İşte 'Kamu Yönetiminde Etik' Raporu
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer
Sabancı, Türkiye'nin, son yıllarda demokratik standartlarda, özellikle yasal
düzeyde sağladığı kayda değer ilerlemeye karşın, sağlam bir etik altyapı oluşturma
bakımından aynı başarıyı gösteremediğini söyledi.
Sabancı, "Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik" başlıklı
raporun tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, bu çalışmanın, aslında, kapsamlı
bir dizinin ilk ayağını oluşturduğunu belirtti.
"Devlette Etik Altyapı" adını verdikleri bu dizi çerçevesinde, önce
kamu yönetiminde, ardından siyasette ve yargıda etik konusunu işleyeceklerini
kaydeden Sabancı,"Böylece, devleti meydana getiren erkler olan yürütme,
yasama ve yargıda etik altyapı standartları, bütüncül bir yaklaşımla ele alınmış
olacak. Ayrıca bu çalışmalar, iş dünyasında etik prensiplerin yaygınlaştırılması
için düzenlenecek etkinliklerle desteklenecek" dedi.
Sabancı şöyle devam etti:
"Devlette etik altyapının sağlanması toplumun devlete olan güveninin artırılması,
hukukun üstünlüğüne olan inancın güçlendirilmesi, şeffaf ve demokratik denetime
açık bir yönetimin inşası açısından büyük önem taşıyor. Bu bakımdan etik altyapı,
demokratik gelişmişliğin en önemli unsurları arasında yer alıyor. TÜSİAD olarak,
geçen yıllarda yayımladığımız, 'Türkiye'de Demokratikleşme Perspektifleri',
'Memur Yargılaması', 'Siyasal Partiler' ve 'OECD Kamu Hizmetinde Etik' başlıklı
raporlarda, kamu görevlileri ile ilgili yargılama usulü, milletvekili dokunulmazlıkları
ve seçim harcamalarının şeffaflığı konularına yer verdik. Ayrıca, kamuda yönetişim
ve etik konusunu ele alan pek çok seminer ve konferans düzenledik. Diğer yandan
ise, dernek üyelerimiz için hazırlanan 'İş Ahlakı İlkeleri'ni 1996 yılındaki
Genel Kurul kararımızla tüzüğümüze ekledik. Ayrıca bu ilkeleri 2001 yılında
geliştirerek güncelleştirdik. Tüm bu çalışmalarda hareket noktamız, ülkemizde
demokrasi ve etik altyapının gelişmesi sürecinde sivil toplumun aktif rol alması
gereğine olan inancımızdı. Ancak ülkemiz, son yıllarda demokratik standartlarda,
özellikle yasal düzeyde sağladığı kaydadeğer ilerlemeye karşın, sağlam bir etik
altyapı oluşturma bakımından aynı başarıyı gösteremedi."
Yeni Türk Ceza Kanunu, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu
Kanunu'nun kabul edilmesi, Avrupa Konseyi ve BM'nin yolsuzlukla mücadele ile
ilgili sözleşmelerinin imzalanması ve Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Konseyi'ne
üye olunmasının olumlu gelişmeler olduğuna işaret eden Sabancı, sözkonusu noktada,
Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kanunu'nun, gerek kapsam dışı bıraktığı kurumlar,
gerekse yaptırım mekanizmalarının yetersizliği nedeniyle, tatminkar bir düzenleme
olmadığının altını çizmek gerektiğini kaydetti.
Türkiye'nin hala, etik dışı faaliyetler konusunda uluslararası araştırmalarda
gerilerde kalmaya devam ettiğini kaydeden Sabancı, "Uluslararası Saydamlık
Örgütü'nün yolsuzluk algılama endeksinde, geçen yıla göre birkaç basamak yükselerek
65. sıraya varmamız, bir avuntu olmaktan öte anlam taşımamaktadır. Sade vatandaştan
yerli-yabancı büyük yatırımcıya kadar toplumun her kademesinde, devlet kapısındaki
işini, ancak küçük ya da büyük çaplı etik dışı faaliyete başvurarak gördürebileceğine
dair kuvvetli bir intiba vardır. Bu durum, toplumsal yozlaşmayı da körüklemektedir"
diye konuştu.
Sabancı şöyle devam etti:
"AB müzakereleri sürecinde olan, dolayısıyla ait olmak istediği lig bakımından çıtayı yükseğe koymuş bir ülke için, bu itibar zedeleyici durumun kabul edilebilir yanı yoktur. Bu nedenle, gerek yurt içinde gerekse uluslararası alanda devletimizin itibarını yükseltecek, kapsamlı ve kararlı adımların atılması gereklidir. Gerçek anlamda hayata geçirilmiş bir etik altyapı, devlette yüksek standartlı davranışları destekleyeceğinden, devlete güveni artıracak ve daha kapsamlı kamu reformlarının önünü açarak, kamu hizmetlerinde verimliliği de beraberinde getirecektir.
Kamu görevlilerinin, kamu yararı doğrultusunda kaynakları etkin kullanarak adil, şeffaf ve güvenilir bir hizmet sunması, özel sektör için de uygun bir ortam sağlayarak, piyasaların iyi işlemesine ve ekonomik büyümeye katkıda bulunacaktır.
Kamu yönetiminde çıkar çatışması hallerinin çoğunda aktörlerden birisi kamu görevlisi, diğeri de özel sektör kuruluşu olmaktadır. Bu noktada, kamu görevlisinin etik ilkelere bağlılıkla yükümlü olması gerekliliğinin yanı sıra özel sektörün de bu konuda hassasiyet sergilemesi ve ilişkilerini etik ilkelere göre sürdürmesi gerekmektedir. Kamu yönetiminde etik bilincinin yerleştirilmesi, özel sektör de dahil olmak üzere, toplumun tamamının menfaatinedir.
Devlet mensupları ile ilgili etkin hesap verebilirlik ve yaptırım mekanizmalarının
önünü tıkayan ayrıcalıklar, Türkiye'de etik dışı faaliyetlerle mücadelede ciddi
bir engel teşkil etmektedir. Türkiye'de ne zaman bu konu kamuoyu gündemine gelse,
devlet içinde farklı organların birbirlerinin ayrıcalıklarını işaret ettiğini,
ama bu konuda çözüm üretmekten kaçındığını görüyoruz. Bu tartışmalarla kamuoyu
adeta meşgul ediliyor ve konu, bir başka olay vesilesiyle gündeme gelinceye
dek rafa kaldırılıyor. Türkiye'de etik altyapının eksikliğini ekonomik ve sosyal
kalkınmanın önünde bir engel, yatırımcıyı caydırıcı bir faktör ve kamu kaynaklarının
israf edilgkratik standartlarda, özelliklemesinde başrol sahibi olarak görmeli
ve konuyu kararlılıkla ele almalıyız."
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, OECD'ye göre devlette etik altyapının
8 temel öğesini; "Siyasi kararlılık sergilemeli, etkili bir yasal altyapı
hazırlamalı, etkin şeffaflık mekanizmaları kurmalı, etik davranış kuralları
geliştirmeli, etik eğitimi ve bilinçlendirme çalışmaları yapmalı, kamuda uygun
çalışma koşulları sunmalı, etik koordinasyon kurumları oluşturmalı ve sivil
toplumu aktif şekilde harekete geçirmeli" şeklinde saydı.
İyi işleyen bir etik sisteminin oluşturulması için, devleti meydana getiren yürütme, yasama ve yargı erklerinde etik ilkeler benimsenmesinin gerekliliğine değinen Sabancı, "Etkili yaptırım mekanizmalarıyla birlikte etik davranış kodları ve yasalar düzenlenmeli ve bunların uygulanması için etik kurul ve kurumlar kurulmalıdır. Bu çerçevede, çağrımız şudur: Gelin, devlete güveni yeniden inşa etmek için, hiçbir devlet organını hariç tutmadan, hizmeti karşılığı devletten maaş alan tüm kurumlarımızda etik sistemini kurmak ve toplumumuzun tüm kesimlerinde yozlaşmayı bertaraf etmeye yönelik etik bilincini oluşturmak için 2006 yılını hedef alalım.
Gerek yasal düzeyde gerekse uygulama alanında etkili bir etik altyapıyı garanti altına alacak düzenlemeleri gerçekleştirelim. Bununla da yetinmeyerek, konuyu bir kampanya mantığıyla ele alıp, tüm kesimler nezdinde iletişimini yapalım. Ülkemizin, demokrasiyi tüm denetim mekanizmalarıyla özümsemiş, çağdaş bir hukuk devleti olmasını sağlayalım.
TÜSİAD olarak hükümetimize ve kamuoyuna yaptığımız bu çağrı doğrultusunda, bugün tanıtımı yapılacak olan 'Kamu Yönetiminde Etik' raporumuzun ardından, başta da söylediğim gibi, gelecek yıl 'Siyasette Etik' ve 'Yargıda Etik' başlıklı raporlarımızı yayınlayacak, bunun yanı sıra iş dünyasında da etik bilincinin kuvvetlendirilmesine yönelik faaliyetler gerçekleştireceğiz. Daha iyi bir etik altyapıya ulaşılması, hiç kuşkusuz, bu çalışmaların doğrudan bir sonucu olmayacaktır. Bu ancak, bu çalışmalarda ortaya konan perspektifi benimseyen toplumun tüm kesimlerinin iradesiyle ve bu çabaların siyasal partiler kanalıyla parlamentoya yansımasıyla sağlanacaktır" ifadelerini kullandı.