Başbakan Erdoğan, ulusa seslendi

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 31 Mayıs 2007 20:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gelişmenin, ilerlemenin, daha iyi bir hayatın önündeki en büyük engelin karamsarlıktır ve umutsuzluk olduğunu belirterek, "Bugünlerde yeniden böyle bir havanın yayılmak istendiğini görüyorum. Açık söylüyorum, önümüzdeki en büyük tehlike bu havaya teslim olmaktır. Bu Türkiye'ye, kendi kendimize yapacağımız en büyük haksızlık olacaktır. Hükümetler gelip geçer, aslolan umutlarımızı, gelecek ideallerimizi kaybetmemektir" dedi.

Başbakan Erdoğan Mayıs ayı ulusa sesleniş konuşmasında Türkiye'nin geleceği, Türk milletinin beklentileri doğrultusunda başlattıkları değişim ve gelişme süreci adına, huzur ve istikrarın korunması adına son derece önemli bir seçim sürecinin başında olduklarını kaydetti. Seçim öncesindeki son ulusa sesleniş konuşmasında, hissiyatını, duygularını paylaşmak istediğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin geleceği adına çok belirleyici olduğuna inandığı ortak sorumlulukları hatırlamak ve hatırlatmak istediğini

kaydetti.

Hükümet olarak Türkiye'nin son 4.5 yıllık dönem içinde attığı ileri adımları, hayatın her alanında aldığı mesafeleri ve nihayet yakalamış olduğu huzur ve istikrar ortamını son derece değerli kazanımlar olarak telakki ettiklerini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin gerçekleri, yaşanan çağın gerekleri ve Türk milletinin beklentilerini karşılamak için başlattıkları değişim ve gelişme hamlesinin yarım kalmamasını, Türkiye'nin geleceği açısından hayati derecede önemli bulduklarını ifade etti.

Gerek dünyanın gidişatı gerekse bölgedeki gelişmelerin, Türkiye'deki huzur ve istikrar ortamının korunmasının Türkiye için önümüzdeki dönemde çok daha fazla önem kazanacağını açıkça gösterdiğini belirten Erdoğan, "Türkiye'nin son dönemde ekonomide, siyasette, yönetim anlayışında, sosyal hizmet alanlarında, yatırımlarda ve dış meselelerde elde ettiği her kazanım ülkemize uzun yıllar sonra nihayet hakim olan bu huzur ve istikrar ortamının eseridir. Her vatandaşımızın elimizdeki en değerli servet olan bu

huzur ve istikrar ortamının korunmasında, en az bizim kadar hassas olduğunu biliyor, milletimizin sağduyusuna, tarihimizin her döneminde bu topraklardan eksilmeyen aklıselime sonuna kadar inanıyor, güveniyorum. Bu vesileyle önümüzdeki seçimlerin ülkemize hayırlar getirmesini, yapılacak bu önemli seçimin Türkiye'nin mutlu ve müreffeh geleceğine uzanan yolun kapısını sonuna kadar açmasını temenni ediyorum. Demokratik rekabete katılan bütün siyasi partilerimize şimdiden başarılar diliyorum. Siyasi

partilerimizin hasım değil, sadece rakip olduklarını unutmayalım. Hepsi, ülkemiz için, milletimiz için iyi ve doğru olanı yapmak iddiasıyla göreve talip olarak bu yarışta yer almaktadır. Nihayet karar, aziz milletimizin, yani sizlerindir. Önümüzdeki demokratik yarış sürecinin bu anlayışla saygı, hoşgörü, huzur ve sağduyu içinde geçeceğine inanıyorum. Seçmenlerin oy kullanmak üzere sandık başına gitmelerinin kutsal bir vatandaşlık görevi olduğunu da bu vesileyle hatırlatmak istiyorum" şeklinde konuştu.

Demokrasilerde hükümetlerin sandıkla işbaşına geldiğini ama geldiği gibi de sandıkla gittiğini ifade eden Erdoğan, kendisini kimin idare edeceğine bizzat milletin karar verdiğini söyledi. Demokrasinin millete güvenmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Milletin aklına, iradesine saygı duymaktır. Hükümetler gelip geçicidir. Kalıcı olan millettir, bayraktır, vatandır, devlettir. Bizler bu makamlarda baki değiliz. Bugün bizim oturduğumuz koltuklarda dün başkaları vardı. Bunu hiçbir zaman unutmadık. Hep dedik ki,

maksat baki olan bu kubbede hoş bir seda bırakmaktır. Bizim gökkubbemiz, Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu gökkubbe altında birlik ve beraberliğimizi her şeyin üstünde tuttuk, bundan sonra da tutmaya devam edeceğiz. Her şey Türkiye için, diyerek yola çıktık. Vatanı, milleti sevmek ona hizmet etmekle olur dedik. Arkadaşlarımla birlikte milletimize hizmet yolunda tarihi başarılara imza atmanın bahtiyarlığını yaşıyorum" diye konuştu. En büyük hizmeti Türk milletinin birlik ve beraberliğine, Cumhuriyet'e ve

demokrasiye yaptıklarını anlatan Erdoğan, sorunlardan kaçan, üstünü örten anlayışların Türkiye'yi ne hale getirdiğini geçmişte hep beraber yaşadıklarını kaydetti. Özgürlükler ve refahın, birbirinden ayrılmaz ikiz kardeş gibi olduklarını kaydeden Erdoğan, birinin olmadığı yerde diğerini bulmanın mümkün olmadığını vurguladı. Erdoğan, "Eğer bugün Türkiye, çatışma ve ihtilaflarla dolu bir bölgede refah ve istikrar unsuru olabildiyse, işte bu anlayışımız sayesindedir" dedi.

Bugün Türk insanının dünden daha yoksul olduğunu, Türkiye'nin yolsuzluklar konusunda dünden daha kötü, özgürlüklerde dünden daha geri olduğunu söyleyebilmenin mümkün olmadığını kaydeden Erdoğan, dar ve orta gelirliler ile üst gelir grubundakiler arasındaki makasın bu dönemde daralmaya başladığına dikkat çekti. Her gün bir yenisi patlayan yolsuzlukların, batık banka skandallarının, çetelerin, ihale mafyalarının sonunun da bu dönemde geldiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin bir yasaklar ülkesi olmaktan

çıktığını, özgürlüklerin en çok bu dönemde genişlediiğini dile getirdi.

Erdoğan şöyle konuştu:

"Gelişmenin, ilerlemenin, daha iyi bir hayatın önünde bir engel varsa ana göre o da karamsarlıktır, umutsuzluktur.

Bugünlerde yeniden böyle bir havanın yayılmak istendiğini görüyorum. Açık söylüyorum, önümüzdeki en büyük tehlike bu havaya teslim olmaktır. Bu Türkiye'ye, kendi kendimize yapacağımf aklıselime sonuna kadar inanıız en büyük haksızlık olacaktır. Başta da söyledim, hükümetler gelip geçer, aslolan umutlarımızı, gelecek ideallerimizi kaybetmemektir. Birlik ve beraberliğimizi, toplumsal huzur ve barışımızı herşeyin üstünde tutmak mecburiyetindeyiz".

"KÜRESEL GÜÇ MÜCADELELERİ BİZİM MAHALLEMİZDE YAŞANIYOR"

Türkiye'nin birçok açıdan tarihi bir dönemden geçtiğine işaret eden Erdoğan, zor bir zamanda yaşadıklarını kaydetti. Bu sürecin, zorluklarının yanında önlerine çok önemli imkan ve fırsatlar çıkardığını da söyleyen Erdoğan, bu imkan ve fırsatların değerlendirilebilmesi ve tarihi ve coğrafi sorumlulukların gereğinin yerine getirilebilmesi halinde Türk milletini çok daha parlak bir geleceğin beklediğini kaydetti. Erdoğan şunları kaydetti:

"İçinde yaşadığımız bölge bugün dünya siyasetinin oyun sahası haline gelmiştir. Küresel güç mücadeleleri bu bölgede, bizim mahallemizde yaşanmaktadır. Bütün olumsuzluklarıyla birlikte dünyanın ve bölgemizin bu yeni şartları bizi yeniden öne çıkarıyor. 21. yüzyılın imkan ve fırsatlarını değerlendirmekten Türk milletini alıkoyacak bir şey varsa o da içe kapanmacı, izolasyonist anlayışlardır. O da, birlik ve beraberliğimizi bozan, bizi kendi içinde kavgalı, tartışmalı bir toplum haline getirmek isteyen

anlayışlardır.

İşte, önümüzdeki en büyük tuzak budur. Gerek karşı karşıya bulunduğumuz zorlukları aşmanın gerekse ayağımıza gelen tarihi fırsatları değerlendirmenin tek yolu toplumsal barışımızı güçlendirmektir. Aykırı sesler kimseyi yanıltmasın. Farklılıklarımız, ortak değerlerimizde birleşmeye mani değildir. 84 yıllık Cumhuriyet rejimimiz milletimizle kucaklaşmayı başarmıştır; milletimiz de demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyet değerlerimizin sahibidir. Atatürk, aziz milletimizin her bir ferdini,

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı temelinde birleştirmeyi başarmıştır. Dün Cumhuriyetimiz'i kurarken nasıl ortak değerlerimiz ve hedeflerimiz etrafında birleşmeyi başardıysak bugün de bir ve beraber olmak durumundayız. Cumhuriyetimiz'in modernleşme, çağdaşlaşma projesinin bana göre en büyük başarısı bu olmuştur. Başta da söyledim, inanıyorum ki, son 4.5 yılda bu başarıya arkadaşlarımızla birlikte bizler de çok büyük katkılarda bulunduk. Atatürk ilkelerini, Cumhuriyet değerlerimizi her türlü gündelik siyasi

tartışmanın üzerinde tutarak, ayrıştırıcı değil birleştirici, milletimizin bütün fertlerini kucaklayan bir mutabakat zemini haline getirmek için çalıştık. Onun için siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamlaştırdıktan sonra yeni dönem önceliğimizi sosyal istikrarı güçlendirmek olarak belirledik. Sosyal istikrar, toplumsal barış demektir. Önümüzdeki süreci bu anlamda toplumsal zaaflarımızı giderecek, barışımızı kuvvetlendirecek bir sosyal restorasyon süreci olarak görüyorum. Bunu defalarca vurguladım.

Cumhuriyetimiz'i daha yükseklere taşıyacak olan birlik ve beraberliğimizi, toplumsal barışımızı ancak bu şekilde güçlendirebiliriz."

Türkiye'nin, etnik kökeni, inancı, bölgesi, düşünce ve cinsiyeti ayırt edilmeksizin bütün vatandaşlarıyla barışık bir toplum olması gerektiğini kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: daklıselime sonuna kadar inanı

"Uzun yıllardır mücadele ettiğimiz bölücü terörün zeminini kurutacak olan da budur. Milletimizin devletiyle olan vatandaşlık bamğlarını güçlendirmenin, güven ve sadakat ilişkisini sağlamlaştırmanın yolu da buradan geçmektedir. Unutmayalım ki, birlik ve bütünlüğümüzün güvencesi, devlet-millet kucaklaşmasıdır. Devletimiz, hiçbir ayrıma gitmeksizin vatandaşlarımızı kucaklayacak, şüphe duvarları aradan kalkacak, vatandaşlarımız da devletimize güvenecektir. Birlik ve bütünlüğümüze yönelik tehditler dün olduğu

kadar bugün de vardır. Elbette devletimiz, hukuk zemininde birlik ve bütünlüğümüze yönelik tehditlerle mücadele edecek, Cumhuriyetimiz'in temel niteliklerini koruyacaktır. Bölücü terörle de, aşırı uçlarla da mücadelemiz devam edecektir. Bunun için gerekli imkan ve kabiliyetlere sahibiz. Ancak bunu yaparken insanlarımızı aşırı uçlara itmek yerine kazanmayı esas alan kucaklayıcı, birleştirici bir dil ve yöntem kullanmak mecburiyetindeyiz."

"TÜRKİYE İÇE KAPANMAKLA DIŞA AÇILMAK ARASINDA BİR TERCİH YAPMAK DURUMUNDA DEĞİL"

Türkiye'nin içinden geçtiği tarihi süreci yanlış analiz edenlerin zaman zaman içe kapanmacı sloganlar attıklarına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin, içe kapanmakla dışa açılmak arasında bir tercih yapmak durumunda olmadığını vurguladı. Erdoğan, "Hiçkimse yanlış bir vehme kapılmasın, sadece sınırlarımızın güvenliğini sağlayarak, kendimizi dünyanın geri kalanından izole ederek çıkarlarımızı korumamız bugünün dünyasında mümkün değildir" dedi.

Türkiye'nin medeni milletler arasında layık olduğu yeri almaya başladığını söyleyen Erdoğan, dün, Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında bunun göstergesinin, yurdu bir baştan bir başa demir ağlarla örmek olduğunu, bugün ise çağdaşlaşmanın kriterinin, bilgisayarsız ev ve okul bırakmamak, yurdu baştan başa internet ağlarıyla örmek olduğunu dile getirdi.

AB üyeliğinin, taşıdığı anlam bakımından Cumhuriyet'in kuruluş ideali olan çağdaşlaşma hedefinin bir tezahürü olduğunu belirten Erdoğan, bu süreçte rehberlerinin ortak akıl, Türk milletinin değişim iradesi, Türkiye'nin yüksek menfaatleri olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin önümüzdeki 20 yılını, 30 yılını bugünden şekillendirmenin, gelecek nesillere başı dik, zengin, müreffeh bir Türkiye bırakmanın hesabını yaptıklarını kaydeden Erdoğan, bunu yaparken, uzağı görmekten yakını göremez hale gelenlerden de olmadıklarını anlattı. Türkiye'nin büyük bir hızla karanlık günleri, kayıp yılları ardında bırakarak pırıl pırıl parlayan bir geleceğe doğru yola çıktığını ve bu yoldan dönüş olmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Bu süreç, Türkiye'nin kalkınmasına, ilerlemesine,

zenginleşmesine, güçlü bir devlet olmasına giden süreçtir. Bakınız, Türkiye ekonomisi tam 20 dönemdir üst üste büyüyor. Bu, tarihimizde daha önce hiç yaşanmamış bir gelişmedir. Türkiye'nin borçları, 2005 ve 2006 yıllarında azalma gösterdi, bunun da tarihimizde bir örneği yoktur" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin artık güçlü bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, dünyanın en borçlu ülkesinin Amerika, en borçlu ülkelerinden bir tanesinin Japonya, Almanya olduğunu ama milli gelirleriyle mukayese edildiğinde durumun hiç de öyle olmadığının görüldüğünü kaydetti. dk bam

Doğrudan uluslararası yatırımların geçen yıl itibariyle 20 milyar doları yakaladığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu yıl ilk 4 ayda 14 milyar doları yakaladık. Bu yatırımlar fabrikadır, bunlar bankadır, bunlar çeşitli birçok yatırımlarla ülkemize gelen küresel sermayedir. Turizm gelirlerimiz 18 milyar doları aştı. Millet olarak bu gelişme seviyelerine de ilk defa şahit oluyoruz. Milli paramızdan 6 sıfırı bir defada attık, olmaz diyorlardı yaptık, eğer bunu yaparsanız enflasyon patlar diyorlardı tam aksine çatladı tek haneli rakama düştü. Ve enflasyon tek haneli oranlara indi. İnşallah bundan sonra böyle devam

edecek. Bunun bir başka örneği bundan 35 yıl öncesindedir. Gören gözler için Türkiye'nin tarihi bir değişim, gelişim ve ilerleme içinde olduğu ayan beyan ortadadır. Türkiye'nin doğusuyla batısını, kuzeyiyle güneyini bir gören, azı çokla, yoksulluğu zenginlikle, mahrumiyeti nimetle dengelemenin gayretinde, gelir adaletini temin etmeyi en temel önceliklerinden biri sayan bir anlayışla yola çıktık, böyle çalıştık. Gerek ekonomideki gerek sosyal ve siyasi alanlardaki inanılmaz değişimiyle bütün dünyayı

şaşırtan, 2000'li yılların yıldız ülkesi olduğu ifade edilen, barışın, hoşgörünün, medeniyetler yakınlaşmasının mimarları arasına giren, büyüklüğüne yakışan yepyeni bir Türkiye var. Bunlar bugün başardıklarımız, inşallah çok daha güzel hedefleri gerçeğe dönüştürecek, Türkiye'yi bir daha asla o karanlık girdaplara kapılmayacak bir ülke haline getireceğiz. Ben en kısa zamanda dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yerimizi alacağımıza bütün samimiyetimle inanıyorum. Yeter ki biz Türkiye'nin

geleceğine inanalım, güvenelim. Yeter ki el ele verelim, ortak hedefler etrafında birleşelim. Yeter ki birbirimize ve ülkemize bağlılığımızı, huzur ve istikrarımızı, yönümüzü ve hedeflerimizi yitirmeyelim. Allah'ın izniyle millet olarak önümüze koyduğumuz bütün hedefleri tek tek tutturmamız mümkün olacaktır. Bu sinerjiyle, bu duygu birliğiyle felaketlerin eşiğine kadar gelmiş bir ülkeyi dünyanın en çok umut veren, gelişmeye, büyümeye, ilerlemeye en açık ülkesi haline getirdik. Ortak hedefimiz güçlü,

müreffeh, aydınlık bir Türkiye idealidir. Ve burada özellikle son olarak gerek Ağrı'da gerek Van'da, Şanlıurfa'da, buralardaki sel felaketlerinde ebediyete intikal eden vatandaşlarıma bu vesileyle tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Geride bırakmış oldukları kederli ailelerine şahsım, milletim adına başsağlığı diliyor, sabırlar diliyorum. Bu sözlerle konuşmama son veriyor, önümüzdeki seçim sürecinin ülkemize, milletimize ve demokratik hayatımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. Aslolan Türkiye'nin

kazanmasıdır. Aslolan milletimizin kazanmasıdır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber