'Ya DAEŞ'i yok etsinler ya da biz yok edelim'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "(DAEŞ'le mücadele) Türkiye'nin havadan yapacağı operasyonlar konusunda birtakım ülkeler, engelleyici tutum içindeler. Ya kendileri DAEŞ'i yok etsinler ya bıraksınlar biz yok edelim ama kimse 'DAEŞ'e karşı mücadele ediyorum' görüntüsü adı altında,, oradaki sivil halkı ve muhalefeti cezalandırarak DAEŞ'e alan açmayı düşünmesin.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 13 Ocak 2016 19:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Ya DAEŞ'i yok etsinler ya da biz yok edelim'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sultanahmet'teki terör saldırısına ilişkin, "Bugün 4 ayrı gözaltı daha oldu, saldırganın kimliğinin tespiti sonrasında. Biraz önce de saldırganın Türkiye'ye giriş yolu, bütün kontakları, arka plandaki ilişkileri konusunda aldığım bilgiler, bu meselenin görünür yüzünün dışında bazı önemli unsurlar ve perde arkası etkin aktörler olabileceği kanaatimizi pekiştirdi" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Sultanahmet'teki terör saldırısına ilişkin, İstanbul Valiliğinde brifing aldı. Toplantıya İçişleri Bakanı Efkan Ala, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan katıldı.

Yaklaşık 3,5 saat süren toplantıda Davutoğlu, saldırının gerçekleştiği sırada orada bulunanlardan tur rehberi Sibel Şatıroğlu ile de görüştü.

Davutoğlu, İstanbul Valiliğindeki güvenlik brifinginin ardından yaptığı açıklamada, sadece İstanbul'a ve Türkiye'ye değil bütün insanlığa saldırı mahiyetindeki bu terör eylemi dolayısıyla hayatını kaybedenlerinin yakınlarına taziyelerini sundu.

Bugün bizzat gelerek hem yaralıları ziyaret ettiğini, hem olay yerinde doğrudan bilgi aldığını, hem de biraz önce İstanbul'un güvenliğinden ve huzurundan sorumlu bütün yetkililerden kapsamlı bir brifing aldığını ifade eden Davutoğlu, "Terör olgusu artık ülkelerden ve şehirlerden bağımsız olarak dünyanın her yerinde bütün insanlığı tehdit eden bir olgudur. Dolayısıyla bu münferiden İstanbul'da ve Türkiye'de değil, bütün önemli baş şehirlerde, bütün önemli şehirlerde, bütün ülkeleri kaygılandıran, alarm halinde tutan bir husustur. Paris'te, Londra'da, New York'ta, Madrid'de yaşadığımız terör eylemleri, açık şekilde bunun bütün insanlığı ilgilendiren ciddi bir meydan okuma olduğunu hepimize gösteriyor" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, dün yine böyle bir olayda maalesef 10 yabancı uyruklu misafirin hayatını kaybettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:

"15 yaralımız vardı. Bugün kendilerini ziyaret ettim, Almanya İçişleri Bakanı Maiziere ile birlikte... Kendilerine 78 milyon Türkiyelinin, kendilerine ev sahibi olduklarını ve misafir olarak görmeleri sebebiyle de derin üzüntü duyduklarını bir kez daha ifade ettim. 6 hastamız şu anda hastanelerimizde, diğer hastalar taburcu edildi. 6 hastayla ilgili itinayla bütün çalışmalar yürütülüyor. Bütün bu acı olaylar üzerine ifade etmek isterim ki gerek hastalar, gerek ilgili taraflar Türkiye'nin, özellikle de sağlık birimlerimizin olaya müdahalesindeki etkin ve çabuk tutumu dolayısıyla teşekkürlerini bize ifade ettiler. Aynı şekilde emniyetimizin aldığı tedbirler, savcılığımızın, adalet bakanlığımızın olayın bir an önce soruşturulması yönündeki attığı etkin adımlar, Türkiye'de bu tür kriz anlarında çabuk işleyen, doğrudan neticeye ulaşan bir mekanizmanın kurulmuş olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Ben olayın geliştiği ilk andan itibaren olaya müdahil olan bütün sağlık çalışanlarımızı, emniyet görevlilerimizi, gerekli tertibatı alan arkadaşları tebrik etmek istiyorum."

- "İstanbul'un güven şehri olması konusunda talimatları verdim"

Davutoğlu, olayın oluş seyri esnasında, öncesinde ve sonrasında herhangi bir aksaklık söz konusu olup olmadığına ilişkin, güvenlik brifinginde tek tek detayları sorduğunu, bilgileri aldığını, İstanbul'un huzur ve güven şehri olması konusunda gerekli talimatları ve çalışmaları ilettiğini kaydetti.

Saldırganın kimliğinin tespit edildiğini ve bunun paylaşıldığını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bugün bu çerçevede 4 ayrı gözaltı daha oldu saldırganın kimliğinin tespiti sonrasında. Biraz önce de saldırganın Türkiye'ye giriş yolu, bütün kontakları, arka plandaki ilişkileri konusunda aldığım bilgiler, bu meselenin görünür yüzünün dışında bazı önemli unsurlar ve perde arkası etkin aktörler olabileceği kanaatimizi pekiştirdi. Dolayısıyla evet, saldırganın DAEŞ bağlantısı tespit edildi. Ancak artık DAEŞ öyle bir örgüt ki bir piyon ve bazen de kamufle edilebilecek bazı eylemlerin rahatlıkla kullanılmasını sağlayan bir ara örgüt, bir taşeron. Dolayısıyla şimdi hedefimiz Suruç'ta, Ankara'da, şimdi İstanbul'da haince, alçakça Türkiye'ye saldıran bu terör örgütü konusunda atılacak adımları, hem Türkiye içinde etkin şekilde atmak, hem Türkiye dışında yürütülecek mücadeleyi sistematik bir şekilde yürütmek ama onun da ötesinde ki bu irtibatları bugün ortaya çıkarmaya çalışıyoruz, bu terör örgütünü kullanan arkadaki gerçek aktörler kimlerse onların ortaya çıkarılması için de yoğun bir çaba içindeyiz. Bu bir taşeron örgüt ama o taşeron örgütü eğer birileri Türkiye'ye karşı kullanmak istiyorsa ki bunun emarelerini çok gördük, sadece bu taşeron örgütü değil, bu taşeron örgütü kullanma hevesine ve amacına dönük çalışma yapan kim varsa hepsine dönük olarak da gerekli her türlü tedbiri alma konusunda Türkiye'nin kararlılığı açıktır. Bu yönde de tedbirlerimizi alacağız."

İSTANBUL'U KORUMA HERPİMİZİN ASLİ GÖREVİDİR

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sultanahmet'teki terör saldırısına ilişkin "İstanbul böyle bir cazibe merkeziyken birileri İstanbul'a dönük olarak ciddi bir imaj yıpranması sağlayacak böyle eylemler peşinde olabilir. Buna karşı bizim İstanbulumuzu, bütün İstanbullularla ve bütün vatandaşlarla birlikte korumak, buradaki huzuru, sükunu, emniyeti sağlamak hepimiz için en asli görevdir" dedi.

Davutoğlu, İstanbul Valiliği'ndeki brifingin ardından yaptığı açıklamada, terör saldırısıyla ilgili çalışmaların etkin şekilde sürdürüleceğini söyledi.

İstanbul'un sadece Türkiye'nin değil, dünyanın göz bebeği, çevre bölgelerin yükselen yıldızı ve şehri olduğunu vurgulayan Davutoğlu, brifingde, İstanbul'un huzur ve güven şehri olması yönünde atılacak adımları tartıştıklarını anlattı.

Başbakan Davutoğlu, sadece terör tehdidi, bu tür saldırılar karşısında değil, aynı zamanda özellikle de uyuşturucuya karşı mücadelede, asayişte, kaçakçılık ve organize suçlar konularında da kenti dünyanın en güvenli şehirlerinden biri kılmanın herkesin görevi olduğunu vurgulayarak, kentin, ateş çemberinin ortasında bulunduğunu kaydetti.

Etraftaki şehirler önemlerini kaybederken, Şam'da, Bağdat'ta, Kahire'de, Beyrut'ta sıkıntılar söz konusuyken, Avrupa'nın birçok baş şehrinde ekonomik sıkıntılar varken, İstanbul'un bütün dünyanın gıpta ettiği bir gelişim içinde olduğunu aktaran Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde üçüncü köprünün şantiyesini gezdiğini, dünyanın en büyük havalimanın da İstanbul'da açılacağını söyledi.

Davutoğlu, dünyanın finans merkezlerinden İstanbul'un, Birleşmiş Milletler'in en fazla organizasyon yaptığı şehirlerden olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"İstanbul böyle bir cazibe merkeziyken birileri İstanbul'a dönük olarak ciddi bir imaj yıpranması sağlayacak böyle eylemler peşinde olabilir. Buna karşı bizim İstanbulumuzu, bütün İstanbullularla ve bütün vatandaşlarla birlikte korumak, buradaki huzuru, sukunu, emniyeti sağlamak hepimiz için en asli görevdir. İstanbul'u korumak, bütün bu saldırılar karşısında muhafaza etmek hepimizin ortak görevidir. İstanbulluluk denilince eminim bütün bu çabalar, başarılı olacaktır. Hepimizin İstanbul'u huzur ve güven şehri yapmak, şu anki huzuru ve güveni hakim kılmak sorumluluğumuz var. Etraftaki ateş çemberi dolayısıyla bugün Ortadoğu, Balkan ya da Kafkas halkı için İstanbul neredeyse bir umut şehri haline dönüşmüş durumda. Kimisi huzur ve güven bulmak için, canını koruyabilmek için İstanbul'a, Türkiye'ye geliyor, kimisi yaşanılan ekonomik krizler dolayısıyla iş bulmak için İstanbul'a geliyor, Türkiye'nin yükselen ekonomisinden istifade etmek istiyor. İstanbul bu anlamda herkesin ulaşmayı özlediği bir ümit kapısı haline gelmiş durumda."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, yılda 12 milyon turistin geldiği kentte geçici olarak Türkiye'ye sığınanlar da dahil edildiğinde büyük bir insan hareketliğinin yaşandığını dile getirerek, her türlü tedbirin alınacağını kaydetti.

Brifingde teröre karşı alınacak önlemleri, hassas noktaları ve kritik süreçlerde daha etkin müdahaleyi sağlayacak istihbaratla ilgili tedbirleri masaya yatırdıklarını vurgulayan Davutoğlu, birinci önceliklerinin kentin bu anlamda güvenliği ve teröre karşı alınacak tedbirler olduğunu anlattı.

- "Kamuoyunun duymadığı terör saldırıları engellendi"

Davutoğlu, çoğu zaman kamuoyunun duymadığı ama çok sayıda terör saldırısını engelleyebilen etkin bir müdahale gücüne sahip olunduğunu belirterek, bunu daha da etkin kılmaya kararlı olduklarını vurguladı.

Özellikle uyuşturucuya karşı mücadele konusunda yoğun bir çaba içine girilmesini rica ettiğini anlatan Davutoğlu, "Çünkü terör, uyuşturucu ve kaçakçılık birbiriyle irtibatlı suç unsurlarıdır. Kaçakçılık, uyuşturucu, terör, asayiş suçları konusunda da İstanbul'da alınacak ek tedbirleri arkadaşlarımızla hem dinledim hem onlarla bu çerçevede atılacak adımları istişare ettim hem de gerekli talimatları verdik. İstanbul son 15 yılda çok önemli mesafeler almış bir küresel şehirdir. İstanbul'a dönük yapılacak her türlü eyleme anında mukabelede bulunmak, bu eylemi engellemek konusunda etkin bir müdahale kapasitemiz var ve bunu sürdüreceğiz. Kimse İstanbul'un güvensiz bir şehir olduğu intibanı yaymaya çabalamamalıdır" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, başka şehirlerde ve Paris'te olduğu gibi terör görüntülerinin yayınlanmaması konusunda hassasiyet gösteren bazı uluslararası basın yayın organlarının, İstanbul ve Türkiye için de aynı hassasiyeti göstermelerini beklemenin hakları olduğunu kaydetti.

"Türkiye güvenli bir limandır, İstanbul güvenli bir şehirdir, güvenli bir limandır. Gerek tarihi ve kültürel zenginliğini gerek İstanbul'da Türklerin misafirperverliğini görmek isteyenler açısından İstanbul'u her zaman güvenli ve huzurlu bir şehir olarak tutma konusunda gerekli araçlara ve güce sahibiz" diyen Davutoğlu, bu çerçevede gece gündüz çalışanlara teşekkür etti.

- Rehber Şatıroğlu'na teşekkür

Davutoğlu, saldırıda basiretli tutumla sadece bir rehber olarak değil, Türklerin misafirperverliğini, rehberlik ettiği turistlere gösteren Sibel Şatıroğlu ile görüştüğünü belirterek, Şatıroğlu ile aynı dönemlerde aynı lisede okumaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Şatıroğlu'na, turistlere gösterdiği dirayetli ev sahipliğiyle en zor şartlarda hiç bir travma yaşamadan emniyet birimleri ve ambulanslar ulaşana kadar turistleri bir arada tutma ve daha etkin bir şekilde hastanelere ulaşabilmelerini temin konusunda gösterdiği gayret dolayısıyla teşekkür eden Davutoğlu, bu çabanın o kritik saniyelerde, dakikalarda ve saatlerde çok önemli olduğunu kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, Avrupa Birliği Konsey Başkanı Donald Tusk ile görüştüğünü, biraz sonra da BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüşeceğini belirterek, taziyelerini sunan uluslararası toplumun liderlerine de teşekkürü bir borç bildiğini ifade etti.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bu hepimizin ortak meselesidir. Hiçbir etnik mezhebi, dini referansı olmaksızın terörün her türlüsüne karşı hep beraber, bütün insanlık olarak omuz omuza durma sorumluluğumuz var. Türkiye'de gösterilen dayanışmaya teşekkür ediyorum. Sayın Merkel ile dün yaptığımız görüşmede ifade ettiğim gibi, hem Türkiye'de bulunan bütün misafirler özellikle de Alman misafirlerimiz Türkiye'nin her zaman en yakın dostları olmuşlardır. Bugün Almanya İçişleri Bakanı Maiziere'nin de vurguladığı gibi, biz bütün Alman dostlarımızı, Avrupalı dostlarımızı, bütün insanlığı insanlık tarihinin birikiminin özeti, hülasası olan İstanbul'a gelmeye davet ediyoruz. Alman İçişleri Bakanı'na bu açıklamaları dolayısıyla teşekkür ettim. Türkiye güvenlidir, İstanbul güvenlidir. İnşallah önümüzdeki aylar ve yıllarda da milyonlarca ve milyarlarca misafiri burada ağırlamaya devam edeceğiz."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sultanahmet'teki terör saldırısını gerçekleştiren saldırganın takip altındaki bir şahıs olmadığını belirterek, "Normal olarak Türkiye'ye bir mülteci, sığınmacı gibi giren bir şahıs. Ancak bu saldırıdan sonra bütün bağlantıları, tabiri caizse lifler tek tek çözülerek bağlantıları ortaya çıkarılıyor. Ve bu bağlantılar içinde DAEŞ dışında DAEŞ'i kullanan bazı çevrelerin olabileceğine dair de bazı şüphelerimiz söz konusu" dedi.

Başbakan Davutoğlu, bir gazetecinin, "Saldırganın daha önce gözaltına alınıp, bırakıldığı yönünde iddialar var. Bu konuda neler diyeceksiniz?" sorusu üzerine, bu tür olaylardan sonra birçok spekülatif haber yapılabildiğini söyledi.

Resmi ağızlardan çıkmamış hiçbir haber ve değerlendirmenin esas alınmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, böyle günlerde birçok psikolojik manipülasyonun söz konusu olabildiğini vurguladı.

Davutoğlu, böyle zamanlarda bir haberin üretilip, yaygınlaştırıldığını ve bir imaj oluşturulmaya çalışıldığını anlatarak, şöyle devam etti:

"Benim ve yetkili arkadaşlarımın ağzından çıkacak sözlerin dışında yapılan haber ve değerlendirmelere itibar edilmemesini rica ederim. Bu kişinin evet kimliğini çabuk tespit ettik. Çünkü artık çok etkin bir mücadele, çok tecrübe kazanmış bir istihbarat ve emniyet birimlerimiz var. Kamu önünde bütün yönleriyle tasvir etmek istemem ama parçalanmış bir cesedin ki patlayıcı üzerinde olduğu için tümüyle parçalanmış bir cesedin, kafatasıyla yüzü ve geride kalan tırnakları üzerinden süratle yapılan tetkiklerle ki bunların neticelerini gördüm, süratle neticeye ulaşılıyor. Bu başka bir etkinliği de gösteriyor. Türkiye'ye giren bütün yabancı uyrukluların bütün kayıtları alınıyor. Yani kayıt yaparken görsel kayıt da yapılıyor. Her bir kayıtta kişinin görsel kaydı da yapılıyor. Bütün bunlar, parmak izleri ve diğerleri birleştirilerek bir sonuca ulaşıldı. Bu şahıs kontrol altında olan yani takip edilen bir şahıs değildi. Normal olarak Türkiye'ye bir mülteci, sığınmacı gibi giren bir şahıs. Ancak bu saldırıdan sonra bütün bağlantıları, tabiri caizse lifler tek tek çözülerek bağlantıları ortaya çıkarılıyor. Ve bu bağlantılar içinde DAEŞ dışında DAEŞ'i kullanan bazı çevrelerin olabileceğine dair de bazı şüphelerimiz söz konusu. Kişinin DAEŞ'le irtibatı, bazı kurduğu ilişkiler üzerinden de tespit edildi. Dolayısıyla da takip edilen bir şahıs değildi."

"Saldırganın daha önce gözaltına alınıp bırakıldığı" iddiasının doğru olmadığın aktaran Davutoğlu, bu yöndeki haberlerin de spekülatif haberler olduğunu dile getirdi.

Başbakan Davutoğlu, dünyanın her yerinde böyle bir olay yaşandığında bu tür soruların sorulabildiğini belirterek, "Ancak bilinsin ki böylesine büyük bir metropolde, her zaman insan akışının yoğun olduğu, milyonlarca insanın anlık hareketler içinde olduğu bir yerde, bütün bu tedbirler alındığında dahi bu hareketlilikler bazı istenmeyen sonuçlar doğurabiliyor. Dolayısıyla bir gözaltı ya da daha önce bir takip türü bir gelişme yok" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin tek boyutlu bir terör tehdidi altında olmadığını ifade eden Davutoğlu, DAEŞ'in daha önce Suruç'ta, Ankara'da şimdi İstanbul'da olduğu gibi olayları olduğunu ancak bunun yanında Türkiye'nin şehirlerini kana bulmaya çalışan PKK terörünün de olduğunu bildirdi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu anda Sur'da, Cizre'de, Silopi'de ve birçok şehirde her an kaos çıkarmak için fırsat gözleyen PKK tehdidi olduğunu dile getirerek, "Bunun yanında İstanbul sokaklarında küstahça, cenaze töreni gibi görüntüler altında silahlı gösteri yapmaya kalkan DHKP/C, MLKP unsurları ve daha niceleri var. Emniyet birimlerimiz, gece, gündüz tüm bu tehditlere karşı ülkemizin emniyetini, güvenliğini sağlamaya çalışıyor" diye konuştu.

- "Gerekli tüm tedbirleri alacağız"

"Biz bir ada devleti, dünyadaki olayların dışında, izole olmuş bir devlet değiliz" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Coğrafyaları zikretmek istemem ama hani İskandinav da değiliz, bir Pasifik ülkesi de değiliz. Bütün olayların cereyan ettiği bir coğrafyanın en merkezindeyiz. Türkiye'yi kapatamazsınız. Kapattığınız anda ekonominiz ve sosyal hayatınız da etkilenir. Türkiye dünyaya açılmak zorunda ama dünyaya açıldığınızda olumlu unsurlar kadar olumsuz unsurlar da buradan kaçarak gelmeye gayret edecektir. O zaman yapacağımız şey, sistemi daha etkin işletmek, güvenlik sitemini daha etkin kullanmak. Gerekiyorsa yasal düzenlemeler yapmak. Geçen yıl çıkardığımız İç Güvenlik Yasası'nın ne kadar önemli olduğu, bir kez daha ortaya çıkıyor. Gerekirse yasal düzenlemeler ve görünür güvenlik tedbirleri alacağız. Hayatın normal akışını etkilemeden, görünür güvenlik tedbirleri. Mesela Paris'te ve Brüksel'de terör saldırılarından sonra daha görünür, fiziki güvenlik tedbirleri söz konusu oldu. Avrupa'nın başşehri Paris'te, yani 'bunu Türkiye'de yapacağız' diye demiyorum ama asker göreve çağrıldı. Bugün Cizre, Silopi'de aldığımız bazı tedbirleri gayri tabii görenler, Paris'te bir terör saldırısı sonrasında bizzat Fransız hükümetinin askeri Paris'e davet etmesini hiç antidemokratik bulmamışlardı. Veya Amerika'da birtakım etnik çatışmalar yaşandığında orada sokağa çıkma yasağı uygulamasını antidemokratik bulmayanlar, Türkiye'deki terör saldırılarının yaşandığı yerlerde aldığımız tedbirleri, gayri tabii bulabiliyorlar. Türkiye'nin her yerinde, özellikle de İstanbul'da milletin güvenliği, şehirlerin asayişi için alınması gereken ne tedbir varsa, demokratik hukuk kuralları içinde hepsini alacağız."

Bunların, daha görünür, daha etkin tedbirler olacağının altını çizen Davutoğlu, tek tek, ilçe ilçe, ayrıca da kritik insan akışının yoğun olduğu yerlerle ilgili, hassas noktalarla ilgili brifing aldığını, buralarda ek güvenlik tedbirleri alacaklarını açıkladı.

- "Ateş çemberine girmeyeceğiz"

Başbakan Davutoğlu, halkın yoğun gittiği alanlar konusunda gerekli güvenlik tedbirlerini alacaklarını vurgulayarak, "Ama burada en önemli güvenlik tedbiri, halkımızın da kendi alacağı güvenlik tedbirleri. Yani, biz bütün bu tedbirleri alırken, halkımızın da İstanbul'un güvenliği ve huzurlu bir şehir olma niteliğini koruma bağlamında olaki hissettikleri, duydukları bazı güvenlik risk unsurları varsa, bu konuda güvenlik birimlerimizle yakın iş birliği içinde, bunlara karşı birlikte mahallelerimizi, sokaklarımızı şehirlerimiz koruyacağız. Türkiye'yi birileri ateş çemberinin içine sokmaya çalışabilir. Biz bu ateş çemberine girmeyeceğiz. Bütün bu ateşlere su dökeceğiz. Bu ateşleri söndürmeye gayret edeceğiz. Ama ülkemizi bu ateş çemberinin dışında tutmaya kararlıyız. Her türlü bu ek tedbirleri aldık, almaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ile yaralıları ziyaret etmelerini anımsatarak, "Neler konuşuldu, nelerden bahsedildi?" yönündeki sorusunu Davutoğlu, şu şekilde yanıtladı:

"Alman Bakan ile hastalarımızı da birlikte ziyaret ettik. İçişleri Bakanımız zaten Alman Bakanı misafir etti. Dün de ben Sayın Merkel'le konuştuğumuzda, birlikte alacağımız tedbirleri, yapacağımız çalışmaları da gözden geçirmiştik. Bugün Sayın Bakan geldi. İçişleri Bakanımızla yaptığı görüşmeler sonrasında hastaları ziyaret ettik. Gerçekten gurur duydum. Sayın Bakanın yanında yaşlı bir misafirimiz, hastamız bana ve ona hitaben şunu söyledi; 'Kötü bir olay yaşadık ama her türlü ihtimamı gördük. Hiçbir gecikme olmadı. Hemen ambulansları yanımıza bulduk. Hemen hastaneye intikal ettirildik ve hastanede tüm gece doktorlar, hemşireler başımızdaydı. Kendimizi hiç başka ülkede hissetmedik.' Şimdi bunu yabancı bir misafir yanında böyle bir övgü almaktan dolayı ben bütün bu sürede fedakar şekilde çalışan herkese teşekkürü bir borç biliyorum. Ve bunu sadece o anda Alman hasta için değil diğer hastalar da bunları zikrettiler. Bu sebeple Alman Bakan da Sayın Merkel'in selamını iletti. Ayrıca bizzat benimle birlikte bu hastaları ziyaret etmemizden dolayı bize, bütün doktor, emniyet görevlilerimize teşekkür etti. Ve en önemli mesajı verdi; 'Birileri Almanlar için 'Türkiye güvenli değil' diye bir mesajı vermek istediyse, biz tam tersini düşünüyoruz. Almanlar için Türkiye güvenilir bir turizm ülkesidir. Güvenilir, dost bir ülkedir.' Zaten bunu kendi kamuoyuna yönelik açıklamasında da vurguladı. Birlikte gerek hasta ziyaretinde, gerek olay mahallinde, gerekse yemekteki görüşmemizde, 'burada bu mesajı verdim. Almanya'da da vermeye devam edeceğim' dedi. Zaten bildiğiniz gibi 22 Ocak'ta Türkiye-Almanya hükümetlerarası zirve için Almanya'da olacağım bakan arkadaşlarımla birlikte. Bu daha önce planlanmış ve ilk toplantı olarak gerçekleşecek bir toplantı olacak. Sayın Merkel'le de dün görüşmüştük. Orada da eminim bu mesajları tekrar edeceğiz."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, olayın sadece Alman turistlere dönük, sadece onları hedef olan bir olay olmadığını, saldırganın başka bir gruba, hedefe de yönelebileceğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Alman hükümetinden gördüğümüz yakın ilgi, temasımız sırasında Sayın Merkel'in karşılıklı güvene dayalı gösterdiği ihtimam, güven duygusu, 'sizin en iyisini yaptığınızdan eminim' demiş olması... Hastalara da ifade ettim. 'Siz şu ana kadar Almanya vatandaşıydınız ama bu andan itibaren doğal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşısınız. Burada kanınız bu topraklara düştü. Bundan sonra buraya geldiğinizde kendi evinizde hissedeceksiniz ve istediğiniz takdirde vatandaşlık dahil her türlü hizmeti sunmaya hazırız.' Bunu da salt formal prosedür olarak değil, Sayın Bakan da ifade etti, 'yüreğinizden konuşuyorsunuz.' Evet, yüreğimizden konuşuyoruz. Kültürümüzün dayanağı temeller var. Evimize gelen bizim emniyetimizin, aşımızın, kaderimizin ortağıdır. Ha evimize misafir gelmiş ha Türkiye sınırları içine Türkiye'yi görmek, bizimle tanışmak için gelmiş, hiçbir şey fark etmez. Türkiye büyük bir evdir. O kapıdan giren herkes, emniyet içinde olacaktır. Eğer bir ona bir zarar gelmişse de aynı kendi aile ferdimize gelen zarar neyse onun gereği yapılır ve bir aile muhabbetiyle onu bağrımıza basarız. Bir hastamız biraz durumu kritik. Bütün halkımızdan da bu hastamız hanımefendi, sağlığı için dua etmesini istiyorum. O eşini maalesef kaybetti. Kendi ağır durumda, yoğun bakımda. Bir beyin travması geçiriyor. Çünkü evimize girdikleri andan itibaren onlar bizim için aile ferdi. Bunları da hastalara ve Sayın Bakana ifade ettim. Zor bir süreç ama insani boyutuyla hepimize örnek teşkil etmesi gereken davranışların sergilendiği bir süreç oldu. Ümit ederim bundan sonra İstanbul'a gelen herkes bu şehrin birikimlerinden, nimetlerinden istifa edecek. Yeni dostluklar bu şehirde kurulacak."

YA DAEŞ'İ YOK EDİN YA BIRAKIN BİZ YOK EDELİM

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin havadan yapacağı operasyonları birtakım ülkelerin engelleyici tutum içinde olduğunu belirterek, "Ya kendileri DAEŞ'i yok etsinler ya bıraksınlar biz yok edelim. Ama kimse 'DAEŞ'e karşı mücadele ediyorum' görüntüsü adı altında oradaki sivil halkı ve muhalefeti cezalandırarak, DAEŞ'e alan açmayı düşünmesin" dedi.

Davutoğlu, İstanbul Valiliğindeki güvenlik brifinginin ardından açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin "DAEŞ'e, karşı yurtdışından güçlü bir cevap alınıyor mu, yeni bir hava operasyonu olabilir mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, saldırının Türkiye'ye dönük olduğunu söyledi.

Suruç saldırısı olduğunda DAEŞ mevzilerine ciddi bir karşı saldırıda bulunduklarını anımsatan Davutoğlu, "Ankara saldırısından sonra da yine yurtdışında DAEŞ mevzilerine dönük bazı operasyonlarımız oldu. Bu konuda da Türkiye'ye kim saldırırsa, tespit edildikten sonra uygun gördüğümüz zamanda, uygun gördüğümüz şekilde mukabelede bulunuruz. Bunu şimdiden ilan etmeyiz ama uygun gördüğümüz şekilde, uygun zamanda gerekli mukabelede bulunuruz" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, burada DAEŞ'e karşı Suriye'de mücadele ettiğini söyleyen ülkelere de görev düştüğünü vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Suriye hava sahasını neredeyse operasyon yapmama suretiyle DAEŞ'i de neredeyse bu hava sahasının altında korumaya almış gibi görünen bazı yabancı hava kuvvetleri, kendileri DAEŞ'e karşı operasyon yapmalılar. Yani Halep'te, okulları bombalayacaklarına, İdlib'de hastaneleri bombalayacaklarına, Bayırbucak Türkmenlerini, sivilleri bombalayacaklarına giderler DAEŞ mevzilerini bombalarlar, kastettiğim açıktır. Rus hava kuvvetleri için söylüyorum, yaptıkları operasyonların yüzde 90'ı sivil halka ve muhalefete karşı, DAEŞ'e karşı değil. Ama bu operasyonları DAEŞ'e karşı ya da uluslararası koalisyonun içinde ve parçası olarak Türkiye'nin de uluslararası koalisyonla birlikte DAEŞ'e karşı yürüteceği mücadeleye engel olmazlar. Şu anda maalesef böyle bir bariyer söz konusu. Türkiye'nin havadan yapacağı operasyonlar konusunda birtakım ülkeler engelleyici tutum içindeler. Ya kendileri DAEŞ'i yok etsinler ya bıraksınlar biz yok edelim. Ama kimse 'DAEŞ'e karşı mücadele ediyorum' görüntüsü adı altında oradaki sivil halkı ve muhalefeti cezalandırarak, DAEŞ'e alan açmayı düşünmesin."

- "Bugün Suriye'de çok kirli iş birliklerini görüyoruz"

Başbakan Davutoğlu, bir istihbari bilgiyi paylaşmak istediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Onun için bütün bağlantılar çıkarılacak. Dün bize ulaşan bilgiyle, bazı DAEŞ unsurları, rejimin destekleriyle, biliyorsunuz son günlerde Suriye sınırına yakın bölgede Suriye ılımlı muhalefetinin DAEŞ'e karşı bir operasyonu başladı, bir çalışması ve bazı bölgeler DAEŞ'ten kurtarıldı. Onun üzerine rejim, Şam'a yakın daha güney bölgedeki DAEŞ unsurlarıyla anlaşarak, rejimin otobüsleriyle bazı DAEŞ unsurları Suriye'nin kuzeyine doğru sevk edildi. Bugün Suriye'de çok kirli iş birliklerini görüyoruz. Suriye rejimi açık bir şekilde ılımlı muhalefete karşı DAEŞ ile işbirliği yapıyor. DAEŞ de açık bir şekilde Suriye rejimiyle iş birliği yaparak, kendilerince de bunun yolunu bulmuşlar. Neredeyse bazı hükümlerle münafık gördükleri ılımlı muhalif unsurlara karşı rejimle işbirliği yapmak gibi. Hepsi birden ılımlı muhaliflere saldırıyorlar. DAEŞ ılımlı muhaliflere saldırıyor, PYD ılımlı muhaliflere saldırıyor, rejim ılımlı muhaliflere saldırıyor, Rus hava kuvvetleri ılımlı muhaliflere saldırıyor, Hizbullah milisleri, oradaki İran mevcudiyeti ılımlı muhaliflere saldırıyor. Çünkü bütün mesele müzakereler başlamadan önce ılımlı muhalifleri alanda yok edip, geriye sadece Suriye rejimiyle DAEŞ'in kalmasını sağlamak ve bu yolla da Suriye rejimi ehven-i şer diyerek yaşamasını temin etmek. DAEŞ'e karşı en samimi mücadeleyi Türkiye vermiştir ama biz bu samimi mücadeleyi verirken, DAEŞ'e karşı yaptığımız, yapacağımız operasyonlar, planladığımız operasyonlar Suriye hava sahasındaki yeni tablo dolayısıyla engellenmeye çalışılıyor. Başika'da DAEŞ'e karşı yürüttüğümüz bu mücadele de engellenmeye çalışılıyor. Herkes samimi bir şekilde safını belli etmelidir. Kim DAEŞ'in yanındaysa bilelim. Kim DEAŞ'ın karşısındaysa onu da bilelim."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, DAEŞ'in serpilmesine izin verenlerin, destek olanların bugün dünyanın en önemli şehirlerini tehdit altına almasına neden olanların bir taraftan da Türkiye'yi suçlama cihedine yöneldiklerini belirterek, "Açık ve net ifade ediyorum. Biz, bize yönelen her saldırıya gerekli gördüğümüz çapta, doğru ve uygun gördüğümüz zamanda mutlaka karşılığını veririz. Ama herkesin de bu konuda samimi bir tutum içine girmesini bekleriz" şeklinde konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber