Arınç: 1980 darbesine alkış tutanlar, 28 Şubat ve 27 Nisan'da da alkış tuttu/ Video

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 09 Nisan 2012 15:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 12 Eylül 1980 askeri darbesine alkış tutarak generallere bağlılık mesajı verenlerin, 28 Şubat ve 27 Nisan'da da aynı istikamette alkış tuttuklarını söyledi.

Bülent Arınç, 'Anadolu Ajansı (AA) 100. Yıl Vizyonu ve Yeni Kurumsal Kimlik Tanıtım Programı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin referans olabilecek bir gazete ve televizyon kanalının bulunmadığını belirtti.

Konuşmasında gündeme ilişkin konularda değerlendirmelerde bulunan Arınç, "32 sene sonra, o gün darbeye alkış tutanların bugün hala aramızda mevcut olduklarını biliyoruz.12 Eylül 1980'de bu darbeye alkış tutarak, generallere bağlılık mesajı verenler, 28 Şubat'ta da aynı yoldaydı, 27 Nisan'da da aynı istikamette alkış tutuyorlardı. Ne gariptir ki 32 sene sonra bunların içerisinde genel yayın yönetmenleri var, genel müdürler var, gazetesini satan, pazarlayan insanlar var. Artık Türk basınının ciddi bir dönüşüm içinde olması, teknik, okuyucu, izleyici sayısı, kalite bakımından, özgürlükler ve demokrasi bakımından basınımızın ciddi bir yol almaya, hedef koymaya ihtiyacı var." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun AA'ya yönelik sözlerini de hatırlatan Arınç, başkalarında hiç olmayan sendikanın AA'da iki tane olduğunu ifade etti.

"Anamuhalefet partisi liderimiz, sendika içinde yaşanan gelişmelerden çok büyük üzüntü duymuş." diyen Arınç, "Bizim doğum yıl dönümümüzde militan bir edayla, ideolojik bir anlatımla bizi eleştiren bir mesaj yayımlamış. Keşke bugün aramızda olsaydı veya sosyal medyayı iyi kullanıyorsa bizi kendi ipad'inden takip etseydi, Anadolu Ajansı'nda yaşanan bu muhteşem gelişmeyi, fevkalade alkışlarla karşılardı diye düşünüyorum. Bize ideolojinin deli gömleğini giymiş gözlerle bakmasın kimse. Çalışanların haklarını sonuna kadar vereceğiz ve dilerim ki milyar dolarlık ihalelere anında peşin para bulup da yatıran iş adamlarının kendi gazetelerinde, televizyonlarında çalışanları açlığa mahkum ettiklerini de görebilseydi. Ücretlerini, paralarını vermedikleri gazetecilerin, kapı önüne koyuverdiklerinin, kirasını ödeyemeyen, telefon ücretini yatıramayan, çocuğunu elinden tutup kreşe, okula gönderemeyen çalışanlarının da hakkını, keşke Anadolu Ajansı'nın binde biri kadar verebilseydi. Veriyoruz ve vereceğiz." şeklinde konuştu.

AA'da kimsenin zorla emekli edilmediğini dile getiren Arınç, herkesin kendilerine teşekkür ederek ayrıldığını kaydetti. Kendilerinin de onların asgari 500 bin liradan tazminatlarını severek ödediklerini ve onlara iyi bir hayat temenni ettiklerini anlatan Arınç, "Onlar da çok şükür alın terlerinin hakkını fazlasıyla bizden aldılar. Darısı başkalarının başına. Hiç kimseden baskıyla, tehditle, şantajla emeklilik dilekçesi alınamaz. Türkiye şeffaf bir ülke. Yine sendikalar var olacak, yine sendikal hakların bayraktarlığını Anadolu Ajansı yapacak. Ama bizi eleştirenler kendi belediyelerinde çalışanların, basın kurumlarında kendilerine alkış tutanların, çalışanları ne hale getirdiklerini görsünler. Yüzlerce gazeteci Anadolu Ajansı'nda çalışabilmek için bize geliyor, üzülüyoruz. Onların el emeklerini, göz nurlarını vermeyenler, bize ideolojik eleştiriler getirirken lütfen bunları da düşünsünler. Güçlü bir kurumuz. Daha da güçlü olacağız. Ama gücümüz, bir siyasi gücün ötesinde Türkiye'de haber üreten ve dünyanın örnek aldığı bir ajans haline gelebilmektir." diye konuştu.

"DİĞER DÜNYA AJANSLARI KADAR ETKİN DEĞİLİZ"

AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Kemal Öztürk ise sinevizyon gösterimi eşliğinde AA'nın 100. Yıl Vizyonu'na ilişkin sunum yaptı.

1920 yılında yokluk içinde kurulan AA'nın bugün, 92 yaşında dünyanın en köklü haber ajanslarından biri haline geldiğini belirten Öztürk, kendi yaşıtları diğer dünya ajansları kadar etkin olmadıklarını ifade etti. Haberlerde logolarını görememekten dert yanan Öztürk, AA'nın aylık yayımladığı yaklaşık 20 bin haber içerisinde bir tane hata bulunduğu takdirde 'devletin ajansında skandal' diye ağır eleştirilere maruz kaldıklarını söyledi.

"Maalesef yanlış yaptığında hatırlanan ve ismi anılan bir kurumuz. Yükümüz ağır. Büyük bir ülkenin ve büyük bir milletin sesini duyurmak için kurulduk ancak sesimiz sınırlarımızın içinde kaldı." diyen Öztürk, "Bu topraklarda hep iddialı insanlar yaşadı. Bu dünyada söyleyecek sözü olan insanlardı bunlar. İmparatorluk kurdular, kül olmuş ocaklardan Cumhuriyet doğurdular. Hep söyleyecek sözümüz oldu. Şimdi yine bu topraklarda dünyaya söyleyecek sözü olan insanlar yaşıyor. Peki bu büyük devletin, büyük milletin sözünü kim duyuracak dünyaya. Yani bizim uluslararası arenada etkin bir medya organımız var mı? Biz Anadolu Ajansı olarak kendimize sorduk: 'Bu büyük ülkenin sözünü tüm dünyaya duyurabiliyor muyuz?' Dünyada gündemi etkileyebiliyor muyuz?' Cevabımız çok kısa oldu; hayır. Bu yüzden oturduk bir karar verdik: 'Güçlü Türkiye'nin Güçlü Haber Ajansı' olmak zorundayız. Dünyada etkin bir kurum olmak zorundayız. Anadolu Ajansı 100. yıl projesi işte böyle doğdu." şeklinde konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber