'Türkiye'deki insülin kullanımının yüzde 90'ı gereksiz'

Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İlkova: "Türkiye'de diyabet hastalarının yüzde 90'ı gereksiz yere insülin kullanarak tedavi görüyor. Bu insanlardaki insülin bağımlılığı aslında basit bir ilaçla giderilebiliyor"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Nisan 2016 21:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Türkiye'deki insülin kullanımının yüzde 90'ı gereksiz'

Türk Diyabet Cemiyeti ve Türkiye Diyabet Vakfı tarafından Kemer'de bir otelde düzenlenen kongreye, yaklaşık bin 500 kişi katılıyor. Kongrede, diyabet hastalığı, tedavi yöntemleri, tedavi yöntemlerinde kullanılan cihazlar, diyabetin riskleri, yaşlılarda diyabet yönetimi, insülin kullanımı gibi konular tartışılacak.

Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Hasan İlkova, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'de diyabet hastası sayısının yaklaşık 7 milyon olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.

Türkiye'deki diyabetli hasta sayısının aslında abartıldığına dikkat çeken İlkova, "Biz bunu 5 milyona indirelim. Bu 5 milyon diyabet hastasının yüz bini yanlış tanıyla tedavi örüyorlar. Evet diyabetler ama tip 1 ya da tip 2 değiller ve genetik mutasyona bağlı diyabetler. Türkiye'de diyabet hastalarının yüzde 90'ı gereksiz yere insülin kullanarak tedavi görüyor. Bu insanlardaki insülin bağımlılığı aslında basit bir ilaçla giderilebiliyor. Bu bir tek Türkiye'de değil, bütün dünyada aynı. Aranmıyor ve aranmadığı için bu insanlar insülin kullanmaya devam ediyor" dedi.

İlkova, insülin hapı diye bir hapın olmadığını anlatarak, çünkü insülinin bir protein olduğunu ve insanların ağızdan aldığı proteinlerin bağırsak duvarını geçebilmelerinin mümkün olmadığını kaydetti.

Çok az sayıda ilaç adı verilebilecek moleküllerin ağız yoluyla alındığı zaman kana geçerek insülinin normalde bağlandığı reseptöre giden ve insülin gibi etki eden molekül üzerinde çalışmalar olduğunu vurgulayarak, "Ama bir molekülün ilaç durumuna gelebilmesi için uzun yıllar gerekiyor. Yakın gelecekte böyle bir hap söz konusu değil. Ancak bu yolda çalışmaların yapıldığını biliyoruz" diye konuştu.

İlkova, tatlı tüketimin getirdiği olumsuzluklar olduğunu ve bunların başında da kilo geldiğini anlatarak, "Diğer taraftan lipit metabolizmasını olumsuz etkiliyor. Tatlı yiyen kişide eğer diyabet geni varsa, ileriki yaşantısında diyabeti ortaya çıkabilir. Kişinin genetiğinde diyabet yoksa, ağız tadıyla tatlı tüketebilir. Ancak tatlı az tüketilmesi gereken bir besin. Belki ayda bir kaç defa tüketilmeli" ifadelerine yer verdi.

İlkova, "Türkiye ciddi D vitamini eksikliği yaşayan bir ülke. Bunun sonucunda da kemik erimesinin sıkça ortaya çıktığı bir ülke konumuna geliyoruz. Güneşten kaçmamalıyız ama kendimizi de yakmamalıyız. Diyabetin tedavisinde kullanılan araçlar ve ilaçlarda büyük gelişmeler var. Daha iyi etki eden insülinler gündemde. Bu insülinler piyasa çıktı. Bugüne kadar insülin eksikliği ve insülin etkisi kavramları arasında sıkışmış tedaviye yeni pencereler açıldı. Mesela bağırsak hormonları üzerinden etki eden tedavi. Diğer taraftan bugüne kadar gündeme gelmeyen bir molekülün idrarda şeker atımını sağlayarak tedavi ettiğini biliyoruz. Böyle ilaçlarda gündemde. Şuanda Türkiye'de piyasaya çıkmış değil ama bazı ülkeler kullanmaya başladı" şeklinde konuştu.

- Nano teknoloji artık hayatımızda

Gelişen nano teknoloji hakkında da bilgiler veren İlkova, nano teknolojinin tıpta belkide ilk uygulamasının diyabet üzerinde yapıldığını aktararak, "Bir kibrit tanesi kadar mini pompa var. Vücuttaki dokular arasındaki sıvının basıncı ile çalışan bir pompa. İçerisine koyulan ilacı 6 ay boyunca pompanın ucundan cilt altına veriliyor. Bunun ilk uygulaması diyabetle ilgili oldu. Daha önemli bir buluş var. İnsülin dışında kullanılan bağırsak hormonu ilacı var. Diyabet tedavisinde çok etkili bir ilaç. Ancak dolaptan çıkartılınca oda sıcaklığında hemen etkisini kaybedebiliyor" diye konuştu.

Kongre, 24 Nisan Pazar günü sona erecek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber