Şentop: Koalisyonlardan en çok zarar gören Kürtler oldu

Türkiye 20 gün sonra sandık başına gidecek. 10 Ağustos'ta Başkanlık sistemine geçiş sürecini fiilen başlatan Türkiye, 7 Haziran seçimlerinde belki de son kez bir Başbakan seçecek. Elbette her seçim önemlidir ama Parlamenter sistemle vedalaşacağımız bir dönemin kapısını açacak olan 7 Haziran seçimlerinin özel bir anlamı var.

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 18 Mayıs 2015 06:55, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Şentop: Koalisyonlardan en çok zarar gören Kürtler oldu

İSA TATLICAN

Sadece Türkiye'de değil dünyanın birçok ülkesindeki siyasi gözlemciler 13 yıldır oylarını yükselten AK Parti'nin 7 Haziran'da nasıl bir performans sergileyeceğini merak ediyor. Biz de en yetkili isim olan AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Mustafa Şentop'a sorularımızı yönelttik.

SÜRECİN ZORLU GEÇECEĞİNİ BİLİYORDUK


- 2012 yılından bu yana AK Parti'de Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyorsunuz. Bu seçim diğerlerinden daha zor mu geçiyor?

Türkiye, üç seçimden oluşan bir seçimler zincirinin son halkasında. Görevi üstlendiğimde de yaklaşan sürecin zorlu geçeceğini öngörüyorduk. Türkiye'nin büyüyen, bölgesinde ve küresel ölçekte iddialarını yükselten bir ülke olarak bazı odaklarca hedefe konması kaçınılmazdı. Tecrübeler de gösteriyor ki, Türkiye'nin gidişine müdahale etmenin en kestirme yolu, siyasete ve dolayısıyla seçimlere müdahale etmektir. Bu bakımdan, zor fakat gereği yapılmış bir 2.5 yıl geçti.

MUHALEFET HAYAL DÜNYASINDAN VAATLER VERİYOR


- Ve üç seçimlik seçim maratonunun son aşamasındasınız. Nedir son durum?

AK Parti her seçimde milletin karşısına icraatlarından aldığı güçle çıkmıştır. Bu seçim için de durum aynı. Türkiye'ye AK Parti'nin getirdiği en büyük yenilik, tepeden tırnağa zihniyet değişikliğidir. AK Parti'den sonra seçimlerin atmosferi değişti. Artık icraatlarını anlatan bir AK Parti ve bunun karşısında fantastik ve liderlerin hayal dünyasına göre çeşitlenen vaatleriyle muhalefet partileri var. Seçim kampanyamızda kullanılan 'Onlar konuşur, AK Parti yapar' sözü, reklam ajanslarının keşfettiği bir propaganda cümlesi değil, milletin AK Parti iktidarına dair tespitidir.

PARALEL ÖRGÜT AK PARTİ'NİN GÜCÜNÜ HESABA KATAMADI


- Bu seçimlere 30 Mart ve 10 Ağustos ile kıyaslandığında daha sakin bir tempoda gidilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

30 Mart ve 10 Ağustos seçimleri, AK Parti iktidarına dönük gayrıtabii ve olağandışı müdahaleler sebebiyle biraz hararetli geçmişti. Fakat AK Parti liderliğinin dirayetli yönetimi sayesinde Paralel Yapının taşeronluğunu üstlendiği kumpas savılmış, şer şebekesi büyük ölçüde dağıtılmıştır.

- Paralel Yapı, yargıyı, emniyeti ve bürokrasiyi sabote edip bunun sorumluluğunu da AK Parti'ye yüklemeye çalışıyor. Sizin yorumunuz nedir?

Paralel Yapının son iki yıldır yaşananları sağlıklı değerlendiremediği ortada. Eski Türkiye'nin gerçeklerine uygun bir hareket planı çizmişlerdi. Buna göre, askeri ve sivil bürokrasinin belli konumlarını ele geçirmek, devletin sahibi olmak için yeterliydi. 1960 darbesiyle kurulan bu siyaset tasarımını kendince çözümleyen Paralel Yapı, belli konumları ele geçirmek yoluyla devleti ele geçirme çabası içine girdi. Bu konumların bir kısmını ele geçirmeyi başardı da. Fakat bu noktada, hiç hesaba katmadığı, siyasal körlükten kaynaklanan bir hata yaptı. Türkiye'nin dönüşümünü, sivil siyasetin güçlendiğini farkedemedi.

CİLANIN ALTINDAN HDP'NİN GERÇEK RENGİ SIRITIYOR


- Bir dönem ortadan kaldırmaya çalıştığı Kürt siyaseti ile işbirliği yapması çelişki değil mi?

7 Haziran, bu yapının tasfiyesi için son dönüm noktasıdır. HDP gibi bir partinin barajı geçmesi için gösterdikleri canhıraş mücadele, bu akıbeti sezmiş olmalarından kaynaklanıyor.

- Söz buraya gelmişken sorayım: HDP'nin seçim kampanyasını ve söylemlerini nasıl buluyorsunuz?

Son bir buçuk yılda Selahattin Demirtaş'ın sempatik bir siyasi figür olarak kamuoyuna pompalanmaya çalışıldığını görüyoruz. Yüzeysel, üstünkörü bakıldığında bu ambalajın alıcısı olabilir. Ama biraz daha dikkatli ve geriye dönük incelediğimizde bu cilanın altından HDP'nin gerçek rengi sırıtır. Demirtaş'ın tuluatla ve esprilerle süslediği konuşmalardaki barış ve Türkiyelileşme vurgusu, 6-7 Ekim olaylarının vehametini, yapmış olduğu şiddet çağrısını örtmüyor. Siyasal şiddet ve terör özeleştirisini yapmadıkça, Türkiye'nin sorunlarına uzaktan kumandalı siyasetle değil, içeriden çözüm bulmak gerektiğini anlamadıkça, Demirtaş'ın o çalışılmış, yapay sempatik tavırlarla bir yere ulaşması mümkün değil. HDP ve Demirtaş çalışılmış bir projedir. Canhıraş bir Medya ve Paralel Yapı desteğine rağmen HDP barajı aşamayacaktır. Hormonlu destek siyasette işe yaramaz.

CİHANGİR'İN HORMONLU AŞISI HDP'YE YARAMADI


- Demirtaş'ın 'Erdoğan'ı Başkan yaptırmayacağız' sözü için ne dersiniz?

HDP eş genel başkanının seçim söylemini sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik bir karşıtlığa endekslemesi, projenin sahibini ifşa ediyor aslında. Tayyip Erdoğan, Çözüm Sürecini bütün siyasi risklerine rağmen başlatan ve bugüne kadar getiren kişidir. Türkiye'nin demokratik anlamda nereden nereye geldiği ortada. Çözüm Sürecini başlattığı için Tayyip Erdoğan'a düşman olanlar bugün Selahattin Demirtaş üzerinden Kürtleri kendi hesaplarına alet etmek istiyorlar. Demirtaş, Türkiye'yi koalisyona mahkum etmek isteyenlerin payandası olmaya çok gönüllü olabilir. Fakat Türkiye için koalisyonların ne getirdiği ortadadır ve bunu en iyi bilen Kürtlerdir.

- HDP'nin Türkiyelileşme vurgusu da var...

HDP'nin Türkiyelileşme vurgusu, nereyi Türkiye gördüğü ile birlikte ele alınmalı. Kürt olsun Türk olsun aziz Milletimizin sembol mekanı Kudüs'ü Yahudilerin kutsal mekanı ilan edip Diyarbakır'a Cihangir aşısı yapacaksan, bundan sadece fiyasko çıkar. Türkiyelileşmek, Cihangir solculuğu ile değil, kadim değerlere dayanan kardeşliğimiz ile mümkündür. Zaten AK Parti olarak bizim yaptığımız ve Çözüm Süreci'nin temeli de bu kardeşlik ruhudur.

YENİ ANAYASA HEDEFİNDEN TAVİZ YOK


- AK Parti'nin Anayasa gündemi hala geçerli mi?

Yeni ve sivil anayasa konusunda bizim yaklaşımımız seçimlere ayarlı değil. Türkiye'de yeni anayasa talebini yükselten, 2002'den bu yana sivil siyaseti ve demokrasiyi tahkim konusunda ortaya koyduğumuz icraattır. Milletimiz, her seçimde Türkiye'nin en temel meselesini çözmüştür. 2002 seçimlerinde koalisyonlar dönemi sona ermiş; 2007'de tıkanan cumhurbaşkanlığı seçim süreci açılmış; 2011'de ise yeni anayasa konusunda ortaya bir kararlılık konulmuştur.

TARAFSIZ CUMHURBAŞKANI VAR MIYDI?

- Muhalefet partileri Tayyip Erdoğan'ın tarafsız olması üzerine çokça eleştiri getiriyor. Ne dersiniz?

Tayyip Erdoğan, bir seçim yarışının sonunda cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanımız kampanya boyunca millete, faal ve Türkiye'nin meseleleriyle doğrudan ilgilenen bir cumhurbaşkanı olacağını ilan etti. Milletimiz kendilerini bu şartlarda seçti. Eğer çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu'nu seçseydi ve İhsanoğlu bu denli faal olsaydı, bunu sorgulama hakkımız olurdu. Zira İhsanoğlu bürokrat tipi cumhurbaşkanı olacağını vaad etmişti.

-Anayasa açısından durum nedir?

Tayyip Erdoğan, 1982 Anayasası döneminde göreve gelen altıncı, ama halk tarafından doğrudan seçilen ilk cumhurbaşkanıdır. Kenan Evren, başörtüsü konusunda tavır takınırken tarafsız mıydı? Hadi o darbeciydi. Peki dış politikada aktif rol oynayan Turgut Özal, 28 Şubat darbesini bir orkestra şefi gibi yürüten Süleyman Demirel, AK Parti'nin ilk döneminde adeta bir muhalefet lideri gibi çalışan Ahmet Necdet Sezer tarafsız mıydı? Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin meselelerine yönelik faaliyet göstereceğini ilan ederek halkın oyuyla cumhurbaşkanı seçilmiştir ve seçmene verdiği söz doğrultusunda hareket etmektedir. Muhalefet partilerinin 'tarafsızlık' üzerinden başlattığı tartışma, seçim sonrasında yaşayacakları seçim mağlubiyetine mazeret gösterme çabasından başka bir şey değildir.

AK PARTİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ DE AŞACAK


- Başkanlık hedefinde bir değişiklik var mı?

Türkiye'de siyasetin en temel hastalıklarından birisi, ciddi meseleleri kişiselleştirerek sulandırmaktır. Başkanlık sistemi 50 yıldır gündemde. Merhum Erbakan, Turgut Özal, Süleyman Demirel geçmişte başkanlık sisteminin Türkiye için hayati önemde olduğunu defalarca dile getirmişler. Fakat ne zaman Tayyip Erdoğan bu sistemden söz etmeye başladı, memleketin bir kısım yazar çizeri ve siyasetçisi, parlamenter sistemin faziletlerini keşfettiler. Başkanlık sistemi, parlamenter sistemin siyasi zaaflarını gidererek Türkiye'nin önünü açacak tek çözüm olarak görünmektedir. AK Parti bu tezinde ısrarcıdır ve er geç bu sisteme geçilecektir.

-Mısır'da darbe yönetimi Mursi'yi idama mahkum etti. Bu kararı nasıl karşılıyorsunuz?

Türkiye'de ve dünyada vicdan ve iz'an sahibi herkes gibi ben de bu alçaklığı lanetliyorum. Umarım bu karar, Sisi darbesine karşı Türkiye'nin tavır koymasını reelpolitikle bağdaştıramayan başta CHP lideri olmak üzere bir kısım siyasetçinin gözünü açar. Mursi'nin idama mahkum edilmesi, Mısır halkının daha güçlü bir biçimde geleceğinin müjdesidir.

MİLLET DÖRDÜNCÜ KEZ AK PARTİ DİYECEK


- Seçim sonucu için öngörünüz nedir?

Seçime üç hafta kaldı. Siyasette değil üç hafta, bir gün bile uzun ve pek çok gelişmeye gebedir. Sayısal bir tahmin yapmak doğru olmaz. Fakat Milletimizin kararlılığı, özellikle son iki haftadır açık bir şekilde ortaya çıkmıştır: AK Parti, güçlü bir biçimde üç seçimdir olduğu gibi, yine tek başına iktidara gelecektir. Bu tabloyu hem anketler, hem sahada yaptığımız çalışmalar gösteriyor; hem de ekonomideki gelişmeler seçim sonucunda istikrarın devamına dair bir güveni ortaya koyuyor. Hedefimiz, Yeni Anayasa yapacak parlamento çoğunluğuna ulaşmaktır. Bu yönde çalışmalarımız sahada yoğun olarak devam etmektedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber