Babacan en genç Dışişleri Bakanı oldu
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasıyla boşalan Dışişleri Bakanlığı koltuğuna Ali Babacan getirildi. Babacan'ı yeni görevinde Avrupa Birliği, sözde soykırım iddiaları ve Kuzey Irak konuları bekliyor olacak.
Babacan'ın Dışişleri Bakanı olmasının yanısıra Başmüzakereci olarak atanması, Türkiye'nin dış politikasındaki iki ayrı koldan yürütülmesiyle ortaya çıkan sorunların engellendiği şeklinde yorumlandı.
Geçmişte Gül'ün Dışişleri Bakanı, Babacan'ın ekonominin yanısıra AB ile ilgili ilişkileri yürütmesi çeşitli kesimlerden eleştiri almıştı. Böylece babacan, Türkiye'nin dış politikasının yürütülmesinde tek isim olacak.
Babacan ayrıca bu atamayla en genç Dışişleri Bakanı ünvanını da alacak.
Türkiye'nin, Ankara Anlaşması Ek Protokolünü uygulamayarak Rum gemi ve uçaklarına limanlarını açmamasıyla tıkanan Türkiye-AB ilişkileri yeni dönemde Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın en çok ilgilendiği konuların başında gelecek. Başmüzakereci sıfatını devam ettiren Babacan, Kıbrıs Rum Kesimi başta olmak üzere Fransa, Almanya ve Avusturya gibi Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan ülkelerle de ilgilenmek zorunda kalacak.
Bakan Babacan'ın gündemindeki bir başkanı konu da Kuzey Irak ve bölgedeki terörist unsurların varlığı olacak. Terör örgütü PKK üyelerinin Kuzey Irak'ta rahatlıkla hareket edebilmesinden rahatsız olan Türkiye, bu konudaki görüşlerini pek çok kez Irak ve ABD yetkililerine iletmiş ve gerekirse terörist unsurlara karşı uluslararası hakları çerçevesinde bir sınır ötesi operasyon düzenleyebileceği sinyalini vermişti.
22 Temmuz seçimleri öncesinde gündemde büyük bir yer işgal eden sınır ötesi tartışmaları, seçim sonrasında yeni Cumhurbaşkanı ve Kabine'nin belli olmaması nedeniyle askıya alınmıştı. Ancak terör saldırılarının devam etmesi üzerine sınır ötesine yapılacak muhtemel bir operasyonun tekrar gündeme gelmesi bekliyor.
Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ve ABD'de gündeme gelecek sözde soykırım tasarısı, Dışişleri Bakanı Babacan'ın ilgilenmesi gereken konulardan bir başkası olacak. Özellikle daha önce Türkiye'nin tezlerine destek veren sivil toplum örgütü Anti Defamation League'in (ADL) sürpriz bir çıkışla sözde soykırımı desteklemeye başlamasının, Ermeni diyasporasının elini güçlendirdiğine inanılıyor