklarla sürdü. Bunları arttırmak mümkün fakat tadını kaçırmadan devam edelim.

Sayın bakanın söylemlerini gerçekleştirebilmesi için sayın bakanın ilk göreve başladığı günlerde ele aldığımız;

Yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'e çağrı başlıklı yazıyı tekrar hatırlayalım.

?Türk Milli Eğitim Sisteminin siyasetten soyutlanması en önemli temennimizdir. Eğitim politikalarının kısa, orta ve uzun vadeli olarak tüm paydaşların (siyasi, bürokratik, akademik,STK'lar? ) katılımıyla planlanması, gelecek bakanların bu planların değiştiricisi değil sadece uygulayıcıları olmaları en büyük beklentidir. Ülkemizin gelişmesi de, halkımızın mutluluğu da buna bağlıdır.

Bu noktada bir adım atmanız söz konusu olabilir mi? Bu konuda size izin verilir mi bilinmez ama bizim hayallerimizi paylaşmamız tarihe not düşmemiz adına da olsa görevimizdir.

İşiniz zor, temennimiz 4 yılı kapsayan bir planlamayla istikrarlı bir şekilde işlerin yürümesidir.

Öncelikle eğitim çalışanlarının da, çalışmak isteyenlerin de, öğrencilerin de çok mutlu olduğunu söyleyemeyiz. Bunun için öncelikle güven vermeniz, söz vermeniz ve bu sözün gereğini yerine getirmeniz gerekiyor.

Tabii ki belli kadroları kendinize göre dizayn edeceksiniz ama bu en alt birimlere kadar inmemeli yıllardır olduğu gibi.

Öncelikle bir bakan yardımcısı tayin edeceksiniz. Bu kişinin eğitim adına sizin eliniz ayağını olması kaçınılmazdır. Bu kişi sizin vizyonunuzu da, geleceğinizi de tayin edecektir.

- Bu seçimden sonra 4 yıllık bir planı ortaya koyup ne zaman ne hedeflendiği kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

- Yöneticilerin en önemli serzenişleri olan kariyer ve liyakat gözetilmeksizin yapılan kadrolaşmanın önüne geçmelisiniz.

- Bu işe, şu anda var olan tüm görevlendirmeleri istisnasız iptal ederek başlayabilirsiniz. İşin boyutu için size bir örnek vereyim. İstanbul'un bir ilçesinin Şube Müdürü norm kadrosu 2 dir ve şu anda 6 kişi görev yapmaktadır. Bunlardan bir kaçının sendikaya üye yapmaktan öteye yöneticilik tecrübeleri dahi yoktur. Bu durumda kıdemli, kariyer ve liyakat sahibi insanların tepki ve küskünlüğüne yol açmaktadır.

- Kariyer ve liyakate dayalı asil atamalar için gerekli düzenlemenin ? süre içinde yapılacağını açıklamak insanları rahatlatacaktır.

- Talim Terbiye Kurulu gibi MEB için çok önemli olması gereken bir makam dahi vekaleten yürütülmektedir.

- Hangi ilin Milli Eğitim Müdürü nerede görev yapıyor belli değil. Yani A iline atanmış B ilinde çalışıyor uygulamalarına son verilmelidir.

- Ek ders ile ilgili düzenlemeler her seferinde ertelenmektedir. Bu konuya da ivedilikle el atılmalıdır. Örneğin Şef, emrindeki memurdan düşük maaş alabilmektedir.

- Uzman öğretmenlik diye bir uygulama başladı olanlar oldu 4-5 yıldır neredeyse rafa kalktı. Bu da öğretmenler arasında eşitsizlik yarattı. Her seferinde kısa sürede çözümlenecek denildi. Uygulamaya kökten son verip 10 yılını dolduran öğretmenlere Uzmanlık tazminatı, 15 yılını dolduranlara da başöğretmenlik tazminatı verilmelidir. Öğretmenler arasında, öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen ayrımı yaratılmamalıdır.

- Öğretmen ihtiyacının fazla olduğu 2-3.bölgelerde gerek ekonomik teşvik gerekse zorunlu hizmet sonrası görev yeri değişikliği güvencesi verilmelidir.

- Atanamayan öğretmenlerle ilgili bir çalışma ve planlama yapılmalı Ağustos ayında yapılacak atama sayısı derhal açıklanmalıdır. Bu açıklama yapılırken 10-15bin gibi bir alımın çok büyük tepkiye yol açacağı unutulmamalıdır.

- Ders programları, ders kitapları yeniden ele alınmalıdır.

- Okullarımızın fiziki yapıları eşitlenmelidir. Maksimum, spor, maksimum sosyal faaliyet için imkanlar sağlanmalıdır.

- Her defasında belirttiğimiz gibi bu sorunu çözecek olanın elini öpmeye hazır olduğumuz sözümüzün arkasındayız yeter ki okullarda yaşanan, kayıt parası, temizlik parsı, katkı payı, aile birliğine bağış adına ne derseniz deyin okulda para toplanması işine son verilsin.

Okullarımızın hizmetli personel, büro hizmetleri, temizlik, bakım onarım, donanım? gibi masrafları devlet eliyle karşılanmalıdır. Bu sağlandıktan sonra okullarda para ihtiyacı kalmayacak müdür para ile uğraşmayacak, aybaşında personelin maaşını düşünmeyecek, eğitim öğretime odaklanacaktır. Veli ile okul karşı karşıya gelmeyecek. Kimse zan altında kalmayacaktır.

- KPSS sınavı ile kadroya geçen öğretmenlerin mağduriyetleri giderilmelidir.

- Sınıf geçme sistemi, sınav sistemi gözden geçirilmeli ve kalıcı olarak yeniden düzenlenmelidir.

- Her uygulamada istikrar sağlanmalı keyfi uygulamalardan ve günü birlik kararlardan kaçınılmalıdır.

- Bir karar alınırken eğrisi doğrusuyla tartılmalı yaratacağı mağduriyetler düşünülmelidir.

- Eğitimin tüm paydaşları ile iyi diyaloglar kurularak kararlara katılım sağlanmalıdır.

- Bakanlığa bir şey sorulduğu zaman her seferinde kısa sürede yapılacak, düzenlenecek denilmektedir. Bu kısa sürenin sınırı belirlenememiştir. Bundan sonraki süreçte zaman verilmeli ve o zamanda gerçekleşmelidir.

?

Bu ve benzeri bir çok konuyu ele almak mümkündür.

Başlangıçta da söylediğimiz gibi sürecin iyi yönetilmesi ve eğitim adına gerçek anlamda dolu dolu bir sürecin geçirilmesi ümidiyle??

Cümleleriyle ele aldık durumu... Aynı çağrımıza devam ediyoruz fakat zamanın hızla aktığını hatırlatmakta fayda görüyoruz.

Sayın bakanın konuşmasında dikkatimi çeken bir başka konu ise;

Biz her şeyi sorunlarla ele aldığımız, her zaman sorunları konuştuğumuz için güzellikleri göremediğimi şeklindeki cümleleriydi.

Bu noktada bazı örnekler de verdi sayın bakan. Örneğin bir ile 1200 öğretmen göndermişiz il müdürü diyor ki 1200 öğretmen atandı fakat bunların 200'ü göreve başlamadı diye serzenişte bulunuyor dedi sayın bakan. Oysa ki göreve başlayan 1000 kişi ile ilgilenilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Aynı şekilde sporda başarılı olandan, Üniversite sınavına çadırda hazırlanıp derece yapan deprem mağdurunu, hiçbir dershane takviyesi olmadan üniversiteyi kazanan çobanı anlattı bizlere?

Bu yaklaşımla her şeyi iyi görmek yada göstermek mümkündür tabi ki. Koca örgütte güzel şeyler oluyor elbet ki?

İdarenin görevi güzelliklerle kış uykusuna yatmak değil gelen her tür sorun ve eleştiriler doğrultusunda doğruları bulmaya, eksiklikleri gidermeye çalışmak olmalıdır.

Sayın bakan bardağın boş tarafına bakarken dolu tarafının göz ardı edildiğine vurgu yaptı. Haklı görülebilir bu noktada fakat bardağın boş tarafının nedeni doldurulabilecekse sorun yok fakat bardağa doldurulan suya rağmen bardak dolmuyorsa bardağın o noktasında çatlak varsa doluya ne kadar bakarsak bakalım baktığımızla kalırız. Boşluğu da dolduramaz doldurmaya çalışmakla zaman ve maddi kayıptan öteye bir sonuçla karşılaşılamaz.

Sadece dolu yere odaklanırsak sadece boş yere odaklanmaktan daha vahim bir durumla karşı karşıya kalır ve ilerleme sağlayamayız.

Biz yine de ümidimizi yitirmek istemiyoruz. Sayın bakanın ilk tavırlarında esneme yapması yerindedir fakat atacağı adımlarda daha katılımcı davranmasının, tepkilere kulak tıkamamasının, makul talepleri karşılamasının yerinde olacağını tekrar vurgulamak isteriz?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber