Yaralara rağmen husumet yok

TBMM Terör Alt Komisyonu üyeleri bir süredir çeşitli illerde yaptıkları görüşmelerle ilgili Diyarbakır'da değerlendirmelerde bulundu.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Mayıs 2012 22:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Komisyon Başkanı Mehmet Naci Bostancı ile üyeler Yusuf Halaçoğlu, Mehmet Metiner ve Hüseyin Aygün, bir restoranda bölge gezilerini değerlendirmek için basın toplantısı düzenlendi.

Anadolu'da kendilerine gelemeyen veya çeşitli nedenlerle gelmek istemeyen ama aynı zamanda komisyona bilgi vermek isteyen örnekler olduğunu düşündüklerini ifade eden Bostancı, şöyle konuştu:

''Bu çalışmada şunu gördük; çok çeşitli kesimlerden mağdur olan insanlar var. 1980'li yılların başında mağdur olanla, 2000 yılı hatta 2012'de mağdur olan insan arasında, çektikleri acı, yaşadıkları ıstırap ve bunu kendi dünyalarına taşıma bakamından çok önemli bir fark olmadığını gördük. Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen halen terör ve şiddet ortamı dolayısıyla yaşanan her bir olay, geçmişte bu acıları çekmiş olan insanların acılarını günceliyor. Onları tekrar en başında yaşadıkları acılara götürüyor. Esasen şöyle Türkiye coğrafyasını düşünürsek, her kim, bu 30 yıllık süreçte acı çekmişse, bir yakınını kaybetmişse onların acıları kabuk bağlamayan bir yara olarak halen varlığını sürdürüyor, bir kere bunu gördük. İkincisi çok büyük bir öfke, bir tür husumet duygusu görmedik. İster çocuğu dağa çıkmış olan acı çeken insanlardan olsun, ister kamu görevlilerinden şehit olan askerlerden olsun, bu insanların yakınları, eşleri, anneleri, babaları, çocukları, adeta acının getirdiği bir olgunlukla şüphesiz kendilerine has politik görüş ve mülahaza bunun arkasında kalmak kaydıyla başkalarının acılarına bakıyorlar ve ortak bir dilek olarak artık bu tür acıların yaşanmayacağı bir Türkiye istiyorlar, bunu temenni ediyorlar.''

1990'lı yıllar

Bostancı, bu kişilerin, büyük travma ve acılar çekmiş insanlar olduğunu bildirerek, şöyle devam etti:

''En karanlık, kaotik dönem olarak 1990'lı yılların başı olarak zikrediliyor. O dönemde kim, neyi, nasıl yaptı? Failler kimlerdi? Kim, yapılan eylemler marifetiyle ne murat etti? Buna ilişkin kafa karışıklığı, bir tür adaletin ve hakkaniyetin çok derin bir şekilde yaralandığı bir Türkiye tablosu dile getiriyorlar. Bu döneme ilişkin değerlendirmeler, soruşturmalar, Türkiye'de o herkesi kucaklayacak adalet ve vicdan kavramını teşekkül ettirmek bakımından son derece önemli görünüyor. Yaraların önemli bir kısmı sadece çekilen şahsi acılar dolayısıyla değil, tahakkuk etmemiş bir adalet dolayısıyla da o yıllarda özellikle ciddi yaraların olduğunu gösteriyor bize. Bir başka husus dikkatimizi çeken, son yıllarda Türkiye'de sivil kesimlerle, kamu otoriteleri, devlet arasındaki ilişkilerin daha rasyonel, daha nüfuz edici, hukuk esaslı bir ilişki biçimine büründüğü yolunda, bunu çok çeşitli kesimlerden insanlar ifade ediyorlar. Bunu yeterli görmüyorlar elbette ama bu mecrayı Türkiye'nin geleceği bakımından daha ümit var görüyorlar.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber