Bozdağ: Anayasadaki ayıpları kaldırdık

Adalet Bakanı Bozdağ: - "Biz milletimizin sesi olarak Ankara'da hür bir seda ile muhtıralara karşı dimdik durduk. Anayasadaki ayıpları kaldırdık. Yargının ve hukukun yolunu onlara açtık. Bundan sonra Türkiye'de böyle işlere teşebbüs edenler karşılarında yine milleti bulacaklardır"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 28 Şubat 2016 21:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bozdağ: Anayasadaki ayıpları kaldırdık

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Biz milletimizin sesi olarak Ankara'da hür bir seda ile muhtıralara karşı dimdik durduk. Anayasadaki ayıpları kaldırdık. Yargının ve hukukun yolunu onlara açtık. Bundan sonra Türkiye'de böyle işlere teşebbüs edenler karşılarında yine milleti bulacaklardır" dedi.

Bozdağ, AK Parti Siirt İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin darbelerle hemhal olmuş bir ülke olduğunu söyledi.

Darbelerin sadece cumhuriyet döneminde yaşanmadığına işaret eden Bozdağ, "Osmanlı dönemine baktığınız zaman padişahların hal edildiğini yani tahttan indirildiğini, boğulduğunu, öldürüldüğünü hep görürsünüz. Vezirlerin yani bakanların, veziriazamların ve sadrazamların bugünkü karşılığı başbakanların tahtan indirildiğini, idam edildiğini, 'kelle isteriz' diye nara atan Yeniçeri iradesine teslim edildiğini görürüz" diye konuştu.

Bozdağ, darbe meselesinin sadece bugünün meselesi olmadığını belirterek şöyle devam etti:

Cumhuriyet dönemine baktığınız zaman 1950'ye kadar tek başına bir iktidar var. Aslında her şeye egemen bir Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı var. İl Başkanlarının vali olduğu ve ilçe başkanlarının kaymakam olduğu her şeye egemen bir yapı var. Onun için de o dönemde farklı bir tasarrufu görmüyoruz. Ne zamanki 1950 yılında çok partili siyasal hayata geçti o zaman siyasi rekabet de başladı. Milletin iradesiyle, siyasi program, fikir, projeyle mücadele edemeyenler merhum Menderes'e geldiği günden itibaren hukuk dışı yolları kullanarak devletin başka alanlarını, güç ve imkanlarını meşru iktidarın karşısına büyük bir çabanın içerisinde oldular. 1960 ve askeri darbe oldu. Adnan Menderes ile iki bakan idam sehpasına götürüldü. Türkiye kaybetti, aziz milletimiz kaybetti ama arkasından çok ilginç sayın İsmet İnönü'nün başında olduğu hükümet bir karar çıkardı ve dedi ki '27 Mayıs günü Anayasa ve Hürriyet Bayramıdır.' Türkiye, darbenin yapıldığı günü, 12 Eylül 1980 darbesine kadar anayasa ve hürriyet bayramı olarak kutladı."

- "Muhtıra hem parlamentoda hem de senatoda okundu"

Bozdağ, 12 Mart 1971 muhtırasında Türkiye'nin daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kaldığını, askerin inip tankı, topu ve tüfeğiyle idareye el koymadığını anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama bir muhtıra yayınladı. Dönemin cumhurbaşkanına ve dönemin meclis başkanına da bu muhtırayı gönderdi. O zaman iki meclisimiz vardı, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi, biri Cumhuriyet Senatosu. Muhtıra hem parlamentoda hem de senatoda okundu. Kimsecikler itiraz etmediler, herkes kafasını eğdi aşağıya muhtırayı dinlediler ve salondan ayrılıp gittiler. Siyaset muhtırayı içine sindirmiş, hazmetme kapasitesi çok üst noktada olmuş bir durumda. 'Hayır' diyemiyor, 'Burası milletin meclisi sen kimsin' diyemiyor, 'Bunu burada okutmayız' diyemiyorlar. Muhtıraya teslim oluyor ve daha da kötüsü parlamento muhtıranın kılıcına dönüyor. Onlar emrediyorlar millet meclisi ve cumhuriyet senatosu onların emrettiği yasaları takır takır çıkarıyorlar. Böyle bir dönemi gördük."

Türkiye'nin emir komuta silsilesiyle 12 Eylül 1980 darbesini yaşadığını anımsatan Bozdağ, bu dönemde 50 insanın darbe yasalarıyla idam edildiğini dile getirdi.

Bozdağ, 28 Şubat sürecinin yıl dönümü nedeniyle şu değerlendirmede bulundu:

"28 Şubat milletin iradesiyle iş başına gelmiş Refah-Yol Hükümeti, Milli Güvenlik Kurulunun aldığı tavsiye kararı çerçevesinde yeni bir darbe iradesine sahip oldu. Buna post modern darbe adı verildi. Doğruda askerin gönderdiği bir muhtıra yok, doğruda emir komutayla yönetime el koyma yok. Bir karar ve o kararla bütün yönetimi ve parlamentoyu ele geçirme harekatı var. Bunun karşısında direnen bir insan Necmettin Erbakan var. Allah gani gani rahmet etsin."

- "367 kararı"

AK Parti'den birinin cumhurbaşkanı olmaması için akla hayale gelmedik şeyler yapıldığını aktaran Bozdağ, "Cumhuriyet mitingleri, Danıştay saldırısı, 27 Nisan bildirisi, 367 kararı ve neler oldu neler. Ama dikkat buyurun bu sefer Ankara'da milletin iradesini canı pahasına koruyacak olan, ona halel getirmeyecek yiğit kadrolar ve onların gündemi Recep Tayyip Erdoğan vardı. 28 Şubat'ın hemen arkasından 'Herkes haddini bilecek' dendi, 'Herkes yerini bilecek bu emanet bize aittir. Biz bu emanete halel getirmeyiz' diyerek milletin iradesine sahip çıkıldı. Onun için muvaffak olunamadı."

"27 Nisan bildirisi yetmedi o zaman da Anayasa Mahkemesi vardı şimdi de var. Kamuoyu algısını anayasa ve hukuktan daha fazla önemseyen bir mahkeme olduğu zaman anayasa ile hukuku çiğnemek en yüksek mahkemeler için de kolay olabiliyor" diyen Bozdağ, şöyle konuştu:

"O dönemde müthiş bir kamuoyu baskısı var. Derin güçlerin, kendilerini milletin üzerinde görenlerin baskısı var. 367 kararını verdiler ve 'Ne yapar geri adım atar bizim dediğimiz olur' dediler. Geri adım atıldı mı? Hayır! Anayasayı değiştirdik, milletin cumhurbaşkanını seçme hakkını getirdik. Seçim kararını aldık ve Siirtlilerin huzuruna geldik. Aziz milletimize dedik ki 'Bize sahip çıkın'. Hukukun, demokrasinin ve milli iradenin önüne hem de anayasayı kullanarak cübbeli hukukçular, rütbelilerle beraber taş koydular. Gücümüz yetmedi, yardım edin bu taşları atalım diye Allah'ın izni ile aziz milletimiz yüzde 47 bir güç patlaması yaptı. Sizin istediğiniz sayın Gül'ü cumhurbaşkanı seçti. Milletin dediği Ankara'da iktidar oldu. İlk defa çok partili siyasal hayata darbe heveslilerine milletin iradesi üzerine ipotek koymak isteyenlere 'Hayır' diyen şapkasını alıp gitmeyen 'Ben buradayım' diyen bir siyasi irade ortaya çıktı. Bütün darbeler başarılı olduysa bunun karşısında milletin kendine verilen emanete sahip çıkmayan, çıkamayan ve cesareti göstermeyen siyaset kurumunun da sorumluluğu vardır. Bu işi yapmak isteyenlere yargının yolunu gösterseler, hesabı sorsalar ve sordursalardı başarılı olamazlardı."

Menderes'e "darbe çalışması yapılıyor" diye nice istihbaratlar geldiğini aktaran Bozdağ, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat'tan sonra da gereği yapılmadığını ve darbe yapanlara ve muhtıra verenlere soruşturma açma cesaretini bu ülkenin savcılarında gösteremediğini savundu.

Adalet Bakanı Bozdağ, 12 Eylül darbesiyle ilgili anayasanın geçici 15. maddesi nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yapılamadığını ama 28 Şubat post modern darbesiyle ilgili anayasa engeli olmadığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Niye soruşturmadılar? Bu bir iklim meselesi aynı zamanda sadece cesaret meselesi değil. Ne yaptık? Biz sizden aldığımız güçle darbe yapanlara 'Onlar hakkında hukuki mesuliyet yüklenemez' diyen, onlar hakkında 'Soruşturma ve kovuşturma yapılamaz' diyen anayasanın geçici 15. maddesini yürürlükten kaldırdık ve darbecilerin hepsini adaletin önüne getirdik. Millet adına hesap sorduk ve hesap vermediniz halen. 12 Eylül askeri darbesini yapanlar Kenan Paşa dahil o dönemin kudretli komutanları, darbecileri mahkemeye gelip hesap vermeye başladılar mı? İddianame tanzim edildi mi? 28 Şubat post modern darbesini yapanlar yargıya geldiler mi? Hesap vermeye başladılar mı? Yargılanıyorlar. İşte mesele bu. Milletin iradesine korkaklar sahip çıkamazlar, endişeli siyaset yapanlar sahip çıkamazlar. Cesur olanlar, 'Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmem benim arkamda, davamda Siirtliler var' diyen yiğitler bakın nasıl sahip çıkıyorlar."

AK Parti iktidarları döneminde yapılan en önemli demokratikleşme adımının darbecilere karşı milletin sesini yükseltmek olduğunu vurgulayan Bozdağ, "Biz milletimizin sesi olarak Ankara'da hür bir seda ile muhtıralara karşı dimdik durduk. Anayasadaki ayıpları kaldırdık. Yargının ve hukukun yolunu onlara açtık. Bundan sonra Türkiye'de böyle işlere teşebbüs edenler karşılarında yine milleti bulacaklardır" diye konuştu.

- "Sadece dik duruş yetmez eserlerini de ortadan kaldırmak gerek"

Bozdağ, hükümetleri döneminde pek çok darbe teşebbüs olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:

Hem Gezi hadiseleri ve hem de 17-25 Aralık paralel çetenin ortaya koyduğu yargı, emniyet içerisindeki bir takım bu milletin anayasasına ve hukukuna sadakati olmayanlar elliyle yürüttükleri, hukuk eliyle kirli operasyonları karşısına yine milletin iradesine biz sahip çıktık. Allah'ın izniyle bundan sonrada sahip çıkmaya devam edeceğiz. Sadece bunlara karşı dik durmak yetmez, bunların ortaya koyduğu eserleri de ortadan kaldırmak gerekiyor. Devletini her geçen gün daha güçlü bir şekilde tahkim ederek, yolumuza devam edeceğiz. Milletimiz de devletimiz de daha güçlü olacak. Darbelerle ilgili mevzuatı hukukumuzdan temizlemek konusunda da büyük gayretler ortaya koyduk. Binlerce genelge ve yönetmeliği, yürütmeyi kaldırdık. Pek çok darbe yasasını biz değiştirdik. Askeri iç hizmet kanunu 35. maddesi ki her darbeye gerekçe yapılırdı. Darbeye gerekçe yapılamayacak şekilde onu biz değiştirdik. Bizden önce bunları kimse gündeme getirip konulmaya dahi cesaret edemiyordu."

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "1982 Anayasası darbe yasalarının anası olan yasadır. Türkiye bu anayasa yürürlüğe girdiği günden beri kurtulmak için mücadele ediyor" dedi.

Siirt İl Kültür Merkezinde düzenlenen AK Parti Siirt İl Danışma Toplantısında konuşan Bozdağ, Türkiye'nin gündeminde artık yeni anayasa olduğunu söyledi.

"Çünkü 1982 Anayasası darbe yasalarının anası olan yasadır. Türkiye bu anayasa yürürlüğe girdiği günden beri kurtulmak için mücadele ediyor" diyen Bozdağ, bugün 1982 Anayasası'nın kaldırılması gerektiğine inanmayan hemen hemen yok denilecek kadar az insan bulunduğu kaydetti.

Bozdağ, herkesin yeni bir anayasa yapılmasını arzu ettiğini belirterek, "Siyasi partiler de seçim beyannamelerinde yeni anayasa konusundaki iradelerini ortaya koydular. Parlamentoda komisyonu kuruldu o daha işe başlamadan CHP'nin haksız tutumu nedeniyle işe başlamadan dağılmak zorunda kaldı" dedi.

- "Bir üye hayır derse o anayasa maddesinin kabulü mümkün olmuyor"

Bakan Bozdağ, uzlaşma komisyonunuda oy birliği ile karar alındığına dikkat çekerek, "Onların istemediği bir madde yeni anayasada mümkün olmadığına göre CHP'nin ben şunları konuşmam, şunları tartışma ve şunlar olursa ben bu masada yer almam demesinin bir manası var mı? " ifadesini kullandı.

"Başkanlık sistemine karşı mısın, karşı olabilirsin buyurun tartışalım konuşalım sen parlamenter sistemini anlat, ben başkanlık sistemini anlatayım, müzakere edelim sonradan yeniden oylama yapalım. Yok bunlar konuşmaktan korkuyorlar" diyen Bozdağ, şöyle devam etti:

"CHP'nin bu tutumu 1982 Anayasası'nın ömrünü uzatma ve uzattırma tutumudur. Bu anayasanın ortadan kaldırılmasını önleme ve yeni anayasanın yapılmasına engel olma tutumudur. Bu anayasanın pek çok maddesi değişti 7 defa değişiklik yapıldı. Yüzden fazla maddesinde değişiklik var. Türkiye bu anayasayı değiştire değiştire insan hak ve özgürlüklerini daha güçlü bir hale getiremez. Türkiye değiştire değiştire bu anayasadaki darbeci ruhu yok edemez. Artık gerekli tek şey var bu anayasayı tarihe havale edip yerine milletin temsilcilerinin kendilerini hür olarak hissettiği bir ortamda hazırladığı yepyeni bir anayasa yapmalıdır."

AK Parti hükümetleri döneminde sadece darbe mevzuatı, darbe zihniyeti, vesayet anlayışlarıyla mücadele edilmediğini işaret eden Bozdağ, yeni anayasayı hayata geçirme konusunda samimi irade ortaya konulmakla kalınmadığını aynı zamanda demokratikleşme konusunda ciddi adımlar atıldığına vurgu yaptı.

- AK Parti hükümetlerinin çabaları

Türkiye'de kimliklerin üzerinde olan bütün baskıların red, inkar ve asimilasyon politikalarının AK Parti iktidarları döneminde son bulduğunu aktaran Bozdağ, şöyle konuştu:

"Bizden önce bu ülkede bir Arap kardeşim göğsünü gere gere kimliğini söyleyemiyordu, bir Kürt kardeşim bunu ifade edemiyordu, bir Alevi kardeşim bunu ifade edemiyordu ama bugün Türkiye'nin her yerinde kimliklere hürriyet gelmiş, baskı kalkmışsa bunun ana nedeni AK Parti hükümetlerinin ortaya koyduğu samimi demokratikleşme iradesi ve akliselim adımlardır. Emin olun AK Parti olmasaydı Türkiye'nin siyaseti bunları konuşmaya cesaret dahi gösteremezdi."

- "PKK dahil yer yüzünde ne kadar terör örgütü varsa hepsi taşerondur"

Bozdağ, Türkiye'de terörün son bulması, akan kanın durması için defalarca samimiyetle, cesaretle adımlar attıklarını ve bu konuların özgürce konuşulmasını sağladıklarını söyledi.

Millet AK Parti'ye terörün son bulması için de oy verdiğini aktaran Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim vazifemiz bir yandan ekonomimizi iyileştirirken, bir yandan ülkemizin altyapısını, üstyapısını inşa ederken öte yandan terörü de sonra erdirmektir. Türkiye'nin içerisinde yaşanan olumsuzlukları da ortadan kaldırmak bizim ana vazifemizdir. Bakın Habur'da provake edildi, arkasından 'Çözüm Süreci' diye yeni bir süreç başlattık. O da yine provoke edildi, yine ortalık kan gölüne çevrildi. Odasında uyuyan polislerin ensesinden kurşunlar sıkıldı, şehit edildi, ambulans çağrılıyor ambulansın ebesi, doktoru şehit ediliyor. Okullar bombalanıyor, hastaneler bombalanıyor."

"Terör örgütüne bazı yerler talimat veriyor. PKK dahil yer yüzünde ne kadar terör örgütü varsa hepsi taşerondur. Birileri onları kullanır, dini kullanan için din, ölecek ve öldürecek adamları kandırmak için vasıtadır" diyen Bozdağ, "Ama emin olun bu silahları verenler, lojistik desteği yapanlar, parayı verenler düdüğü çalanlar onlar. Onlar ne zaman düdük çalarlarsa herkes piyasada ortalık bambaşka bir noktaya gidiyor ve hepsi taşeron" değerlendirmesinde bulundu.

- "İnşallah ülkemizin her yeri huzur ve barış limanı olacak"

Sivil vatandaşların zarar görmemesi için devletin yürüttüğü operasyonların uzun sürdüğünü hatırlatan Bozdağ, şunları kaydetti:

"İnşallah ülkemizin her yeri huzur ve barış limanı olacak. Onun için çalışacağız, gayret edeceğiz, çabamızı ortaya koyacağız ve hep beraber bunu yapacağız. Vatandaşımızın can, mal, eğitim, sağlık güvenliği yok ve pek çok vatandaş terör örgütü tarafından infaz ediliyor ve devletin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Türkiye, her devletin yapması gerekeni yapıyor ve bunu yaparken de sivil bir insanımızın dahi burnu kanamasın diye süreç işleniyor."

- "Cenazeleri aldılar götürüp mezbahaneye bıraktılar"

Örgütün cenazelere ilişkin yürüttüğü algı operasyonlarıyla ilgili konuşan Bozdağ, şöyle devam etti:

"Cenazelerle ilgili haberler yapılıyor. Adalet Bakanı olarak söylüyorum, cenazelerle ilgili bir durum söz konusu olduğunda adli bir durum olduğu için savcılık hemen olaya el koyuyor, bunlarla ilgili otopsi, adli tıp yapılması gerekenler adli tıp incelemesi yapılıyor, kimliği tespit edilen cenaze ailesine teslim ediliyor ve ailesi de onu götürüp defin işlemlerini yapıyor. Bakın uzunca bir zaman kimliği tespit edilenleri aileleri almadı. Neden alınmadı? Terör örgütünün baskısı nedeniyle alamadılar ve kaldı cenaze orda. O zaman yönetmenlik gereği kimin alması lazım? Yasal görev belediyede ve belediyenin alması lazım. 'Belediyeye alın' diyorsunuz, belediye de almıyor. Bunun üzerine biz yönetmenliği değiştirdik. Öte yandan da hem gazetelerde, hem mecliste ve başka yerlerde 'cenazeleri bize vermiyorlar' diye propaganda yapıyorlar. Ya aile cenazelerini almıyor, belediye de almıyor. Yönetmenliği değiştirdik, dedik ki böyle bir durumda cenaze kimliği tespit edilirse aileye teklif edilir, almadığı zaman belediyenin yanında mülki amirler de bu cenazeleri defnedebilir."

Bakan Bozdağ, bunun üzerine alınan cenazelerin mezbahaneye bırakıldığını belirterek, şunları söyledi:

"İnsaf, hani bunların dirileri üzerinden bir siyaset yaptınız, ölüleri üzerinden de aynı şey yapıyorlar. Götürüp mezbahaneye koyuyorlar. Böyle bir şey olur mu Biz hukuk devletinin kurallarına uymak sureti ile daha sonra yönetmenliği bir daha değiştirdik. Ve böyle durumda bunların üç gün içerisinde define imkan veren düzenleme yaptık. Şimdi de bunu söylüyorlar işte 'Devlet, cenazeyi 3 gün içinde kimliği tespit edilsin edilmesin defnediyor'. Reddediyorum yok öyle bir şey, bunu kim diyorsa yalan söylüyor iftira ediyor. Bir kimlik tespiti bir sene bile sürse dahi defin işlemi olmaz."

- "Hepimizin derdi Tahir Elçi'nin katillerini bulmak"

Eski Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılmasını istediklerini belirten Bozdağ, şöyle konuştu:

"Kimin silahından çıktı, biz bunun ortaya çıkmasını istiyoruz. Kamu görevlilerinin silahından çıkmışsa onun da teröristlerin silahından çıkmışsa onun, üçüncü şahısların silahından çıkmışsa onun da tespit edilmesini istiyoruz. Peki terör örgütü bu olayın delillerinin toplanmasından neden rahatsız, neden gerçeğin ortaya çıkmasına engel olmaya çalışıyor?Eğer rahatsız değilse delillerin toplanması sırasında herhangi bir saldırı yapılmaz, o deliller toplanılır, teknik incelemede kimin silahından kurşun çıktıysa veya olayı gösteren diğer deliller neyse bunlar toplanır ve kamuoyuna açıklanır. Kim çıkarsa çıksın dosyada gizlilik kararı da yok, avukatları da takip ediyor, herkes takip ediyor ama maalesef olayın aydınlatılmasını istemiyorlar. Neden çünkü 'katil devlet' propagandası yapmak için bunun failinin meçhul kalması işlerine geliyor."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber