Seçmeni hayat tarzıyla korkutan siyaset iflas etti

1 Kasım seçimlerinin altında rasyonel tercihlerin olduğunu söyleyen Sosyolog Lütfi Sunar, seçmenin hesap yaparak oy verdiğini dile getiriyor. Sunar, "Sosyo-ekonomik bakımdan 7 Haziran "hoşnutsuzluğu" 1 Kasım ise "beklentileri" gösteriyor" dedi

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 09 Kasım 2015 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Seçmeni hayat tarzıyla korkutan siyaset iflas etti

DİLEK GÜNGÖR

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yardımcı Doçent Doktor Lütfi Sunar ile enine boyuna Türkiye'de sosyo-ekonomik değişimleri ve 1 Kasım seçimlerine yansımalarını konuştuk.

1 Kasım seçimlerini nasıl değerlendiyorsunuz?

Yaşam tarzı siyasetinden ekonomipolitik siyasetine geçişi görmekteyiz. Suni kimlik siyaseti yerine artık iktisadi siyaset iktidarları belirleyecek. Bu seçime en fazla etki eden unsurlardan birisi iktisadi dağılımdaki bozulmaların tamiri talebidir. İktisadi dağılım konusu bundan sonra da seçmen davranışlarına daha fazla yön vereceğe benziyor.

1 KASIM BEKLENTİYİ GÖSTERDİ

Yani seçmen rasyonel tercih mi yapıyor?

7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki fark neydi?

Sosyo-ekonomik bakımdan 7 Haziran seçimleri "hoşnutsuzluğu" 1 Kasım seçimleri ise "beklentileri" gösteriyor. 7 Haziran denizdeki dalgaya benziyordu 1 Kasım ise "dip dalgaya" benzedi. AK Parti'nin seçim sürecindeki dili ve üslubu dip dalgaya daha cazip geldi. Sosyal piramitte yer alan ortanın ortasında hoşnutsuzluk var, bunlar iktidar partisini eleştirmeye yöneltiyor. Ama beklentileri var, bunları da ancak mevcut iktidar partisinin gerçekleştireceğini düşünüyorlar.

2008'DE DEĞİŞİM BAŞLADI

Neden hoşnutsuzlar? Toplumsal piramit değişti. AK Parti başlangıçta kendi siyasetini orta sınıfın dönüşümü üzerine inşa etmişti. 2002- 2008 arasındaki dönemde orta sınıf refah genişlemesinden daha fazla pay alıyordu. Bu kesim, AK Parti'nin dünyayla entegrasyonu sağlayacağını düşündüğü için gelenekçi ve statükocu siyasi paritelere karşı onu destekledi. 2008'den sonra başlangıçta AK Parti'yi destekleyen ortanın ortası grupta memnuniyetsizlikler başladı. Çünkü bu grup iktisadi olarak kaybetmese de sistem içinde kazanma hızı artmamaya başladı. Ekonomideki büyümeden en fazla payı bunlar almıyor. Konumları rekabete açık hale geliyor. Mesleklerine rakipler oluşuyor. Bu da memnuniyetsizlik yaratıyor. 2008 sonrasında en alttaki grupların durumlarında iyileşme yaşanmaya başlandı. Toplumun yüzde 20-25'ini oluşturan bu grup, sağlık politikaları, refah transferi, sosyal yardımlardan memnun. AK Parti, burada kökleşmiş bir destek elde etti. Bu destek ile ortanın ortası grubun bazı taleplerini görmezden gelmesine neden oldu. Şimdi bu grubun etkinliği artacak gibi görünüyor.

CHP'NİN EN BÜYÜK BAŞARISI AK PARTİ'YE YAPTIĞI KATKIDIR

Meclis'teki 3 muhalefet partisi bundan sonra nelere dikkat etmeli? MHP, bir sonraki seçimlerde topluma ümit verecek bir dil kullanmazsa mevcut desteğini de kaybeder. Kimlik siyaseti ve olumsuz dil geniş seçmen tabanını harekete geçirmiyor. Toplum küresel bir rekabette Türkiye'nin sorunlarına hızlı çözümler üretilmesi gerektiğinin farkında. Önümüzdeki dönemde yeni anayasa konusunda da bana göre, pozitif bir dil kuranlar daha fazla destek toplayacaktır. CHP meseleyi görüp, evrildi ama taklit gibi görünüyor. CHP'nin bence 1 Kasım'daki en büyük başarısı AK Parti'nin seçim beyannamesine yaptığı katkıdır. Bu şekilde devam ederlerse iyi bir anamuhalefet partisi olabilirler. HDP'ye 7 Haziran'da gelen oylar Kürt sorununun siyasi zeminde çözülmesi içindi. Ama bu süreçte oy kaybetti.

AK PARTİ'NİN TEK RAKİBİ KENDİSİ OLACAK

AK Parti'nin önündeki sınavlar neler? Bundan sonra AK Parti'nin en büyük sınavı, kendi oluşturduğu talepleri karşılamak olacak. Yani 'Küresel güç olacağım', 'etkin bir ekonomi politikası oluşturacağım', 'refahı daha da adil dağıtacağım' diyor; bunları yapıp yapmayacağı en önemli başlıklar olacak. Kendi oluşturduğu ekonomi politikten kopuk, yeni bir ekonomi oluşturması gerekiyor. AK Parti'nin ikilemi budur. Bir de önümüzdeki dönemde genç işsizliği problem olacak. Türkiye'de katma değer üreten sektörlerin artması gerekiyor. Halihazırda baştan pes etmiş bir genç kitle var. Kendilerine düşük gelirli ve niteliksiz işler öneriliyor. Bu da memnuniyetsizlik yaratıyor. 90'larda iş olanakları çok, nitelikli eğitime sahip insan azdı. Şimdi tam tersi eğitim hızlı genişliyor. İş dünyasında nitelikli konumlar çok fazla üretilmiyor. Ekonominin dünyaya katma değer üreten bir yapıya evrilmesi gerekiyor.

EN HOVARDA SEÇMEN ÜST-ORTA SINIF

Orta sınıf içinde en değişken grup hangisi? Kazanan bir üst ve üst-orta sınıf, durumu görece iyileşen bir en alt sınıf var. Buralarda siyasi tercihler daha net. Kaybeden rutin mesleklerde çalışan eğitimli orta sınıfın ortası ise siyasi görüş olarak istikrarsız. Bu sebeple çok oynak bir siyasi zemin ortaya çıkıyor. Bu grup istikrar istiyor ama iktisadi yapıda değişim de bekliyor. Kredi borcu ödeyen geniş orta sınıf da refahtan artık hak ettiği kadar pay alamadığını düşünüyor. Bunu telafi etmek için de siyasi arayışlar içerisinde. En hovarda seçmen üst-orta sınıf. Geçmişte siyasetten uzak bir kitle olarak tanımlanan bu grubun ciddi bir biçimde siyasileştiğini görüyoruz. Ancak bu grubun siyasi söylemsel sınırları çok muğlak. Yaşam tarzı onlar için daha önemli. Hatta yaşam tarzını iktisadi konumlarını sağlayan veya onu gösteren bir unsur olarak görüyorlar. Medyada daha fazla görünür ve etkili oldukları için de siyasi gündemi etkileyebiliyorlar. Ancak medyadaki tartışmalar bu gündem üzerinden yürüse de seçmene doğrudan ulaşmayı başaranlar oy alma konusunda daha çekici oluyorlar.

KUTUPLAŞMA HEP MASADA DURAN BİR KEHANET

Toplumda bir kutuplaşma var mı sizce? 70 yıllık devletekonomi ilişkisinden kendisine bir konum elde eden bazı gruplar, bu dönemde konumlarını belki kaybetmedi ama konumlarına yeni ortaklar çıktı. Bunun rahatsızlık oluşturması mümkün. Bir araştırma yaptık, toplumsal yaşamda bir kutuplaşma ve ötekileştirme artmıyor. 90'ların başında ne kadarsa şimdi de o kadar. Bir kutuplaşma varsa siyasi tercihlerden değil, iktisadi değerin bölüşümünden kaynaklanıyordur.

GENÇLERİN SEÇİME KATILIMI DÜŞÜK

Gençlerin siyasi yönelimleri nasıl? Elimizdeki veriler geçen seçimde gençlerin seçime katılım oranlarının düşük olduğunu gösteriyor. Bu seçimde ise neticelerden beklenti tarafı ağır bastığı için gençlerin sandığa gidip, beklentileri yönünde oy kullandığını düşünüyorum. Ancak sonraki yıllarda birikecek eğitimli genç işsizliği seçimlere doğrudan etki edecek önemli bir etken olabilir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber