Erdoğan: CHP Genel Başkanı tehlikeli bir kampanya yürütüyor/ Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Şubat 2012 12:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Gitsinler İsrailli gazetecileri askeri sansür kuruluna sorsunlar. CHP Genel Başkanı, Türkiye'yi karalayarak son derece çirkin, tehlikeli bir kampanya yürütüyor'' dedi.

Erdoğan'ın partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, öne çıkan mesajları şöyle:

-Dersimli olarak parti içinde Dersim konusunun konuşulmasına yasaklayacaksın, sonra yabancı gazetelere Türkiye'de fikir özgürlüğü yok diye yazacaksın. CHP bile böyle bir genel başkanı hak etmiyor.

-Anayasa'nın 24. maddesini açın okuyun. Dindar insandan çağdaş olmamaz mı, hem çağdaş hem dindar olamaz mı bir insan- Bunlar dindarlığı ne anlıyor- Fatih projesiyle bunlara bir ders verdik.

-Bunlar bize utanmadan, sıkılmadan mürteci yaftası yapıştırmaya kalkışıyorlar. Türkiye hiç bir zaman irticaya prim vermedi.

-Anayasa'nın 24. maddesini açın okuyun. Dindar insandan çağdaş olmamaz mı, hem çağdaş hem dindar olamaz mı bir insan- Bunlar dindarlığı ne anlıyor- Fatih projesiyle bunlara bir ders verdik.

-Hiç kimse bize mürebbiye edasıyla hedef gösteremez, rota gösteremez. 'Bu hükümetin gizli ajandası var' denilerek ensemizde boza pişirilmesine müsaade etmeyiz. Bu ülkede dindarlara yıllarca 2. sınıf insan muamelesi yapıldı.

-Siz bu ülkede yıllardır laikliği nasıl ölçtünüz- Hangi cihazı kullandınız- Üniversite kapılarında laikliği nasıl kullandınız. İkna odalarında hangi aleti kullandınız- Ey Kılıçdaroğlu, başörtüsü düzenlemesini niye Anayasa Mahkemesine götürdünüz- Biz 9 yıldır hiç bir dayatmanın içinde olmadık, bugün de değiliz, yarın da olmayacağız.

-Siz olsa olsa bilgisayarları formatlarsınız ama zihinleri asla... Hiç bir parti kendi tasavvurunu dayatmaz dayatamaz işte biz bunun bilincindeyiz. Toplum mühendisliğine de karşıyız siyaset mühendisliğine de.


AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a, ''Gittiğin yol yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Ya Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur'' diye seslendi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Suriye'deki gelişmelere yer verdi.

Ağrı'nın Doğubezayıt ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç'a Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı dileyen Erdoğan, saldırıyı kınadı. Erdoğan, hayatını kaybeden İbrahim Subaşı'ya da Allah'tan rahmet diledi.

Bundan 30 yıl önce, 2 Şubat 1982'de, sınır komşusu Suriye'nin Hama şehrinde acı bir katliam yaşandığını anımsatan Erdoğan, ağır silahlarla Hama'yı kuşatan Suriye ordusunun, adeta şehri haritadan silercesine bir saldırı gerçekleştirdiğini söyledi. Erdoğan, kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta demeden yaklaşık 30 bin masumu katlettiğini ifade ederek, bugün bile Hama'da kaç kişinin katledildiğinin tam olarak bilinmediğini belirtti.

Erdoğan, dönemin Suriye yönetiminin, şehre gazetecilerin, gözlemcilerin girmesini, şehirden haber alınmasını engellediğini, katliamın üzerini çok hızlı şekilde örtme gayretine girdiğini ifade etti.

Hama katliamının öncesi ve sonrasında Suriye'de, hapishaneler başta olmak üzere yüzlerce kişinin sorgusuz, sualsiz, işkenceyle katledildiğini belirten Erdoğan, uluslararası toplumun ise meselenin üzerine gitmediğini, olayın üzerinin kapatıldığını kaydetti.

Erdoğan, uluslararası kamuoyunda da bu katliam üzerinde yeterince durulmadığına işaret ederek, aynı yıl Sabra ve Şatilla kampında 4 bine yakın masum Flistinlinin katledilmesine seyirci kalan uluslararası toplumun, Suriye'de, Hama'da 30 bin kişinin katledilmesine de sessiz, tepkisiz kaldığını anlattı. Erdoğan, ''Neden; çünkü ölenler Müslüman, Filistinli, Suriyeli, Ortadoğuluydu. Lübnan'da Sabra ve Şatilla'da, Suriye Hama'da, emzikleri ağızlarında katledilmiş çocukları, terörist diye yaftalayıp, akıttıkları kanın üzerini örttüler. Katliam kadar acı olan hadise, katliama seyirci kalınması, hatta sessiz şekilde desteklenmesiydi. Bu daha büyük insanlık ayıbıydı, canilikti. İnsanlık adına verilmesi gereken tepkinin verilmemesi, vicdanların daha fazla kanamasına sebep oldu'' diye konuştu.

-''Sağa sola efelendiler''-

Hama'da 1982'de gerçekleştiren bu katliamın, İslam coğrafyasında, tüm Müslümanların kalplerinde çok ağır bir keder, yara açtığını dile getiren Erdoğan, ''Ne yazık ki o katillerden, diktatörlerden hesap sorulmadı. O katliamı yapanlar, dünyada yargı önüne çıkmasalar da tüm insanlığın, tüm Müslümanların vicdanında yargılandılar. Bir zalim olarak damgalandılar. Tarihe de isimlerini zalim, diktatör olarak yazdırdılar'' dedi.

Erdoğan, Irak, Mısır, Libya, Suriye'de kendi halklarına karşı kahraman, kaplan kesilen bu diktatörlerin, topraklarına kasdeden yabancılara çıtlarını bile çıkaramadığını, güçlerinin, sadece kendi masum halklarına yettiğini, silahları kendi halklarına doğrulttuklarını, işgal altındaki toprakların istismarını yaptıklarını, işgal edilen topraklarını değil, kendi şehirlerini kuşattıklarını söyledi. Erdoğan, ''Kabadayı misali sağa sola efelendiler ama döndüler tankların namluların önüne kendi kardeşlerini koydular'' ifadesini kullandı.

-''Bu kahramanlık değil, korkaklıktır''-

Başbakan Erdoğan, ''İran-Irak savaşında 1 milyon askeri, Müslümanı kim öldürdü; Batılılar mı gelip öldürdü? Halepçe'de Kürtleri kimyasal silahla kim katletti, Siyonistler mi? Hama'daki katliamı kim yaptı, Gayrimüslümler mi? Basra, Necef, Bağdat, Erbil, Duceyil, Sülaymaniye'de insanları dışardan gelen düşmanlar, yabancılar mı katletti?'' sorularını yönelterek, şunları söyledi:

''Hayır. Tamamını kendisini Müslüman olarak nitelendiren ama demir yumruğunu sadece kendi kardeşlerinin kafasına indiren, zalimler, diktatörler, tiranlar, modern firavunlar bunu yaptı, el ele yaptılar. Yeri geldi dışardan gelenlerle beraber yaptılar. İşte bu zorbalar, zalimler hak ettiklerini, layıklarını buldular. Bu işbirlikçi rejimlerin caniliklerine ses çıkarmayan, bu zorbaların halkına zulmetmesini dur demeyen kimi Batılı ülkeler ise insanlık adına kılını bile kıpırdatmadı. Şundan hiç kimsenin endişesi olmasın, bugün babaların izinden, o diktatörlerin, firavunların izinden gidenler de hak ettiklerini mutlaka bulacaklardır.

Hama'da 30 bin masumu hunharca öldüren baba Esad, işlediği cinayetlerin hesabını bu dünyada vermedi. Ama o Esad, bütün Suriye halkının, bütün İslam dünyasının, bütün insanlığın hafızasında, kalbinde, vicdanında yargılandı, acımasız bir diktatör olarak tarihe adını yazdırdı. Umuyor ve inanıyorum ki bugün onun izinden gidenler, bugün Humus'ta yüzlerce masum sivili katledenler, adli ilahiden önce, kendi halklarının önünde hesap verecektir. Hama'nın hesabı sorulmadı ama emin olunuz ki er ya da geç Humus'un hesabı sorulacaktır. Beşşar Esad, 'Ölene kadar savaşırım' diyor. Madem ölene kadar savaşacak bir kahramansın neden Golan Tepeleri için ölene kadar savaşmadın? Senin kahramanlığın, kendi mazlum, masum halkına mı bu mu kahramanlık? Bu kahramanlık değil, korku, korkaklıktır, her zalimin kalbine sinmiş acziyet, zavallılıktır. Hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Zulüm ile abat, zulüm ile payidar olunmaz. Mazlumun ahı, er ya da geç mutlaka çıkar. Irak, Libya, Mısır'da mazlumun ahı çıktı, hiç şüpheniz olmasın Suriye'de de mazlumun ahı çıkar.''

-''Zalimlerin sırtını sıvazlamayız''-

Erdoğan, Suriye'nin, Türkiye için sıradan bir komşu; Suriye halkının sıradan bir halk olmadığına işaret etti. Erdoğan, Cilvegözü'nden başlayıp, Halep, Hama, Humus, Şam'a kadar, her adımda, her kilometrede kardeşliğin, ortak tarihin, ortak medeniyetin izlerinin görüleceğini dile getirdi. Erdoğan, Selahaddin Eyyübi'nin türbesinden, Mimar Sinan'ın eserlerine, ilk Türk hava şehitliğinden, İbn-i Arabiye, Bilal-i Habeş Türbesi'nden, Hazreti Zeynep türbesine, Sultan Vahdettin'in kabrinden, Hicaz Demiryolu istasyonuna kadar, her metrekarede ortak tarihin izlerinin görüleceğini anlattı.

Haçlı seferlerinden, Kurtuluş Savaşı'na kadar bin yıl boyunca bu topraklarda bir arada, kardeşçe yaşadıklarına işaret eden Erdoğan, sözlerini, ''O toprakları hep birlikte savunduk. Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Bu kardeşlik, tarihe kanla yazılmış kardeşliktir. Biz Suriye'de olup bitene karşı sessiz kalmayız, kalamayız. Suriye halkına sırtımızı dönemeyiz. Anamuhalefet partisinin, diğer muhalefet partilerinin yaptığı gibi gidip, kendi halkını katleden zalimlerin sırtını sıvazlamayız. CHP gitsin, aynı kafayı, zihniyeti paylaştığı Baas Partisi'ne destek versin. Biz Baas Partisi ile değil mazlum Suriye halkıyla dayanışma içinde olacağız'' diye sürdürdü.

-''Babasının izini takip''-

Erdoğan, Türkiye olarak, son 9 yıldır Suriye'ye çok samimi bir şey söylediklerini, ''Geçmişin acılarını dindirin, Hama katliamının izlerini silin, milletiniz, halkını ile barışın, babanızdan farklı olduğunuzu, babanızın izinden yürümediğinizi Suriye halkına gösterin'' dediklerini anımsattı.

Umutlandıklarını, iyi niyetle, Suriye'de reformların gerçekleşeceğine inandıklarını, reformları desteklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ama Suriye'de Beşşar Esad, döndü dolaştı, babasının izini takip etmeye, babası gibi silahların namlusunu kendi halkına çevirmeye başladı, verdiği tüm sözleri çiğnedi, bize ve kendi halkına verdiği sözlerinin arkasında durmadı. Hama katliamının 30. yıldönümünde 3 Şubat akşamı, tıpkı babasının yaptığı gibi bir şehri kuşatarak, yüzlerce masum insanı toplu halde katletti. Kendisine bir kez daha hatırlatıyorum; gittiğin yol yol değildir. Bu yol çıkmaz sokaktır. Daha fazla kan akıtmadan, daha fazla masum sivilin canını almadan, bu yanlış yoldan dönmesini, kendisine bir kez daha tavsiye ediyoruz. AK Parti Grubu'ndan, Esad'a bir kez daha sesleniyorum: Kendi anlayacağı şekilde, kendi dilinde sesleniyorum; Ya Beşşar, men dakka dukka. Ey Beşşar, eden bulur.

Suriye meselesi, ne bir ülkenin kendi iç meselesi olarak, görülerek önemsiz hale getirilebilir ne de bölgesel inisiyatif mücadelelerinde bir enstrüman olarak görülebilir. Suriye'de yaşananlar bir insanlık dramıdır, bu drama karşı sergilenecek tutum, sadece Suriye veya bölgenin geleceğini etkilemeyecek, dünyaya demokrasi mesajı veren gelişmiş ülkelere bakış açısını da değiştirecektir. Suriye aslında dünyada herkes için samimiyet testidir. Bu olayı görmezden gelenler, gereken tepkiyi vermeyenler de en az bu olaylara çanak tutup, destek verenler kadar büyük vebal altındadırlar.''

-''Öldürme lisansı''-

Başbakan Erdoğan, BM'de yaşanan sürecin, medeni dünya açısından bir fiyasko olduğunu, acziyetin ötesinde sorgulanması gereken bir ibret vakası olduğunu belirtti.

Uluslararası barış ve güvenliği koruma sorumluğunu yerine getiremeyen BM Güvenlik Konseyi'nin, bir kez daha uluslararası toplumun vicdanını tutsak aldığını anlatan Erdoğan, ''Hiçbir devletin, hangi çıkarlar için olursa olsun, zalimin eline öldürme lisansı vermesi kabul edilebilir değildir, mazur görülemez. Dahası insanlığa, vicdana sığmaz'' dedi.

Veto yetkisine sahip olmanın sorumluğunun büyük olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bu yetkinin, uluslararası toplumun genelinin hak, hukuk, adalet ve hakkaniyet anlayışıyla bağdaşacak tarzda kullanılması gerekir. Bu yetki kullanılırken zulmün devam etmesine yeşil ışık yakılmamalıdır. Başta Humus olmak üzere Suriye'nin dört bir yanında cinayetler, toplu katliamlar yaşanırken, uluslararası toplum bu gidişata tek bir ağızdan dur bile diyememiştir. Esad rejimi, bu kararsızlığı, bu basiretsizliği, mevcut kanlı politikalarını daha da şiddetlendirmek için kendisine verilmiş açık bir çek gibi yorumlarsa, bunun hesabını kim verecektir.

Suriye meselesi, kutuplar arası çekişmelere kurban edilemez. Suriye meselesi güç dengelerine, soğuk savaş misali kutup mücadelelerine feda edilemez. Suriye üzerinden siyasi güç mücadelesi verenler bilsinler ki akan kan, onların da üzerine sıçrıyor. Bu insanlık ayıbı onları da içine çekiyor. Biz Türkiye olarak her zaman diplomasi, diyaloğun gücüne inandık. Bölgemizdeki tüm sorunların müzakere zemininde çözülmesi gerektiğini vurguladık. Çatışma olmasın, kan akmasın diye büyük çabalar harcadık. Ama bugün görüyoruz ki mesele sadece hangi yöntemle sorunun çözüleceğinde tıkanmıyor, sorunun varlığı konusunda, mahiyeti konusunda bir kafa karışıklığı yaşanıyor. BM üyesi kimi ülkelerden gelen açıklamalar, yaşanan dram karşısında büyük bir duyarsızlık, pişkinlik olduğunu gösteriyor. Eğer Suriye'de yaşanan bu insanlık ayıbı, uluslararası güç dengelerine kurban edilirse, herkes bilsin ki vicdanlar tefessüh eder, sağduyu tamamen ortadan kalkar. Suriye'de barış ve istikrarın tesisi için gayret sarfetmeye devam ediyoruz. Diplomasinin bütün imkanlarını kullanıyor, dünya kamuoyunun dikkatini Suriye üzerinde topluyoruz. Suriye yönetimin değil, halkının yanında yer alacak ülkelerle, yeni bir girişimi de bu noktada başlatacağız, bunun da hazırlıklarını yapıyoruz. Arap Ligi'nin Suriye ile ilgili girişimlerini, aynı şekilde desteklemeye devam ettireceğiz.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber