Belediye Kürtçe de hizmet versin mi?

Kaynak : Radikal
Haber Giriş : 06 Ocak 2007 12:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Diyarbakır Sur Belediye Meclisi'nin belediye hizmetlerinde Türkçe dışındaki yerel dillerin kullanılması yönünde aldığı karar karşısında İçişleri hemen inceleme başlatsa da, bölgede yaşayan insanların büyük çoğunluğunun Türkçe dışında başka bir dil konuşuyor olması, tartışmanın suç ve ceza kavramları dışında ele alınmasını hak ediyor.

Aslında bu konudaki ilk ciddi çıkış, iki yıl önce Avrupa Sosyal Forumu'na bir yazı gönderen Diyarbakır Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'tan gelmişti. Demirbaş, 'Çok dillilik ışığında belediyecilik ve yerel yönetimler' başlıklı yazısında, "Farklılıklar birer hata değildir" diyor ve her kültürün 'eşsiz' ve 'değerli' kabul edilmesi gerektiğini vurguluyordu. Yazıda, belediye personeli istihdam edilirken yerel dili bilme şartı aranması, resmi evrakların farklı dillerde yapılabilmesi, belediye raporlarının çok dilli bir biçimde düzenlenmesi, hatta her dil grubunun kendi 'Halk Meclisi'ni kurması gibi öneriler getiriliyordu.

Bu öneriler Avrupa Sosyal Forumu'nda tartışılırken, Türkiye'de mahkemeye taşındı. 2005'te kaleme aldığı bu yazıdan ötürü 'terör örgütü propagandası' iddiasıyla yargılanan Demirbaş beraat etti. Demirbaş, beraatın ardından ikinci adımı attı ve Sur Belediye Meclisi önceki gün 7'ye karşı 17 oyla Türkçenin yanı sıra, bölgede konuşulan Kürtçe, Arapça, Zazaca ve Süryanice gibi dillerde de belediye hizmeti verilmesi kararını aldı.

Bu kararın henüz dumanı üzerindeyken İçişleri Bakanlığı'nın 'bir başmüfettiş görevlendirilerek konunun incelemeye alındığını' açıklaması yeni bir krizin işareti olarak ortada duruyor. Ama Demirbaş'ın şu sözleri karardan dönülmeyeceğini de gösteriyor: "İnsanlar düşünceleri için yaşarlar. Soruşturma demokratikleşme açısından yanlış adım olur."

Demirbaş, kararlarının resmi yazışmaları kapsamadığını vurgularken, DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk 'demokratik bir tepki olarak resmi evrakta da Kürtçe kullanılabileceği' görüşünde. Hukukçulara göre ise, Türkçe bilmeyen vatandaşlara hizmet için alınan bir kararın yasalara aykırı bir tarafı yok. İşte, belediyelerde Kürtçe ve diğer yerel dillerin kullanılması konusunda tarafların düşünceleri:

'Kürtçe de Türkçe kadar saygın'

DTP Eşbaşkanı Aysel Tuğluk: Henüz genel bir karar olarak yorumlamamak lazım. Bazı belediye başkanlarımızın ihtiyaçlar dayattığı için kendi kararlarıyla hayata geçirdikleri bir uygulama bu.

Kürtçenin de en az Türkçe kadar saygın bir dil olduğunu düşünüyoruz. Dillerin, kültürlerin özgür olması gerekir. Bölgede yaşayan insanların büyük bir bölümü Kürtçe konuşuyor. Türkçeyi hiç bilmeyenler ve yeteri kadar kullanamayanlar da var. Bu insanlarımız hizmet almak istediklerinde dertlerini nasıl anlatacaklar? Kendinizi o belediye çalışanlarının yerine koyun. Vatandaş Türkçe bilmiyor, 'Gel derdini Türkçe anlat, ben de Türkçe çare bulayım' diyebilir misiniz? Böyle bir düşüncenin pratikte karşılığı var mı?

Yasalar işte bu ihtiyaca yanıt veremiyor. Toplumun gerçekliğine aykırı bir yasal düzenleme varsa, elbette buna karşı mücadele etmek gerekir. Meşruiyet ve haklılık da önemli. Bunu meşru, demokratik bir tepki olarak yorumlamak lazım. Bu karar Türkçeyi reddetmek anlamına gelmiyor. Türkçeyi kullanacağız elbette. Ama Kürtçeyi de kullanmak istiyor insanlar. Yasal düzenlemelerin yapılması en gerçekçi yoldur. Ama yıllardır mücadelesi verilmesine rağmen adım atılmıyor oluşunu da unutmamak gerekir. Kürtçe de Türkçe kadar geliştirilmeyi hak eden bir dil. Bu toplumun 20 milyonu Kürtçe kullanıyorsa, devlete düşen bunun yasal düzenlemesini yapmaktır. Bu Türkiye'yi sıkıntıya sokacak bir durum değil, aksine çağdaş dünyanın gereklerini yerine getirmektir. Biz devlet kendi vatandaşını olduğu gibi kucaklasın, diliyle, kültürüyle kabul etsin diyoruz. İki dilin bir arada kullanılmasını bir zenginlik olarak görsün, bunun Türkiye'ye ne zararı var? Demokratik bir tepki olarak resmi evrakta da Kürtçe kullanılabilir. Bir sivil itaatsizlik eylemi geliştirmeye çalışıyorlar. Belki biraz uyarıcı olur. Anayasal, yasal güvenceye kavuşturulmalı Kürtçe. İsviçre'de, Belçika'da, pek çok ülkede okullarda azınlık dilleri okutuluyor. Örneği olmayan, bir dilin yasaklanmasıdır.

'Resmi yazışmaları kapsamıyor'

Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş: Halkla iyi bir iletişim kurmak, anlaşılabilir, kalıcı ve sürdürebilir bir hizmet götürülebilmesi için belediyeler yerel dillerden yararlanmalıdır. Ama resmi yazışmalar, resmi evraklar zaten resmi dille olur. Bu konuda yasalar ortada. Türkiye'de çok kimlikli bir yapı var. Bu farklı kimliklerin ifade edildiği yerlerden birisi de belediyeler olmalı. THY, yolcularına hem Türkçe hem de gideceği ülkenin diliyle bilgi veriyor, çünkü verdiği hizmetin anlaşılır olmasını istiyor. Bizim yapmaya çalıştığımız da budur. Kararımızın yasal olmayan bir tarafı yok. Zaten bu konudaki görüşlerimi ifade ettiğim makaleden de beraat ettim. AB'nin standardı çok kimliklilik. Turistlere oluşturulmuş enformasyon bürolarında İngilizce hizmet sunulurken, neden kendi vatandaşımıza benzer bir hizmet sunmak suç olsun? Beldemizde yaşayan 104 bin kişinin yüzde 72'si Türkçeden başka diller konuşuyor. Onları yok sayamayız. Biz sekiz-dokuz ay önce 90 bin kişi üzerinde bilimsel bir anket çalışması yaptık. Yüzde 72 Kürtçe, yüzde 24 Türkçe, yüzde 1 Arapça, yüzde 3 de diğer diller dediğimiz, Süryanice, Ermenice, İngilizce gibi dillerin konuşulduğunu belirledik.

Zaten biz bu kararı almadan da Türkçe dışındaki dillerde çalışmalar yapıyorduk. Kürtçe-Türkçe-İngilizce oyun kitapları, broşürler yayınladık. Ben başka bir dili kötülemeyi, yok etmeyi öngörmüyorum. Bir kültürü yadsıma, değersiz görme, yok sayma, yok etme politikası bize uygun düşmez. Ama Türkiye'de tek dillilik, tek kültürlülük esas alınıyor. İnsanların farklılıklarıyla birlik içinde olabileceği şartlar ancak demokratik bir Türkiye'nin kapılarını açar. Diliyorum ki, bu kararımızdan ötürü soruşturma açılmaz.

Bu bir demokrasi ayıbı olur çünkü. Hukukun bu konuda da galip geleceğine inanıyorum. Çünkü haklar yasalardan önce gelir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber