Görevde Yükselmeye İlişkin Değerlendirme

Haber Giriş : 18 Ekim 2003 23:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Görevde Yükselmeye İlişkin Değerlendirme

İki hafta önce, Devlet Personel Başkanlığında değişmesine yönelik hazırlıkları devam eden görevde yükselme yönetmeliği ile ilgili olarak ziyaretçilerimizin de görüşünü almak istemiştik. Ancak, kesilen yayınımız ve hala devam eden problemler nedeniyle bu konuya ikinci bir kez değinememiştik. Konuyu gündemden düşürmemek amacıyla, bugün, bu konuyu, bir kez daha ele almanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Daha önce yayınlamış olduğumuz haber, site ana sayfasında dört gün boyunca yayında kalmış, bu süre içinde haber 8.000 kişi tarafından okunmuş ve habere 70 yorum yazılmıştı. Bir kısım yorumlar ise ad-soyad belirtilmediğinden veya hiç bir imla kuralı içermediğinden değerlendirmeye alınmamıştı. Öncelikle şunu belirtmek istiyoruz, genel olarak ziyaretçilerimizin çoğu "Devlet, üniversitelerimizin verdiği diplomayı geçersiz sayıyor" veya "bir sınav yapılacaksa sadece şef ve şube müdürlükleri için olmalı, mühendis, tekniker, teknisyen gibi üniversitelerin verdiği unvanlar için sınav olmamalıdır" önermeleriyle konuya yaklaşmışlardır. Ancak, "diplomalar gerçekten mi geçersiz sayılıyor eleştirisinin sorgulanması ve sınav olmamasını istemek yönündeki görüşlerin nereye varabileceğinin açıklanması gerekmektedir. Bu bağlamda hazırlamış olduğumuz genel değerlendirmeyi sizlere sunuyoruz.

LÜTFEN GÖRÜŞ BELİRTMEDEN ÖNCE TÜM YAZIYI OKUYUNUZ.

Daha önceki yorumları okumak için tıklayın.

Kamu Kurumları Açısından Görevde Yükselme:
Kamu kurumları, ihtiyaçları çerçevesinde her yıl eleman alımı yapmaktadır. Örneğin kamu kurumu, laborant teknisyenine ihtiyacı varsa, ilana çıkar ve laborant teknisyenini alır. Alınan bu kişi daha sonra mühendislik veya teknikerlik kadrosunu bitirebilir. Kurumlar genel olarak kişileriihtiyacını duydukları kadroda çalıştırmak istemektedirler.

Adaylar Açısından Görevde Yükselme:
Bir çok kişi memurken bin bir zorlukla üniversiteye devam etmekte ve istedikleri bölümleri bitirmektedirler. Yıllarca emek verilen öğrenimin sonunda alınan diplomaların bir şeye yaramaması bu kişileri oldukça mağdur etmektedir. Bu bağlamda adaylar üniversitelerce verilen diplomaların tek geçerli ölçü olmasını istemekte ve almış oldukları diplomalara uygun kadrolara başkaca hiç bir kıstasa tabi olmadan atanmak istenmektedirler.

1- DEVLET, ÜNİVERSİTENİN VERDİĞİ DİPLOMAYI GEÇERSİZ Mİ SAYIYOR?
Üniversitelerden mezun olan herkes şu an bir sınav sonucunda ancak memur kadrosuna atanabilmektedir. Örneğin müfettiş olabilmek için sadece kamu yönetimini bitirmek yeterli değildir. Ayrıca KPSS-A sınavına girmek ve başarılı olmak ve daha sonra da kurumlarca yapılan yazılı ve sözlü sınavlarda başarılı olmak gerekmektedir. Keza, tıp bitirmek, uzman doktor olmak için yeterli değildir, ayrıca TUS'u kazanmak gerekmektedir. Hukuk fakültesini bitirmek hakim kadrosuna atanmak için yeterli değildir, ayrıca ÖSYM tarafından yapılan adli veya idari hakimlik sınavlarını kazanmak gerekmeketdir; Yine mühendis olmak için KPSS-B sınavında başarılı olmak, Hemşire olmak için KPSS-SB sınavında başarılı olmak gerekmektedir. Görüldüğü üzere bir diplomayı almak ülkemizde kendi başına bir kıstas değildir. Mutlaka ikinci bir değerlendirme yapılmaktadır.

Burada sorulması ve sorgulanması gereken asıl sorun, sınavın içeriği ne olmalıdır. Bu sorunun cevabı "yarışma sınavı" olmalıdır. Çünkü üniversite bu konuya ilişkin yeterli eğitimi vererek, başarılı olan öğrencilerini mezun etmektedir.. Bu çerçevede yapılması gerekli olan bir yeterlik yani bilim sınavı değil bir yarışma sınavı olmalıdır. Yani genel kültür ve genel yeteneği içeren ve en hızlı ve dikkatli adayı öne çıkaran sınav en uygun sınavdır. Ancak ülkemizde ne yazıkki, hakimlik sınavında hukuk bilgisi; müfettişlik sınavında maliye, iktisat, muhasebe vb bilgisi; uzman doktorluk sınavında tıp bilgisi de ölçülmektedir. Ancak, üniversitenin verdiği akademik bilgi yeterli görülmüş olsa yapılması gerekliolan tek sınav yarışma sınavı olması gerekirdi. Bu bağlamda memur olarak çalışan kişilerin ikinci bir üniversiteyi bitirdiklerinde, bitirdikleri unvana uygun kadroya atanmaları için ikincil bir sınava tabi tutulmamalarını istemeleri doğru bir yaklaşım değildir.

2- KADRO SAYISI ADAY SAYISINDAN FAZLA İSE NE YAPILACAKTIR?
Bitirdikleri üst öğrenime uygun kadrolara atanmak isteyen adaylar, sınav yapılmamasını istemekle beraber spottaki yazıya, uygun bir cevap verememektedir. Soruyu tekrarlayacak olursak: İlgili kamu kurumunda örneğin beş adet boş mühendis kadrosu ve 25 mühendis diplomasına sahip memur var ise nasıl bir seçim yapılacaktır? Kıstas olmaması demek, döneme göre adam atanması demektir. Bugün Ak Partili olan atanır yarın CHP'ye yakın olan atanır. Bir kıstas oluşturulması bunu önleyecektir. Bugünkü sistem mutlaka eleştirilebilir taraflara sahiptir (örneğin Maliye bakanlığında ön eleme(?) sınavı vardır) ancak sonuçta belirli bir kıstas vardır ve açılan eğitim ve sınavda en başarılı olan aday, üstelik bir sözlü sınava tabi tutulmadan boş kadroya atanmaktadır.

3- KAMU KURUMLARI SINAV AÇMIYOR?
Kamu kurumları ihtiyaç duyduğu için belirli unvanlarda alım yapmaktadır. Ancak kamu kurumu ihtiyaç duymuyorsa (örneğin diyelimki ilgili kamu kurumu teknikere ihtiyaç duymuyorsa) "niye sınav açılmıyor" sorusu pek mantıklı değildir. Buradaki sorun kamu kurumunun ihtiyacı olmasına rağmen boş kadrolarına açıktan, vekalet, naklen veya görevlendirme ile atama yapmasıdır. Aslında bu sorun kamu oluşturulan genel karmaşının sonucudur. Ancak, bir kamu kurumunun ihtiyacı varken ve kendi bünyesinden bu ihtiyacı karşılayabiliyor iken açıktan eleman alması veya o kadrolara tedviren veya görevlendirme ile atama yapması eleştilmesi gereken hususlardır.

GENEL DEĞERLENDİRME
Sınav herşeyde olduğu gibi unvan değişikliklerinde de olmalıdır. Günümüzde sadece diploma yeterli değildir. Ayrıca (örneğin, uzman doktor, müfettiş, uzman, hakim, ilk defa atanacak mühendis vb unvanlarda ayrıca bir sınav uygulanmaktadır) bir sınav uygulanması diplomanın kabul edilmediği anlamına gelmemektedir. Bilakis iyi uygulanıyorsa bir standardın bir objektifliğin göstergesidir.

Üst öğrenimi bitiren adayların, bin bir güçlükle bitirdikleri yüksek öğrenimlerine uygun kadrolara atanma isteklerinde yukarıda belirtmiş olduğumuz hususları da göz önüne almaları;
-Yolsuzluğun olmadığı,
- Torpilin dönmediği,
- Milletvekilinin sadece yasama ile uğraştığı,
-Adam kayırmacılığın görülmediği,
- Benim adamım gibi ifadelerin kullanılmadığı,
bir Türkiye'nin oluşturulabimesinin düşünsel alt yapısıdır.

Aksi halde, objektif hiç bir ksıtasın olmadığı bir ortam istemek, siyasi partilere veya o günkü yönetime yakın olmanın tek geçer akçe olduğu eski dönemi istemek demektir. Bu bağlamda eleştirilerimizi yaparken nasıl bir ortam istediğimizi de mutlaka hatırda tutmalıyız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber