Bir solcu için CHP'ye oy vermek AKP'ye oy vermekten daha güç!

Kaynak : Radikal
Haber Giriş : 07 Temmuz 2007 09:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Murat Belge solcuların seçim öncesi haleti ruhiyesini yazdı..

Türkiye'de bir solcu için 'oy vermek' denen eylemin gittikçe güçleştiğini, ama şu 2007 yılında iyice içinden çıkılmaz bir hale geldiğini söylüyoruz. Ama bunu söyler söylemez, ardından, 'Hep böyle değil miydi' sorusu akla geliyor. En belirgin örnek CHP. Peki, CHP iyiydi de sonra mı kötü oldu. Bambaşka bir şeydi (yani 'solcu'ydu) de, şimdi mi böyle (yani faşist) oldu? Veya Ecevit'e ve DSP'ye oy vermekle, 'sol' için bir şey mi yapmış oluyorduk? Veya Aydınlık grubu, Maocu ve Çinci bir dille konuşurken 'solcu'muydu?

Bunların hepsinin özünde milliyetçilik yattığı, 'yattığı' da denmez, dimdik durduğu doğrudur. Ama aynı zamanda solun diliyle ve solun değerlerine (hepsine değil elbette -milliyetçilikle daha kolay bağdaştırılabilenlere) referans yaparak konuşuyorlardı ve 'sol' olduklarına inanıyorlardı. Şimdi bunlar da kalmadı. Kısmen de o cila kaybından ileri gelen bir hırçınlıkla yalnız milliyetçiliğin dilini konuşuyorlar şimdi.

Yani, 1960'lardaki sol, TİP'te temsil olunan sol, acemi ve karışıktı. Aynı zamanda katışıktı. Ama belki biraz da böyle olduğu için, bizim kuşağın ömrü içinde gördüğü en doğru dürüst soldu. Bu, Marksizm'de ısrar eden gruplarda Stalinizm'e kayarak bozuldu; sosyal-demokrat kalmak isteyenler de milliyetçilikten kopamadı. Onun için, her zamankinden beter bir durumdayız. Bir solcu için 'oy vermek' eylemi her zamankinden daha zor bir hale geldi.

Ünlü 'yüzde 10 barajı', zorluğu artırıyor, ama zorluğun asıl nedeni o değil. Asıl nedeni hayli derinlere gidiyor.

Bugünkü ortamda, bir solcu için CHP'ye oy vermek, AKP'ye oy vermekten daha güç ve aslında sola daha aykırı bir şeydir. Çünkü CHP'ye verilecek oy doğrudan doğruya faşizm cephesine verilecek oy demektir. Var olan partiler arasında sivil demokrasiye AKP'den daha yakın duran bir tanesini görmüyorum.

Ama bir solcunun AKP'ye oy vermek istememesi de son derece doğal ve anlaşılır bir şey.

Bu seçimde bu ikilemi aşmaya yönelik çare, 'bağımsız aday' olarak tecelli etti. Türkiye çapında bir çözüm olmayacağı belli (en parlak sonuçları alması durumunda dahi olamayacak). Ancak, 'demokrat' solun oy potansiyeline sahip olduğu kentlerde bir başarı imkânından söz edebiliriz. Bu dahi çok kolay gözükmüyor, çünkü katılım oranına da bağlı olarak epey yüksek bir oy sayısına yükselmek gerekiyor. Türkiye'de insanlara 'fantezi' gibi görünebilir, çünkü halkımız 'sağlamcı' olmaya önem verir. Ayrıca bu seçimde gerilim payı da her zamankinden daha fazla tırmanacak gibi görünüyor.

Sonuç olarak, bu da bir 'deney' olacak -iyi sonuç veren bir deney olmasını umalım. Çünkü iyi sonuç vermesi durumunda, bugün bizi her yandan kuşatan birçok güçlüğe ve kısıtlamaya karşı elimiz rahatlayabilir, kendimizi daha serbest hissedebiliriz. Bir kere CHP'nin gerilemesi veya hiç değilse yerinde sayması önemli, çünkü Baykal uyguladığı bu politikalarla bir de oy artıracak olursa bundan sonra girişeceği oportünizmde onu dizginleyecek hiçbir şey kalmaz. Ama 'bağımsız' adayların bazılarının seçilmesi, yalnız bu seçimden çıkacak Meclis'te bazı aykırı seslerin bulunmasını değil (şüphesiz bu da epey önemli), bundan sonra yapılacaklar bakımından da yol götermesini sağlayabilir. Şu anda gözümüzün önünde Ufuk Uras'la Baskın Oran duruyor. Bu iki kişiliğin onaylanması, aynı zamanda, bir politik anlayışın da onaylanması anlamına gelecektir.

Bu satırları yazarken Türkiye'de değilim; birkaç günden beri İtalya'da Torino'dayım. Ama seçimden önce Türkiye'ye dönmek üzere geldim. Taksim tarafında oturduğuma göre, benim bölgemin 'bağımsız' adayı Baskın Oran. Bunca yıllık arkadaşım Baskın'a oy vermek üzere geleceğim.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber