Cumhurbaşkanı Gül: 301'in kalkmasından yanayım

Kaynak : Radikal
Haber Giriş : 04 Ekim 2007 07:26, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Gül, eskiden üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nde cumhurbaşkanı olarak konuşurken, eşi Hayrünnisa Gül de kendisini dinledi. FOTOĞRAF: AFP

Avrupa Konseyi'nde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Orhan Pamuk, Elif Şafak gibi yazarların mahkûm edildiği izlenimi veren 301. maddenin değişmesinden yana olduğunu söyledi. Gül, bu konuda her şeyi ordudan beklememek gerektiğini söylerken, 'Her ülke güçlü ordusuyla gurur duyar' dedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrupa'dan '301. madde değişmeli' mesajı verdi, her şeyi orduya yüklemenin doğru olmadığını söyledi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Genel Kurulu'nda konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, daha sonra AKPM Başkanı Rene van der Linden'le düzenlediği ortak basın toplantısında Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinde değişikliği arzu ettiğini söyledi. Gül, toplantıda TCK ve 301. maddeyle ilgili bir soruyu yanıtlarken, bu konunun Türk Silahlı Kuvvetleri'yle ilgili olmadığını ve her şeyi orduya yüklememek gerektiğini söyledi. Gül, bu konunun hükümet ve parlamento tarafından ele alındığını hatırlattı. Türkiye'de hiç kimsenin düşündüklerini ifade ettiği için cezaevinde olmadığını, bu konuda seçimlerden önce çalışma başlatıldığını belirten Gül, "Bu konunun yurtdışında farklı algılanması bizi üzüyor" dedi. Gül, Nobel ödülü sahibi Orhan Pamuk ile Elif Şafak gibi yazarların mahkûm edildiği gibi izlenimler bulunduğunu, bunun Türkiye'ye haksızlık olduğunu belirterek, bu nedenlerden dolayı 301. maddenin değişmesinden yana olduğunu söyledi.

Ordu ve siyasetle ilgili soru üzerine Gül, TSK'nin görev, yetki ve sorumluluklarının Anayasa tarafından belirlendiğini hatırlatarak, TSK'nın Türkiye'nin modernleşme sürecinde önemli rol oynadığını söyledi. Gül, 'TSK'yı günlük siyasete sokmamak gerektiğini' ifade etti. Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafi konum gereği güçlü bir orduya ihtiyacı olduğunu belirterek, dünyada barışın korunmasında TSK'nın Bosna'dan Lübnan'a, Afganistan'dan Afrika'ya geniş bir alanda faaliyet gösterdiğini söyledi ve TSK'yı övdü: "Her ülke, güçlü orduya sahip olmasıyla gurur duyar. Biz de duyarız. Hele hele Türkiye gibi kriz bölgesinde olan ülkelerde güçlü orduya sahip olmak her vatandaşın gurur duyacağı bir iştir."

Gül'ün türbanla ilgili bir soruya yanıtı ise şöyle oldu:

"Bunlar Türkiye'nin gerçekleridir. Ya örtünün ya da örtünmeyin diye bir zorlama olmaz. Aileler içinde başörtülü olanlar da, var olmayanlar da var, aralarında tartışma olmaz. Üniversitelerde sıkıntı var. Önemli olan, temel hak ve özgürlüklerin evrensel nitelikte olmasıdır. Bu konunun tartışılmasının kronikleştiğini görüyoruz. Soğukkanlı ve evrensel düşünceyle yaklaşmamız gerekir, çatışmalar, sorunun çözümünü zorlaştırıyor."

Toplantıda 'azınlıklara saldırı' da gündeme geldi. Gül, Türkiye'de Hıristiyan azınlıklara saldırı olduğu yolundaki soruya karşı çıkarak, bu tür saldırı olmadığını, her dinden insanın huzur içinde yaşadığını söyledi. Gül, bir rahibe yönelik saldırının zanlısının da yakalanıp mahkemeye çıkarıldığını hatırlattı.

AKPM başkanı Van der Linden de 'ordunun siyasete müdahalesi' sorulunca "Demokratik ülkelerde ordunun müdahale etmesi kabul edilemez. Müdahalenin nelere mal olacağını geçmişte örneklerle gördük. Türkiye laik devletir, Avrupa Konseyi üyesidir. Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyorum" dedi.

Irak için en kötüsü bölünme

Gül, AKPM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada dış politikayla ilgili şu mesajları verdi:

Kıbrıs: Kıbrıs sorunu, 24 Nisan 2004'te eşzamanlı referandumlarla çözüme kavuşturabilirdi. Ancak, bu fırsat Rum tarafının bu planı reddetmesiyle kaçırılmıştır. Türk tarafı, BM parametreleri temelinde ve BM Genel Sekreteri'nin 'iyi niyet misyonu' çerçevesinde, adanın yeniden birleşmesini sağlayacak siyasi bir çözümü desteklemeye devam etmektedir.

En kötü senaryo: Irak'taki mevcut durum umut vaatetmiyor olabilir. Ancak kimse, sorunların Irak'ın bölünmesi suretiyle çözümlenebileceği yanılgısına düşmemelidir. Bu, gerek Irak halkı, gerek bölge için olabilecek en kötü senaryodur. Irak'ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve istikrarının, bulunduğu bölge için olduğu kadar komşu bölgeler için de hayati önem taşımaktadır.

Irak'ta siyasi uzlaşmaya varmak için, ülkedeki tüm siyasi unsurların adil şekilde temsili ve doğal kaynakların hakkaniyete uygun şekilde paylaşımı gerekli.

PKK için sığınak: Irak'taki durum, terörle mücadelede çıkardığı sıkıntılardan dolayı Türkiye'nin güvenliğiyle de doğrudan ilgili. PKK, Irak'ın kuzeyini sığınak olarak kullanmaya ve Türkiye'de şiddet eylemlerinde bulunmaya devam etmekte. Günümüzde terörle mücadelede uluslararası işbirliği ihtiyacı var.

Türkiye'nin 'laik demokrasi deneyimi'ne vurgu

Gül, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde Türkiye'deki son gelişmelere ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

İşkenceye sıfır tolerans: Türkiye'de yasal reformlar alanında önemli ilerlemeler sağlandı. 'İşkenceye karşı sıfır tolerans, politikası etkili sonuçlar vermiştir. Türkiye'deki insan hakları reformu Avrupa'dan Orta Doğu'ya kadar uluslararası toplum tarafından geniş ölçüde takdir edilmektedir.

Anayasa tartışması: Türkiye'de yeni bir anayasa hazırlanması veya mevcut anayasanın kapsamlı bir şekilde değiştirilmesi konusunda geniş katılımlı ve canlı bir tartışma cereyan etmiştir. Bu tartışmanın Türkiye'de anayasal normların 21. yüzyılın gereklerine uygun şekilde geliştirilmesiyle sonuçlandırılacağına inanıyorum.

Kültürel ve dini fay hatları: Küresel ölçekte yaşanan sorunların başında, uluslararası toplumun kültürel ve dini fay hatları üzerinde derinleşecek şekilde kutuplaşması gelmektedir. Her iki taraftaki radikal unsurlar farklılıkları sorumsuzca istismar ediyor. Ilımlıların aşırı uçlar kadar cesaretli olmalarının zamanı gelmiştir.

Irkçılık ve ayrımcılık arttı: Günümüzde ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve dini veya etnik temelde ayrımcılı birçok alanda artmıştır. Ayrımcılık ve nefretin her çeşidiyle mücadele, güçlü bir siyasi kararlılık ve her alanda proaktif bir tutum gerekmektedir. Benzer şekilde, terör ve aşırılığın herhangi bir din ya da kültürle özdeş tutulmasına karşı çıkmalıyız.

Diyaloğa vurgu: Tarihten gelen çok kültürlülük deneyimi bulunan Türkiye, farklı kültürler arasındaki iletişimin mümkün ve zenginleştirici olduğunu iyi bilmektedir. Türkiye'nin tecrübesi, laik demokrasinin halkın çoğunluğu Müslüman olan bir toplumda gelişebileceğinin en güçlü kanıtıdır.

AİHM'nin örneği yok: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) dünyada başka örneği olmayan bir kurumdur. Uzun yıllar boyunca geliştirdiği içtihat Avrupa ülkelerinin vatandaşlarının bireysel özgürlüklerinin sınırlarını sürekli genişletmiştir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber