TÜMOD Genel Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, görev süresi sona eren YÖK Başkanı Gürüz`ü psikanaliz açıdan tanıtan yazısı

Haber Giriş : 07 Aralık 2003 17:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
TÜMOD Genel Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, görev süresi sona eren YÖK Başkanı Gürüz`ü psikanaliz açıdan tanıtan yazısı

Gürüz, Türk yükseköğretiminde bilinen ve önemli isim. Özellikle YÖK Başkanlığı (1995-2003) döneminde daha çok bilinir oldu. Oysa bu isim, çok öncesinden bilinmesi gerekendir. Gürüz, farklı bir tiptir. Bunun için psikanaliz yapılması gerekir. Bu yönden psikiyatristlere ve psikologlara görev düşüyor.

Kemal Gürüz, annesi Şumnulu (Bulgaristan), babası Selanikli (Yunanistan) bir ailenin çocuğudur. Kendisi Türkiyelidir. Onun böyle bir geçmişe sahip olması, kendisini aşırı ?Türkçü? ifade etmesine etkili olmuş olabilir. ODTÜ'de, fanatik milliyetçiliği ile tanınmış Tarık Somer'in asistanı oluşu, aileden gelen sağcı görüş, görüşlerinin biçimlenmesine etkili olmuştur. Uzun yıllar kaldığı ve hayran olduğu ABD'nin Soğuk Savaş döneminin ideolojisi olan antikomünizmi ilke seçtiği ayrı bir gerçektir. Bu ilkesiyle sol görüşe şiddetle karşı idi. Bir keresinde ?Soldan nefret ediyorum.? demişti. Bazı saf solcu ve Atatürkçü kişilerin, son aylarda dillendirdiği söylemleriyle, kendisine sempati duymalarını sağlaması büyük başarıdır. Tersine hiçbir ilgisi yoktur.

Kemal Gürüz için Türkiye'de özel olanaklar oluşturulmuştur. Her türlü imkan hizmetine sunulmuştur. Yakın dostu YÖK Başkan Vekili Uygur Tazebay'ın deyişiyle doçentlikte beş yıl bekleme koşulu varken, dört buçuk yılda profesör edilmiştir. Ayrıca, YÖK'ün ilk yıllarında Ankara'daki üniversitelerde profesör olmak için başka illerdeki üniversitelere gidilirken, Gürüz, ODTÜ'den Ankara Üniversitesi'ne atanarak profesör yapılmıştır. O nedenle kendisi ve eşi, Doğramacı tarafından kayırılan birkaç ?hülleci? profesörden biri olmuştur. Kısacası, sistem kendisine gereksinme duymuş ve acele etmiştir. Profesör olduktan sonra önce müdür, dekan ve sonra KTÜ'ye rektör yapılmıştır. Rektörlüğü bitince TÜBİTAK'a başkan atanmıştır. Buradan ayrıldıktan sonra YÖK üyeliğine, arkasından 1995'te YÖK başkanlığına getirilmiştir. Görünmez bir el, belli görevler için, belli kişilere görev vermektedir. Çünkü Kemal Gürüz ?görev? adamıdır.

Türkçeyi dil saymadı

YÖK başkanı olur olmaz ?Türkçe bilim dili olmaz.? demiştir. Türkçü geçinmesine karşın böyle demiştir. Kanımızca onun için İngilizce Türkçeden önce gelmektedir. Aynı dönemde, İzmir'de toplanan 3. Üniversite Kurultayı'nda, açış konuşması yaptıktan sonra kendisine tarafımdan sunulacak bildiriyi dinlemesini rica ettiğimde, ?Türkçe ise dinlemem.? yanıtını vermiştir. Nitekim, YÖK başkanı olduktan sonra yönetmeliklerdeki ilk değişikliği, üniversitelerin öğretim dili olarak İngilizceye geçmelerini kolaylaştırmak olmuştur. Dahası, Üniversitelerarası Kurul'dan, bilim dergilerinin dillerinin İngilizce olması kararını çıkartmıştır. Aynı şeyi TÜBİTAK başkanı iken de yapmıştır.

Yıllardır Türkçe yayımlanan TÜBİTAK dergilerinin dilini İngilizceye dönüştürmüştür. Böylelikle dergilerin okunurluğu düşmüştür. Sanki Gürüz, Türkiye'nin değil de ABD'nin YÖK başkanıdır. Profesör Sinanoğlu'nun ?Önce Türkçe gider, sonra Türkiye gider.? sözünü burada anımsamak gerekir. Böyle bir insan nasıl olur da Türkçü, milliyetçi geçinir anlamak zordur. Ancak, o, bu başarıyı da gösterebilmiştir. Bu sözlerinden ötürü 57. Hükümet'te MHP ile uyuşmazlığa düşmüş gibi görülmüştür. O zaman kendisi, ?Bahçeli ile yarım saat görüşsem iş tamam.? demiştir. Nitekim, bir gece yarısı yarım saat görüşmüş ve anlaşmıştır. Sonuçta MHP, kendi milletvekillerinin önerisiyle açtırdığı soruşturma komisyonunun raporunun TBMM'de görüşülmesini engellemiştir.

Gürüz'ün ilginç tavırları vardır. Bazı tavırları övgüye değer. Örneğin, Cumhurbaşkanı Ahmet N. Sezer'e hiç takmadan üç yıl çalışmıştır. Bırakın çalışmayı, ?Cumhurbaşkanı YÖK'e, ?rica ederim' diye biten yazı gönderemez? diye Danıştay'dan karar çıkartmıştır. Cumhurbaşkanı için her gittiği yerde ?o adam? diye söz etmiştir. Daha ileri giderek ?komünistleri atıyor? diye de söylenmiştir. Cumhurbaşkanı, TÜBİTAK ödüllerini verirken Gürüz, İstanbul'da Boğaz'da ABD büyükelçisiyle yemek yemiştir. Burada, ?beni tanı? demek istemiş olmalıdır.

Bütün bunlar yetmez, Kemal Gürüz, eski cumhurbaşkanı Demirel'i, kendi cumhurbaşkanı olarak görmüştür. Her üniversite açılışına birlikte gitmişlerdir. Uyumlu ikili oluşturmuşlardır. İşin ilginç yanı, Süleyman Demirel de kendisini cumhurbaşkanı sanmaya devam etmektedir. Bu ikili, ekim ayında ABD'ye giderek fahri doktora unvanını almışlar ve birlikte cübbe giymişlerdir. Cumhurbaşkanı Sezer, bu tavırları görmezlikten gelmiştir.

Tüm Öğretim Üyeleri Derneği, tavırlardan ötürü görevden alınmasını istediği halde, Sezer alma cesaretini her nasılsa gösterememiştir. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından muhalefet etsinler diye atanan üyelerin ağızlarını ?kurt ağzı bağlar gibi? bağlamıştır. Dışarıda işleri çok konuşmak olan bu üyeler, birden konuşmaz olmuşlar ve Cumhurbaşkanı'nı şaşırtmıştır.

YÖK Başkanı Gürüz gerginliği seven insandır. KTÜ'de rektör iken aleyhinde on binlerce imza toplanmıştır. Futbol sahasında yuhalanmıştır. Gazeteci Serdar Arseven'e göre, KTÜ rektörü iken öğrencilere Dokuz Işık kitabıyla üç hilalli ödüller vermiştir. Aynı yazara göre Gürüz, Musevilerin 500. Yıl Vakfı kurucusu olmuştur. YÖK başkanı olduktan sonra kendisinin atadığı rektörleri, 28 Şubat sürecinde ?şeriatçı? damgasıyla görevden almıştır. Kimse de kendisine ?şeriatçı diye görevden aldığın bu rektörleri atayan sen değil misin? diyememiştir. Üstüne üstlük, belleğini yitirmiş sol görüşlüler ile cihet-i askeriye, Gürüz'ü Atatürkçü sanmışlardır. Sadece bu değil, Cumhuriyet Gazetesi okuduğu için KTÜ'den ve üniversitelerden attığı kişilerin içlerini sızlatmış ve aynı gazeteye, kendisini savundurtma başarısını göstermiştir. Yalnız bu değil, aynı yanlışı CHP'ye ve Aydınlık Dergisi'ne de işletmiş ve hatta övdürtebilmiştir.

Psikanaliz yapılmalı

AKP iktidara gelince gerginlik yaratmayı daha da artırmıştır. Bu dönemde üniversite tarihinde hiç görülmemiş bir olayı açıktan gerçekleştirmiş ve paşaları ziyaret ederek iktidarı kötülemiştir. Süresi bir yıl sonra dolacağı, sabır gösteren Cumhurbaşkanı tarafından atanmayacağını bildiği için, ucuz kahraman yolunu bulmuş, Atatürkçü ve laik söylemlerle ve de üniversite adamına hiç yakışmayacak şekilde, hükümete çatmış ve hakaret etmiştir. Nasıl bir beceridir ki hükümet, Başbakan ve Eğitim Bakanı bu hakarete katlanmıştır? Bir maddelik tasarıyla görevden alınabilecekken hükümet, böyle bir cesareti gösterememiştir.

YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün bu gücü ?yiğit biraz deli olur? türünden değilse, bilinmez yerlerden geliyor olmalıdır. Bu güç rastgele bir güç değildir. Güç odağı herkesi düşündürmelidir. Kanımızca, süresi bittikten sonra güç aldığı yere gidecek, orada profil küçültecek ve bir süre sonra öncüsü Doğramacı gibi Türkiye'de etkili bir yere getirilecektir. Bize göre en yararlı olabileceği görev, artık sivil de olabileceğine göre, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'dir. Emin olun ki, önümüzdeki yıllarda da Gürüz'ü bir süre daha çekeceğiz. Bu arada en çok olan da bana oluyor. Hakkımda toplam tutarı 170 milyar lira olan yedi tazminat davası açtı ve açtırmış oluyor. ABD'ye zengin olarak gitmek istiyor.

Gürüz'ü tam anlamıyla tanımak için mutlaka hakkında psikanaliz araştırması yapılmalıdır. Gürüz, tek başına bir göl veya ada değildir; Gürüz, bir davanın ve Soğuk Savaş döneminin üniversitelerdeki savaşçısı ve görev adamıdır. Arkasındaki güç büyüktür. Nitekim, yirmi iki yıl içinde her hükümet programına aldığı halde, kendisine ve YÖK sistemine dokunamamıştır. AKP acemi olduğundan bu gücü kestirememiş ve anasından emdiği sütü burnundan getirmiştir. Dileriz ki, YÖK, 5 Aralık 2003'ten sonra yeni bir Gürüz dönemini yaşamaz.

haber7.com

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber