'Suriyelileri kucakladığınız için minnettarız'

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, G-20 Zirvesi için Antalya'ya gelmeden önce Hürriyet'e konuştu. 2.2 milyon Suriyeliyi kabul edip kucakladığı için BM ve uluslararası toplumun Türkiye'ye minnettar olduğunu kaydeden Genel Sekreter, "Suriye sorununa askeri bir çözüm olmayacağına dönük görüşümde ısrar ediyorum" dedi.

Kaynak : Hürriyet
Haber Giriş : 15 Kasım 2015 08:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Suriyelileri kucakladığınız için minnettarız'

Suriye'nin geleceğine ilişkin Birleşmiş Milletler'in öngörüsü nedir?

Öncelikle Türkiye hükümeti ve halkına topraklarına sığınan Suriye halkını kucakladığı için teşekkür etmek isterim. Türkiye hükümeti ve halkının bu kadar çok sayıda mülteciyi kabul ederek ve onlara yardım sağlayarak gösterdiği cömertlik gerçekten övgüye değer.

Suriye'deki durum kötüleşmeye devam ediyor: toplam ölü miktarı 240,000'i aştı ve 22 milyon nüfusun yaklaşık 5-6 milyonu ülkeyi terk etti. Suriye boşalıyor. Aynı zamanda 13,5 milyon Suriyeliye insani yardım ulaştırılmalı. Bu rakam Ocak ayından bu yana yüzde 10 arttı.

Kalıcı siyasi bir çözüme ulaşılamaması durumunda, bizim Suriye'deki insani çalışmalarımız da sürdürülebilir olmayacak. Gereksinimler çok fazla ve artmaya devam ediyorlar.

Son askeri müdahale, Suriye'de zaten trajik olan insani durumun daha da kötüleşmesinden başka bir sonuç vermedi. Sadece Ekim ayında 120,000'den fazla insan Suriye içinde yerlerinden oldular ve Türkiye sınırını geçtiler.

Bu soruna askeri bir çözüm olmayacağına dönük görüşümde ısrar ediyorum.

Terörizm, Suriye'de devam eden çatışmanın bir semptomu. Bunun ana nedenlerinin ele alındığından ve Suriye halkının taleplerinin karşılandığı bir siyasi çözüme ulaşıldığından emin olmalıyız.

Viyana'daki toplantıların ardından yeniden canlandırılan siyasi sürecin, Suriyelilere, uzun zamandır arzuladıkları barışçıl ve müreffeh geleceği kurmaları yolunda yardım etmemizi sağlayacak yolu açmasını samimiyetle umut ediyorum.

Uluslararası aktörlere Suriye konusundaki mesajınız nedir?

Suriye sorunu, zaten kırılgan ve kutuplaşmış olan bu bölgede uluslararası barış ve güvenliğe en büyük tehdidi oluşturuyor. Suriye bunalımını sonlandırmak için hakiki bir uluslararası amaç ve eylem birliğine gereksinim bulunuyor.

Uluslararası toplum ve sorunun tarafları, Suriye'de şiddetin sona erdirilmesi konusunda ciddi olmalılar. Siviller korunmalı ve insani yardımların ulaştırılması engellenmemeli.

Barış ve adalet temennimle beraber, saldırgan aşırıcı ve mezhebi söylemin sona erdirilmesi çağrımı da yineliyorum.

Kilit önemdeki uluslararası aktörler 14 Kasım'da Viyana'da yeniden bir araya gelmeye hazırlanırken, onlara Suriye halkını hatırlamaları çağrısında bulunuyorum. Bu çatışmada çok fazla kan aktı ve çok uzadı. Bu acının sona ermesi gerek.

BM, uluslararası ve bölgesel toplumla, farklılıklarını bir tarafa koyarak insanlığı anımsamaları için birlikte çalışmaya hazırdır.

Eylül ayında Suriye çıkmazının aşılmasında 5 ülkenin kilit rol oynadığını kaydediyorsunuz. Rusya, ABD, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye. Viyana süreciyle bu ülkeler ilk kez aynı platformda yer aldı. BM olarak sizin çözüm yolu haritanız nedir?

Suriye sorununa siyasi bir çözüm sağlanması yolunda uluslararası toplumun Viyana'da sağlamış olduğu ön anlayıştan dolayı cesaretlenmiş bulunuyorum. Suudi Arabistan ve İran'ın aynı masa etrafında oturuyor olmaları da doğru yönde atılmış açık bir adımdır.

Mevcut Viyana belgesinde açıklığa kavuşturulması gereken birtakım noktalar var; görüş farklılıkları da muhafaza ediliyor. Uluslararası toplumun önümüzdeki gün ve haftalarda bu farklılıkları azaltmasını ve uzlaşı alanlarını inşa etmesini umut ediyorum.

Bizim önümüzdeki döneme ilişkin önceliğimiz, Viyana sürecini kullanarak güvenilir Suriye müzakereleri için siyasi çerçeve oluşturmak ve kaldıraç işlevi görmek.

Viyana süreci katılımcıları BM'yi, geçiş dönemi boyunca yürütme yetkisi ve güvenlik güçlerinin denetiminin kurulacak yeni bir yönetim organına devredilmesini içeren Cenevre Bildirgesi uyarınca hükümet ve Suriye muhalefeti arasına siyasi müzakereleri yeniden başlatmaya davet etti. Bunun Viyana sürecinde onaylanması gereken temel bir ilke olduğuna inanıyorum.

BM, aynı zamanda, yeni anayasanın hazırlanması ve onaylanması için usullerin oluşturulmasında yardımcı olacaktır. Ve her ne kadar bunun olması için daha çok şeyin gerçekleşmesi gerekecek bile olsa, Viyana bildirisine göre, gelecekteki seçimler BM gözetiminde gerçekleşecek.

Viyana görüşmelerinden anladığımız kadarıyla, tıkanıklık Suriye Cumhurbaşkanı Beşir Esad'ın geleceği noktasında. BM Genel Sekreteri olarak sizin bu konudaki pozisyonunuz nedir? Esad'ın geçiş sürecinde ve Suriye'nin geleceğinde bir rolü olmalı mı?

Umut ederim ki Cumhurbaşkanı Putin, Rusya'nın Suriye üzerindeki nüfuzunu kullanır ve Cumhurbaşkanı Esad'ı hakiki bir siyasi geçiş dönemini müzakere etmeye ikna eder.

Nihayetinde, Cumhurbaşkanı Esad'ın geçiş dönemi ya da Suriye'nin geleceğinde oynayacağı bir rol varsa bu rolün ne olduğuna Suriye halkının kendisi karar vermelidir.

Türkiye ve diğer önemli ülkelerin de destek verdiği Haziran 2012 tarihli Cenevre bildirgesi, geçiş dönemi için son derece spesifik koşullar içermektedir.

Türkiye'yi Suriye'deki krizin çözümü konusunda kilit ülkeler arasında sayıyorsunuz. Peki Türkiye'nin Suriye krizinin başlangıcından bu yana izlediği politika ve oynadığı rolü nasıl değerlendiriyorsunuz?

BM, genel-sekreter olarak ben ve uluslararası toplum, bir bütün olarak, Türkiye hükümetine ve halkına, Suriyelilere kendi sınırları içinde kucak açtıkları için minnettardır. Bu göğüslemesi ağır bir yük.

Mülteci krizinin çözümünün Suriye'deki krizin çözümünden geçtiğini biliyoruz.

Sizin de vurguladığınız gibi, Türkiye'yi, Suriye krizinin çözümünde kilit beş ülkeden biri olarak görüyorum. Türkiye'nin, Viyana görüşmelerinde aktif bir şekilde devrede olmasını ve anlamlı bir siyasi çözüm için çaba harcamasını umuyorum.

Bu amaçla, Türkiye'yi, gelecekteki müzakerelere daha net bir strateji geliştirerek daha bütüncül ve kapsayıcı bir delegasyonla katılmaları için Suriye muhalefeti üzerindeki nüfuzunu kullanması için teşvik etmek istiyorum.

Suriye'deki huzursuzluk iki büyük küresel sorun yarattı. Terörizm ve mülteci krizi. IŞİD'e karşı Irak ve Suriye'de uluslararası koalisyonun yürüttüğü bir savaş var. Bu mücadelenin tek başına IŞİD'I zayıflatmaya ya da yenilgiye uğratmaya yeteceğini düşünüyor musunuz?

Bu sorunların altından kalkabilmek için tutarlı küresel bir tutum gerekiyor. Ne bir ülke ne de bir örgüt tek başına terörizmi ya da şiddet içeren aşırıcılığı yenilgiye uğratabilir. Bütün ülkelerin, hem ulusal hem bölgesel hem de küresel düzeyde kapsamlı, insan haklarına ve insan hakları hukukuna saygılı bir strateji oluşturmak için işbirliği yapması gerekir.

Şiddet içeren aşırıcılığın yarattığı tehditle etkili bir şekilde mücadelenin, sadece halen uygulanmakta olan terörle mücadele önlemlerini içeren bir stratejiyle değil, bu aşırıcılığın altındaki nedenleri de dikkate alan sistemli, önleyici adımlara dayalı kapsamlı bir yaklaşımla olması gerektiğine inanıyorum.

Bu çerçevede, bütün üye ülkeleri, BM Şiddet İçeren Aşırıcılığı Önleme Eylem Planı ve BM Yabancı Terörist Savaşçılara karşı Uygulama Planı'nı desteklemeye çağırıyorum.

Şiddet içeren aşırıcılığın insan haklarının ihlal edildiği, insanların katılımcı olmaya dönük arzularının dikkate alınmadığı, özellikle gençlerin gelecek umutlarının olmadığı, yaşamlarına anlam katamadıkları ortamlarda büyüyüp güçlendiklerini biliyoruz.

Tek başına güvenlik anlayışına odaklanan yaklaşımlar, bu bireyleri şiddet içeren aşırıcı ideolojilere ve terör örgütlerinin eleman kazanma çalışmalarına karşı daha savunmasız hale getirecektir.

Birçok Avrupa ülkesi sınırlarını kaparken, Türkiye'nin açık kapı politikasını sürdürmesini nasıl değerlendirirsiniz? Uluslararası topluma çağrınız ne olur?

Türkiye dünya genelinde en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumunda. Türkiye'nin, Göç ve Kalkına Küresel Forum başkanlığı, G20 dönem başkanlığı ve Mayıs 2016'da düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi'ne ev sahipliği aracılığıyla göç sorununun kalıcı çözümü konusunda bölgesel ve küresel çabalara destek vermesini değerli buluyorum.

BM, insan yaşamının korunmasını önceliği saymaya devam ediyor. Daha fazla can kaybı yaşanmadan harekete geçmek hepimizin ortak sorumluluğudur. Yaşam kurtarıcı insani yardımı acilen sağlamak da çok önemli.

Yaklaşımımız da mültecilerin geldikleri, güzergah olarak kullandıkları ve varmak istedikleri ülkelere odaklanan kapsayıcı bir strateji olmalı. Uluslararası toplum, bir yandan insan hakları ve uluslararası hukuku uygulayıp can kurtarırken diğer yandan da insan kaçakçılarıyla mücadele etmeli.

Zorlukları, ilk elden tanık olmuş biri olarak anlıyorum. Bu şimdi Avrupa kıtasını etkiliyor görünse de aslında küresel bir sorun haline geldi.

Bu soruna ortak çözümler bulmak için bıkmadan çalışan Avrupalı liderlerin çabası övgüye değer. Avrupa, sığınmacılar ve mülteciler için uygun kabul ve koruma mekanizmaları oluşturmalı.

BM bu sorundan etkilenen ülkelerin liderleriyle, sorunun temel nedenlerini ele almaya ve Avrupalıların mültecilere yerleşim de dahil olmak üzere korumacı ve kalıcı çözümler arayışlarına yardımcı olmaya hazırdır.

Avrupa'daki göçmen ve mültecileri hedef alan şiddet ve yabancı düşmanlığına ilişkin haberlerden dolayı kaygı duyuyorum. Ayrıştırma ve korku siyasetini reddetmeliyiz.

BM de eleştirilerden payını alan kurumlar arasında. Türk liderler özellikle BM'nin küresel sorunları çözmekte yetersizliğini sıkça eleştiriyorlar. Türk liderler, BM Güvenlik Konseyi'nin daha fazla ülkeyi, özellikle de Müslüman ülkeleri de kapsayacak şekilde reformdan geçirilmesi çağrısında bulunuyor. Bu eleştirilere yanıtınız ne olacak?

Bir yere kadar haklı bir eleştiri olduğunu düşünüyorum.

Genel Sekreter olarak BM reformunun yüksek sesle savunucusu olageldim.

BMGK reformu konusunda, Genel Kurulun bu döneminde kayda değer bir ilerleme sağlanacağını umarım. Konsey'i daha şeffaf, hesap verebilir ve daha geniş bir temsiliyeti olan bir yapı haline getirecek adımlarla reformdan geçirmek önemli. Ama bu üye ülkelerin imtiyazında bir konu.

Türkiye'nin de bu reform tartışmalarına katılmasını memnuniyetle karşılıyorum.

Tüm dünyayı sarsan Paris'teki terör saldırısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Paris'te gördüğümüz saldırılar, alçakça gerçekleştirilmiş bir terörist eylemdir. Bu zorlu zamanlarında Fransa halkı ve hükümetinin yanında olduğumu ve kurbanların ailelerine en derin taziyelerimi sunduğumu bildiririm.

Paris'te yaşananlar, Beyrut ve Bağdat'ta bu hafta içinde yapılan saldırılarla ortaya çıkan anlamsız şiddetin son örneği oldu. Türkiye de bu tür saldırılardan canı yanan ülkelerden biri.

Açık olan şu: terörizm tün insanlığa bir tehdittir. Birçok ailenin, toplumun acı çekmesinden dolayı bizler de çok üzüntülüyüz. Aynı şekilde birçok insanın -özellikle genç erkeklerin- anlamsız şiddet sarmalında hayatlarını feda edecek kadar radikalleştiklerini görmek de trajik.

Bu tehdidin temel nedenlerini ele almak zorundayız; bu belanın sona erdirilmesi için soğukkanlılığa ve liderlerin bir araya gelmesini ihtiyaç duymaktayız. Bu konuyu diğer liderlerle birlikte G20 sırasında tartışmayı dört gözle bekliyorum.

Serkan DEMİRTAŞ/ANTALYA

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber