Tahliye nedenleri açıklandı

İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi, bu kararını, "soruşturmanın başında, teknik takip sonucunda tesadüfi olarak elde edilen delillerin, hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu" gerekçesiyle verdi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 14 Şubat 2014 17:22, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Tahliye nedenleri açıklandı

İstanbul merkezli soruşturma kapsamında, eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın da aralarında bulunduğu 6 kişinin tahliye edilmesine karar veren İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi, bu kararını, "soruşturmanın başında, teknik takip sonucunda tesadüfi olarak elde edilen delillerin, hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu" gerekçesiyle verdi.

İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesinin kararında, 10 Şubat 2014 tarihinde istanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/120653 soruşturma dosyasının derhal gönderilmesi için müzekkere yazıldığı ve aynı gün dosyanın mahkemeye ulaştırılmasının ardından incelendiği belirtilerek, mahkemece taleplerle ilgili yapılan duruşmaya, şüpheliler Rıza Sarraf, Süleyman Aslan, Salih Kaan Çağlayan, Umut Bayraktar ve Onur Kaya'nın avukatlarının katıldığı aktarıldı.

- Savcı Aydıner: "Yeni deliller var"

Şüpheliler hakkında İstanbul 25. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 20 Aralık 2013'de tutuklama kararı verdiği ve şüpheli avukatlarının bu karara Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 108/2. maddesi gereğince itiraz ederek tahliye talebinde bulundukları belirtilen kararda, taleplere ilişkin görüşü sorulan soruşturma savcısı Ekrem Aydıner'in, "yeni delillerin toplandığı, delillerin niteliğine göre şüphelilere atılı suçların vasfının değişme ihtimalinin ortaya çıktığının anlaşıldığı, buna rağmen henüz deliller tam olarak toplanamadığından tahliye taleplerinin, delillerin toplanmasından sonra değerlendirilmesinin uygun olacağı" şeklinde mütalaada bulunduğu bilgisi verildi.

Şüpheli avukatlarının yazılı savunmalarına da yer verilen kararda, Süleyman Aslan'ın avukatı Ersan Şen'in, "Tutukluluğun şartları oluşmamıştır. Tahliyemizi talep ederiz" ifadesini kullandığı aktarıldı.

- "İletişimin tespiti yoluyla elde edilen deliller, tek başına delil mahiyetinde değil"

Mahkemenin kararında, "Yapılan inceleme ve değerlendirmelerde, şüpheliler hakkındaki delillerin çoğunluğunun CMK'nın 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve neticesinde, görüntülerin kayda alınması yoluyla elde edildiği, iletişimin tespiti yoluyla elde edilen delillerin tek başına esasa ilişkin olarak delil mahiyetinde bulunmadığı, yan deliller, olgu ve bulgularla desteklenmesi gerektiği kanaati oluşmuştur" denildi.

Buna ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 3 Temmuz 2007 tarihli kararıyla, "Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 14 Nisan 2006'da verdiği bir kararı irdelediği ve CMK'nın 138. maddesine göre tesadüfen elde edilen kanıtın, soruşturma ve kovuşturma aşamasında kullanılamayacağı" kanaatinde bulunduğu belirtilen kararda, şu ifadeler kullanıldı:

"İletişimin tespiti, dinlenilmesi ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve görüntü alınmasına takılan bazı kamu görevlileri hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasının Anayasa ve ilgili kanunlarca belli olduğu, Anayasa'nın 83 ve 100. maddesi ve buna bağlı olarak ilgili mevzuat hükümlerince soruşturma ve kovuşturmaya başlanması yerine, yürütülen genel soruşturma dosyası içinde tesadüfen elde edilen delil ve görüntü karşısında soruşturmanın durdurulup, belirtilen hükümler çerçevesinde işlem yapılması için kolluk görevlilerince Cumhuriyet Başsavcılığına derhal haber verilmesi ve savcılıkça ilgili kanun hükümlerince işlem yapılması için yetkili birimlere bildirimde bulunması yerine, soruşturmaya devam edildiği, kamu görevlileri hakkında mahkeme kararı olmaksızın CMK'nın 135. maddesi gereğince iletişimin tespiti, dinlenilmesi, kayda alınması ve CMK'nın 140. maddesi gereğince teknik araçlarla izleme ve görüntü alındığı ve neticesinde elde edilen bulgu, tespit ve görüntülerin kanunun amir hükmüne rağmen dosya içinde delil olarak konulduğu ve kullanıldığı, söz konusu elde edilen delillerin hukuka uygun olup olmadığının tespiti, dava açıldığı taktirde kovuşturmayı yürüten mahkemeye ait olmak üzere hakimliğimizce hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu yönünde kanaat oluşturmuştur."

- "Yargıtay ceza dairelerinin belirlediği kriterler ayrı ayrı değerlendirildi"

Tutuklama kararı verilen suçlar yönünden TCK'nın ilgili maddelerinin değerlendirilmesinde, "suç işlemek için örgüt kurmak" suçunun TCK'nın 220. maddesinde düzenlendiği ve bu maddede belirtilen kıstaslarla Yargıtay ceza dairelerinin uygulamaya ilişkin belirlediği kriterler nazara alınarak, dosya içindeki delillerin ayrı ayrı irdelendiği kaydedilen kararda, "rüşvet" suçu yönünden de şu değerlendirmelere yer verildi:

"TCK'nın 252. maddesinde belirtilen 'rüşvet' suçunun düzenlemesine göre, görevin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmaması için doğrudan veya aracılar vasıtasıyla bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlama kıstaslarının getirildiği, söz konusu kıstasların mahkeme ve Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, bir işin yapılmasından maksat, menfaat karşılığında hukuka uygun bir işlemin yapılması, bir işin yapılmamasından maksat ise menfaat karşılığında hukuka uygun bir işlemin yapılmamasını ifade ettiği, aksi durumda suç vasfının değişeceği ve TCK'nın başka maddelerinde düzenlenen suç veya suçları oluşturacağı değerlendirilmektedir."

- "Aslan ile ilgili deliller toplandı"

Şüphelilerin emniyet ve sorgu hakimliğindeki savunmaları ile istanbul Cumhuriyet Başsavcılığındaki, "Ben emniyette ifade vermiştim. Tekrar ediyorum, ekleyeceğim bir husus yoktur" şeklindeki beyanlarının değerlendirildiği anlatılan kararda, "Şüpheli Süleyman Aslan'ın gerek kolluk ve gerekse sorgu hakimliğindeki savunmaları, evinde yapılan usulüne uygun arama kararına istinaden ele geçirilen paraların miktarı, savunmadaki paraların kaynağına ilişkin beyanları, dosya içinde bulunan havaleye ilişkin banka dekontu, tutuklama kararından sonra dinlenilen tanıkların beyanları incelendiğinde, şüphelinin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, açıklanan nedenlerle suç vasfının değişme ihtimali dikkate alınmıştır" denildi.

Diğer şüpheliler Abdullah Happani, Mohammadsadegh Shıshehgarkhaneh, Ahmet Murat Öziş, Onur Kaya ve Umut Bayraktar üzerinde atılı suçun vasıf ve mahiyeti, faillik durumlarının değişme ihtimali ve mevcut delil durumunun dikkate alındığı kararda, bu şüphelilerin tutuklu kalmalarının mağduriyetlerine sebebiyet verme ihtimali bulunduğu ifade edildi.

Kararda, şüpheliler Rıza Sarraf, Barış Güler ve Salih Kağan Çağlayan ile ilgili de, üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, bu şüpheliler hakkındaki delillerin tam olarak toplanmamış olması ve kaçma ihtimallerinin dikkate alındığı belirtilerek, bu kişilerin tutukluluklarının devamı yönünde karar verildiği anlatıldı.

- Aslan'ın avukatı Şen:
- "Toplam 6 tahliye var bu dosyada şu anda. İsimlerini şu anda bilmiyorum. 11 tutuklu kalmıştı, 6 tahliye gerçekleşti. Kalan zannediyorum 5 tutuklu var. Onlar da bir an önce özgürlüklerine kavuşur. Çünkü tutuklu yargılanmak demek, mahkum edilmek, cezalandırılmak demek değildir"

Eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın avukatı Ersan Şen, dosyada toplam 6 tahliye olduğunu belirterek, "İsimlerini şu anda bilmiyorum. 11 tutuklu kalmıştı, 6 tahliye gerçekleşti. Kalan zannediyorum 5 tutuklu var. Onlar da bir an önce özgürlüklerine kavuşur. Çünkü tutuklu yargılanmak demek, mahkum edilmek, cezalandırılmak demek değildir" dedi.

Aslan'ın, nöbetçi İstanbul 19. Sulh Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararının ardından Üsküdar'daki Paşakapısı Ceza İnfaz Kurumu'ndan ayrılmasından sonra gazetecilere açıklama yapan Şen, soruşturmanın başından bu yana Aslan yönünden yargısız infaz algısının oluşturulduğunu söyledi.

Bunun ortadan kalkacağını ümit ettiklerini belirten Şen, "Süleyman Aslan yönünden maddi hakikatin ortaya çıkması noktasında ortaya koyulan delillerin dikkate alındığını, sayın hakim ve mahkeme tarafından değerlendirildiğini ve haklı bir tahliyenin gerçekleştiğini söyleyebilirim" diye konuştu.

Şen, diğer tutukluların da bir an önce tutuksuz yargılanma haklarına kavuşmasını istediklerini kaydederek, şöyle devam etti:

"Toplam 6 tahliye var bu dosyada şu anda. İsimlerini şu anda bilmiyorum. 11 tutuklu kalmıştı, 6 tahliye gerçekleşti. Kalan zannediyorum 5 tutuklu var. Onlar da bir an önce özgürlüklerine kavuşur. Çünkü tutuklu yargılanmak demek, mahkum edilmek, cezalandırılmak demek değildir. Türkiye'de biz hukukçular bunun savaşını veriyoruz. İnsanları kapalı cezaevlerinde aylarca, yıllarca tutuklu tutmak maharet değildir, doğru da değildir."

- "Tutuklu yargılanmak esas değildir"

Bir gazetecinin, "Adli kontrol şartıyla serbest kaldığı yönünde ifadeler var. Bu doğru mu?" şeklindeki sorusunu Şen, şöyle yanıtladı:

"Bu bir Ceza Muhakemesi Kanunu 104/1 tahliyesidir bize göre. O da şu: istediğimiz zaman, şartlar oluştuğunda, değişen durumlarda, avukatlar hatta şüphelinin kendisi de tahliyesini talep edebilir. Çünkü tutuklu yargılanmak esas değildir, tutuksuz yargılanmak esastır ve bir haktır. Siz bu soruşturmanın ne zaman biteceğini biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Dava açılırsa ne kadar süreceğini bilmiyorsunuz. Yıllarca sürebilir. İddia edenin, o insanın suçlu olduğunu ispat etmek zorunda olduğu bir sistemde, insanların tutuksuz ya da adli kontrol tedbiri altında yargılanması gerekir. Bu anlamda da şartlar oluştuğu için ve bizim talebimiz bihakkın idi. Bihakkın herhangi bir adli kontrol tedbiri dahi tatbik edilmeksizin serbest bırakılmasıydı. Savunmalarımızın ışığında bunu söylüyoruz. Tabii soruşturma gizli olduğu için siz bunları göremiyorsunuz. Esas olan budur. Sayın hakimin, mahkemenin takdiri de bizim açımızdan bu şekilde tecelli etti. Eğer varsa bir iddianın ciddiliği, yeterli şüpheye ulaşılırsa savcılık makamı davasını açmak için iddianame düzenler. Yoksa takipsizlik kararı yani kovuşturmaya yer olmadığına dair karar da çıkabilir. Bunların hiçbirisi sürpriz değildir. İnsanlar görmek istedikleri şekilde görmek için sonuç beklemesin. Yanlış olan bu."

Şen, bir başka gazetecinin, Aslan'ın tahliye kararını nasıl karşıladığı yönündeki sorusuna da "Tabii ki sevindi. Eşi de oradaydı. Çok mutlu oldu. İnsanın aksi yönde bir tepki gösterebilmesi için aklından zoru olması lazım. Çünkü siz tutuklu olduğunuzda açık cezaevlerinde veya tutukevlerinde kalamıyorsunuz. Bu imkanlarınız yok. Türkiye'de kapalı cezaevlerinde kalıyorsunuz" yanıtını verdi.

"Görüntü vermek istemedi mi?" sorusu üzerine de Şen, "Vermek istemeyebilir. Onun takdiridir. Şimdi iki ay içeride tutuklu kalan insanın birden bire serbest bırakıldığı aşamada ilk açıklamaları son derece duygusal olabilir. Belki farklı şeyler konuşabilirdi. Onlara engel olmak istedi. Daha sonra gerekirse açıklama yapabilir. Şu aşamada beklenen, bu insanın kişilik haklarına, aile hakkına saygı göstermek olsa gerek. Onun için de görüntü vermemesi doğaldır" diye konuştu.

- "Esas olan, adaletin süratli işlemesidir"

Şen, "Soruşturma savcısı değişmeseydi tahliye olur muydu?" sorusuna karşılık da devam eden bir soruşturma olduğu için savcı değişikliğiyle ilgili konuşamadığını kaydederek, şöyle devam etti:

"O noktalar da aydınlanacaktır. Türkiye'de her şey tartışılıyor. Biz, Türkiye'de yargısız infazlar yapıldığını söyledik. Sayın Süleyman Aslan'ın başına gelen de bunlardan birisidir. Türkiye'nin önemli sorunlarından biri de uzun süren yargılamalardır. Şu anda biten bir şey yok. Devam eden bir soruşturma, yargılama süreci var. Bunun ne zaman sonuçlanacağını bizler de göreceğiz. Esas olan, adaletin süratli işlemesidir. Biz de bir an önce soruşturmanın sonuçlanmasını, eğer hakkımızda dava açılacaksa davaya, açılmayacaksa da en azından aklanmak istiyoruz. Süleyman Aslan'ın talep ettiği de bu olsa gerek. Ama siz, içeride kapalı kaldığı, kendisini bizzat savunamadığı için düşüncelerini öğrenme imkanına kavuşamadınız. Bir gözden baktınız soruşturmanın başından bu tarafa. Biz de şunu söylüyoruz; insanların korunması gereken kişilik hakları, şüphelilerin, sanıkların hakları var."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber