Şanlıurfa'da camilerin satılmasına tanık olanlar, dernek kurarak mücadele vermiş

Şanlıurfa'da 1940'lı yıllarda birçok caminin satıldığı ve bazılarının askeri birliklere tahsis edildiği ifade ediliyor.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 26 Nisan 2012 14:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Dönemin tanıkları halkın camileri yeniden ibadethaneye çevirmek için ciddi bir mücadele verdiğini söyledi. Camilerin geri alınması için birçok derneğin kurulduğunu anlatan tanıklar, Urfalıların satılan camilerin geri alınması için verdiği mücadelenin Fransızlara karşı verilen mücadeleden farksız olduğunu belirtirken, "Allah o karanlık günleri bir daha yaşatmasın." diyor.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın grup toplantısında CHP döneminde camilerin satıldığına, ahır, ahıl yapıldığına ilişkin 9 ayrı belge sunması, dönemin tanıkları tarafından da doğrulanıyor. Şanlıurfa'da dönemin tanıkları, ildeki bütün camilerin satıldığını anlatırken, camilerin geri alınması için verilen mücadelenin Fransızlara karşı verilen mücadeleyi aratmadığını söylüyor. Camilerin geri alınması için birçok derneğin kurulduğunu anlatan dönemin tanığı Abdulkadir Özen, o dönemde birçok caminin askeri birlik olarak tahsis edildiğini birçok caminin ise şahıslara satıldığını aktardı.

O dönemde Yusufpaşa, Karameydan, Harran Kapı, ve Rızvaniye camisinin muvakkat olarak verildiğini aktaran Özen, Dagmat Süleyman Paşa, Kamberiye, kardeşler camisi İmam Sekeki ve Narenciye camisinin yanı sıra birçok caminin satıldığını ifade etti. Camileri geri almak için halkın toplu mücadele verdiğini, bunun için birçok dernek kurulduğunu dile getiren Özen, Açılan bazı derneklerden Camileri Yapma ve Yaptırma Derneği ile Yüksek İslamiyetçi Derneği'ne başkanlık yaptığını ifade etti. Camileri şahıs adı altında aldıklarını ifadelerine ekleyen Özen, bazı camileri bir kişi adına tapuladık, bazılarını daha fazla kişi adına aldık. Halk destek verdi. O zaman Kamberiye Camii'ni 15 kişi adına aldık. Dağmat Ferit Camii'ni bir kişi adına aldık. Onlar daha sonra mülkiyetlerini vakıfa bıraktı. Narenciye Camii'ni Antepli Osman almıştı, camiyi Ambar olarak kullanıyordu. İşi bozulunca satmak zorunda kaldı. Alınan camileri biz dernek olarak onarıyorduk." şeklinde konuştu.

?HALK BASKI ALTINDAYDI'

O dönemi karanlık ve çok çetin günler olarak değerlendiren Hicri takvime göre 1340 yeni takvime göre ise 1924 yılında doğan Abdulkadir Özen, o dönemde halkın ciddi bir baskı altında tutulduğunu dile getirdi. Özen, "Halkın tepki gösterecek gücü yoktu ki. Nasıl tepki gösterecekti? Halk kendi kabuğunda kalmıştı.? dedi. O dönemde sadece dini değerler noktasında değil ekonomik anlamda da halkın sefalet içinde olduğunu anlattı.

?ALLAH O KARANLIK GÜNLERİ BİR DAHA GÖSTERMESİN?

Şuanda 88 yaşında olan Özen, halen dini eserlerin satıldığı bir kitapevini işletiyor. Hayatını cami ve kitapevi arasında mekik dokuyarak geçiren Özen, şu anda yaşanan demokrasinin kıymetinin bilinmesi gerektiğini savunuyor. 1940'lı yılları karanlık yıllar olarak değerlendiren Özen, "Allah bir daha o karanlık gönleri göstermesin" diyerek o dönemde yaşanan sıkıntılara dikkat çekiyor.

Ezanın Türkçe okutulduğu günleri de hatırlatan Özen, bir arife gününde Arapça tekbir getirdiği için karakolluk olduğunu söyledi. Özen şöyle devam etti: "Ezanı Türkçeleştirmişlerdi. Biz kalktık mübarek bir gecede benden yaşlı bir arkadaşımla birlikte Hakim Dede Camii'nde Arapça tekbir okuduk. Müezzin efendi kendisinden korktu, nasıl böyle bir şey yaparsınız diye sorguladı. Oada tartıştık arkadaşımı bir gece nezarete attılar."

Dönemin diğer görgü tanığı 94 yaşındaki Hacı Abdulkadir Akkaya ise Fırfırlı camisinin iki sene gıda deposu olarak kullanıldığını kaydetti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber