Öğretmen atamaları
On binlerce öğretmenin dört gözle beklediği şubat atamaları konusunda nihayet
bir açıklama geldi. Ama yetersiz. Bakan Çelik, 16 bin öğretmenin atamasının
şubat ayı içerisinde gerçekleşeceğini söyledi. Hepsi o kadar?
Hangi branştan kaç öğretmen alınacak o belli değil. Atamalar yarıyıl tatilinde
mi gerçekleşecek, yoksa ikinci yarıyıl başladıktan sonra mı? O da belli değil.
Sözleşmeli öğretmenlerin durumu ne olacak? Tayinlerinin çıktığı okullara mı
gidecekler yoksa mevcut okullarında mı kalacaklar? O hiç belli değil.
Hangi branşta, taban puan kaç olacak? Türkçe öğretmenliğine yine fen edebiyat
mezunları atanacak mı? Beş altı yıldır hiç atama yapılmayan alanlara yönelik
bir iyileştirme olacak mı?..
Bu konuda öğretmenlerden o kadar çok soru geliyor ki, hangi birini yazayım?
Değil benim köşem, gazetenin tümünü öğretmenlere ayırsak yine yetmez.
Pek çoğunun psikolojisi bozulmak üzere. Haksız da sayılmazlar. Kendilerinden
ne istendiyse yerine getirmişler. Oku demişiz, okumuşlar. Kamu Personeli Sınavı'na
gir demişiz, girip en yüksek puanı almışlar. Ama hâlâ işsizler. İşte bu konuda
size iki çarpıcı mektup:
"Gazi Üniversitesi Turizm Otelcilik Grubu Öğretmenliği mezunuyum. Okulumuz
50 yıldır öğretmen yetiştiren, alanındaki tek fakültedir. Ama maalesef son beş
yıldır mezunları öğretmen olarak atanmıyor. 2005 KPSS'den 97.227 puan alarak
alanımda Türkiye birincisi, genelde ise Türkiye 7'ncisi oldum. Şu anda bir otelde
garsonluk yapıyorum. Garsonluk için 4 yıl eğitim fakültesinde okumanın ne gereği
vardı?.. M. Altınel"
Bir başka mektup ise direkt Başbakan Erdoğan'a yönelik olarak yazılmış. Birlikte
okuyalım:
"Sayın Başbakan,
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, uğradığım haksızlığın telafisi noktasında hiçbir
etkisi olmayacağına inandığım bu yazıyı, sadece yaşadığım hayal kırıklığını,
içimdeki tarifi zor duyguları fark etmeniz ve o meşhur ulusa sesleniş konuşmalarınızda
bütün 'samimiyet ve sıcaklığınızla' sarf ettiğiniz 'Sevgili vatandaşlarım' tamlaması
ile hitap ettiğiniz kalabalıklar içinde en azından bir kişinin, söylediklerinizle
yaptıklarınız arasında dağlar kadar fark olduğunu artık öğrendiğini bilmeniz
için yazdım.
İsmim Hasan Ali Erdem. Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, 2003 yılı mezunuyum.
Potansiyelimi, bilgi ve becerimi, çalışmayı okul yıllarından beri çok fazla
arzuladığım kurum ve dolayısıyla üzerinde yaşam kurduğumuz memleketimiz için
kullanma isteğiyle doğrudan size bağlı olan DPT Müsteşarlığı' nın 2005 yılı
son döneminde yapmış olduğu uzman yardımcılığı sınavına başvurdum. Kurumun gerçekleştirdiği
yazılı ve sözlü sınavlara; 82.819 lisans mezunu A grubu memur adayının girdiği
KPSS 2003-A sınavında DPT Müsteşarlığı'nın istemiş olduğu puan (KPSS4) türünde
93,826 puan alarak (genel yetenek 60 soruda 55 doğru, genel kültür 60 soruda
50 doğru, yabancı dil 60 soruda 53 doğru) ve genel sıralamada 65. olarak başvurma
hakkını kazandım. Daha sonra, müsteşarlığın bizzat yaptığı ve adayların kendi
alanlarıyla ilgili yeterliliğini ölçen sınavdan ise 80 puan (50 soruda 40 doğru)
aldım. İşte adalet tam da burada tecelli etti ve ben, bahsi geçen bütün nitelikleri
haiz olduğum gün gibi ortada iken sözlü sınavda 'hak'sızlığa uğradım.
Yıllarca kendisine 'doğru olduğu söylenen' şekilde hareket edip, ulaşmak istediği
hedeflere çalışarak ve 'hak' ederek gelmeye çabalayan bir insanın, kendi üzerine
düşen her şeyi yapıp sonucunda bu şekilde haksızlığa uğraması sizin adalet anlayışınız
için açıklaması oldukça kolay bir mevzu olabilir."
Özetin özeti: Gençlerimizin morali bozuk. En büyük sorunları işsizlik. Ama sanki bu konuda elden gelenin hepsi yapılmıyor. En azından alınacak öğretmen sayısı biraz daha artırılabilir...
abbas güçlü/milliyet