Memur kararnamesi ve Sezer duruşu

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 28 Ağustos 2007 09:52, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bugün "Sezer'le yandaş" olanlar da, "Sezer'e düşman" olanlar da, o çatışmadaki "demokratik özü" pek hatırlamıyor; hatırlamak da istemiyor.

Bilmiyorum Sezer nasıl hatırlıyor, ama hatırlatayım.

Dönemin üç büyük Çankayahükümet çatışmasını hatırlatacağım. Biri bugün, ikisi yarın.

Birincisi; "Memur kararnamesi".

Genelkurmay, "bin yıl sürecek 28 Şubat" ın devamı olarak Ecevit Hükümeti' ne bir "sipariş" vermişti; Memurların fişlenmesi!

Ve bu fişlemeye göre de kolayca görevden alınabilir, işten atılabilir, harcanabilir, damgalanabilir, vebalı kılınabilir hale getirilmesi.

Çok sayıda büyük asker, büyük medya, büyük sermaye siparişi gibi, hükümet bunu da emir telakki etmişti!

Bunu onca yıl sonra şimdi söylerken bile, belki ayıptır diye düşünüyorum ama;

Anayasa Mahkemesi Başkanı iken bir, iki yazımdan ötürü aramış olan Sezer, bu kez Cumhurbaşkanı makamından telefonu açmış, evimden direkt aramıştı:

Böyle bir kararnameyi asla onaylamayacağını, bir demeç gibi değil, bir derdi paylaşır gibi söylemişti.

Bir yedi yıldır bunu ve benzerlerini asla bu şekilde yazmadım.

O gün yazdığım da, Cumhurbaşkanı ile özel konuştuğum, onun beni hem de evimden aradığı, ne yapacağını bana özel olarak söylediği filan değildi.

O zaman Milliyet'te şöyle yazdım: "Bu Cumhurbaşkanı eğer o konuşmaları yapan demokrat Anayasa Mahkemesi Başkanı ise hâlâ, hükümetin bu kararnamesini asla onaylamaz."

Sadece hükümeti değil, Genelkurmay'ı da cepheden karşısına aldı ve onaylamadı.

"Demokratik ilkeler" e aykırı buluyordu. Bugünkü iktidarın nice bürokratı muhtemelen o fişlemenin muhatabı olacaktı.

Bugün onun halefi pozisyonuna gelen dönemin muhalefet milletvekili Gül ile arkadaşları ve bugün Sezer' e köpüren "iktidar yanlısı medya", o gün Sezer' e "helal olsun" diyordu.

Bugün "Sezerci" olanların çoğu ise köpürüyordu tabii.

Sezer'in o dönemini hatırlamak istemeyen, olmamış farz eden her iki cenahın da arşivlerle hafızalarını tazelemesinde bir yarar var mı, bilmiyorum.

Ama yarın anlatacaklarım, daha da çarpıcı.

Bilhassa, o büyük "Büyük Medya" rezaleti.

Bunları ilk ağızdan tanıklıkla anlatacağım.

Mesela, rahmetli Şakir de iyi biliyordu ki, kendi ilk ağızdan tanıklığım da pek sıradan değildi.

Seni öpüyorum kardeşim.

Ailene, tüm dostlarına, gazetendeki arkadaşlarına, Cemiyet'e başsağlığı dileklerimle.

Şu son zamanlarda kimseye çaktırmadan verdiğin mücadeleye tüm saygımla.

Yarın: Öteki Sezer, hepimizin öteki hali!

Umur Talu - Sabah

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber