Üniversite reformu gündeme geliyor

Haber Giriş : 04 Kasım 2005 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ÜNİVERSİTE reformu tıkandı. Çünkü reformu hükümet istiyor, YÖK camiası karşı çıkıyor.
Kemal Gürüz'den bir reform bekleyemezdik. Ama Prof. Erdoğan Teziç'in olgun kişiliğine ve hukukçu vasfına yakışan, tıkanmış reformun önünü açmaktır.
Bunu yapmaya da hazırlanıyor.
Teziç, 14-15 Kasım tarihlerinde, bütün rektörlerin ve işten anlayanların katılımıyla iki gün süreli bir tartışma düzenliyor. Tartışılmak üzere önceden hazırlattığı metinde çok olumlu açılım önerileri var:

Üniversitelerin YÖK'e karşı da özerk olması öngörülüyor.
Akademik kadrolaşmada kangrene dönmüş eş dost ilişkilerini ve ideolojik iltimasları önleyecek, performansı esas alacak sistemleri tartışmaya açıyor.
Üniversiteye girişte, liseden sonra Fransız türü 'olgunluk sınavı' veya İngiliz türü 'seviye tespit sınavı' gibi elemelerle hem kaliteyi yükseltmek hem meslek liselerindeki tıkanmayı gidermek amaçlanıyor.
Tepedeki YÖK'ten alttaki öğrenci sınavına uzanan kapsamlı bir reform arayışı.
Tartışmaların sonuçları Cumhurbaşkanı'na ve Başbakan'a sunulacak.
* * *
REKTÖRLER Komitesi'nin ünlü bildirisini hatırlıyorsunuz: "Van Rektörü'nü savunmak, cumhuriyeti savunmaktır!"
Bazı rektörlerle konuştum, bu bildirinin içlerine sinmediğini söylediler ama bunu açıklamaktan çekindiler!
TV programlarında, yayın öncesindeki sohbetlerde bu bildiriyi ve YÖK'ün oligarşik yapısını eleştiren rektörleri biliyorum, ama bu görüşlerini yayında söylemediler!
Çünkü "YÖK'e ters düşmek" ve "cumhuriyete sahip çıkmıyor" diye damgalanmak üniversiteler için gerçek bir felakettir. Bunu YÖK başkanları, rektörler bile göze alamaz!
Prof. Teziç'in kendi yaptığı bütün açıklamalarda itidalli bir hukuk dili ile Van Rektörü'nü savunması, ama Rektörler Komitesi'nin o zehir zemberek bildirisini alkışlar arasında okuması arasındaki çelişkinin sebebi de bu manevi baskı ortamıdır.
Hatta bildiri taslağı çok daha sertmiş, ama bazı rektörler ve Prof. Teziç biraz yumuşatabilmiş, açıklanan zehir zemberek bildiri bu "biraz yumuşatılabilmiş" metin imiş!
* * *
ÜNİVERSİTE bakımından da, genel zihniyet dünyamız bakımından da temel bir sorunumuz "bilgi" ile "değer" arasındaki farkı ve aralarındaki tartışmalı etkileşimi yeterince özümseyememiş olmamızdır.
Üniversite hayatımızda 1933 tasfiyesinden itibaren, her askeri müdahalede "bilgi"yi 'devlet iktidarı'nın vazettiği "değer yargıları"na feda eden bir yapılanmayı geliştirdik. Ve işte neticede böyle hiyerarşik ve otoriter bir yükseköğretim sistemi ortaya çıktı.
"Değer yargıları" ile damgalanmak felakettir!
"Değer yargıları" dediğiniz zaman akan sular durur! Hatta üniversite adına "ordu göreve" diye bildiri yayımlamak bile 'caiz' olur! Hiçbir rektör açıkça eleştiremez!
Rektörler Komitesi'nin bildirisi de, "yukarı ile ters düşmek" korkusu da bu atmosferi yansıtan iki örnektir.
Çağı yakalamak istiyorsak, üniversite reformunda ademi merkeziyetçi bir yaklaşım, mesela mütevelli heyet sistemi ele alınmalıdır. Mutlaka "ideoloji"yi değil, "performans"ı ve "akademik ahlak"ı üstün kılacak mekanizmalar getirilmelidir.

taha akyol/milliyet

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber