Dış politikanın cesur devlet adamı: Fatin Rüştü Zorlu

Fatin Rüştü Zorlu, Türk dış politikası ve Kıbrıs konusunda attığı cesur adımlarla Türkiye'nin önemli devlet adamları arasında yer aldı- Birinci Londra Konferansı, Bağdat Paktı, Bandung Konferansı, Türkiye'nin Orta Doğu ve ABD ile ilişkileri gibi konulardaki politikaların belirlenmesinde etkin rol alan Zorlu, Turkiye'nin Kıbrıs konusundaki haklılıgının tum dunyaya anlatılmasında adeta isimsiz kahraman oldu

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Mayıs 2019 11:51, Son Güncelleme : 24 Mayıs 2019 12:32
Dış politikanın cesur devlet adamı: Fatin Rüştü Zorlu

Merhum Başbakan Adnan Menderes ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından idam edilen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Türk dış politikası ve Kıbrıs konusunda attığı cesur adımlarla Türkiye'nin önemli devlet adamları arasında yer aldı.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 1910 yılında Istanbul'da dunyaya gelen Fatin Rüştü Zorlu orta ve yuksek ogrenimini tamamladıktan sonra 1932 yılında Hariciye Vekaleti'ne meslek memuru olarak girdi.

Dısisleri Bakanlıgı Iktisat ve Ticaret Dairesine 1946 yılında Genel Mudur olan Zorlu, 1952'de NATO Daimi Delegesi olarak atandı. Zorlu, 1954 yılında çok çetin pazarlıklar yaparak NATO'dan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ilk zırhlı tümeni için gerekli teçhizatı aldı.

Merhum Başbakan Adnan Menderes'in davetiyle 1954 yılında buyukelcilik gorevinden ayrılarak Demokrat Partiden (DP) aday olan Zorlu, Canakkale'den milletvekili seçildi, Menderes tarafından kurulan kabinede devlet bakanı ve basbakan yardımcısı olarak gorev yaptı.

Zorlu, bu görevi süresince Birinci Londra Konferansı, Bağdat Paktı, Bandung Konferansı, Türkiye-Orta Doğu ve Türkiye-ABD ilişkileri gibi konularda politikanın belirlenmesinde etkin rol aldı. 1955 Bandung Konferansı'nda Turk heyetine baskanlık eden Fatin Rustu Zorlu, konferansa katılan bağlantısız ülkelere "her türlü emperyalizme karşı olmak" ilkesini kabul ettirdi.

Zorlu'nun bu tavrı sadece SSCB tarafından değil, yurt içinde de eleştirilmesine neden oldu. Zorlu, "Amerikan sozcusu gibi davranarak bagımsızlıklarını yeni kazanan bu devletlere liderlik etme fırsatını kacırmakla" suçlandı.

Kıbrıs konusuna büyük önem veren Zorlu, 1955 yılında Türkiye'nin Kıbrıs tezini açıkladı. 6-7 Eylul olaylarından sonra Kasım 1955'te kabineden istifa eden Zorlu, Temmuz 1957'de Basın Islerinden Sorumlu Devlet Bakanı oldu.

Demokrat Partinin kurucularından ve Dısisleri Bakanı olan Fuad Koprulu ile hayli uzun suren bir cekisme içine giren Zorlu, 1957 seçimlerinden sonra 25 Kasım 1957'de Dısisleri Bakanlığı koltuğuna oturdu.

- Zorlu'nun girişimleriyle Ortak Pazar'a başvuruldu

Turkiye'nin ekonomik meseleleriyle de yakından ilgilenen Zorlu, ülkeye bol miktarda sermaye cekmeyi başardı. Türkiye'de 1957 yılında ciddi ekonomik sıkıntılar yaşanmasına rağmen DP tekrar iktidar oldu. Batılı müttefiklerinden istediği ölçüde yardım alamayan Türkiye, Zorlu'nun da katkısıyla SSCB'ye yöneldi.

Ortak Pazar'a uye olma konusuna önem veren Zorlu, bunun sadece ekonomik değil siyasi açıdan da getirileri olduğuna dikkati çekiyordu. Bu nedenle Yunanistan'ın basvurusundan hemen sonra Zorlu'nun girisimleriyle Turkiye, 1959'da Avrupa Birliği'nin temeli olan Ortak Pazar'a uyelik basvurusunda bulundu.

Türkiye'nin SSCB ile ivme kazanan ticari ilişkileri, Batılı müttefiklerinin tepkisine neden oldu.

- Zorlu'nun Kıbrıs için verdiği mücadele

Zorlu, Menderes tarafından 1954 seçimlerinin hemen ardından Kıbrıs sorunuyla ilgilenmek üzere görevlendirildi ve bu konuda Türkiye'ye büyük katkılar sağladı.

"Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur." diyen dönemin Dışişleri Bakanı Fuad Koprulu'nun aksine Başbakan Yardımcısı Zorlu, Kıbrıs adasının tekrar kazanılması icin buyuk bir gayret gosterdi.

Kıbrıs konusunu incelemek ve politika belirlemek için bir komisyon kuran Zorlu, Kıbrıs'ın Turkiye ile baglarını ortaya koyan belgeleri bir araya getirerek "Beyaz Kitap"ı hazırladı. Turkiye'nin Kıbrıs konusundaki haklılıgının tum dunyaya anlatılması icin önemli bir kaynak olan kitap, İngilizce ve Fransızcaya çevrilerek yabancı temsilciliklere dağıtıldı.

Kıbrıs halkına büyük destek veren Zorlu, 1958 yılında Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasını hedefleyen silahlı örgüt EOKA'nın faaliyetlerine karşı Türk Mukavemet Teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadı. Bu mücadele, Londra ve Zurih Anlasmalarının imzalanması, Turkiye'nin Kıbrıs uzerindeki haklarının hukuki olarak garanti altına alınmasıyla sonuçlandı. Zorlu, Turkiye'yi, Kıbrıs Turk halkının ve yeni kurulacak Kıbrıs devletinin uc garantor devletinden biri olmasını sagladı.

Dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Evangelos Averof, 5 Aralık 1958'te Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan Kıbrıs görüşmelerini yıllar sonra 1984'te, "Davayı kaybettik, Zorlu kazandı. Kıbrıs'ın bağımsızlığa kavuşturulmasından başka çıkar yol olmadığı üzerinde mutabık kaldık." diye anlatmıştı.

- 6-7 Eylül olayları

Zorlu'yu Yassıada'ya götüren süreçte muhalifleri, onun Kıbrıs mücadelesindeki tavrını negatif propaganda amacıyla kullandı.

Selanik'te "Atatürk'ün evine bomba atıldığını" iddia edilen bir haberin ardından Türkiye'de 6-7 Eylül 1955 olayları yaşandı. Olaylarda, İstanbul'da azınlıklara ait çok sayıda kilise, okul, iş yeri yakıldı, yağmalandı, binlerce azınlık, uzun yıllardır yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kaldı.

O dönem kendisine husumet beslediği iddia edilen Demokrat Parti kurucularından Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü de 27 Mayıs 1960 darbesinden sadece sekiz gün sonra bir gazeteye verdiği röportajda, 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili Fatin Rüştü Zorlu ve Menderes'i suçlayarak, "Bu müessif hadisenin baş tertipçisi ve müsebbibi bizzat Menderes'ti. Kıbrıs'ı fethetmek için bu şekilde bir yol takip etmeyi doğru bulmuştur." ifadelerini kullandı.

Atatürk'ün evinin bombalanması hadisesinin de bir tertip olduğunu ileri süren Köprülü, "Bizzat tertipçisi Menderes'tir. Kendisine bu aklı yine Kıbrıs fatihlerinden Zorlu vermiştir." iddiasında bulundu.

Bu iddialar üzerine Yassıada'da alelacele 6-7 Eylül olayları davası açıldı.

Fatin Rüştü Zorlu'yu politikalarından dolayı sert bir şekilde eleştiren ve mahkum olmasına neden olan yayınlara imza atan gazetecilerden Orhan Birgit, yıllar sonra TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda görüşlerini anlatırken bir itirafta bulunarak, "Bugunku Kıbrıs'ın yaradılısında isimsiz kahraman" değerlendirmesinde bulundu.

Yassıada yargılamalarında, Türkiye'yi temsilen 29 Agustos 1955'te yapılan Londra Konferansı'na katılan Fatin Rüştü Zorlu'nun, Adnan Menderes'e gönderdiği "Kıbrıs konusunda hükümetin elinin güçlenmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını talep ettiği" telgraf, "6-7 Eylül olaylarının hükümet tarafından tertip edildiği" iddialarına dayanak gösterildi ancak yargılamalar sırasında bahsi geçen telgraf bir turlu bulunamadı.

Zorlu duruşmalarda bu telgrafı yalanlamadı, tedbirlerden kastının diplomatik önlemler olduğunun özellikle altını çizdi ancak mahkeme heyetini ikna edemedi. Yaklaşık üç ay süren ve 5 Ocak 1961'de sona eren davada, Adnan Menderes ve Dısisleri Bakanı Fatin Rustu Zorlu 6'sar yıl hapse mahkum edildi.

- Zorlu idam edildi

Yassıada'daki diğer 19 davayla birleştirilince Zorlu ve Menderes, Celal Bayar, Refik Koraltan, Hasan Polatkan, Agah Erozan, Ahmet Hamdi Sancar, Bahadır Dulger, Baha Aksit, Ibrahim Kirazoglu, Nusret Kiriscioglu, Zeki Erataman, Osman Kavrakoglu, Rustu Erdelhun ve Emin Kalafat ile idam cezasına carptırıldı.

İdam kararı bu isimlerden sadece Menderes, Zorlu ve Polatkan için uygulandı. Polatkan ile Zorlu 16 Eylul 1961'de, Menderes ise 17 Eylul 1961'de idam edildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber