Türkeş: Yüzde 60-70 'evet' de 'hayır' da çıkabilir

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, "Halk oylamasına 10 gün var. 'Evet' mi, 'hayır' mı çıkacak diyebilen babayiğit var mı? Herkes kılıcın üzerinde. Bıçak sırtı. Yüzde 60-70 'Evet' de 'Hayır' da diyebilir" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Nisan 2017 13:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, MHP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde başkanlık sistemiyle ilgili açıklamalarına ilişkin, "O, Milliyetçi Hareket Partisi'nin resmi görüşü. Ben o konuşmayı yaparken MHP'nin genel başkan yardımcısıydım." dedi.

FOX TV'de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Türkeş, Türk siyaseti çok partili siyasete dönüşürken bütün halkın iradesi doğrultusundaki siyasi görüşlerin, siyaset sahnesinde temsil edilmeye başlandığını söyledi.

Kimi vatandaşların dini meseleleri, kimilerinin milli meseleleri, kimilerinin ekonomiyi, kimilerinin sosyalizmi o günün şartlarında ön planda tuttuğunu aktaran Türkeş, "Ve bu insanlar siyasete yansıtıldı ama o dönemdeki güçlü liderler o kadar güzel meseleleri, davaları omuzladılar ki isimleriyle özdeş oldu." diye konuştu.

Türkeş, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Anadolu'ya gittiğinizde çoğu yerde hala işte bilmem ne amca var, Türkeşçi. MHP'li falan değil, Türkeşçi ya da Erbakancı. Yani isim davayla, ideolojiyle özdeşleşmiştir. Bu mühim bir şey. 'Yani ben çıktım bunu böyle yapacağım.' Yapamazsın. Bu ancak insanın, milletin, vatandaşın o davayı savunan insana itimat etmesi, o meseleyi iyi savunduğunu görmesi, gözlemlemesiyle... Yani sadece MHP'liler mi diyor 'Türkeşçi' diye. Gidiyorsun bir kasabaya, diyor ki 'İsmail Bey'e git Türkeşçi'. Diyen solcu, CHP'li. Herkes o kadar kabul etmişti ki bu siyasi geleneği.

Bir gün, bir arkadaşımın babası bir konuda babamı eleştiriyor, 'Şunu niye yaptı?' falan diye. Önce dinledim, sonra güldüm. Dedim ki; 'Sen hiç hayatında MHP'ye oy verdin mi?' 'Hayır vermedim' dedi. 'Sana ne Türkeş'in ne dediğinden?' dedim. 'Sen bana bunu söyleyemezsin. Türkeş, Türkiye'deki bütün insanların, Türk milliyetçiliği konusunda milli bir mesele olduğunda kafasını çevirip baktığı adamdır. Biz, milli bir konuda karar verilmesi gerektiğinde Türkeş'e bakarız. Ben ona oy veririm, vermem o benim kendi kişisel tercihim' dedi. Çok gencim o zaman, bana bir ders oldu, arkadaşımın babasının söyledikleri."

Küçükkaya'nın "Büyük adamların evladı olmak zordur. Baba olarak nasıldı Türkeş?" sorusu üzerine Türkeş, "Baba olarak müşfik biriydi. Yani sert bir insan değildi. Çok müşfik bir insandı, çocuklarıyla yakın ilgiliydi. Biz 7 kardeşiz. Bütün çocuklarının eğitim, sağlık, her şeyiyle takip edip ilgilenmeyi isteyen bir babaydı." diye konuştu.

Sünnetinin Çankaya Köşkü'nde yapıldığını belirten Türkeş, şöyle devam etti:

"1960 ihtilali oldu, 27 Mayıs. Babam Başbakanlık Müsteşarı. Ben de o sene ilkokula başlayacağım. Biliyorsunuz bizim Anadolu'daki gelenek, çocuk ilkokula başlamadan sünnet ettirilir. İşte babam izin istemeye Cemal Gürsel'e gidiyor, diyor ki; 'Ben oğlumu sünnet ettireceğim.' Cemal Gürsel de öyle babacan bir adam. Çankaya Köşkü'nde oturuyor, 'Getir burada yapalım.' diyor. O zaman gene onların beraber olduğu insanların, yani bir tek ben değil. Yanlış hatırlamıyorsam 8-10 tane çocuk bir arada bizi Çankaya Köşkü'nde sünnet ediyorlar. Şimdi yıllar sonra ben orada başbakan yardımcısı olarak görev yapıyorum."

Tuğrul Türkeş, programda MHP Genel Başkan Yardımcısı olduğu dönemde başkanlık sistemini eleştiren açıklamalarının yayınlanması üzerine şunları kaydetti:

"O, Milliyetçi Hareket Partisi'nin resmi görüşü. Ben o konuşmayı yaparken MHP'nin genel başkan yardımcısıydım. Beni o programa çağırdıklarında MHP'nin resmi görüşlerini temsilen çağırıyorlar. Ben de oraya gittiğimde MHP'nin resmi görüşünü anlatıyorum. Şimdi Türkiye'nin neye ihtiyacı var konuşuruz, referandumdaki maddelerle ilgili konuşuruz. Şimdi iki statü var. Birincisi şahsi olarak çıktığınızda. İki kişi çıkıyoruz. Biri MHP'nin Grup Başkanvekili Oktay Vural. Öbürü de MHP'nin Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş. Niye çıkıyoruz? MHP'nin resmi görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak için. Şahsi görüşüm hala geçerli. Türkiye'nin ihtiyacı varsa bunun konuşulması lazım."

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, 16 Nisan'daki halk oylamasına az süre kaldığını anımsatarak, "Bu seçim, 10 yıl önce 'Cumhurbaşkanını halk seçsin' diye başlayan süreçte bir ikmal, tamamlama çalışmasıdır. Buradaki hedef daha iyi bir yönetim, istikrardır." dedi.

FOX TV'de İsmail Küçükkaya ile "Çalar Saat" programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Türkeş, yeni sistemdeki bazı yetkiler için "Efendim sabah kalkacak, tüm kahvehaneleri kapatacak." tarzı eleştiriler getirildiğini ancak yüzde 50'den fazla oy alacak bir cumhurbaşkanının asla böyle şeyler yapamayacağını dile getirdi.

CHP dahil hiçbir partinin, "deli" vekil seçmediğini anlatan Türkeş, bu milletin feraset sahibi ve sorumlu olduğunu, oyunu ve tercihini her zaman doğrudan yana kullandığını belirtti.

Türkeş, bu tür iddiaların çok "havada" ve gerçek dışı olduğunu dile getirerek, "En üzücüsü, AK Parti'nin mevcut kadrolarının alternatifi yok. Çıkıp, 'Bu yetkiler var ama yarın ben cumhurbaşkanı olursam bunun yarısını yüzde 75'ini kullanacağım.' diyen adam yok. 'AK Parti de facto iktidar. AK Parti'den de facto Cumhurbaşkanı çıkacak. Biz de AK Parti'ye karşıyız. Onlar bunu kötüye kullanırlar.' Böyle bir mantık olmaz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanının, halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla seçileceğini anımsatan Türkeş, zamanında, merkez sağda bilinen bir partinin saygıdeğer bir yöneticisinin, "düz ova siyaseti" diye bir laf attığını ve o dakika siyaset dışı kaldığını, bunun da otokontrol olduğunu anlattı.

"HALKIN KARARINA SAYGI GÖSTERELİM"

Tuğrul Türkeş, yeni anayasada "açık" olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Açık, diğer partilerin kendilerini iktidar alternatifi görmemesinde. Daha iyi aday çıkar, senin cumhurbaşkanın gelsin, bu eksikleri tamamlayalım, daha iyi bir yönetim tarzı ortaya koyalım. Desin ki 'Bu yetkiler bana göre biraz fazla. Ben daha azını kullanacağım.' ve azını kullan. Ahmet Necdet Sezer her davete gitti mi yurt dışında? Şimdi mesela diyelim ki bir cumhurbaşkanı yurt dışından her davete icabet ediyor. Başka bir cumhurbaşkanı bunların içinden seçiyor. Üçüne beşine, zorunlu gördüğüne gidiyor. Gerisine gitmiyor. Burada mecbur edebilir misin? 'Hayır sen bunların hepsine gideceksin.' denilebilir mi? Demokrasiye güvenelim. Yarının Türkiye'sinde halkın kararlarına saygı gösterelim. İnsanlar hala bir şeye kafasını odaklayamadı. Bir partiden Meclis'e girerek yüzde 30'la Başbakan olursun. O ayrı. Burada halkın yüzde 50'sinden fazlasının seçtiği bir cumhurbaşkanı ülkeyi yönetecek. Partizanlık yapmaya, taraflı davranmaya kalkarsa, ikinci 5 yılı çiz. Hiç kimsenin partisi yüzde 50'nin üstünde değildir. Yüzde 50'nin üzerinde cumhurbaşkanı demek, toplumun farklı kesimleriyle uzlaşarak oraya çıkan şahsiyet demek. Hanım, bey kimse. Ama yani yeni sistemi hiç anlamadılar bunlar. Bunlar tamamıyla Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiri odaklı. Kamuoyundaki tartışmanın çoğu, 'Nasılsa Recep Tayyip Erdoğan bundan sonra da seçilecek. Onun için işte ya yaparsa.' Böyle bir mantık olmaz. Sen alternatifini hazırla. 2019, iki sene var. Fevkalade bir süreç cumhurbaşkanı adayları için. Hodri meydan."

"HİÇ KİMSE VATANDAŞIN NE VERECEĞİNİ BİLMİYOR"

Cumhurbaşkanının seçimlere götürme hakkıyla ilişkili eleştirilerin hatırlatılması üzerine Türkeş, bunun çok kolay bir karar olmadığını aktardı.

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, vatandaşın oyunun garanti olmadığının altını çizerek, şunları kaydetti:

"Sen cumhurbaşkanı olacaksın. 600 milletvekili var. Döneceksin. Sudan bir sebeple halka gideceksin. Çok kolay bir karar mı? Meclis'e ve oradan birine kızdın diye kendi ipini dahil çekeceksin. 'Seçime gidiyorum.' Vatandaşın oyu kimin cebinde? Halk oylamasına 10 gün var. 'Evet' mi, 'hayır' mı çıkacak diyebilen babayiğit var mı? Herkes kılıcın üzerinde. Bıçak sırtı. 'Yüzde 10-13 kararsız var.' Lafı çevirmeyin. Hiç kimse bilmiyor vatandaşın ne vereceğini. Vatandaş yüzde 60-70 'evet' de 'hayır' da diyebilir. Şimdi bu şartlarda bir partinin genel başkanı olup genel seçimine girmek ayrı. Milletvekili seçimine girersin. Allah ne verdiyse her partinin bir nasibi vardır. Üç aşağı beş yukarı alırsın ama cumhurbaşkanlığı dediğimiz yüzde 50'nin üzerinde alacaksın. Bir cumhurbaşkanı adayı Meclis'i feshedeyim uğruna kendi pozisyonun risk eder mi sanıyorsunuz?"

Bazı akademisyenlerin, dünyanın hiçbir başkanlık sisteminde, başkanın meclisi seçime götürme yetkisinin olmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine, "Akademisyenler batıda hiçbir zaman siyasetin bu kadar içine burnunu sokmaz. Gelişmiş demokrasilerin hiçbirinde o ülkenin en iyi siyaset bilimcisi alıp Başbakan, Cumhurbaşkanı yapmazlar. Hepsi sahadan çıkar. Putperestlikle, düne takılıp kalmakla olmaz. Demokrasi dinamik bir şeydir. Bu yapıyı yarına göre planlamamız lazım. Yani 2 akademisyen, 'Biz baktık. Batıda bunları hiç görmedik.' Ne yapayım yani? Ben batının arkasından gitmek zorunda mıyım? Ben farklı bir uygulamayı niye yapamayayım? ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, şartların eşit olup olmadığı yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:

"Türkiye halk oylamasına gidiyor. Bu seçim, 10 yıl önce 'Cumhurbaşkanını halk seçsin' diye başlayan süreçte bir ikmal, tamamlama çalışmasıdır. Buradaki hedef daha iyi bir yönetim, istikrardır. Yani koalisyonlar olmasın. 7 Haziran'ı hatırlayalım. O zaman Meclis'te bir koalisyon aritmetiği çıktı. 3 parti de elini taşın altına koymadı. Bu tip olayları yaşadık. Bunların hepsi unutuluyor. Sonra da burada problemi yaratanlar, bu problemleri aşmak için gelen çözüm önerilerine alternatif çözüm önerileri de sunmuyorlar ama bunu sadece eleştiriyorlar. Burada yarın gençler için Türkiye için yarın çok mühimdir. Yarın da demokrasi mühimdir. Hukukun büyümesi, genişlemesi, mülkiyet hakkını herkes tarafından iyi bilinmesi ve sahiplenilmesi, iktidarın da bunu güvence altına alması önemlidir. Bunları yapmak istiyoruz."

Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Türkiye'nin, "Muhtemelen 'evet' çıkacak ama 'hayır' çıkması halinde CHP kazanmış olmayacak. '16'sında ezkaza hayır çıkarsa, CHP iktidara gelecek.' Öyle bir şey yok. Siz aynı yerinizde duruyorsunuz, biz de yönetmeye devam ediyoruz." dedi.

FOX TV'de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat programında Türkeş, 2007'de referandumda cumhurbaşkanını halkın seçeceğine karar verildiğini, 16 Nisan'daki halk oylamasının da bunun tamamlanma süreci olduğunu söyledi.

Tamamlama süreciyle ilgili çalışmanın belli bir kronolojiye göre yapıldığını ifade eden Türkeş, bunun anlatılmaması durumunda ortaya karışık fikirlerin çıktığını dile getirdi.

İşsizlik olduğu, bununla uğraşılması yönündeki söylemlere ilişkin Türkeş, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir taraftan işsizlikle uğraşabileceğini, bir taraftan Fırat Kalkanı operasyonunu yapabileceğini, bir taraftan da rejimi daha iyileştirmek için halk oylamasına gidebileceğini, her şeyin bir arada olabileceğini anlattı.

Başbakan Yardımcısı Türkeş, Türkiye Cumhuriyeti'nin "eğreti bir dam" olmadığını ifade ederek, "O solcu kafaların söylediği gibi cırt diye aşağıya gitmez. Öyle bir şey anlatıyorlar ki, 'İki değnek tutuyor. Onlar gitti mi rejim, aşağıya iniyor.' deniliyor." dedi.

Rejim tehlikesi olmadığını dile getiren Türkeş, bu söylemlerin Türkiye'yi azımsamak ve "ülkeyi bilmeyenlerin abuk sabuk konuşmaları" olduğunu kaydetti. Türkeş, Türkiye Cumhuriyeti'nin, devlet kurumlarının, bürokrasinin anlaşılması gerektiğini vurguladı.

"ONLARIN GENEL BAŞKANLIK İDDİALARI VAR"

İsmail Küçükkaya'nın "15 Temmuz'dan sonra Devlet Bahçeli bu çıkışı yapmasaydı, aslında Tayyip Bey'in aklında yoktu böyle bir şey" sözleri üzerine Türkeş, şunları söyledi:

"Yapamazdı. Bizim rakam 316. İki tane mesel vardır. Eskiden beri espri olarak söylenir. 'Ankara'ya deniz getireceğim.' Ankara'ya deniz gelir mi? Gelebilir. Ama önce bütçeye bakacaksın. Bütçeye konulduysa bir para ödenek, o ödenek de Ankara'ya kadar deniz getirebiliyorsa getirirsin. Yani para yoksa hiçbir şey olmaz. Birincisi bütçe, ikincisi Meclis aritmetiği. Benim gönlüm şunu, bunu istiyor, şöyle bir yönetim tarzı istiyor. Kaç milletvekilin var? 316. Anayasayı aşacak hiçbir şey yapamazsın. 'Ama konuşuyorsun.' Hayalim, konuşuyorum. 316'yı artırmadığın takdirde, anayasayı aşacak işe kalkışmamalısın. Kalkışılmadı da. Konuşuluyordu, Tayyip Bey'in gönlünde yatan bir aslan bu. 15 Temmuz'dan sonra yoktu. 11 Ekim 2016'da Bahçeli grup toplantısında cumhurbaşkanlığı sistemi anayasa değişikliğine destek vereceklerini açıklıyor."

Küçükkaya'nın toplumun ikiye bölündüğüne ilişkin sözlerine Türkeş, "Hayır bölünmedik. Muhalefetin 16'sından sonrası felaket senaryosundan, Türkiye'nin çıkması lazım. Bu siyasi parti yarışı falan değil. Muhtemelen 'evet' çıkacak ama 'hayır' çıkması halinde CHP kazanmış olmayacak. Öyle bir çılgın trafiğin içindeyiz. '16'sında ezkaza hayır çıkarsa, CHP iktidara gelecek.' Öyle bir şey yok. Siz aynı yerinizde duruyorsunuz, biz de yönetmeye devam ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.

"Hayır çıkarsa, sizin içinden kopup geldiğiniz gelenek, babanızın mirasını taşıyanlar, taşıdığı iddiası içinde olanlar, Koray Aydın, Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Meral Akşener'in katkıları çok." sözlerine Türkeş, "Onların öyle bir iddiası yok. Onların genel başkanlık iddiaları var." karşılığını verdi.

Tuğrul Türkeş, "Ama Türkeş'i hep saygıyla anıyorlar." sözlerinin ardından "Anmazsa o zeminin üstünde nasıl' genel başkan olayım' diyeceksin. O rüşveti kelam." ifadelerini kullandı.

"BAHÇELİ'DE KAMPANYANIN BİR TARAFINDA"

Türkeş, tartışmaların kişisele döndüğünü, "Ben CHP'liyim. O zaman buna 'hayır' demeliyim." denildiğini belirterek, CHP'lilerin de anayasa değişikliğini beğenmemeleri durumunda daha iyisini ortaya çıkarmaları gerektiğini söyledi.

Siyasetin aslının, özünün yarın için olduğunu, yarın ve sonrasının düşünülmesi gerektiğini, muhalefetin eleştirisinin ise "Bahçeli'ye karşıyım, onun için hayır." olduğunu dile getiren Türkeş, "Böyle bir 'hayır' olmaz. Bahçeli'nin cebine sen bir şey koymuyorsun ki evet, hayırla. Bahçeli de kampanyanın bir tarafında, referandumun lehinde bir çalışma yapıyor. İnsanlara 'Yarın için senin söyleyeceğin ne var?'ın sorulması lazım." dedi.

Partisiz, partisiyle ilişiği kesilen, yetkisiz göreve başlayan, sorumsuz olan, herhangi bir icra yetkisi bulunmayan cumhurbaşkanının 5 yıl sonra halka nasıl gideceğini soran Türkeş, ANAP'ın kurucusu Turgut Özal'ın sonradan cumhurbaşkanı olduğunu dile getirdi.

Türkeş, 1980 darbesini yapan Kenan Evren'in bile sandığa gidip oy kullandığını belirterek, "Boş zarf mı atıyordu? Demek ki onun da partisi vardı. 21. yüzyıldayız, bilgi çağındayız. Modern teknoloji, internet, sanal ortam falan var. Böyle bir dönemde dünya alem biliyor, bütün Türkiye biliyor Recep Tayyip Erdoğan AK Parti'nin kurucusu. Sen 'Bizim eski Anayasa'ya göre bunun partisi olmaz diyorsun.' Uygulamalarda, kararlarında tarafsız olmalı. Tarafsız olmak başka bir şey, 'partisiyle bağını kestim' demek başka bir şey." ifadelerini kullandı.

"Hem cumhurbaşkanı hem de bir partinin genel başkanı olmanın tarafsızlığın bitmesi" şeklinde ifade edildiğinin dile getirilmesi üzerine Türkeş, "Hepsi parti genel başkanı olacak diye bir şey yok. Ama bu opsiyon açık. Siz yarın cumhurbaşkanı olduğunuzda mensubu olduğunuz partinin genel başkanlığını üstlenmek istemezseniz bunu partideki arkadaşlarınıza bildirirsiniz." dedi.

Tuğrul Türkeş, partili cumhurbaşkanının her şeyi partizanca yapacağının sanıldığını ifade ederek, şunları aktardı:

"Bu yaklaşımı reddediyorum. Bu tartışmayı getirenler, diğer siyasi partiler, kendilerinin ileride dahi bir cumhurbaşkanı olamayacağını düşündükleri için karşı tarafın yapabileceğinin en kötüsünü yapacağını varsayarak niyet okuyuculuğu yapıp, üstüne de felaket tellallığı yapıyorlar. Çık kardeşim de ki, 'Ben cumhurbaşkanı olacağım ve bu yetkilere rağmen de ülkeyi iyi yöneteceğim.' Bunu diyen var mı, muhalefette? Hepsinin yaptığı, 'Benden adam olmaz, ben cumhurbaşkanı adayı olmam, benim partimden de adam çıkmaz.' diyor. 'O zaman AK Parti'nin adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, nasıl olsa gene bu seçilecek, buna da ben kategorik olarak karşıyım. Onun için bu kötü şeyler yapar.' Böyle bir anayasa izahı olamaz."

Küçükkaya'nın "Siz babanıza dahi bu yetkiyi verir miydiniz?" sorusuna Türkeş, varsayım üzerine konuşamayacağını sözlerine ekledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber