Ekonomide savunma değil hücum zamanı

Prof. Dr. Saltoğlu, 2002-2014 döneminde ekonomi için başarılı bir savunma stratejisi uygulandığını, artık hücum oynamak gerektiğini belirterek, "Enflasyon hedeflemesi yerine yeni endeks getirilsin" dedi

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 09 Mart 2015 07:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ekonomide savunma değil hücum zamanı

DİLEK GÜNGÖR

Son dönemde yaşanan kur hareketi, Merkez Bankası tartışmaları ve enflasyon-büyüme-faiz ilişkisini Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Burak Saltoğlu ile konuştuk.

Türkiye'de para politikası faiz ve enflasyon arasında bir kısır döngüye mi oturdu?

Türkiye 2002'den bu yana enflasyon hedeflemesi rejimi uyguluyor. TÜFE hedefi aşarsa Merkez Bankası'nın tepkisi faiz yönünde oluyor. Bu rejimin Türkiye'ye çok uygun olmadığını düşündüğüm yanları var. Enflasyon sepetinde gıda, enerji fiyatları ve kur gibi kontrol edemediğimiz alanlar mevcut. Bunların sepetteki değeri yüzde 50'nin üzerinde. 2007'de dünya gıda fiyatları yüzde 40 arttığı için biz enflasyonu indirmek için çok yüksek bir faiz uyguladık. Yüksek faiz nedeniyle kuru 1.17'ye çektik. Üstelik bu kadar yüksek faizlere rağmen enflasyon hedefi de tutmadı. 2007'de hedef yüzde 4'tü, gerçekleşme 8.4 oldu. Yüzde 110 sapma gerçekleşti. 2008'de hedef 4, gerçekleşme 10.1, sapma yüzde 153 oldu. Bu nedenle yüzde 14.5-17.5 arasında faiz ödedik. Yani hem hedefi tutturmada sorunlar var hem de faizi sık kullandığımız için ekonominin dur-kalkları oluyor. Radikal bir değişim yapmadan da Merkez Bankası enflasyon hedeflemesini gözden geçirebilir.

ÇEKİRDEK VEYA YENİ BİR ENDEKS

Enflasyon hedeflemesinden mi vazgeçilsin?

Vazgeçilmiyorsa da Merkez'in hedefleyeceği başka araçlar olabilir. TÜFE yerine gıda ve enerji fiyatının olmadığı başka bir endeks ya da çekirdek enflasyon tartışılabilir. Bu durumda kur ve gıda fiyatları arttığında enflasyonda oynaklık yaşanmayacağı için faiz artırım kararları da sık sık gündeme gelmez.

Gıda fiyatları çıkarsa o endeks halkın enflasyonunu yansıtır mı?

Bu eleştiri gelebilir ama çekirdek enflasyonu hedef yapan ülkeler de var. Türkiye gibi cari açığı ve kur hareketi bu kadar yüksek bir ülkenin enflasyon hedeflemesini sağlıklı bulmuyorum. Tarladan 1 kuruşa çıkan maydanoz bize yüzde 400 artışla geliyorsa bir sorun var demektir. Aracılık maliyetleri düşürülürse bunun enflasyona ciddi katkısı olur.

ZAYIF DIŞ TALEP ENGELLEDİ

Yüksek faiz enflasyonu düşürmediği gibi büyümeyi de etkiledi...

Büyümenin azalmasında faiz kadar ihracatın daralması ve yüksek kurun sınırladığı iç talebin de etkisi var. Dışarıda talep güçlü olsaydı, bu kurla büyüme düşüşü engellenebilirdi. Faizin düşük ve kurun değerli olması doğru ama şanssız bir dönemdeyiz.

Dışarda daralma varken, iç talebi artırıcı faiz adımında geç mi kalındı?

Burada dengeleme olabilirdi. Kur yükselince ve enflasyon sapınca Merkez, ciddi kredibilite açığı yaşadı. Bu yüzden ocakta sert faiz artırımı yapıp, indirimde ihtiyatlı davrandı. Belki daha erken indirebilirdi. Bunun etkisi 6 aydan önce görülemiyor.

Türkiye orta gelir tuzağında mı?

2002-2014 arasında başarılı bir ekonomi politikası uyguladık ama bu savunma modeliydi. Artık hücum modeline geçmemiz gerekiyor. Bugün bunun sancılarını yaşıyoruz. Kamu borç rasyosunu düzeltip, faizi indirmeye çalışan para ve maliye politikasından farklı bir ve üst seviye bir büyüme modeline geçmemiz gerek. Bu tuzağa düştük diyemeyiz ama uzun vadede gerekli altyapı çalışmalarını yapmazsak düşebiliriz.

REFORMA BES VE BÜTÇEDEN FİNANSMAN

Türkiye'nin yeni bir modele mi ihtiyacı var?

Hazirandan sonra yeni bir büyüme, kur ve para politikası modeli tartışılmalı. Çok radikal önlemlere gerek yok. Büyüme için ekstra finansman kaynakları yaratılabilir. Mesela, BES'te 50-60 milyar TL var. Bunun üzerinden Hazine bonosu yerine uzun vadeli fon yaratıp, inovasyona ve yeni şirketlere kaynak aktarabiliriz. Böylece ekonomiye en az 5-6 milyar TL aktarabiliriz. Örneğin, altyapı ve yatırım projeleri için ek kaynak BES'e verilecek ek teşvikle de sağlanabilir. Uzun süre tasarruf yapan bireyler kamunun altyapı finansmanı için çıkarılacak tahvillerden ek getiri elde edilebilr. Örneğin köprü, otoyol vb gibi gelir yaratacak yatırımların finansmanı ülke içindeki kaynaklarla sağlanabilir. Bütçe açığını biraz artırıp kaynak yaratılabilir. Para politikasına da tamamen neşter atılması gerekmiyor. Bankanın yasası değiştirilmeden politika, hükümetin büyüme hedefiyle uyumlu olabilir. Dünyada bunun örnekleri var.

TAMAMEN BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASI YOK

Mesela....

Örneğin, enflasyon hedefi büyüme hedefiyle uyumlu belirlenebilir. Avrupa'da Trichet'nin son dönemini hatırlayın. Yanlış bir enflasyon takıntısı nedeni ile Euro krizi öncesi faizi artırdı. Demode bir Merkez bankacılığı uygulayarak, dünya krize giderken faiz artırdı. Ancak, Draghi aynı Merkez Bankası yasasıyla büyümeci politika izleyebiliyor. Japonya Merkez Bankası da hükümetle eşgüdüm içerisinde. Bizde, düşen petrol fiyatının uzun süre kalıcı olmasında önlemler alınabilirdi. Mesela, petrolü 50-60 dolarda sabitleyen işlemler yapabilirdik. Meksika benzerini yaptı. Gıda ve enerji fiyatında alınacak proaktif önlemler, büyüme ve enflasyonda faydalı olur. Hükümet politikalarından tamamen bağımsız merkez bankası yok. Hükümetle yakın çalışmanın mutlaka enflasyon yaratacağı algısı da yanlış.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber