Cumhurbaşkanı: Kriz ile karşı karşıya değiliz

Erdoğan, "Ekonomide kriz ile karşı karşıya değiliz, ama günü kurtarmaya çalışmak mevcutla yetinmek gibi bir anlayışa kapılamayız. Ekonominin ritmini düşürecek tutum içine giren hiçkimseye karşı en küçük müsamahamız olamaz" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 10 Mayıs 2016 17:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Cumhurbaşkanı: Kriz ile karşı karşıya değiliz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ekonomide hamdolsun şu anda bir krizle karşı karşıya değiliz. Ama günü kurtarmaya çalışmak, cari durumu kar saymak, mevcutla yetinmek gibi bir anlayışa da asla kapılamayız. Gün, altyapı yatırımlarından ticarete kadar her alanda yeni ve çok daha büyük hedefler için çalışmaya başlama zamanıdır." dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de yapılan "TOBB 72. Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Töreni"ne katıldı.

TOBB delegesi olarak 10, 20 ve 33 yılını tamamlayan ve hizmet şeref belgesi alanları kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birlik üyelerinin her birine ülkenin gelişmesi, kalkınması ve büyümesine yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür etti.

Bugüne kadar olduğu gibi 2023 hedeflerine ulaşmaları konusunda da TOBB üyelerinin üzerlerine düşen görevleri layıkıyla yerine getireceklerine inandığını belirten Erdoğan, "Ahilik teşkilatımızın günümüzdeki çatı kuruluşu olarak gördüğüm birliğimizin sahip olduğu mirasın hakkını vermek için gayret gösterdiğini biliyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile gerekse iş adamları ve esnaf temsilcileriyle bir araya her geldiklerinde sorunlarla birlikte çözüm yollarının da dile getirilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etti.

"Sadece şikayet etmek, sadece talep etmek bize de sizlere de yakışmaz" diyen Erdoğan, sorunlar ve tespitlerle birlikte çözüm önerilerinin de konuşulması ve tartışılmasıyla pratik sonuçların elde edilebileceğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık sadece ülkemizin meselelerini değil, bölgemizi ve tüm dünyayı içine alacak şekilde küresel meselelerin çözümü için de sizlerle birlikte çalışıyoruz. G20'den İslam İşbirliği Teşkilatı'na kadar sorumluluk sahibi olduğumuz tüm platformlarda verimli bir iş birliği halindeyiz. İnşallah önümüzdeki dönem daha büyük başarı hikayelerini de yine birlikte yazacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Her konuda olduğu gibi iş dünyasının meselelerini de karşılıklı görüş alışverişiyle yürütmenin temel düsturları olduğunu anlatan Erdoğan, bunun için gerek birliğin gerekse iş dünyası ve esnaf temsilcisi olan diğer kurumların toplantılarına katılmaya özel önem verdiğini bildirdi.

- "Türkiye'yi daha da büyütmenin mücadelesini vereceğiz"

Her meseleyi ehliyle istişare etmek gerektiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Ekonomiyle ilgili konuları görüşeceğimiz, konuşacağımız ehiller işte burada. Sokağın durumunu, piyasada yaşananları gayet yakından takip ediyorum. Ekonomi bürokrasisinin verdiği bilgiyi de alıyorum. Esnafın, girişimcinin, üreticinin durumunu da gayet iyi biliyorum. Açık konuşuyorum, piyasanın işleyişine engel olacak, ekonominin ritmini düşerecek, üretim ve ticaret peşinde koşan insanımızın önünü tıkayacak, tutum içine giren hiç kimseye karşı en küçük bir müsamahamız olamaz."

Türkiye'nin geçen 13 yılda önüne çıkan engelleri, maruz kaldığı krizleri kabuğuna çekilerek değil, tam tersine daha cesaretli bir şekilde öne atılarak aştığını ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bugün de her konuda yapmamız gereken budur. Ekonomide hamdolsun şu anda bir krizle karşı karşıya değiliz ama günü kurtarmaya çalışmak, cari durumu kar saymak, mevcutla yetinmek gibi bir anlayışa da asla kapılamayız. Gün, altyapı yatırımlarından ticarete kadar her alanda yeni ve çok daha büyük hedefler için çalışmaya başlama zamanıdır. Kamu kuruluşları yatırımlarını durdurmayacak tam tersine daha da artıracak. Özel sektörümüz yatırımlarına ara vermemeli, vermeyecek tam tersine yeni yatırımlar için kolları sıvayacak. Girişimcilerimiz daralan pazarları, bunlar için üzülmeyecek, tam tersine daha büyük, daha bakir pazarlar bulmak için dünya pazar onlar kepçe dolaşacak, koşturacak. Turizmcilerimiz gelmeyen misafirlerinin yerine farklı ülkelerden daha fazlasını tesislerine çekmenin yollarını arayacak. Böylece hep birlikte Türkiye'yi daha da büyütmenin, daha da ileriye götürmenin mücadelesini vereceğiz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, vize serbestisi konusunda AB'nin öne sürdüğü şartlarla ilgili, "Beş tane madde var ki bunların içerisinden bir tanesi felaket. Nedir o? 'Terörle Mücadele Yasası'nı değiştireceksiniz' dediler. Bize bu aklı verenler, önce Avrupa'da parlamentonun önüne teröristlerin kurduğu çadıra niye müsaade ediyorlar? Önce bunun cevabını versin" dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de yapılan "TOBB 72. Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Töreni"nde yaptığı konuşmada, turizm sektöründe "Acaba dünyadaki operatörler buraya turist getirler mi?" gibi bir düşünce olmaması gerektiğini söyledi.

Turizmcilere seslenen Erdoğan, "Artık biz, dünyayı kazan-kepçe anlayışıyla turizm noktasında operatörleri kurarak, biz gidip oralardan müşteriyi alıp buraya getireceğiz. Bunu yapmamız lazım. Bunu yapacak güçte olduğumuza inanıyorum. Sektörde bu gücü elinde tutan girişimcilerimizin olduğunu da biliyorum. Başka türlü 2023 hedeflerimize nasıl ulaşabiliriz? Başka türlü bölgemizin ve dünyanın, adeta fokur fokur kaynadığı şu dönemden nasıl güçlenerek çıkabiliriz? Daha da ötesi eğer böyle yapmazsak vatanımızın bütünlüğünü, milletimizin birliğini nasıl güvence altına alabiliriz?" diye konuştu.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun, "Yılda 1 milyon 400 bin işsizi, iş sahibi yapmak için gerekli çalışmayı yapacağız" sözlerini Türkiye için yeni bir sıçrama noktası olarak gördüğünü belirten Erdoğan, TOBB'a teşekkür etti. Bunun çok önemli bir adım olduğunun altını çizen Erdoğan, artan nüfusla beraber bakıldığında 1,5 milyon işsizin, 1 milyon 400 bin üyesi bulunan TOBB çatısı altında iş sahibi yapılmasının, hem işverenler hem de ülke için çok büyük bir dinamizmin kazanılması anlamına geleceğini söyledi.

Bu gücün TOBB'da olduğuna inandığını ifade eden Erdoğan, "Her üye ortalama bir işsiz alacak. Hesap bu kadar basit. Ben piyasa adamı olduğum için öyle bakıyorum olaya. Bunu başarırsınız. Bu gücün sizde olduğuna inanıyorum. Özel görüşmeler yaptığım bütün dostlarımız da 'Yaparız' diyorlar. Bugün de Başkan'dan sinyali aldık, evelallah bu işi başaracağız demektir." ifadesini kullandı.

Bunun için ekonomi bürokrasisinin iş dünyasına daha fazla kolaylık göstermesi, destek olması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Özellikle finansman konusunda yaşanan sıkıntıların çözümü için faizlerin düşürülmesi başta olmak üzere her fırsatta dile getirdiğim hususların daha fazla dikkate alınmasını bekliyorum. Bankacılık sektörünün reel kesime karşı tavrı zaman zaman altın yumurtlayan tavuğu kesme durumuna dönüşüyor. Böyle bir anlayış olamaz. Dolayısıyla finans sektörünün, bankacılık sektörünün girişimcilerimizin önünü açması lazım. Bu nasıl olacak? Faizi düşürmek suretiyle olacak. Sürümden kazan. Tavukların hepsini kes, ortada birşey kalmaz. Bu adımın atılması lazım. Halbuki ekonomi sadece bir tarafın kazanacağı değil, ancak hep birlikte kazanabileceğimiz bir alandır. Sadece kendiniz kazanmaya kalkarsanız, bir süre sonra tüm muslukların kapandığını görürsünüz."

- "Türkiye bir sömürü ülkesi değildir"

"Gelelim bir başka meseleye, pasaport meselesi bunlar görüşülür, yapılır. İnşallah mesafe de alınır" diyen Erdoğan, yeni kurulacak hükümetin, bunun üzerinde bir çalışma yapmasının 22 Mayıs'tan sonra atılacak bir adım olduğunu söyledi.

Vize meselesinde müsterih olunmasını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Avrupa Birliği vize serbestisini getirir diyorum ben. Biz zaten başbakanken bunlar bana söz verdiler. Ne zaman için? Bu yılın Ekim ayı için söz verdiler. Daha sonra ne yaptılar? 'İşte biz bunu Haziran'a çekelim, Haziran'da yapalım' dediler. Ama 'Haziran'a çekelim' derken, burada bir şey daha söylediler, 'Şunu şunu yapacaksınız'. 72 tane madde öne sürdüler. Bu rivayet yeni çıktı, yoktu bunlar, nereden çıktı bunlar?

Beş tane madde var ki bunların içerisinden bir tanesi felaket. Nedir o? 'Terörle Mücadele Yasası'nı değiştireceksiniz' dediler. Bize bu aklı verenler, önce Avrupa'da parlamentonun önüne teröristlerin kurduğu çadıra niye müsaade ediyorlar? Önce bunun cevabını versin. Önce bunun cevabını vermeleri lazım. Biz burada terörle, teröristlerle mücadele edeceğiz, beyler parlamentonun önüne teröristlere çadır kurduracaklar. Başteröristin de posterleri oraya asılacak. Diğer teröristlerin posterleri oraya asılacak. Ondan sonra sen kalkacaksın, 'Terörle mücadele yasasını değiştir' diyeceksin, sen Türkiye'nin ne zamandan beri bu tür talimatlar almaya başladığını öğrendin? Böyle bir şey var mı? Böyle bir şey olamaz."

Bugün birilerinin bazı açıklamalar yaptığını söyleyen Erdoğan, "Buna benzer açıklamaları daha çok yaparsınız. Bu millet, kendilerine adil davranılmadığı takdirde... Çünkü devletin esası adalettir. 'Adalet mülkün esasıdır' ifadesi mal, mülk anlamında değil, devlet anlamındadır. Devletin esası adalettir. Eğer bir devlette adalet yoksa, o devlet çökmeye mahkumdur. Bize bu tavsiyeleri yapanların önce bir defa işe buradan başlamaları lazım. Adil olmaları gerekir. Türkiye artık bir sömürü ülkesi değildir, kusura bakmasınlar. Bu konuda da adil davranmaları gerekir." dedi.

- "Asaletimizle dalga geçirtmeyeceğiz"

Türkiye'nin 3 milyon mülteciyi barındırdığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Ne dediler? 'Biz, size yılda 3 milyar avro vereceğiz'. Peki bu parayı verdiler mi şu ana kadar? Yok. Hala orta sahada top çeviriyorlar. Verecekseniz, verin. Bu parayı gidip de filanca yerden buraya dolaşıp gelecek diye bize adresler vermeyin. Buraya geliyor yöneticiler, gidiyor bizim kampları geziyor, öbür taraftan da diyor ki 'Bize proje gönderin'. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Ne projesi? Git, 25 kamp var şu anda. Bu kampları görüyorsun, proje diye birşey yok. Biz uyguladık, ne projesi? İşi bitirdik biz. Biz konteyner kentleri, çadır kentlerini kurmuşuz, bunlar bize hala 'Proje gönderin, size para gönderelim' diyorlar. Dalga mı geçiyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bu, bir milletin asaletiyle adeta dalga geçmektir. Biz bu asaletimizle size dalga geçirtmeyeceğiz."

G-20 Zirvesinde, "Bakın biz, ianeyle bunu yapmıyoruz. Sizden lütuf da istemiyoruz. Biz, bugüne kadar sizden para gelecek diye bu adımları atmadık ki" dediğini anımsatan Erdoğan, Türkiye'nin bunu insani ve vicdani bir görev olarak gördüğünü söyledi.

- "Duygusal konuşmuyorum"

Türkiye'nin, 6 yıldır Suriye'den gelen sığınmacılar için 10 milyar dolardan fazla faturalı harcamasının olduğunu, STK'ların harcamaları da katıldığında bunun 20 milyar doları bulacağını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Peki bize dünyadan gelen ne? 450 milyon dolar. Rakam ortada. Şimdi bunlar hala bizi oyalıyorlar. Sanki bize çok ciddi bir destek verecekler. Bunun için 'Yılda biz, size 3 milyar avro vereceğiz'. Vereceksen ver. Benim Kızılayım, AFAD'ım var. Bu parayı sen benim bütçeme vermeyeceksin, bu para oradaki mazlumlara, mağdurlara, sığınmacılara gidecek, vereceksen ver. Vermiyorlar, oyalıyorlar, ondan sonra da 'Biz şu kadar destek, yardım verdik' diyorlar.

"Şu anda ne yaparlar, ne ederler bilmiyorum. Vize konusunda bize daha önce verilmiş sözleri bunların, bu yılın ekim ayıdır. İmzalar Ankara Palas'ta bu şekilde atıldı. Şu andaki 'Haziran'a çektik, çekiyoruz', bu dört aylık olay var ya, bunların hepsi sadece kendilerine yeni ve tıkama için bir yol arama projesidir. Temenni ederim ki daha önce verdikleri sözü tutarlar ve en geç ekim ayında bu işi bitirirler. Şimdi bitirirlerse 'Hayırlı olsun' deriz. Bütün bunlarla birlikte bu işler oldu oldu, olmadı biz yolumuza bugüne kadar vizeyle devam etmedik ki, aynı şekilde devam ederiz. Bu işi çok fazla da büyütmeye gerek yok. Bunların hepsinin çıkış yolları var, dik duracağız, eğilmeyeceğiz. Bu çok önemli. Duygusal konuşmuyorum çünkü bu milletin tarihi böyle yazıldı da onun için böyle konuşuyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de yaşananların tarihi bir hesaplaşma olduğunu belirterek, "Kilis'e düşen roketler, oradaki üç beş teröristin şımarıklığı değil, işte bu tarihi hesaplaşmanın bir parçasıdır. Kilisli kardeşlerimizin yaşadığı acıları, sıkıntıları gayet iyi biliyorum. Bu meseleyi çözmek için tüm alternatifler gündemimizdedir, masamızın üzerindedir. Şu anda bununla ilgili tüm operasyonlar acımasız bir şekilde sürmektedir." dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de gerçekleştirilen "TOBB 72. Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Töreni"nde yaptığı konuşmada, geçen aylarda üst üste çok önemli yıl dönümlerinin kutlandığını anımsattı.

18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 101'inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışının 96'ncı, 29 Nisan Kut'ül Amare Zaferi'nin 100'üncü, Sarıkamış Harekatı'nın 101'inci yıl dönümünün ardından, gelecek ağustos ayında ise Balkan Savaşları'nın 103'üncü yıl dönümü olacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların hepsinin zihinlere kazınması ve akıllardan bir an bile çıkarılmaması gereken hadiseler olarak nitelendirdi.

29 Mayıs'ın İstanbul'un fethi olduğunu, muhteşem bir kutlama ile İstanbul Yenikapı'da 29 Mayıs'ta bir araya gelineceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, her birinden ibret ve örnek alınacak çok ders bulunduğunu, bu olayların sadece geçmiş olmadığını geleceğe de ışık tuttuğunu anlattı.

Erdoğan, "Tıpkı Malazgirt Zaferi gibi, 1075'te bu topraklarda kurduğumuz ilk devletimiz gibi, 1300'lerin başında Osmanlı'nın yeni bir devlet olarak tarih sahnesine çıkışı gibi, çağ açıp çağ kapatan İstanbul'un fethi gibi, Viyana önlerinden çekildiğimiz o günler gibi. Tarihimizin tüm önemli dönüm noktalarını, onların ifade ettiği manayı çok iyi kavramak mecburiyetindeyiz. Çünkü bugün yaşadıklarımızın hiçbiri onlardan bağımsız değildir." diye konuştu.

Suriye'deki olayların sadece o topraklarda hayatlarını sürdüren 23 milyonun meselesi olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 milyon kişinin evinden olduğunu, 5 milyonun da yurt dışına sığındığını kaydetti.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye'de olanlar tarihi bir hesaplaşmadır, bunu unutmayın. Kilis'e düşen roketler, oradaki üç beş teröristin şımarıklığı değil, işte bu tarihi hesaplaşmanın bir parçasıdır. Kilisli kardeşlerimizin yaşadığı acıları, sıkıntıları gayet iyi biliyorum. Bu meseleyi çözmek için tüm alternatifler gündemimizdedir, masamızın üzerindedir. Şu anda bununla ilgili tüm operasyonlar acımasız bir şekilde sürmektedir. Kilis'teki kardeşlerimiz, üstat Necip Fazıl'ın Sakarya şiirinde, 'Eyvah eyvah Sakarya'm sana mı düştü bu yük' diye ifade ettiği gibi, bu büyük hesaplaşmanın yükünü omuzlamışlardır."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kilis'e düşen roketler, bombalar sebebiyle şehitlik mertebesine ulaşanlara Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğinde bulundu.

- "Bayrağımızın dışında hiçbir bayrak söz konusu olamaz"

Kesin çözüm noktasında artık günlerin sayıldığını ve bugünlerin yakın olduğunu anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Diğer taraftan artık bu ülkede bizimle birlikte yaşamayacağını söyleyenler olduğunu görüyoruz. Öncelikle gönüllerindeki hevesi açıkça söyledikleri için, layık değiller ama, kendilerine bir teşekkür edeyim dedim. Bizi niyet okuma, bir sürü süslü kavram ve laf kalabalığının arasından asıl mesajları almaya çalışma derdinden kurtardılar. Biz de bundan sonra kendilerine dolaylı yollardan cevap verme sıkıntısından kurtulmuş olduk. Artık söyleyeceğimizi burada olduğu gibi açıkça söyleme hakkına sahibiz. Her sözün bir bedeli vardır. Biz bu toprakları vatanımız kılmaya söz verdiğimizden beri kesintisiz bedelini ödüyoruz. Ayrılma sözü edenler, bunu şahıs olarak kendilerinin bir yere avdet etmesi anlamında söylüyorlarsa buyursunlar, diledikleri yere gitsinler. Yok, vatan topraklarının bir kısmına gözü dikmek anlamında bu ifadeyi kullanıyorlarsa, açıp Arif Nihat Asya'nın 'Bayrak' şiirini, Mehmet Akif'in Çanakkale şehitlerinin anısına yazdığı şiiri, hiç olmadı İstiklal Marşımızı bir okusunlar. Orada kendileri için her türlü cevap var. Ben de hep ifade ettiğim dört ilkeyi tekrar etmekle yetineceğim, 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet."

Bu milleti kimsenin parçalayamayacağını, 79 milyonla tek millet olunduğunu, milletin tek bayrağının bulunduğunu, paçavraları bayrak olarak ortaya koyanların aldandığını belirten Erdoğan, "Bu ülkede bayrağımızın dışında hiçbir bayrak söz konusu olamaz." dedi.

Konuşmasında "Tek vatan"a vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "780 bin kilometrekareyle bu vatan, tek vatan toprağıdır. Buralar tarla, arazi değildir, buralar şehit kanlarıyla sulanmış, yoğrulmuş vatan toprağıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bir devlet, asla... Paralel devletmiş, yok şöyle devletmiş, yok böyle devletmiş, kesinlikle böyle bir şey olamaz. Paralel devlet hülyasında bulunanlar başlarındaki neredeyse, buyursunlar oraya gitsinler. İmamlarından ayrı kalmasınlar, onlar da oraya lütfetsinler." değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Muhalefet hala AK Parti'nin almış olduğu bu olağanüstü kongre kararıyla ilgili olarak farklı farklı yorumlar yapıyor. Önce siz kendi içinize bir bakın. Siz kendi içinizde ne hale gelmişsiniz? Şimdi kalkıp iktidar partisinin aldığı bu olağanüstü kongreyi, kalkıp 'Bunun Beştepe'yle şöyle, böyle, alakası var, yok', bunların üzerinden birçok şeyler yapıp duruyorsunuz. İşinize bakın, işinize. Önce güçlü bir demokrasi, güçlü bir muhalefetle olur. Siz hiçbir zaman güçlü bir muhalefet olamadınız, önce bunu bir düzeltin." dedi.

Erdoğan, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) İkiz Kuleler'de yapılan "TOBB 72. Genel Kurul Hizmet Şeref Belgesi ve Plaket Töreni"nde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kalbi konumunda olan bir bölgenin merkezinde yer aldığını söyledi.

İstanbul'dan kalkan bir uçakla 1 milyar insana, 50'nin üzerinde ülkeye birkaç saat içerisinde ulaşılabildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Stratejik önemi sebebiyle coğrafyamız her dönemde planların, dikkatlerin ve arzuların üzerinde odaklandığı bir bölge olmuştur. Uzun yıllar ayrılıkçı milliyetçilik üzerinden böl-parçala-yönet veya böl-parçala-yut taktiğiyle biçimlendirilen bölgemiz, bugün terör örgütleri üzerinden kontrol edilmeye çalışılıyor. Burada esas gaye, bölge ülkelerinin imkanları ve enerjilerini bu tehditlerle boğuşmaya hasretmesini sağlamak böylece kalıcı istikrar yerine sürdürülebilir istikrarsızlığı hakim kılmaktır. Yaptıkları budur."

PKK, YPG, DHKP/C, DAEŞ, El-Kaide gibi terör örgütlerinin de bu projenin birer maşası oluğuna değinen Erdoğan, Türkiye iç barışını tahkim edecek, ekonomisini büyütecek, demokrasisini güçlendirecek adımlar atmaya kalktığında, ekonomik ve siyasi tetikçilerin devreye girdiğini aktardı.

Türkiye'nin bakışlarını sınırlarının dışına yönelttiğinde, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar ve Orta Doğu'da yaşayanlarla kucaklaşıldığında terör örgütlerinin silaha sarıldığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bizim uluslararası ilişkilerde de içimizdeki bazı kesimlerin tavırlarında da çifte standardı, ilkesizliği, söz ile eylem arasındaki derin ayrımı iliklerimize kadar hissettiğimiz meselelerin başında terör geliyor. Bize demokrasi, insan hakları dersi verenler veya vermeye kalkanlar, ekonomik kalkınmanın güya yolunu gösterenler, bunun önündeki en büyük engel olan terör konusunda gereken desteği hiçbir zaman vermediler. Tam aksine teröristleri kendi ülkelerinde beslediler. Onlara parasal kaynaklar temin ettiler. Onlara yataklık yaptılar. Bugün bölücü terör örgütünün militanları için Suriye ve Irak ne kadar önemliyse emin olun, siyasi uzantıları için de çoğu Avrupa ülkesi o derece güvenli limanlardır. Yanı başımızdaki bir Avrupa ülkesinde terör örgütlerinin militanlarına silahlı ve ideolojik eğitim verdikleri kamplar faaliyet gösterebiliyor. Bunları takip ediyoruz, biliyoruz."

Türkiye'de suç işlemiş, cinayete karışmış, bombalı eylem yapmış, terör örgütü adına haraç toplamış suçluların tüm Avrupa ülkelerinde ellerini, kollarını sallayarak gezebildiklerine dikkati çeken Erdoğan, "siyasi sığınmacı" denilerek eli kanlı canilerin, terör örgütünün liderlerinin himaye edilerek korunduğuna işaret etti.

Türkiye'nin iade taleplerinin yargı sistemi içerisinde akamete uğratıldığını ya da bürokrasiye boğularak engellendiğini ifade eden Erdoğan, Avrupa'dan terör bağlantılı suçlardan dolayı Türkiye'ye iade edilenlerin oranının yüzde 3 olduğunu bildirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Yani ülkemizde cana kıymış, teröre bulaşmış, suç işlemiş, her yüz kişiden 97'si bugün rahatça Avrupa ülkelerinde kendilerine sağlanan özgürlük ortamından istifade ediyorlar. Özdemir Sabancı'nın katillerinden Fehriye Erdal, bunun en somut, en canlı örneğidir. Geçenlerde Türk medyasında, yazılı medyada, görselde görüntülediler. Bu manzara sadece benim değil 79 milyonun tamamının içini acıtıyor. Buna rağmen Avrupa Birliği'nin terör kavramı üzerinden ülkemize hedef alan açıklamalar yapması, tam bir kara mizah örneğidir. İşte Belçika'daki olaydan önce kendilerine Dışişleri Bakanlığımız gerekli bildirimi yaptı. Ne dediler? 'İlgisi, alakası yok' dediler. Sonra havalimanında teröristler bombaları patlattı. Ondan sonra 'Hayır' diyebildiler mi? Yok ve Belçika karıştı. Aynı şey Hollanda için oldu. Güven, yok. Onlardan bize böyle bir destek var mı? Neredeyse hiç yok."

- "Türkiye kucak açmaz"

AB üyesi ülkelerden öncelikle teröre destek veren kendi mevzuatlarını düzeltmelerini, bir an önce bu yüz kızartıcı tablonun önüne geçmelerini beklediklerinin altını çizen Erdoğan, önce bu konun halledilmesi gerektiğini belirtti.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şayet Türkiye'den canlı bombalar için başkentine taziye çadırı kurduracak, teröristleri baş tacı edecek, terör örgütleri arasında ayrım yapacak bir mevzuat istiyorlarsa hiç beklemesinler. Türkiye, onların yaptığı gibi teröre ve teröriste kucak açmaz. Ayrıca Avrupa Birliğinin öncelikle kendi üye ülkeleri arasında ortak bir terör tanımı benimsemesi, bu konuda net bir tutum ortaya koyması gerekiyor. Önce bunu başarması lazım. Bizim ödediğimiz bedelin, yaşadığımız acının, verdiğimiz can kayıplarının onda birini dahi yaşamamış ülkelerin en küçük hadiseler karşısında aldıkları tedbirleri, attıkları adımları görüyoruz. Bırakın mahkeme kararlarını, kanunları, idari düzenlemelerle özgürlükleri nasıl askıya aldıklarını, güvenlik tedbirlerini nasıl genişlettiklerini çok çok iyi biliyoruz. Hani derler ya 'Ele verir talkını, kendi yutar salkımı' bunların durumu bu, Avrupa Birliği'nin yaptığı işte tam bu."

Özellikle ekonomi üzerinde hassasiyetle durduklarını dile getiren Erdoğan, 1970'li yıllardan itibaren kronik hale gelen krizler sebebiyle Türk milletinin haklı olarak yaşanan her hadise karşısında bir tedirginlik yaşadığını vurguladı.

Erdoğan, Türkiye'nin sadece ekonomisinin büyümediğine ve demokrasisinin güçlenmediğine işaret ederek istikrar ve güven ikliminin çıtasının da yükseldiğini anlattı.

"Eskiden dünyada işler yolunda giderken biz bir şekilde kendimizi krize sokmayı becerirdik" diyen Erdoğan, şimdi dünyada kriz yaşanırken Türkiye'nin yolunda yürümeye ve çarkını döndürmeye devam ettiğine işaret etti.

Geçen yıl yaşanan iki seçimin bunun en çarpıcı örneği olduğunu aktaran Erdoğan, eskiden bir seçim olduğunda ortalığın karıştığını söyledi.

- "İşinize bakın"

İktidar partisinin olağanüstü kongre kararı almasıyla Başbakan ve hükümet değişikliği süreci içinde olunduğunu belirten Erdoğan, danışmanı, Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve 20 aydır da Başbakanlık olarak birlikte çalıştığı Ahmet Davutoğlu'na hizmetleri için teşekkür etti.

Erdoğan, şöyle konuştu:

"AK Parti kongresinde seçilecek yeni genel başkanın, dolayısıyla Başbakan'ın şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Tabii bu arada muhalefete şaşıyorum. Muhalefet hala AK Parti'nin almış olduğu bu olağanüstü kongre kararıyla ilgili olarak farklı farklı yorumlar yapıyor. Önce siz kendi içinize bir bakın. Siz kendi içinizde ne hale gelmişsiniz? Şimdi kalkıp iktidar partisinin aldığı bu olağanüstü kongreyi, kalkıp 'Bunun Beştepe'yle şöyle, böyle, alakası var, yok', bunların üzerinden birçok şeyler yapıp duruyorsunuz. İşinize bakın, işinize. Önce güçlü bir demokrasi, güçlü bir muhalefetle olur. Siz hiçbir zaman güçlü bir muhalefet olamadınız, önce bunu bir düzeltin."

10 Ağustos 2014'ten beri Türkiye'nin yeni bir döneme girdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu mesele asla 'Şu veya bu şahıs meselesi' değildir. Konuyu sadece isimler üzerinden okuyanlar, ülkeye de millete de kötülük ettiklerini bilmelidirler. Türkiye'nin meselesi, açık, net söylüyorum sistem meselesidir." diye konuştu.

"Madem devir bilgisayar devri onun üzerinden bir örnekle meramımı anlatmaya çalışayım" diyen Erdoğan, bilgisayarlarda, kasa, içindeki parçaların bulunduğu donanım ile bilgisayarın çalışmasını sağlayan programların oluşturduğu yazılımın bulunduğunu anımsattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye geçtiğimiz 13 yılda katettiği büyük mesafe sayesinde donanımını baştan aşağı değiştirdi, geliştirdi. Buna karşılık hala 1960 ve 1980 darbelerinin milletimize dayattığı eski bir anayasayla yani eski sürüm bir yazılımla bilgisayarımızı kullanmaya çalışıyoruz. Bazı ülkelerde anayasalar tarihi metinler olduğu için yeniden yazılmak yerine yeniden yorumlanarak güncel gelişmeler karşısında ne yapıyor? Korunabiliyor. Bizim anayasamızın böyle bir özelliği de yok, yani tarihi değerinin hatırına korumamız gereken bir anayasaya da sahip değiliz. Değiştirile değiştirile zaten yamalı bohçaya dönmüş, bütünselliğini kaybetmiş bir anayasayla karşı karşıyayız. Öyle ise sahip olduğumuz güçlü donanımı buna uygun bir yazılımla destekleyerek verimimizi katbekat artırabilmenin yoluna gitmeliyiz. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi meselesine işte böyle bir anlayışla yaklaşmamız gerekiyor. Hiçkimsenin Türkiye'yi vejeteryan diyete mahkum edilmiş bir aslanlar ülkesi haline getirmeye hakkı yoktur."

- "Mesele tamamıyla ipe un sermek"

Milletin arzusu ve Türkiye'nin ihtiyacına göre uygun çözümlerin bulunup hayata geçirilmesi gerektiğine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şahsen bu meselenin hep mümkün olan en geniş uzlaşmayla hallinden yana oldum ama maalesef ülkemizde kendisi yeni bir şey üretmeyen, yapılanlara da engel olmayı asli görevi sanan bir müzmin muhalefet anlayışı var. Bunun için daha önceki yeni anayasa teşebbüslerimizde arzu ettiğimiz neticeleri alamadık, zaten sizler de takip ettiniz. 47 madde, her birinin üçer temsilcisi ve bu üçer temsilciyle beraber yapılan çalışma baktık ki ana muhalefetin başı hatırlayın, dedi ki, 'Bu 47 maddeyi çıkaralım'. O zaman Başbakan'ım, arkadaşlarıma dedim ki 'Tamam, hemen gidin, görüşün işi bitirelim' ve bakın biz o zaman Parlamento'da sayısal olarak hangi konumdayız 325, onların toplam 220 böyle bir noktada biz 3 temsilci vermişiz, onların toplamı 9 temsilci vermiş. Ya derdimiz bağcıyla değil, derdimiz üzümü yiyelim ama bunların derdi bağcıyla ve gönderdik arkadaşları tabii bunlar hemen uyandı, 'Oyun bozuldu' dediler. Ve dediler ki 'Diğer ikisinin de buna imza atması lazım'. 'Ya biz ikimiz zaten bunu halledebiliyoruz, gel halledelim', 'Olmaz' ve o 47'yi yapamadık. Tekrar başlandı, 61 madde. Tekrar arkadaşlara dedim 'Gidin, görüşün, hadi şu geldiğimiz noktayı halledelim, çözelim.' 'Diğer ikisinin de olması lazım' dediler, yine yapamadık. Mesele yeni bir anayasa, diri bir anayasa yapmak değil, mesele tamamıyla ipe un sermek. Şimdi yeni bir süreç devam ediyor. Temennim ve beklentim, bu sürecin başarıyla sonuçlanarak Türkiye'nin hedeflerine uygun bir anayasal zemine ve yönetim sistemine kavuşmasıdır."

TOBB'a yeni anayasa konusuna verdiği samimi destek ve yaptığı çalışmalar için teşekkür ederek genel kurulunun hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, hizmet şeref belgeleri takdim edilecek delegeleri de tebrik etti.

- Törenden notlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından, törene geçildi. Hizmette, 10, 20 ve 33 yılını dolduran TOBB delegeleri hizmet şeref belgesini Erdoğan'dan aldı.

TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a plaket hediye etti. Programın sonunda, "19. Türkçe Konuşan Girişimciler Heyeti" adına Kazakistan heyeti ile fotoğraf çektiren Erdoğan'a Kazakistan yerel giysisi giydirildi. Erdoğan, ayrılmadan önce TOBB üyeleriyle de hatıra fotoğrafı çektirdi.

Toplantıya Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan ve Lütfi Elvan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Maliye Bakanı Naci Ağbal, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da katıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber