Köşk'ü reddeden adam konuştu

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 09 Nisan 2007 11:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hüsamettin Özkan: Çankaya'ya oldu bittiyle çıkılmaz. İndirilmesi konuşulacaktır.

Ecevit'in o dönem, ''Biz sizssiz yapamayız'' diye Cumhurbaşkanı olmasını istemediği Hüsamettin Özkan Derya Sazak'a konuştu:

''5 Parti uzlaştık. Çankaya'ya oldu bittiyle çıkılmaz''

Hüsamettin Özkan, AKP'nin oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanının, seçildiği ilk günden meşruluğunun tartışmaya açılacağını söylüyor ve ekliyor: "Çankaya'dan indirilmesi konuşulacaktır". "Uzlaşma şansı 25 Nisan'a kadar mümkün" diyen Özkan, "Sayın Erdoğan seçilmek mi istiyor, uzlaşsın kurumlarla. Uzlaşmasız bir cumhurbaşkanı seçilmesi Türkiye'yi krize götürür" diye konuşuyor.

DERYA SAZAK: 16 Nisan'da başlayacak cumhurbaşkanlığı seçim sürecine bir hafta kala ortada aday yok. Başbakan Erdoğan, AKP Grubu'nda nabız yokluyor, kendisi ya da bir başka partilinin adaylığı halinde muhalefetle 'uzlaşma' aramadan gidilen bir seçim 11. cumhurbaşkanını daha Köşk'e çıkmadan tartışmalı hale getirecek. Siz 2000 Mayıs'ında Ecevit ile birlikte Ahmet Necdet Sezer'in adaylığı üzerinde Meclis'teki 5 partiyi uzlaştıran isimdiniz. O seçim 'kriz'e dönüşmeden nasıl gerçekleşmişti?

HÜSAMETTİN ÖZKAN: Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresi Mayıs 2000'de bitecekti. O zamanki parlamento 5 partiden oluşuyordu. DSP, MHP, ANAP koalisyonu iktidardaydı. Fazilet ve Doğru Yol muhalefetteydi. Sayın Ecevit, büyük birikimlere sahip çok deneyimli, üstat politikacıydı.

Saygıyla anıyoruz.

Allah rahmet eylesin, nur içinde yatsın. Geçmişte Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşananlarının ışığında, siyasi tecrübesi ve önsezisiyle Çankaya meselesinin krizsiz aşılması için aylar öncesinden harekete geçti.

6 Ocak 2000'di yanılmıyorsam, Başbakan Ecevit sayın Demirel'e giderek kafasındaki '5+5' formülünü açtı, bir Anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanlığı görev süresinin kısaltılarak Demirel'in tekrar aday gösterilmesini önerdi. Bunu kamuoyuna açıkladı. Ne zaman? Mayıs'taki seçimden 5 ay önce...

Neden buna ihtiyaç duydu?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geçmişte yaşanan krizleri bildiği için önceden harekete geçti.

Ecevit ve Demirel'in birlikte çözdükleri 1973 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde askerlerin de Parlamento üzerinde baskıları olmuştu.

Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler'in üniformasını çıkararak kontenjan senatörü yapılması ve ardından Çankaya'ya çıkarılmak istenmesi karşısında CHP ve AP liderleri, Fahri Korutürk üzerinde uzlaşarak krizi aşmışlardı.

Her dönemde bazı sancılar yaşanmıştır. Ecevit, '5+5' formülüyle Demirel'in görev süresini uzatmak istedi. Ancak Anayasa değişikliği önerisi Meclis'ten geçmedi. 330 oyda kaldı.

350 MİLLETVEKİLİYLE SEÇMEDİK

Koalisyon ortağınız ANAP oy vermedi. Sayın Mesut Yılmaz'ın kendisiyle ilgili Çankaya beklentisi nedeniyle Anayasa değişikliğine karşı çıktığı kulislere yansımıştı.

DSP Grubu dışında herkes gizli oy kullandı. Dolayısıyla bunu söyleme şansı kimsenin yok. Mesut Bey, Demirel'e oy vermedi diyemeyiz. O zaman yaşananları değerlendirmeden önce 57. Hükümet'in yapısını hatırlamakta yarar var.

Ecevit'in başbakanlığında Bahçeli ve Mesut Yılmaz'lı koalisyon.

Evet. Hükümet üç partiden oluşuyordu. Genel seçimlerde aldıkları oyların toplamı yüzde 53.4. Milletvekili sayısı 350. Bu tabloyu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bugünkü Meclis'teki AKP'den 4 eksik. Oy dağılımına baktığımızda AKP seçime katılanların yüzde 34'ünün, tüm seçmenlerin yüzde 25'inin oyuna sahip. 57. Hükümet seçmenin yarıdan fazlasını temsil ediyordu. Ona rağmen Çankaya için Meclis'teki tüm partilerin mutabakatını aradık. Fazilet ve DYP'nin desteğini aldık.

Bugünkünün tam tersine bir durum, AKP kendisi 'tek başına' cumhurbaşkanı seçtirecek güçte olması nedeniyle Meclis'teki ana muhalefet partisi CHP ile görüşmekten kaçınıyor. Uzlaşma aramıyor.

Bugün yapılmak istenen oldu bitti havası bundan sonrası için tehlikeli bir anlayışı başlatacaktır.

TBMM'de 276 güvenoyunu bulan iktidarlar 'Cumhurbaşkanını da uzlaşma aramadan seçerim' diyecektir. Cumhurbaşkanlığı da genel seçimle birlikte sonuçlandırılmış olacaktır. Demokrasi bu anlayışla büyük yara alır.

Çankaya politize olur, cumhurbaşkanı tarafsızlığını yitirir, öyle mi?

AKP'nin bugünkü anlayışıyla Türkiye kaosa sürüklenir. Cumhurbaşkanı toplumun her kesimini kucaklayacak, tek bir partinin değil, her bireyin cumhurbaşkanı olmalıdır. Size 2000'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefette olan Fazilet Partisi lideri Recai Kutan'ın bir açıklamasını okuyayım: 'Seçimi sadece bir hükümet meselesi olarak görmek, seçilecek cumhurbaşkanının etkisini gölgeleyecektir.'

GENELKURMAY: ŞAİBESİZ ADAY

Fazilet Grubu'nda Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi günümüzün etkili AKP'li isimleri de var.

Evet. Başka bir örnek vereyim: Dönemin Genelkurmay Başkanı sayın Kıvrıkoğlu'nun bir kabulde yapmış olduğu konuşma var. 12 Nisan 2000 tarihli Hürriyet ve Radikal gazetelerinde çıkmış: 'Genelkurmay Başkanlığı cumhurbaşkanlığına ciddi, dürüst ve şaibesiz birinin getirilmesini' istiyor. Arkasından 14 Nisan 2000 tarihinde bu defa Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği bir açıklama yapıyor:

"Silahlı Kuvvetler Anayasa ve kanunlar çerçevesinde, ülkenin yüksek menfaatlerini ve geleceğini ilgilendiren konularla yakından ilgilenmekte, gelişmeleri değerlendirmekte, görüş ve önerilerini yasal zeminlerde ve doğrudan ilgili kişi ve makamlara ifade etmektedir."

Bu açıklamanın kaynağında Taha Akyol'un Milliyet'te çıkan bir yazısı var. Akyol Ankara'da koalisyon liderleri Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ile görüştükten sonra 'Ordu kimin cumhurbaşkanı seçileceğiyle ilgilenmiyor' diye yazıyor. 14 Nisan tarihli Genelkurmay açıklaması bu nedenle yapılıyor. Ertesi gün, 15 Nisan 2000'de Kıvrıkoğlu, Başbakan Ecevit'i ziyaret ederek görüşlerini doğrudan iletiyor. Bu olay kulislerde 'Mesut Yılmaz'ın önünün kesilmesi' şeklinde yorumlanmıştı.

Genelkurmay'ın basına yansımış iki açıklamasından söz ediyorum. Nasıl bir cumhurbaşkanı isteniyor? Şaibesiz, dürüst, ciddi bir adayın Çankaya'ya seçilmesi bekleniyor.

Siz hükümette Başbakan Yardımcısı idiniz. Genelkurmay'la da göreviniz gereği çok yakın ilişki içindeydiniz. Çankaya konusundaki bu hassasiyeti nasıl yorumluyorsunuz.

Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi çok önemli bir konuda sadece Silahlı Kuvvetler'in değil, anayasal kurumların, sivil toplumun, vatandaşların tümünün görüşlerine duyarlılık göstermek siyasetçinin en büyük görevi. Biz Sayın Ecevit'le beraber bunu yaptık.

Cumhurbaşkanlığı seçimi tek bir partinin iç sorunu gibi görülemez. Meclis'te grup başkan vekili seçmiyorsunuz. Ya da bir bakan atamıyorsunuz.

Cumhurbaşkanı TBMM adına Silahlı Kuvvetler'in başkomutanı aynı zamanda. Yasama, yürütme ve yargıya ilişkin çok geniş yetkileri var. Nasıl tek başına bir partinin seçimi haline getirirsiniz cumhurbaşkanlığını. O zaman '276'yı bulan cumhurbaşkanını da seçmiş olur.'

2000 seçimlerinde üçlü koalisyonun 350 milletvekili vardı ama siz 276 ile cumhurbaşkanı seçme yoluna gitmediniz.

Hayır. Sayın Ecevit'le Meclis'teki 5 partinin uzlaşmasını aradık. İsteseydik, 'demokrasinin gereği budur' diyerek yüzde 53.4 çoğunlukla iktidarın adayını seçtirebilirdik. Yapmadık.

Anayasal engeli vardı ama isteseydi Ecevit'i bile seçebilirdiniz.

Ecevit istemedi. Yoksa Anayasa'yı bir dakikada değiştirebilirdik. O dönemi hatırlayın, AB reformlarının çoğunu 57. Hükümet ve 21. dönem parlamento yaptı. İdam cezasını kaldırdık.

Tarihi hatanız erken seçime gitmek oldu!

(Gülüyor) O ayrı, bugün cumhurbaşkanı seçimini konuşuyoruz. Biz toplumun, anayasal kurumların ve Meclis'in hassasiyetini görerek uzlaşı aradık. Yüksek yargının başındaki Sayın Sezer'i cumhurbaşkanlığına önerdik.

YÜCE DİVAN ÇALIŞIR

Çankaya'dan indirme tartışması başlar dediniz, muhalefet de Yüce Divan'dan söz ediyor, bu mümkün mü? Cumhurbaşkanı 'vatana ihanet' dışında yargılanamıyor.

Yasama dokunulmazlığı TBMM üyeliği için geçerlidir, cumhurbaşkanı seçilirse biter. Cumhurbaşkanı görev sırasında ancak vatana ihanetten yargılanır. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin yasama dokunulmazlığı bittiği zaman diğer iddialar gündeme gelir. Nerede olursa olsun Yüce Divan çalışır.

BİZ UZLAŞMAYI 5 PARTİLİ MECLİS'TE GÖSTERDİK

Geçmişe bakınca 57. Hükümet'i, üçlü koalisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye o koalisyona çok şey borçlu. Bugünkü rahatlık o gün bizim uyguladığımız ekonomik politikaların devamı sonucudur. Biz istikrarı siyasette aramadık, yönetimde aradık. Rahmetli Ecevit'in yönetim şekli buydu. Biz hükümete gelince kimseyi değiştirmedik, bulduğumuz kadrolarla çalıştık. Bütün yetkileri kurumlara verdik. Merkez Bankası'nı özerkleştirdik. Yönetimde istikrarı sürdürdük. Şimdi liyakat bitti. Facia.

Cumhurbaşkanlığı seçimine dönersek... Bugünkü durumu nasıl görüyorsunuz?

Siyasi iktidar, henüz Meclis'teki muhalefetle bile görüşmüyor. 2000'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde belirsizliği ortadan kaldırmak için 5 ay önceden çalışmaya başladık. Şu anda hâlâ belirsizlik var. 25 Nisan 2005'te Sezer'i aday gösteren dilekçeyi muhalefetteki parti liderlerinin desteğini alarak Kutan ve Çiller'in de imzasıyla verdik.

350 milletvekiliyle mutlak çoğunluğumuz varken Meclis'te uzlaşma aradık ve Cumhurbaşkanı'nı tüm partilerin ortak adayı olarak halkın büyük desteğiyle seçtik. Çankaya seçimi bana göre böyle olmalı. 2002 seçimlerine baktığımızda halkın yüzde 45 oyu Meclis'te temsil edilmiyor. AKP'den birisi bugün cumhurbaşkanı olabilir ama olmalı mı? Bu tabloya göre aranması gereken uzlaşmadır.

Başbakan nabız yokluyor. Sivil toplum örgütü temsilcileri de 'uzlaşma' mesajı veriyor. Türk - İş Başkanı'yla görüştü.

Eğer bir görüş alınacaksa Konut'a çağrılmaz. Gidilir. Sivil toplum kuruluşları ziyaret edilir. Biz uzlaşmanın nasıl sağlanacağını 5 partili Meclis'te gösterdik.

CUMHURBAŞKANINI YENİ MECLİS SEÇMELİYDİ

Sezer dönemi son buluyor, 7 yıl önceki tercihlerinizde isabetli davrandığını düşünüyor musunuz?

Cumhurbaşkanı, hukukçu kişiliğiyle, laik cumhuriyet değerlerine, insan haklarına verdiği önemle halkın takdirlerini kazandı. Bu hizmetlerinden dolayı kendisine teşekkür ediyoruz.

1950'de Demokrat Parti iktidarıyla başlayan 'partili' cumhurbaşkanları geleneği 1960 ihtilaliyle son bulmuştu. Celal Bayar'dan sonra asker kökenli cumhurbaşkanları seçilmeye başlandı. Özal ve Demirel ile 1990'larda yeniden sivil cumhurbaşkanları dönemine girildi. AKP Erdoğan'ı çıkarıp seçime gidecek.

Meclis'in önünde cumhurbaşkanı seçiminden sonra süre kalmıyor. 4.5 yılın sonunda bu Meclis'in Erdoğan'ı ya da bir başkasını Cumhurbaşkanı seçmesi hukuki ama demokratik mi? Mayıs'ta cumhurbaşkanı seçilecek, Haziran'da tatil ve seçim. Meclis'in yasama dönemi bitiyor.

Biten bir dönemde 7 senelik cumhurbaşkanı seçilecek. Bu demokratik değil. Demokratik olan bugünkü Meclis'in seçime gitmesi ve cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesiydi ancak yapmadılar.

Çankaya kavgası meydanlara taşınırsa seçimden sonra da bu tartışma bitmez. AKP ve Erdoğan bu koşullarda cumhurbaşkanlığını taşıyabilir mi?

Taşıyabileceğini düşünmüyorum. Taşıyamaz. Büyük yara alır. 276 zihniyetiyle uzlaşmasız bir cumhurbaşkanı seçilirse Çankaya'ya kim çıkarsa çıksın büyük yara alır.

Türkiye'de cumhurbaşkanlığı demokratik sistemin denge noktasıdır. Bu makam TBMM, Silahlı Kuvvetler, yargı organları arasında bir denge gözetir. AKP'nin oylarıyla seçilen bir cumhurbaşkanının, seçildiği ilk günden meşruluğu tartışmaya açılacaktır. Çankaya'dan indirilmesi konuşulacaktır.

Hâlâ uzlaşma şansı var mı?

25 Nisan'a kadar bu mümkün. Biz yaptık. Son gün Sezer'i çıkardık. 5 parti uzlaştık. Çankaya'ya kapkaçla çıkılmaz. Sayın Erdoğan seçilmek mi istiyor, uzlaşsın kurumlarla. Uzlaşmasız bir cumhurbaşkanı seçilmesi Türkiye'yi krize götürür.

SEZER TEKLİFİ ARABADA KALDI...

Sezer adı ilk nasıl ortaya atıldı?

Sayın Ecevit ile birlikte adaylar üzerinde konuşmaya başladığımız bir gün DSP Grup Başkanvekilleri sayın Emrehan Halıcı ile Aydın Tümen Bey geldiler. Sayın Ecevit, her sabah beni yanına çağırır kahveyi birlikte içerdik. Meclis'teki yönetici arkadaşlarımız da bize katıldılar.

O toplantıda sizin cumhurbaşkanlığı adaylığınız da gündeme gelmiş. DSP Grubu'nda sizin adınız üzerinde bir ağırlık oluşmuş. Ecevit'in o sırada yaptığı bazı açıklamalar vardı: 'Sayın Özkan'ı bırakamam' diye.

Ecevit o sabah, DSP grup başkanvekilleri önünde bana adaylık konusunda 'Size haksızlık yapıyorum galiba' dedi. Fazilet Partisi lideri sayın Recai Kutan'ın ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in destek beyanları vardı, Ecevit'e anlaşma teklif etmişler.

Cumhurbaşkanlığı konusunda benim bir talebim olmadığını sayın Ecevit'e söyledim, 'Sizinle geldim, sizinle gideceğim' diyerek kendisini yalnız bırakmayacağımı grup başkanvekili arkadaşlarımızın yanında tekrarladım. Sayın Ecevit de aday olmak istemiyordu. O konuşma sırasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in adı ortaya çıktı. İsim çıkınca 'ben arayayım o zaman' dedim. Sayın Ecevit 'Ara, o zaman' dedi. Başbakan'ın odasından, şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızı aradım. Yoldaymış, cep telefonundan konuştum.

Arabada gidiyormuş...

Evet. Başbakan'la birlikte olduğumuzu, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda kendisini düşündüğümüzü, ancak öteki liderlerle görüşmeden önce ne düşündüğünü öğrenmek istediğimizi belirttim. Sayın Sezer, 'Benim için şeref' dedi. O günkü hatıralarım böyle.

Bekliyor muydu?

Hiç beklemiyordu. Sürpriz oldu. Sezer'den olur alınca Ecevit'in isteğiyle mekik diplomasisi başlattık. Hiç kimsenin haberi yoktu, önce koalisyon liderlerine gittik. Tabii cumhurbaşkanı seçiliyor. Bir dakikada olacak iş değil. Ortaklarımız da destek oldular. Zaten Devlet Bey'in ve Mesut Bey'in uyumu olmasa koalisyonu sürdüremezdik. Bu kadar reform yapılamazdı. Sayın Başbakan'la birlikte muhalefet liderlerini ziyaret ettik.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber