Yolsuzlukla mücadeleye ilişkin çözüm önerileri

Haber Giriş : 01 Aralık 2003 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

 

YOLSUZUKLARLA MÜCADELEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Kudret Ulusoy - UKİK Koordinatörü

--Öncelikle yasama, yürütme ve yargı arasındaki hassas dengeyi koruyacak, birbirlerinin görev ve yetki alanlarına müdahale etmeyecek şekilde Anayasal ve Yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yüksek yargı organı başkanlarının konuşmaları)

--Toplumun eğitim, sağlık, barınma ve diğer konularda sosyal güvencesi sağlanarak, halkın gelecek korkusu ve endişesi giderilmelidir.

--Halka, daha sonra yabancı ülkelere ve u.a. kurum ve kuruluşlara güven verilmeli, bir yerde Osmanlının son dönemindeki görüntü yerine, Mustafa Kemal Türkiye'sinin ilk yıllarındaki dürüst ve temiz bir Türkiye görüntüsü verilmelidir.

--Ülkenin bu günkü görüntüsünden vatandaşından yönetenlere kadar herkesin sorumlu olduğu, üzerine düşenleri yapmadığı bilincinden hareketle, yolsuzluklarla mücadele tüm toplum tarafından top yekun yapılmalıdır.

--Bundan böyle İdari, cezai ve mali aflarla bu mücadele kesintiye uğratılmamalıdır. (afla çıkanlar, çek, senet, disiplin affı teşvik edicidir.)

--Devlet tuttuğundan vergi alma yerine vergi oranları düşürülerek vergi tabana yayılmalı ve Devlet tutamadığından da vergi almalı. Kapsamlı bir vergi reformuna gidilmelidir.

--Eleştiriler olumlu ve yapıcı olmalı eleştirenler çözüm yolu da önermelidir.

--Tüm çözümü devletten bekleme yerine, herkes üzerine düşeni yapmalı, kişisel menfaat yerine toplumsal menfaat bilinci oluşturulmalıdır. Bu konuda ilk öğretimden yüksek öğretime kadar herkese gerekli eğitim verilmelidir.

--Yolsuzlukla mücadele siyasi bir linç aracı olarak görülmemelidir. Çünkü; burada en büyük yarayı; birbirlerini yolsuzlukla suçlayan, ancak bunu kanıtlayamayan yada gereğini yapmayarak birbirlerini aklayan siyaset ve siyasetçiler almaktadır.

--Yolsuzlukla mücadelede siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar daha doğrusu tüzel kişilikler hedef alınmamalı, yolsuzluğu yapan suç işleyen kişilerin üzerine gidilmelidir. Zira; Kurumlar demokrasinin ve rejimin temel organlarıdır. Bunları yıktığınız zaman tekrar inşa edemezsiniz, o zaman toplum hukuk dışı çareler ve başka arayışlar içerisine girer ki (mafya, dikta gibi demokrasi dışı) telafisi mümkün olmayan yollara gidilir ülke yıllarca geriye gider.

--Gerek ulusal gerekse evrensel hukuku kuralları daha doğrusu yasalar tam olarak ve herkese tavizsiz eşit, adaletli ve dengeli bir şekilde uygulanmalıdır. (1 kg kıyma çalana 6 yıl, Bankaları hortumlayanlar 6 ay hapis yatmakta)

--Yönetime, hukuk kurallarını tam olarak uygulayacak nitelikli, bilgili kişilikli ve cesur kişiler getirilmelidir.

--Üst düzey görevlere getirilenlerin herhangi bir suiistimale karışıp karışmadıkları, haklarında herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığı ve cezalandırılıp cezalandırılmadıklarına bakılarak (aklananlar hariç)) ona göre görev verilmelidir. Liyakat ve kıdem esası kesinlikle esas alınmalı ve etik sözleşmesi getirilmelidir.

--Öncelikle eşit işe eşit ücret ilkesinden hareketle, görev yetki sorumluluk ve üstlenilen riskler göz önüne alınarak, tüm çalışanların gelir dağılımındaki adalet sağlanmalı, daha sonra, üst düzey kamu görevlilerinin ücretleri özel sektördekine uygun hale getirilmeli ve böylece kamudaki ücret adaletsizliği giderilmelidir.

--Ekonomi ile politikanın ilgisi makro düzeyde olmalı, ilişkileri asgari düzeye indirilmelidir. Yatırımlar ülkenin ihtiyacına ekonomik kurallara göre yapılmalı, siyasi tercihlere göre yapılmamalıdır. (Havaalanları, tesisler, ulaşıma, cevhere vs. göre)

--Yeni idari yapılanmada yer alan ve denetim dışı kalan ayrıca, ücretleri de kendileri tarafından astronomik bir şekilde tespit edilen üst kurullar ya kaldırılmalı yada sıkı denetim getirilerek, bütçe yasası içine alınmalıdırlar.

--Kamu ihalelerinin her aşaması açık ve şeffaf olmalı, işi geciktiren, devir eden ve suiistimali tespit edilenlere bir daha kamuda kesinlikle ihale verilmemelidir. Ayrıca mesleki sivil toplum örgütü temsilcilerinin de yer aldığı bağımsız bir komisyonca, ihale komisyonları ve diğer üst kurullar denetlenmelidir.

--Yargı üzerinde önemli etkisi ve katkısı olan Bilirkişilik müessesi yeniden ele alınmalı bir yasası çıkarılmalı, sıkı takip ve denetim altına alınmalıdır.

--Yargıda yeni bir reforma gidilerek, yürütmenin etkisinden ve baskısından kurtarılmalı, HSYK'nun yapısı değiştirilmeli, ilgili Bakan ve Müsteşar bu kurulda gözlemci olarak yer almalı, hakim ve savcıların atama, yer değiştirme ve ücret gibi özlük işlemleri tam bağımsız ve özerk bu kurulca yürütülmelidir. Hakim ve savcıların yetkilerinin kısılması, görev alanlarının daraltılması yerine artırılmalıdır. (4483, kamu bankaları, üst düzey yöneticiler, doğrudan müdahale)

--Sadece İdarede değil polis, C. Savcısı ve mahkemelerde kesinlikle ihtisaslaşmaya ve uzmanlaşmaya gidilmelidir. Çünkü yeterli bilgi, belge, tecrübeye sahip olunmadığı ve yolsuzluklar kavramada, teşhis etmede, yol ve yöntem belirlemede yetersiz kalındığı için kısa sürede sonuç alınamamakta, başlanan operasyon ve yargılamalar yarım ve sonuçsuz kalmakta, adalet gecikmekte, zaman aşımına uğratmakta dolayısıyla adalet adaletsiz yaratmaktadır.

--Yolsuzluk, rüşvet, karapara ve diğer yasa dışı yollarla sağlanan paralarla ilgili davalara, bu konuda ihtisaslaşan mahkemeler bakmalı ve bu mahkemelerdeki hakim ve savcıların emrine ekonomi, mali ve uluslar arası hukuk alanında yetişmiş deneyimli kolluk güçleri verilmelidir.

--Bankacılık sırrı eski önemini kaybettiğinden ve bu sır kara para aklamada ve kaçakçılıkta kullanıldığından, ilgili ve yetkili kişilere bu sır kaldırılmalıdır. Parasal görevlerde bulunan kişiler uzun süre aynı yerde görev yapmamalı, gerekli şartlar hazırlanarak belirli sürelerle rotasyon yapılmalıdır.

--Kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon, iletişim, bilgi ve belge akışı sağlanmalı, arşiv oluşturulmalı özellikle, Adli, Emniyet, Jandarma ve Teftiş Kurulları arasında doğrudan işbirliği kurulmalıdır.

--Yapılan soruşturmalar hazırlık aşaması dışında açık ve şeffaf olmalı sonuçları kamu oyuna açıklanmalı ve bu mücadele hukuk içinde kalınarak yapılmalı, Tanıkların kimlikleri kesinlikle gizlenmeli, özellikle kamuda suça ilişkin ilgili ve yetkili makamlara bilgi ve belge verenler hakkında bir işlem yapılmamalıdır. Yargının hızlanması için delil toplamanın önündeki her türlü engeller kaldırılarak, soruşturma süreci hızlandırılmalıdır.

--Tüm Teftiş Kurulları tek çatı altında birleştirilerek aynı HSYK olduğu gibi bağımsız bir kurul oluşturularak TBMM'ne, Cumhurbaşkanına yada Başbakana bağlanmalıdır. Böylece denetim sistemi ve denetim elemanları her türlü etki ve baskıdan kurtarılarak kurumsal ve bireysel bağımsızlık getirilmelidir.

--Bu kurula bağlı bir suç ihbar merkezi oluşturularak, tüm ihbarlar bu merkezde toplanmalı, buradan denetim elemanlarına dağıtılmalı, düzenlenen raporlarda suçun çeşidine göre, ya doğrudan denetim elemanı tarafından, yada buradan ilgili makamlara yani yargıya intikal ettirilmelidir. Suç ve suçlu veri tabanı oluşturularak sürekli izlenmeli ilgili ve yetkili kişilerin araştırmasına da açılmalıdır.

--Yolsuzlukla mücadele eden basın ve medya kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlar teşvik edilmeli, desteklenmeli ödüllendirilmelidir.

--Mal Bildirimleri her yıl alınmalı, açık ve şeffaf olmalı, ilgili ve yetkili kişi ve kuruluşların rahatça bu bilgilere ulaşmaları sağlanmalıdır.

--Yolsuzluklarla haksız kazanç sağlayanların mal varlıklarına kesinlikle el konulmalı, bunlar sürekli izlenmeli, ayrıca kredi batıranlara bir daha bankalarda üst düzey görev verilmemelidir. Başında bulunduğu kurumu zarar ettiren yöneticiler alınmalı, başarılı olanlar maddi açıdan da ödüllendirilmelidir.

--Kamu görevlilerinde olduğu gibi, Bakan, milletvekili ve Belediye Başkanı seçilenlere ticaret yasaklanmalı, mevcut işleri kayyuma devir edilmeli, iş takipçiliğine kesinlikle son verilmelidir. Ancak ücretleri de bulundukları konuma göre artırılmalıdır. Ayrıca siyasi partiler ve siyasetçilerin seçim harcamaları, alınan bağışlar açık ve denetlenebilir hale getirilmelidir.

--Kamu ve yerel yönetimler özel sektörün yapacağı ticari işlemleri yapmamalı, ancak devletin de, özel sektörü sürekli takip ederek çok sıkı bir şekilde denetim altına almalıdır. Çünkü; özel sektör de, ülke ekonomisini ve dolayısıyla toplumu doğrudan etkilemektedir. (Vakıf, Sandık, Fon, Market, Mağaza vs.)

--Yerel Yönetimlerde yeniden yapılanmaya gidilerek, hazine garantili borçlanmaları önlenmeli, özellikle Belediyelerde, yolsuzluk kaynakları haline gelen sandık, fon , şirket, vakıf gibi kuruluşlar kesinlikle kapatılmalı, yada mahalli sivil toplum kuruluş temsilcilerinin de yer aldığı ve sürekli değişen üyelerden oluşan bağımsız komisyonlarca sıkı denetim altına alınmalıdır. Belediyelerin nüfusları esas alınarak oluşturulacak genel bir bütçe ile Yerel Yönetimler Genel Bütçesi oluşturulmalıdır. Bu bütçeler, Belediye, Valilik, Özel İdareler ve diğer Meslek Oda temsilcilerinden oluşan komisyonlarca idare edilmelidir.

--2531, 3628, 237, 3071, 4518, 4208, 4422, 4483, 1918 Sayılı Yasalara işlerlik kazandırılmalı, eksik, yanlış yönleri günün şartlarına göre değiştirilmelidir.

--Denetimin ve Yargının önündeki en önemli engellerden birisi olan 4483 sayılı yasa kaldırılmalı. Kamu Bankaları yöneticilerine dokunulmazlık getiren ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilmesine rağmen çıkarılan Bankacılık yasasında yapılan değişiklikler tekrar iptal edilmelidir.

--Kamu muhasebe sistemi; açık, net, anlaşılır ve her isteyenin kolayca ulaşabileceği hale getirilmelidir. Bütçe dışı fon, vakıf, sandık gibi tüm kuruluş bütçeleri genel bütçe içine alınmalı ve bu bütçeler ışığında yatırımlar da ona göre planlamalıdır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber