Üniversitelerin morali çok bozuk

Haber Giriş : 15 Kasım 2005 10:33, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Van'da yaşanan olaylar ve ardından gelen intihar, üniversiteleri müthiş bir şekilde demoralize etti. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı'nın cezaevinde intiharı, rektör Yücel Aşkın'ın da intiharın yarattığı şok nedeniyle komaya girmesi, rektörler ve öğretim elemanları arasında büyük üzüntü yarattı. Hükümet ile YÖK arasındaki kavganın çok uzağında kalan idari personel de Enver Arpalı'nın intiharıyla ister istemez bu üzüntüyü en derinden hisseden kesim oldu.

Enver Arpalı, 5 aydır hâkim karşısına çıkarılmadı. Neyle suçlandığını da bilmiyordu. Kaçma gibi bir düşüncesi de hiç olmadı. Olsaydı gidip savcıya teslim olmazdı.
Van'da neler olduğunu anlayabilene aşk olsun. Ama geri dönülemez bir noktaya geldiği kesin. Umarız ortam daha fazla gerilmez. Umarız, yargı süreci bir an önce başlar ve taşlar yerli yerine oturur.

Ortada suçlarının örtbas edilmesi ya da suçluların, makamları gereği aklanmalarının istenmesi gibi çarpık bir zihniyet yok.

Üniversitelerin ve kamuoyunun beklentisi, davanın bir an önce başlaması ve bitirilmesi yönünde. Geciken adaletin nelere mal olduğu son intihar olayıyla bir kez daha gözler önüne serildi. Dileriz, bu son olur...

Hükümetin böyle bir ortamda yeni YÖK Yasası'nı gündeme getirmesi, ne kadar iyi niyetli olursa olsun, ters tepecektir. Ama bu, YÖK Yasası'nın daha uzun bir süre ele alınmayacak şekilde buzdolabına kaldırılması anlamına da gelmemeli.

Daha önceleri de hep böyle oldu. Ne zaman YÖK Yasası'nın değiştirilmesi konusunda ciddi bir adım atılsa, ortaya mutlaka bir engel çıktı. Ve her defasında ertelendi.

Son 25 yıldır, yani yasası çıkıp YÖK kurulduğundan beri, değiştirilmek istenmesine rağmen YÖK'ün hep ayakta kalması, biraz da bu tesadüfler nedeniyle.

Ankara'da bu konuda YÖK tarafından başlatılan çalışmalar da enteresan. YÖK bu konuda dünyada olup bitenleri akademisyenlerle tartışıyor. Ama asıl taraf olan hükümet ortada yok. Aslında onların da bu sürecin içinde fazlasıyla olmaları gerekirdi.

YÖK Yasası'nın ivedilikle TBMM'ye gelmesi üniversitelerin, gecikmesi de hükümetin sinir kat sayısının tavana vurmasına neden olacaktır.
Taraflarla konuştuğunuzda bunun çok çarpıcı örneklerini görebiliyorsunuz.

Tansiyonun öyle ya da böyle bir an önce düşürülmesi gerekiyor.

Bunun yolu da Cumhurbaşkanı Sezer'in, tüm tarafları bir masa etrafında toplamasıdır. Çok gecikti. Gecikmeye de devam ediyor.

Daha niye beklediğini anlayabilen varsa lütfen bize de bildirsin ki biz de sabretmeye devam edelim...

Üniversiteler de dahil öğrenim kurumlarının en önemli sorunu, yeterince hatta hiç yardımcı hizmetli kadrolarının bulunmaması. Olanağı olan okullar, okul aile birlikleri kanalıyla kısıtlı sayıda da olsa hizmetli alıp, okullarında hijyen koşullarını sağlamaya çalışıyorlar. Ama çok önemli bir kesim bu konuda çok büyük sıkıntı çekiyor.

Öğretmen ve yöneticiler, okullarını ne kendileri temizleyebiliyorlar ne de öğrencileri bu amaçla seferber edebiliyorlar. Ama bu da tozu, kiri, pisliği beraberinde getiriyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, yemek, servis ve güvenlik konusunda olduğu gibi temizlik işini de özel şirketlere vermeyi düşünüyor. Ama onlara ödeyeceği kaynağı nereden bulacak? İşte en önemli sorun bu. Bakanlık para göndermekten kaçınıyor. Veliler ise ellerini cebine atmıyor. Olan da öğrencilere oluyor.

Önümüzdeki aylarda tüm kaynaklar ısınmaya harcanacağı için hijyen koşullar daha da ihmal edilecek. Umarız bu konuda da acı bir tecrübe yaşanmadan önlem alınır. Yoksa salgın bir hastalıktan sonra açılacak para musluklarının hiçbir anlamı kalmaz...

Abbas Güçlü/ Milliyet

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber