Kim bu Vali?

Kaynak : Hürriyet
Haber Giriş : 10 Mart 2007 12:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Naile'yi ailesine veren savcıya ne oldu?

Zozan ÖZGÖKÇE [email protected]

Naile'yi ailesine verip ölümüne neden olan savcıya ne oldu?

Geçtiğimiz yıl Van'da gerçekleşen kadın cinayetleriyle, öldürülme riski altında yaşayan kadınlar Türkiye gündemine girmişti. Üç olay ve dört kadının yaşadıklarına, medyanın bakış açısı ve Van'da benim herhangi bir vesileyle bir araya geldiğim birçok kişiden aldığım tepkiler oldukça ilginçti!!

Olay1: Evlilik dışı hamile kalan kadın hastaneye gidiyor, doktor kadının öldürülme riski olduğunu anlıyor. Savcılığa haber veriliyor, kadının çocuğu koruma altına alınıyor, kadınsa ailesine veriliyor.

Genç kadın öldürüldü ve bu konuda suiistimal olup olmadığı halen araştırılıyor.

Olay2: Evli bir kadın tecavüze uğruyor ve tecavüzcü bu suçuna bedel olarak kızını tecavüz ettiği kadının kocasına kuma olarak veriyor. (Bir cümlede bu berbat durumu anlattığıma ve "vermem" kelimesini kullandığıma inanamıyorum, ama ancak böyle anlatılabiliyor. Üzgünüm)

Her iki kadın da bir kadın örgütünün tepkileri sayesinde koruma altına alındı. Yoksa alınmayacaktı.

Olay3: Evlilik dışı hamile kalan (Yine çok gazete haberi gibi oldu, sanki evlilik dışı çocuk doğurmak çok korkunç bir şeymiş gibi! Ve kadının öldürülmesini haklı gösterir gibi) bir kadın hastaneye gidiyor ve doktor kadının öldürülebileceğini düşünerek savcılığa haber veriyor.

Bu olaydaki kadın da koruma altına alındı.

*

Bu üç olayı örnek vererek, olayların seyrine göre müdahale sisteminin geliştiğini not ettikten sonra size asıl anlatacağım meseleye geleyim.

Ulusal basın bu olaylar üstünde çok durdu. Özellikle Olay 2'de, bir kadın örgütünün kadınların koruma altına alınması için basını harekete geçirmesinden, ayrıca olayın vahametinden ötürü çok fazla işlendi. İşlerken, olayı gerçekleştirenler yargılandı, suçlandı, kadınlar mağdur erkekler canavar olarak ilan edildi, yorum üstüne yorum katıldı, hatta "AB'ye böyle mi gireceğiz" lafları edilmesi bir yana, kadınların fotoğrafları gazete sayfalarına ve haber bültenlerine yansıdı, olayların olduğu köyün adı bile verildi. (Aman Allahım bu kadar deşifre olan bu köydeki kadınların durumunu düşünemiyorum. Şimdi daha da saklanacak bu tarz olaylar. Kadınlara yönelik şiddet daha da artacak. Çünkü uslu olmayanların başına neler geldiği hatırlatılacak onlara, hatta hatırlatılmasına da gerek yok, onlar çoktan öğrendiler)

Türkiye'deki kadın örgütleri Van'daki kadın örgütünü desteklediler, savcılara, valiliğe, emniyet Müdürlüğü'ne fakslar çektiler.

*

Peki, Van'ın bir kısmı kimi/kimleri suçladı, yargıladı ve canavar ilan etti biliyor musunuz? Van'daki kadın örgütünü ve olaylardaki kadınları (yani öldürülen, tecavüz edilen, bedel karşılığı verilen kadınlarla bu olayların gündeme gelmesine vesile olan kadın örgütündeki kadınları).

Buna savcılar, gazeteciler, köşe yazarları, parti il başkanları, sivil toplum kuruluşları da (sivil alandakiler arasında suskunlar çoğunluktaydı) dâhil olmak üzere birçok kişi alenen bu olayların ortaya çıkmasına sebep olan kadınların hepsini suçladı.

Kimi "bizi ülkeye rezil ediyorsunuz", kimi "münferit olayları neden abartıyorsunuz" , kimi "E canım bu kadınlar da hamile kalmasalardı, hatta evli kadının ne işi var orada burada'' dedi, kimi kadın örgütünün evlilik dışı ilişkiyi savunduğunu söyledi. Hatta bir öneri geldi: "siz bu kadınları savunacağınıza kadınlara namuslu, akıllı, uslu olmaları gerektiğini anlatsanıza!"

Kısaca olaylarda yine kadınlar günahkâr ilan edildi. Kimler tarafından? Yukarıdaki yorumları yapanların (hani şu kimileri diye bahsettiklerim) hepsi erkekti. Kadınlar ise sustular. Hatta Van'daki kadın örgütleri de sustu! (Eee susmayanların, uslu durmayanların başlarına neler geliyor en net onlar görüyor) Hak örgütleri de sustu ya...

Her şeye rağmen olumlu bir şey, tüm suskunlukların yanı sıra en azından "namus", "töre" tartışılmaya başlandı.

*

Tüm bu olaylarda tartışılmayan yani sadece o faks çeken, tepki veren gazeteciler ve kadın örgütlerinin tartıştığı diğer tartışmacıların yanından bile geçmedikleri bir mesele de şu: Kadına yönelik şiddeti besleyen ve yeniden üreten tüm kurumsal ve ideolojik olanaklarını (hukuk, aile, gelenek, ahlak, bilim, tıp, moda, ekonomi, kültür, eğitim, kitle iletişim araçları v.b.) açıktan ya da üstü kapalı bir biçimde kullanabilen bir sistem var.

Hiç düşündünüz mü? Naile'nin ve daha bir çok kadının ölmesine göz yuman bu sistemdekiler yargılandı mı? Örneğin; Naile'yi ailesine veren savcıya ne oldu? Ben birini biliyorum 2005'te öldürülen Nazime Alır'ın ölmeden dört gün önce gittiği Kaymakam terfi etti ve Vali Yardımcısı oldu. Hatta kadından sorumlu Vali yardımcısı!

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber