BASK'dan Telekom'a tepki

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 25 Aralık 2005 14:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Resul Akay, yaptığı açıklamada Anayasa'nın 167'inci maddesinin birinci fıkrasını hatırlatarak, tepkilerini şu metinle belirtti. ?Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır, piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.?
Türk Telekom'un yüzde 55'lik hissesinin blok halinde satılması ile telekom piyasasında fiili bir tekelleşme ve kartelleşme kaçınılmaz olacaktır. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi 5189 sayılı Kanunun iptali ve yürütmesinin durdurulmasına ilişkin başvuruyu düne kadar ele almamak suretiyle görevini ihmal etmiştir. Bilindiği üzere 5189 sayılı Kanun, 2 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş, Anayasa'ya aykırı olduğuna dair iptal başvurusu da 23 Temmuz 2004 tarihinde CHP tarafından Anayasa Mahkemesi Başkanlığına yapılmıştır. Türk Telekom'un özelleştirilmesine ilişkin ihale 1 Temmuz 2005 tarihinde yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu ülkede görev yapmıyor gibi hareket ederek 5189 sayılı Kanunla ilgili iptal başvurusunu karara bağlamak için sorumluluğunun gereğini yerine getirmemiştir. Anayasa Mahkemesi, 2 Temmuz 2004, 1 Temmuz 2005 tarihleri arasında Türk Telekom'la ilgili olarak yapılan tartışmaları fark edemediği gibi, ihalenin yapıldığı 1 Temmuz 2005 ila 22 Kasım 2005 tarihleri arasında Türk Telekom'la ilgili kopan kıyametleri de fark edememiştir. Türk Telekom'la ilgili olup bitenleri 17 ay boyunca göremeyen, duyamayan Anayasa Mahkemesi, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 22 Kasım 2005 tarihinde aldığı karardan sonra yani atı alanın Üsküdar'ı geçtiği bir ortamda iptal başvurusunu görüşebilmiştir. Anayasa Mahkemesi 17 ay bekledikten sonra, Anayasamızın 167'nci maddesinin birinci fıkrasına açıkça aykırı olan Türk Telekom'un özelleştirilmesini Anayasamıza aykırı bulmamıştır. Oysa Anayasa Mahkemesi ihale süreci başlamadan önce iptal başvurusunu görüşerek karara bağlaması gerekirdi.

Anayasa Mahkemesinin verdiği haksız kararlardan birisi de, PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığını tasfiye eden 5189 sayılı Kanunun 6'ıncı maddesini Anayasaya uygun bulmasıdır. PTT Personeli Müteselsil Kefalet Sandığındaki birikimlerin tamamı PTT'de çalışan dağıtıcı, şoför, gişe memuru ve veznedarlara aittir.
Emekli Sandığı, SSK ve Zorunlu Tasarruf Fonundaki birikimlerde devlet katkısı olduğu halde, PTT Kefalet Sandığında devletin kör bir kuruşu dahi yoktur. Giriş aidatı ile aylık aidatlardan oluşan Sandık birikimlerinin tümü PTT çalışanlarının maaşından kesilmiştir. 5189 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi ile tasfiye edilen PTT Kefalet Sandığındaki 252 trilyon liranın 25 trilyon liralık ana parası hak sahiplerine, 227 trilyon lira tutarındaki nemalarının 160 trilyon lirası PTT Genel Müdürlüğü'ne, 67 trilyon lirası da Maliye Bakanlığı'na aktarılmıştır. Adalet ve hakkaniyet duygusu olanlara, haktan, hukuktan anlayanlara soruyorum. Kefalet Sandığı'nda biriken paraların onda birini hak sahiplerine, onda dokuzunu PTT'ye ve Maliye Bakanlığı'na aktaran anlayışın yöntemi ile dağdaki eşkıyanın ve şehirdeki mafyanın yöntemi arasında her hangi bir fark var mıdır? PTT çalışanlarının alın teri birikimlerinin yasa yoluyla elinden alan anlayışın adaletinden ve hakkaniyetinden kuşku duymaktayız. Haktan, hukuktan ve adaletten uzak böyle bir düzenlemeyi yürürlüğe koyan parlamento üyelerine ve böyle bir düzenlemeyi Anayasamızın 35'inci maddesine rağmen iptal etmeyen Anayasa Mahkemesine sitemlerimizi ve üzüntülerimizi postalıyoruz. Madde 35: ?Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.?

Okuduğunu anlayan herkese soruyorum: Kefalet Sandığındaki birikimlere el koyan bu düzenleme Anayasamızın 35'inci maddesine açıkça aykırı değil midir?
Bu denli açık-seçik ifadelerle yazılmış bulunan Anayasa'nın 35'inci maddesi orta yerde dururken Anayasa Mahkemesinin Kefalet Sandığındaki birikimlere el koyan, müsadere eden yasal düzenlemeyi Anayasamıza uygun bulmasını anlamakta güçlük çekmekteyiz. Anayasa Mahkemesi'nin Sayın Üyeleri Anayasanın 35'inci maddesine açıkça aykırı hareket ederek Anayasa suçu işlemişlerdir. Bu karar hukuki değildir. Bu kararla hak, hukuk ve adalet duygusu zedelenmiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararları ile tarihe geçmiştir. PTT çalışanları Kefalet Sandığı'ndaki birikimlerine el koyanları asla unutmayacaktır. Bağımsız Haber Sen, PTT çalışanlarının Kefalet Sandığı'ndaki alın teri birikimleri hak sahiplerine iade edilinceye kadar mücadelesini sürdürecektir. Sendikamız bu gaspı yapanların peşini bırakmayacaktır. Ankara 5'inci İdare Mahkemesi'nde açtığımız dava olumsuz sonuçlandığı takdirde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru da bulunacağımızı ifade etmek istiyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber