Vali, belediye başkanı, emniyet müdürü 'iş' yerine 'karşılama - uğurlama' yapıyor
3 Eylül 2005 tarihli Resmi Gazete'deki "Genelge"yi okuyunca, gözlerime
inanamadım. Okudum. Bir daha okudum.
Sayın Başbakanımız, bütün valilere, belediye başkanlarına, emniyet müdürlerine,
jandarma kumandanlarına emir vermiş. "Ben yurtiçinde seyahat ederken, beni
il sınırında karşılayıp uğurlayın. Uçak ile seyahat ediyor isem, havaalanlarına
gelin. Karşılayın. Uğurlayın" demiş.
Bu emrin altına imzasını atmış. Emri herkes okusun diye de, Resmi Gazete'de
yayımlatmış...
Halbuki Sayın Başbakanımızın 4 Haziran 2005 tarihinde gene Resmi Gazete'de yayımlanan
bir başka emri vardı. O emrinde ise, karayolu ile hem kendinin hem bakanların
yapacakları seyahatlerde karşılama ve uğurlamanın hükümet binasının önünde yapılmasını
uygun görmüştü.
"Havayolu ile yapılacak seyahatlerde Ankara, İstanbul ve İzmir'de havaalanlarına
valiler, belediye başkanları, emniyet müdürleri, kumandanlar gelmesin. Havaalanı
mülki amiri ile emniyet amiri bizleri karşılasın, uğurlasın yeter" demişti.
"Demek ki yetmemiş!.." diyeceğim de diyemiyorum.
Başbakan 'Beni karşılayın' dememiştir
Her ne kadar 3 Eylül tarihli genelgelerin altında Sayın başbakanımızın ismi
yazılı ise de, ben bu genelgeyi Sayın Başbakanımızın imzaladığına inanamıyorum.
"Ya da dalgınlığına gelmiştir. Farkında olmadan imzalamıştır" diyorum.
2005 Türkiye'sinde halkın arasından çıkmış, halkın arasında yaşamaktan hoşlandığını
her vesile ile tekrarlayan bir Başbakan böyle bir genelgenin altına imza atmaz.
Türkiye birçok sorunla karşı karşıya... Sayın Başbakanımız bu sorunları çözmek
için uğraş veriyor. Sorunları çözdüğü ölçüde başarılı olacak. İktidarda kalacak.
Sayın Başbakan'ın sorun çözmede görev alacak kamu personeli, "O il sınırı
senin, bu il sınırı benim, o havaalanı senin, bu havaalanı benim" diyerek
sabahtan akşama koşuşturup durur, zamanları Başbakan'ı ve bakanları beklemekle,
karşılayıp uğurlamakla geçirir ise, ülke sorunları ile kim meşgul olacak?
Valilerimiz, kaymakamlarımız günümüzde şehirlerin bölgelerin daha iyi yaşanır
yerler olması, işsizliğin ve fakirliğin azaltılması, halkın ekonomik ve sosyal
sorunlarının çözümü, eğitim ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için çaba
gösteriyor. Çaba göstermek zorunda...
Belediye başkanlarımız, halka daha iyi yaşam imkânı sağlayacak projeler geliştirerek
uygulamak zorunda.
Kamu görevlisi işine bakmak zorunda
Ülkenin en önemli sorunu can ve mal güvenliğini, asayişi sağlamak. Emniyet müdürlerine,
jandarma kumandanlarına çok iş düşüyor.
Maşallah (Allah daha ziyade etsin) Sayın Başbakanımız, bakanlarımız bol bol
yurtiçi, yurtdışı seyahatine çıkıyor. Yerlerinde oturmuyor... Neden seyahat
ediyorlar diyerek sorgu sual eyleyen, dertlenen yok... Ama bırakınız şu kamu
personelini. Onlar görevlerini yapsınlar.
Onlar karşılama-uğurlama peşinde koşuştururken, iller, ilçeler, Ayşe Hanım Teyzem,
Ali Rıza Bey Amcam, İşçi Memed Kardeşim sahipsiz kalıyor. Onların işi ile, onların
derdi ile kimse ilgilenmiyor.
Hem de bir uyarıda bulunayım: Etraflarında kalabalık mülki ve askeri erkân ile
dolaşan Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız, "sade vatandaş" ile, "halk"
ile iletişim kurma şansını kaybediyor. Zaten etraflarında kalabalık bir koruma
çemberi var. Bu çembere bir de kalabalık mülki ve askeri erkânı eklemenin ne
yararı var?
Bunları Sayın Başbakan herhalde benden daha iyi bilir. Yanlışı daha iyi görür.
Ve de umulur ki, yanlışlıkla Resmi Gazete'de yer alan o 3 Eylül tarihli genelge
düzeltilir.
Güngör URAS/Milliyet