Cumhurbaşkanı Gül, gündemi değerlendirdi / Tam metin

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Ocak 2008 15:44, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Diyarbakır'daki patlamayla ilgili olarak, ''Bütün dünya terör örgütünün çirkin yüzünü bu vesileyle görmüş olacak ve teröre karşı mücadelede işbirliği, teröre karşı müşterek hareket etme çok daha güçlü bir şekilde devam edecek'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, TRT 1'de yayınlanan ''Zirveden Bakış'' adlı programda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Diyarbakır'daki patlamayı ''menfur bir terör saldırısı'' olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Gül, aralarında öğrenciler ve çocuk denecek yaşta olanların olduğu vatandaşların hayatlarını kaybettiğini ve yaralılar olduğunu söyledi.

Saldırıyı ''şiddetle kınadığını'' dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diledi.

Cumhurbaşkanı Gül, terörün kötü yüzünü bir kez daha gösterdiğini ifade ederek, saldırının şehrin ortasında, dershanelerin bulunduğu, çocukların, kadınların bulunduğu bir bölgede gerçekleştiğine dikkati çekerek, bunun da terörün çirkin ve gerçek yüzünü gösterdiğini vurguladı.

Gül, ''Ümit ediyorum ki bütün dünya terör örgütünün çirkin yüzünü bu vesileyle görmüş olacak ve teröre karşı mücadelede işbirliği, teröre karşı müşterek hareket etme çok daha güçlü bir şekilde devam edecek'' dedi.

2007 yılında bir çok olay yaşandığını, güzel olayların yanında acı olayların da olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti:

''Son aylarda terörün bizlere acı hissettirmesi, şehitlerimizin bu mücadelede çok sayıda olması hepimizi çok derinden etkiledi. Şu bir gerçek ki teröre karşı kararlı durmanın, mücadele etmenin de bir maliyeti söz konusu oluyor. Mücadele etmezseniz bu maliyeti ödemiyorsunuz, ama sonunda topyekun teslim oluyorsunuz, onun için sonuna kadar kararlılıkla mücadele edilecektir.

Bir kez daha hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi minnetle anıyorum, gazilerimizin hepsine şükranlarımı sunuyorum.

2007 yılını bitirirken teröre karşı çok önemli darbeleri vurmaya başladığımızı da bütün halkımız, bütün dünya, en iyi tabii terör örgütü biliyor.''

-''TERÖRE KARŞI KAPSAMLI MÜCADELE GEREKİR"-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, teröre karşı kapsamlı mücadele gerektiğini, birçok ekonomik ve sosyal tedbirler alındığını ve bunların uygulandığını, bunun yanında yeni tedbirler de devreye sokulduğunu belirterek, Türkiye'nin bunların neticesi de görmeye başladığını ifade etti.

Gül, ''Terör konusu Türkiye'nin en önemli sorunu, ölüm kalım meselesi. Böyle büyük bir olay karşısında hükümet, sivil, asker ayrı olamaz'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye, PKK sorunu ve ona kaynaklık ettiği öne sürülen Kürt sorunu konusunda 2008 yılı içerisinde ne yapacak?'' şeklindeki bir soru üzerine, bölücü terörle Türkiye'nin uzun süredir mücadele ettiğini, terör olaylarının bir gecede bitmediğini ifade etti.

''Burada önemli olan devletin halkıyla, milletiyle, ülkesiyle bütün olarak terörle sonuna kadar mücadele etmedeki kararlılığı ve hazırlığıdır. İkincisi; buna fırsat verecek, teröristlerin istismar edebileceği ortamlar varsa bunları yok etmektir'' diyen Gül, terörü bitirmek için sonuna kadar çalışılacağını ancak her şeye rağmen (ben silahımla mücadele etmeye devam edeceğim) diyenler olursa bunlarla da silahlı mücadelenin kararlılıkla, sonuna kadar devam edeceğini söyledi.

Teröre karşı kapsamlı mücadelenin, silahlı mücadelenin yanında diğer her türlü çalışmanın yapılması gerektiğini ifade eden Gül, şunları ifade etti:

''Bir çok ekonomik ve sosyal tedbirler alındı ve bunlar uygulanıyor. Yanında yeni tedbirler de devreye sokuluyor. Türkiye, bunların neticesini de görmeye başladı. Dikkat ederseniz halktan tecrit olmaya başladılar. Türkiye'nin demokratik standartları yükseldikçe, o istismar ettikleri konularda ortadan kalkacak.

Son olaylardan sonra İstanbul'da ve bazı illerimizde rastladığımız geceleri otomobil yakma olaylarıyla ilgili çok tedbirler alındı. Paris'te çok daha büyük olaylar oldu ve çok zorlandı polis. Türkiye'de çok hazırlıklı olunduğu için birden bastırıldı, çok insan yakalandı, çünkü hazırlıklıydı polis. Tabii ki birdenbire sıfıra indirilemiyor, ama çok kişi yakalandı. Bunların üstesinden gelinecek.''

-ABD ZİYARETİ-

''ABD'nin PKK'ya karşı tavır değişikliğini farklı yorumlayanlar oldu? Sizin düşünceniz nedir?'' sorusu üzerine Gül, ABD'nin Türkiye'nin müttefiki, terörle mücadelede işbirliği yaptığı bir ülke olduğunu söyledi.

''Terör tekrar tırmandığında maalesef işbirliğimiz gecikti tabii'' diyen Gül, ABD'nin dikkatini çekmenin bazen vakit aldığını ancak Türkiye'nin bunu başardığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin sabrının taştığını da gördüler. Böyle bir işbirliği olmasaydı zaten tek taraflı olarak Türkiye neye mal olursa olsun gereğini yapma kararını almıştı'' dedi.

Gül, terör ve ABD ile ilişkilere ilişkin başka bir soru üzerine ise şunları söyledi:

''Öncelikle terörle mücadelenin boyutunun hangi noktaya geldiğini hatırlayalım. Terörün gerçekten bizim de canımızı acıttığı ve şehitler verdiğimiz önemli bir dönemi yaşadık. Bu süre içerisinde devletin bütün organları çok müthiş bir çalışma yaptı. Bunu belki dışarıdan bazıları göremedi ya da görmek istemedi, ama böyle bir konuda daima asker ve sivil beraber çalıştı. Eğer böyle beraber çalışma söz konusu olmazsa zaten başarılı olunamaz. Bu, Türkiye'nin en önemli sorunu, ölüm kalım meselesi, (bölücü terör) diyoruz. Böyle büyük bir olay karşısında hükümet, sivil, asker ayrı olamaz. Bu konuyla ilgili zaten bir çok çalışma yapılıyordu, ama ben Cumhurbaşkanı olduktan sonra bir çok toplantı yaptık, bu toplantılarda bir kez daha gördük ki herkes büyük bir işbirliği içerisinde ve beraber düşünüyor.

Irak'ta meydana gelen olaylardan sonra Kuzey Irak'ta boşluk doğdu ve terör örgütü orayı daha çok kullanmaya başladı. ABD'nin bu konuya dikkatini çekmek ve kendi imkanlarını buraya tahsis etmesini sağlamak kolay olmadı. İşbirliği yaptığımız konuları başka yerlerde değerlendiriyordu, bunları bu alana, bu coğrafyaya çekmek kolay olmadı.''

Cumhurbaşkanı Gül, ''ABD destek vermeseydi Türkiye yine de girip işini halledecek miydi?'' sorusuna, ''Türkiye bu konuda çok kararlıydı. Türkiye'nin (ABD bizimle ya da başka ülke bizimle işbirliği yapmıyor o zaman oturalım seyredelim) diyecek hali yoktu. Maliyetleri farklı farklı olurdu tabii ki ama Türkiye zaten her şeyi göze almıştı. Terör örgütüyle mücadelede her şeyi zaten göze almıştı'' karşılığını verdi.

Müttefikle bu konuda da iyi bir işbirliği yapabilmenin önemli olduğunu vurgulayan Gül, görüşmelerin, temasların neticede ABD'nin dikkatini bu konuya çekmekte başarılı olduğunu belirtti. Gül, ''yoksa bu mücadele zaten yapılacaktı'' dedi.

Bu kararlar verilirken asker, sivil hep beraber oturup uzun uzun değerlendirildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

''Terörle mücadelede, kararlılık devam edecektir. Ancak sadece silahla mücadeleyle de terör örgütleri bitirilememektedir. Bunun örnekleri vardır. O zaman kapsamlı mücadelede, diğer yönleri de devreye sokmak gerekiyor. Halkı, bölgeyi kazanmak. Bölgede istismara fırsat vermemek. Bölge halkı zaten devletine, milletine bağlıdır. Cumhurbaşkanı olduktan sonra gezimde gördüm coşkuyu, halkın içine girdim. Halkın bana gösterdiği o büyük sevgi, aslında benim şahsımda devletine gösterdiği sevgiydi. Önemli olan halkı istismara imkan vermemek. İnsanlarımızın ülkesine, devletine aidiyetini pekiştirmek. Bir taraftan bunlar, diğer taraftan da terör örgütün izole edip onunla amansız mücadele...''

ABD ziyaretinde Bush'a ile ne görüşeceğinin sorulması üzerine Gül, ziyaretinin uzun yıllardan sonra ABD'ye yapılan ilk resmi ziyaret olduğunu belirtti.

Sadece terör değil bir çok konuyu ele alacaklarını kaydeden Gül, ''Terörle mücadeledeki işbirliğimizi tekrar gözden geçirme, pekiştirme açısından kuşkusuz ki önemli bir fırsat olacak. Orta Doğu, Kafkaslar, Orta Asya, enerji güvenliği gibi bir çok konu var. Zaten benimle görüşmelerden sonra Orta Doğu turuna çıkıyor ABD Başkanı. Bizim bölgedeki tecrübelerimizi aktarma açısından önemli olacak'' dedi.

-ANAYASA ÇALIŞMALARI-

Cumhurbaşkanı Gül, Anayasa çalışmalarıyla ilgili bir soru üzerine, Anayasaların çok önemli, herkesi bağlayıcı dokümanlar olduğunu kaydetti.

1980'den sonra yeni anayasanın hep dile getirildiğini, bugünün meselesi olmadığını belirten Gül, ''Tavsiyem şudur; ne kadar büyük katılım, geniş katılım söz konusu olursa, ne kadar polemiklerden uzak çalışmalar yapılırsa o kadar iyi olur, netice başarılı olur'' diye konuştu.

Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Anayasa'nın normlarına bakmak lazım. Burada çok tartışmaya gerek yok. Türkiye, AB ile müzakerelere başlamış bir ülkedir. Türkiye'nin normları bellidir. Türkiye'nin yeni anayasası, eğer yapılırsa, AB ilkelerine, kriterlerine, normlarına uygun bir anayasa olması gerekir. Bütün meselelere, prensiplere bu açıdan bakılmalıdır. Bunu kim yazar çok önemli değildir, yazılmış olan metin çok önemlidir. Yeni çıkacak metin, Türkiye'yi hangi hedefe taşıyacaktır? Büyük Atatürk'ün ortaya koyduğu muasır medeniyet seviyesine ve onun da üstüne çıkmaktır.

AB normlarında, kriterlerinde olması gerekir her şeyin. Zaten müzakere sürecinde kanunlarımızı, standartlarımızı, yasal düzenlemelerimizi ona uyarlıyoruz. Usul bazen esasın da önüne geçiyor. Usul de çok önemli. Ne kadar çok katılım, ne kadar açık fikirli davranılırsa, öneriler ne kadar çok dinlenirse o kadar faydalı olur, polemiklerden uzak bir anayasa gerçekleşir.

Türkiye bütün enerjisini, gündemini buna bağlamamalı. Bu çalışma açık, şeffaf bir şekilde yapılmalı, yapılması gerekir, gördüğüm kadarıyla yapılıyor. Henüz bana ulaşmış bir taslak, çalışma da söz konusu değil. Tabii bunlar olunca ben de fikirlerimi söylerim. Herkesin ön yargılardan uzak katkısını yapması gerekir. Katılımın geniş olması bu işten daha başarılı çıkmanın yoludur.''

-''ANAYASA EN ÖNEMLİ BAĞLAYICI DOKÜMAN OLDUĞU İÇİN BUNUN HALK TARAFINDAN DA ONAYININ ORTAYA ÇIKMASININ ÖNEMLİ OLDUĞUNA İNANIYORUM"-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''Anayasa, en önemli bağlayıcı doküman olduğu için bunun halk tarafından da onayının ortaya çıkmasının önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye bu işi de en güzel bir şekilde yapacaktır ve sonunda hepimizin benimsediği bir metin ortaya çıkacaktır. Böyle önemli, herkesi bağlayan yasalarda halkın desteğinin de bir kere daha teyit edilmesi önemlidir diye düşünüyorum'' dedi.

Gül, terörle mücadele konusunda genel anlayışı anlattığı belirterek, operasyonel konulardan bahsetmek istemediğini söyledi. Önemli olanın terörle mücadelede devlet olarak kararlılığı göstermek olduğunu vurgulayan Gül, bu mücadelede halkın da daima devletin yanında olmasının önemine değindi. Gül, dünyanın desteğinin alınmasının da çok önemli olduğunu belirterek, ''Bu açıdan ABD ile işbirliği önemlidir. Bu işbirliği devam edecektir. Çünkü bu kararlar bazen zor verilir, ama verildikten sonra da en iyi şekilde devam eder. Şu anda bu işbirliği devam etmektedir'' diye konuştu.

Türkiye'nin, Irak'ın istikrarını bozmak gibi bir amacı olmadığını vurgulayan Gül, şöyle konuştu:

''Dolayısıyla Irak'ta ne kadar çok istikrar olursa, ne kadar çok otorite olursa, ne kadar çok orada işler düzgün giderse bundan Türkiye faydalanmaktadır. Türkiye'nin Irak'ın kuzeyi ile ilgili de oradaki halkla da bir meselesi yoktur. Gerek Kürtler, gerek Türkmenler oradakilerin hepsi bizim akrabalarımızdır. Dolayısıyla onların da mutlu olmasını, onların da mesut olmasını, onların da problemlerinden arınmış olarak yaşıyor olmalarını biz Türkiye olarak isteriz. Burada bizim tek hedefimiz, Irak'ın kuzeyinde bir boşluk olduğu için, orada bir otorite olmadığı için kendilerinin de egemenlik haklarını kullanamadığı için, orada yuvalanmış olan terör örgütüyle mücadeledir. ABD de bunu biliyor, bunu da bilmesi gerekir. Herkesin de bunu bilmesi gerekir ve bu doğrultuda bizimle işbirliğine devam edecektir diye inanıyorum.''

Gül, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Türkiye'yi temsil eden bir kişi olarak dış seyahatler yaptığını ve bazı ülkelerden de devlet başkanlarının kendisini tebrik etmek için Türkiye'ye geldiklerini anlattı. Bu tebrik ziyaretlerini işe de çevirdiklerini ifade eden Gül, ''Sayın Abbas'la Sayın Perez'in Türkiye'de buluşmaları Meclis'te konuşma yapmaları. Bütün bunlar için ziyaretler bir vesile oldu'' dedi.

Ziyaretlerin önümüzdeki günlerde devam edeceğini bildiren Gül, çok önemli ziyaretlerin de olacağını, kendisinin de önemli ülkelere ziyaretler gerçekleştireceğini belirtti.

-''DEMOKRATİKLEŞME ASLINDA MÜKEMMELLEŞME DEMEKTİR''-

Bir başka soru üzerine, terörle mücadelede demokrasinin çok önemli olduğunu vurgulayan Gül, şunları söyledi:

''Devamlı inanarak tekrar ettiğim bir söz vardır; 'Demokrasi terörü bitirmez, ama teröristleri izole eder. Teröristler izole edilince de onlarla mücadele kolay olur.' Demokratikleşme, aslında mükemmelleşme demektir. Bunun bir sonu da yoktur. Yani Avrupa ülkelerinde, Amerika'da zaman zaman öyle tartışmalar oluyor ki, en ileri demokrasilerde de 'şunu da yapmamız, bunu da yapmamız lazım' diye. Çağa göre ihtiyaçlar da artıyor. Bu bakımdan demokratikleşmeyi, mükemmelleşme olarak görmemiz gerekir. Bu konuda noksanlarımız, eksiklerimiz varsa herhangi bir şekilde komplekse girmeden standartlarımızı yükseltmemiz gerekir. Bunları kendi halkımıza olan güvenimizden dolayı yapmamız gerekir. Türk halkının da en gelişmiş demokrasilerdeki özgürlüklerin, hürriyetlerin bulunduğu bir ortamda yaşıyor olması bize gurur verir. Bunun için uğraşmamız gerekir. Bu aynı zamanda iç düşmanları da önler. Çünkü teröristler daima kapalı rejimleri isterler, olağanüstü koşulları isterler ki, kendileri istismar edebilsinler. Onun için son yıllara bakarsanız, bazı ülkeler terörle mücadele anlamında bazı hak ve özgürlükleri bile kısıtlarken, Türkiye hak ve özgürlükleri genişletecek şekilde hareket etmiştir. Bu da kendisine olan güveninden dolayıdır. Bunun neticesinde teröristler bugün gerçekten izole olmuştur. Bu devam edecektir. Bu aynı zamanda Türkiye'ye dışarıdan gelen desteği de artırmıştır. Açıkçası terörle mücadelede uluslararası işbirliği önemlidir. İlk defa belki uzun yıllardan sonra Türkiye'nin bu mücadelesine Türkiye dışından da güçlü destekler gelmeye başlamıştır. Avrupa Birliğinin son zirve kararlarına bakarsanız çok açık bir şekilde Türkiye'nin operasyonları da dahil olmak üzere desteklenmiştir. Başka yıllarda bu tip operasyonlar yaptığımızda yer yerinden oynardı. Bütün bunları görmemiz gerekir.''

-''HALKIN ONAYI ÖNEMLİ''-

Anayasa çalışmaları ile ilgili olarak da Gül, bu çalışmalara ne kadar geniş katılım olur, ne kadar çok herkesin söylediğine kulak verilirse o kadar faydalı olacağını söyledi. Türkiye'nin bunu büyük bir olgunlukla başaracağına inandığını vurgulayan Gül, ''Tabii ki, Anayasa en önemli bağlayıcı doküman olduğu için bunun halk tarafından da onayının ortaya çıkmasının önemli olduğuna inanıyorum'' dedi.

Türkiye'nin çok açık bir toplum olduğunu belirten Gül, ülkede çok canlı bir tartışmanın bulunduğunu ve bunun, övünülmesi gereken bir durum olduğunu söyledi. Gül, şöyle devam etti:

''Bunların hiç konuşulmadığını, bir merkezden bunların yapıldığını, hiç kimsenin tartışamadığını, fikir yürütemediğini düşünün. Böyle dönemler de olmuştu. Bugünkü tartışmaları biz bazen sakıncalı gibi görüyoruz. Öyle görmemek gerekir. Canlı bir tartışma ortamı var Türkiye'de. Ben bazı arkadaşlarımla, Türkiye dışındaki tanıdıklarımla konuştuğumda bu tartışmalara gerçekten imrenenler var. 'Biz bunları tartışamıyoruz' diyenler var. Bunlardan korkmamak gerekir. Türkiye bu işi de en güzel bir şekilde yapacaktır ve sonunda hepimizin benimsediği bir metin ortaya çıkacaktır. Böyle önemli, herkesi bağlayan yasalarda halkın desteğinin de bir kere daha teyit edilmesi önemlidir diye düşünüyorum.''

ABD'ye yapacağı ziyaretin New York bölümünde BM Genel Sekreteriyle bir yemek yiyeceğini belirten Gül, burada önemli konuları konuşacaklarını kaydetti. Kıbrıs konusunun, terörle mücadelede ulusalararası camianın desteğini sağlamanın ve Irak'taki gelişmelerin çok önemli konular olduğunu belirten Gül, Irak'la ilgili konuları BM Genel Sekreterinin yanı sıra Başkan Bush'la da görüşmek istediğini dile getirdi. Bu konuda Türkiye'nin görüşlerini en iyi şekilde aktarmanın önemine değinen Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu yıl, çok önemli yapılanmaların olacağı bir yıl olacaktır. Olayların dışında kalmazsanız, olaylara yön veren gruplar, güçler, ülkeler, liderler, insanlarla yakın bir istişare içerisinde olursanız o kadar çok siz de yönlendirebilirsiniz. Irak konusunda Türkiye'nin söyleyeceği çok şeyler vardır. Herkesten önce bizi ilgilendirir. Öyleki ABD'den çok Türkiye'yi ilgilendirir. Çünkü onlar Irak'a çok uzak. Oysa bizim komşumuz. Çok ırak değil, adı Irak ama. Tarihi birliğimiz, beraberliğimiz var. Bu coğrafyanın kültürünü, alışkanlıklarını, bu coğrafyada yaşayan insanların asabiyetini biz daha iyi biliriz. Bunları çok iyi bir şekilde burada olaylara etki edecek insanlarla paylaşmamız gerekir. Biz olayları dinleyen değil, etki eden bir konumdayız. Türkiye birikimlerini aktarabilir, aktardığında dikkate de alınır.''

-''OLDU BİTTİYE GETİRİLEMEZ''-

Kerkük'te yapılması planlanan referanduma ilişkin de Gül, ''Referandumun oldu bittiye getirilmesi orada yeni karışıklıklar ortaya çıkarır'' dedi. Türkiye'nin iyi niyetli olarak BM'yi, ABD'yi ve tüm dünyayı bilgilendirdiğini ifade eden Gül, ''Irak, Orta Doğu'nun küçük bir maketidir. Ama Kerkük de Irak'ın küçük bir maketidir. Dolayısıyla çok hassas dengeler var. Bunlar oldu bittilerle kararlaştırılamaz. O yüzden de çok dikkatli olmak gerekir'' diye konuştu.

Türkiye için Irak'ta barış ortamının kurulmasının önemine değinen Gül,Irak'ta huzur ve barış anlamında bir başarının, Türkiye'nin başarısı anlamına geleceğini söyledi. Irak'taki kargaşanın, Türkiye'yi derinden etkilediğini belirten Gül, terörün bunun bir göstergesi olduğunu söyledi.

-"ANAYASA MAHKEMESİ, 'PARLAMENTER SİSTEMDE CUMHURBAŞKANI YERİNDELİK DEĞERLENDİRMESİ YAPAMAZ, HUKUKİ DEĞERLENDİRME YAPAR' DİYOR''-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''noter gibi çalıştığı'' şeklindeki yorumlarla ilgili olarak, ''Anayasa Mahkemesi'nin 'Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı yerindelik değerlendirmesi yapamaz, hukuki değerlendirme yapar' kararını anımsatarak, ''Cumhurbaşkanları hukuki değerlendirme yaparlar. Devletin istihbarat örgütlerinin bilgilerini dikkate alırlar. Bu anlamda bir yanlışlık varsa o zaman bunları geri gönderirler'' dedi.

ABD'ye yapacağı resmi ziyaretinin bazı yayın organlarına ''hızlandırılmış program'' olarak yansıdığının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, bu yorumları kendisinin de gördüğünü ve anlam veremediğini söyledi. Gül, protokol normları çerçevesinde yapılacak görüşmelerin saatlerinin, bu görüşmelere katılacakların belli olduğunu kaydetti.

Orta Asya'ya yaptığı gezilerin önemine de dikkati çeken Cumhurbaşkanı Gül, Türk cumhuriyetlerini aynı milletten, farklı devletlerde yaşayan ve gönül birliği içinde olan akraba toplulukları olarak niteledi. Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleri ile hep yakın ilişkiler içerisinde olunması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bu ilişkilerde gördüğü boşluğu doldurmak için, protokol gözetmeden, sıraya bakmadan bu gezilerin yapılmasını istediğini ifade etti.

İşbirliği ve ilişkilerin daha sıcak bir şekilde yürütülmesi gerektiğini, ziyaretlerini bu çerçeve içinde yaptığını anlatan Cumhurbaşkanı Gül, ''Çok yakın bir işbirliği içerisinde olmamız lazım, Açık, şeffaf, dürüst'' dedi.

Gül, ''Türk cumhuriyetleriyle olan işbirliğimiz, yakın ilişkimiz başka ülkelere karşı da değildir. Bugünkü dünyada herkes herkesle ilişki içerisindedir. Ortada bir gerçek vardır, 'Hepimiz aynı milletten, farklı farklı devletteniz' diyorsak, o zaman aramızdaki ilişkilerin tabii ki buna yakışır seviyede olması gerekir. Buna önderlik edecek olanlar da devletlerin başkanlarıdır'' diye konuştu. Türk iş adamlarının bu ülkelerdeki başarılarından da gurur duyduğunu da dile getiren Gül, Orta Asya ziyaretlerinin devam edeceğini söyledi.

-''ÇANKAYA KALESİ DÜŞTÜ'' TARTIŞMALARI-

Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ''Çankaya Kalesi düştü'' şeklinde yorumlar yapıldığının hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine Gül, Cumhurbaşkanının bütün Türk milletini ve Türkiye'nin birliğini temsil ettiğini, Cumhurbaşkanı olarak siyasetten arınması gerektiğini ve bunun bir şart olduğunu da açıkça dile getirdiğini hatırlatarak, bu şekilde de hareket ettiğini söyledi.

Farklı düşünceleri normal karşıladığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, ''Ben bu bilinçle hareket ediyorum. Bütün Türk Milletinin, herkesin Cumhurbaşkanıyım. Herkesi temsil ediyorum. O açıdan herkes bana yakın, ben de herkese aynı mesafede yakınım veya uzağım'' diye konuştu.

-''TÜRKİYE FASILLARI KENDİ AÇIP KAPATMALI''-

AB-Türkiye ilişkilerinde Çankaya Köşkü'nün konumu ve etkisinin ne olacağı ve 2008'de AB ile ilgili neler beklenebileceğinin sorulması üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, ''AB konusunda iş artık bize kalmıştır'' dedi.

Türkiye'nin bütün kurumlarının yoğun çalışması sonucunda, AB standartlarına ulaşma formülünün artık Türkiye'nin elinde olduğunu belirten Gül, ''Bunu hükümete ve herkese tavsiye ediyorum, bizim fasılları kendimiz açıp kapatacak bir iradeyi göstermemiz lazım. Yapılacak işler belli, Türkiye'nin yol haritası detaylı bir şekilde çıkmış vaziyette'' dedi.

2008 yılının geçen yıl yapılamayanları kapatma açısından önemli olduğunu, 2 kat iş yapılması gerektiğini anlatan Gül, bu konuda ne kadar güçlü bir siyasi irade ortaya konursa, Avrupa'daki bazı ülkelerin menfi tavırlarının da o kadar önemsizleşeceğini vurguladı. Gül, şunları söyledi:

''Önemli olan bizim kendi kendimize yapılacakları yapmamızdır. Birisinin telkini, birisinin itmesi, birisinin mecbur kalmasıyla değil kendi inisiyatifimizle yapmak... Güzel olan budur. Yapılacaklar belli olduğuna göre büyük bir cesaretle bunları yapmak gerekir. Şimdiye kadar yapılanlar Türkiye'yi güçlendirmiştir. Yapılan her şey, Türk halkının çıkarınadır. Türk halkının çıkarına olmayanı zaten yapmamak gerekir. Yapacaklarımıza bakarsak, sağlık, ulaştırma, çevre... Bütün bunlar halkın çıkarına olan şeylerdir.''

Siyasi konularda da yapılması gerekenler olduğunu ve bunları Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, bunların da ivedilikle ele alınacağına inandığını kaydetti.

Bazı Avrupalı liderlerin dile getirdiği olumsuzluklara takılmamak gerektiğini belirten Gül, ''Türkiye'nin cazibesi, onların fikirlerini değiştirir. Türkiye çok cazip ve büyük potansiyeli olan bir ülke. Hem siyasi, hem ekonomik olarak bu böyle. Biz, bazen evin içinde olunca bunun farkında olmuyoruz ama dışarıdan görenler Türkiye'nin cazibesinin çok farkındalar. Biz yeter ki kendi yapacaklarımızı yapalım. Ben, 2008 yılını AB ile çok daha yakın çalışma, AB doğrultusunda çok daha fazla iş yapma yılı olarak görmek istiyorum'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, reform sürecinin hızlandırılması yönünde Hükümeti zorlamaya niyeti olup olmadığının sorulması üzerine de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile gerek açık gerekse özel görüşmelerinde bu konuları paylaştığını kaydetti. Hükümette de bu kararlılığı gördüğüne işaret eden Gül, yeni yılda bu çalışmaların TBMM gündemine geleceğine olan inancını dile getirdi.

Örneğin, 301. madde ile ilgili olarak yapılacak bir değişikliğin uygulamada çok fazla bir şeyi değiştirmeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ama Türkiye'de esas, zihinler, anlayışlar değiştikçe problemler çözülüyor. Türkiye'nin çıkarı açısından dışarıda inanılmaz bir şekilde Türkiye'ye karşı bir sempati olur. Bunlar önemli, dışarıda Türkiye'nin sempatisinin çoğalması Türkiye'nin işlerini çok kolaylaştırır. Türkiye'ye her konuda çok büyük katkıları olur. O açıdan çok geniş bir pencereden bakmak ve cesur olmak gerekiyor.''

-''CUMHURBAŞKANI YERİNDELİK DEĞERLENDİRMESİ YAPMAZ''-

Gül, ''Cumhurbaşkanlığınız süresince yaptığınız atamalarda hükümetten gelen bütün atamaları imzaladığınız ve AKP'ye yakın bir duruş sergilediğiniz gibi bir eleştiri var kamuoyunda. İkincisi, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarını onayladınız. Başbakanlık döneminizde ise şerh koymuştunuz ama Çankaya'ya Cumhurbaşkanı olarak geldikten sonra onaylamış oldunuz. Bu konuda görüşünüz mü değişti? Başbakan iken koyduğunuz şerhi gerekli görmediniz mi?'' sorusu üzerine, kendisinden önceki Cumhurbaşkanlarının, göreve geldiğinden bugüne kadar geçen 126 gün içinde ne kadar imza attıklarını araştırdığını söyledi.

''(Noter gibi çalıştı, 986 imza attı) deniyor. Onların içinde elmalar var, armutlar var. Hepsi toplanıyor'' diyen Cumhurbaşkanı Gül, 10. Cumhurbaşkanı (Ahmet Necdet Sezer'in) 126 günde bin 61, 9. Cumhurbaşkanı (Süleyman Demirel'in) 830 tane imza attığını söyledi.

Bu noktada, Cumhurbaşkanlarının atamaları yaparken ve kararnameleri imzalarken, yerindelik mi, yoksa hukuki değerlendirme mi yapacağının önemli olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, şunları belirtti:

''Bununla ilgili 1993 yılında Anayasa Mahkemesi'nin bir açık kararı var. Bu da tek, bundan sonra yeni bir içtihat da söz konusu değil. Anayasa Mahkemesi, 'Parlamenter sistemde Cumhurbaşkanı yerindelik değerlendirmesi yapamaz, hukuki değerlendirme yapar' diyor. Çünkü parlamenter sistemde hükümetler seçiliyor, yetkiyi alıyorlar ve halka karşı da sorumluluğu var. Dolayısıyla hükümetler kimle çalışacaklarsa onlar karar veriyorlar ama üçlü kararnameler olarak bunlar karşımıza geldiğinde, burada Cumhurbaşkanının yerindelik değerlendirmesi yapması, Anayasa Mahkemesinin 1993 kararına bakarsanız, gayet açık şekilde görürsünüz.

Ama bu demek değildir ki, cumhurbaşkanları gelen her şeyi gözü kapalı imzalar. Böyle değil. Cumhurbaşkanları hukuki değerlendirme yaparlar. Devletin istihbarat örgütlerinin bilgilerini dikkate alırlar. Bu anlamda bir yanlışlık varsa o zaman bunları geri gönderirler.''

Kendisinin de geri gönderdiği kararlar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, yayınlattığı 38 kanundan 21'inin uluslararası anlaşma olduğunu anlattı.

Parlamentonun yaptığı çalışmayı geri göndermenin iyi bir şey olduğu yönünde bir kanaat oluştuğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, Türk halkının temsilcilerinden meydana gelen parlamentoya kendisinin de saygı göstermesi gerektiğini belirtti.

Sözlerini ''Bu demek değildir ki, ben, Anayasa'nın bana verdiği hakları kullanmayacağım'' diye sürdüren Cumhurbaşkanı Gül, anayasaya açık bir şekilde aykırılığı söz konusu olmayan bir kanunu TBMM'ye geri gönderip, bir kez daha çalıştırmayacağını, ancak anayasaya aykırılık durumunda da mutlaka TBMM'ye geri göndereceğini vurguladı.

-''MESAİ SAATİM KAPANDI MI DESEYDİM?''-

Hakimler ve Savcılar Kanunu'nu bir gezi dönüşü, gece geç saatlerde onaylamasının çeşitli tartışmalara yol açtığının hatırlatılması üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, bu konuyla ilgili daha önce Anayasa Mahkemesine gidildiğini ve bir karar çıktığını anlattı. Gül, şöyle devam etti:

''Anayasa Mahkemesi'nin bu gerekçeli kararı, TBMM'den yasa çıkmadan önce oldu. Ben, bunu yayınlatırken Anayasa Mahkemesi'nin bu kararını da dikkate alarak verdim. Gece çalıştım ve bunu onayladıysam bu aslında takdir edilecek bir husustur. Anayasa'ya aykırılığını düşünmemişim, bununla ilgili raporları almışım. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuyla ilgili verdiği taze, yeni içtihadı, kararı görmüşüm.

Birçok stajyer hakimin, savcının emekleri boşa gidecekti. Ben, 'Hayır, ben bu gece yatacağım. Ertesi sabah saat 9'da getirin. Mesai saatim kapandı benim' deseydim çok sayıda stajyerin, yıllarını bu iş için harcamış insanların emekleri boşa gidecekti.''

126 günlük sürede 9. ve 10. cumhurbaşkanlarının da Bakanlar Kurulu'ndan gelen kararları hep onayladığını belirten Gül, daha önceden reddedilen bazı kararnameleri imzaladığı için eleştirilmesini de anlayamadığını söyledi. Gül, ''Bazılarını ben bizzat Başbakanken, Bakanken göndermişim. O zaman öyle uygun görülmüş, imzalanmamış. Şimdi bunlar benim önüme gelince bunları imzalamayacak mıyım?'' diye konuştu.

YAŞ ile ilgili olarak da bu tip işlemlerin yargıya açık olması gerektiği görüşünü dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, halen bu fikirde olduğunu kaydetti. Gül, şunları söyledi:

''O zaman siyasi kimliğim çerçevesinde o fikirlerimi söyledim. Bugün Cumhurbaşkanı olduğum için değerlendirirken konuları bazı şeyleri dikkate almak zorundayım. Yoksa her şeyin yargıya açık olması fikrini bugün de destekliyorum. Bugünkü şartlarda onaylamamın daha doğru olduğu kanaatine vardım, daha doğru olduğuna inandığım için onayladım.''

-CUMHURBAŞKANI GÜL, YÖK BAŞKANINI ATAMA SÜRECİNDE MÜLAKATIN SÖZ KONUSU OLMADI-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığına Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ı ataması sürecinde, basına yansıdığı şekilde bir mülakatın söz konusu olmadığını, karar verince sadece Özcan'la görüştüğünü ve bu görevi verirken nelere dikkat etmesi gerektiği yönündeki görüşlerini paylaştığını söyledi.

Kıbrıs konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Gül, Kıbrıs sorunun Türkiye'nin milli davası olduğunu belirterek, sabır gerektiğini söyledi.

KKTC'nin demokratik yapısıyla, kurumlarıyla ve ekonomik kalkınmasıyla kendini ispatladığını ifade eden Gül, ''Milli davamızı götürürken Türkiye'nin, 72 milyonun önünü kapatıcı bir yanlış da yapmamak gerekiyor'' dedi.

Kıbrıs Türklerinin kurumsal yapılarını sağlamlaştırması, kapsamlı barış için iki ayrı devlet temelli çalışmaları devam ettirmesi gerektiğini belirten Gül, dünya kamuoyunun KKTC'yi daha çok dinlemeye başladığını vurguladı. Türkiye'nin ve KKTC'nin iyi niyetini ve barış için uğraştığını göstermek gerektiğine işaret eden Gül, ''Haklı davalarında onları hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız'' dedi.

-''DEVLETİN GÜCÜNÜN DIŞINDA GÜÇLERE ASLA MÜSAADE EDİLEMEZ''-

Çetelerle mücadeleyi bir devlet sorunu olarak görüp görmediğinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Gül, bu tür konuların Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında veya olağanüstü durumlarda yapılan toplantılarda ele alındığını belirterek, şunları söyledi:

''Bir hukuk devletinde şüphesiz ki, devletin gücünün dışında güçlere asla müsaade edilemez. Devletin kendi gücü vardır. Güvenlik güçleri, silahlı kuvvetleri, jandarma, polis teşkilatı ve istihbarat teşkilatları vardır. Bunun dışında herhangi bir güç olamaz. Buna kesinlikle fırsat verilemez.

Zaman zaman bazı zaaflar olunca bu tip oluşumlar ortaya çıkıyor ama bunların hemen üstesinden gelinir.''

-''MÜLAKAT SÖZ KONUSU DEĞİL''-

Cumhurbaşkanı Gül, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın atamasıyla ilgili soruya da, atamayı yaparken titiz davranmaya, akademik kariyeri sağlam olan ve akademik iklimi bilen bir kişi olmasına dikkat ettiğini ifade etti.

Özcan'ı önceden tanımadığını ama bu yönde incelemeleri, çalışmaları olduğunu kaydeden Gül, edindiği bilgiler neticesinde kendisinde karar vereceği yönünde kanaati oluşunca, Özcan ile bir araya geldiğini belirtti. Gül, ''Kendisine üniversiteleri güçlendirmesi, üniversitelerin Türkiye'nin en önemli kurumları olduğunu, gelişmiş ülkelerde nasılsa Türkiye'de de üniversitelerin öyle olması için çalışması gerektiğini, daha önceki YÖK yönetiminin güzel çalışmalar ve stratejik dokümanlar bıraktığını, bunları ilke olarak benimsemesi gerektiğini söyledim'' diye konuştu.

Gül, basına yansıdığı şekilde bir mülakatın söz konusu olmadığını, karar verince sadece Özcan'la görüştüğünü ve bu görevi verirken nelere dikkat etmesi gerektiği yönündeki görüşlerini paylaştığını anlattı. Cumhurbaşkanı Gül, kararını verirken Özcan'ın akademik kariyerinin tartışmasız olmasını göz önünde bulundurduğunu kaydetti.

-''ENERJİ KONUSUNDA DİKKATLİ OLMAZSAK...''-

Gül, başka bir soru üzerine, ekonominin, terörle mücadeleden sonra Hükümetin ikinci en önemli önemli konusu olduğunu söyledi. Yıl içerisinde büyümede ve bağlı olarak ekonomik göstergelerde küçük bir sapmanın olduğunu belirten Gül, buna rağmen hükümete yapısal, ekonomik alanda reformlara kararlılıkla devam etmesi gerektiğini söyledi. Özellikle enerji konusunda cesur hareket etmenin gerekliliğini de vurgulayan Gül, ''Çünkü, büyümesi devam ettiği süre içinde Türkiye'deki enerji talebi, mevcut enerji arzıyla karşılanamayacak durumda. Onun için bu konuya çok yoğunlaşmaları gerektiğini düşünüyorum'' dedi.

Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan ziyaretlerinde de enerji konusunu görüştüğünü hatırlatan Gül, ABD ziyaretinde de ele alacağı önemli konulardan birini oluşturduğunu söyledi.

Enerji konusuna çok önem vereceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:

''Türkiye enerji konusunda bir terminal diyoruz ama, eğer biz gerekli dikkati göstermezsek by-pass edilebiliriz. O yüzden bu konuları çok canlı tutmamız gerekiyor. Tabii bu konuda büyük ülkelerin de desteğini almamız lazım. Bu ülkelerin desteğini almadan da büyük enerji projeleri gerçekleştirilemiyor.''

Gül, bir soru üzerine, kurumlar arasındaki uyumun Türkiye'yi güçlendireceğini kaydetti. Ayrıca bunun, Anayasa'nın kendisine verdiği bir görev olduğunu belirten Gül, ''Bunu yaptığımı görecesiniz. Bunun içine sadece askerleri değil parlamentoyu, hükümeti, muhalefeti koymak gerekir. Azami gayret göstereceğim bunu sağlamak için'' dedi.

Gül, bir başka soru üzerine, cumhurbaşkanlığına gelen tüm hediyelerin kayıt altına alındığını, bunlarla ileride bir müze oluşturma düşüncesi bulunduğunu bildirdi.

''Suudi Arabistan Kralı'nın bulunduğu yere gitmeniz eleştirildi. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?'' sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Gül, Suudi Arabistan Kralı'nın, 50 yılın ardından ilk defa Türkiye'yi ziyaret ettiğini, Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından kendisini tebrik etmek için ikinci kez geldiğini belirtti.

''Bu gurur verici bir şey. Türkiye'ye verilen önemi gösteriyor. Türkiye'de farklı farklı şeyler yazıldı, çizildi ama dünyada çok büyük dikkat çekti'' diyen Gül, protokol konusunda bazen katı davranıldığını, menfaat, ilişkiler ve nezaketin unutulduğunu ifade etti.

Gül, ''Suud Kralı önemli bir kişi. İngiltere'de kraliyetin protokollerini değiştirdiler. Almanya Şansölyesi Merkel ilk defa havaalanına gidip karşıladı. Ben, burada Türkiye'nin menfaat ve ilişkilerine bakarım, dostluklara ve nezakete bakarım'' şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, iadeyi ziyarette bulunduğunda da kralın da kendisini havaalanında karşılayacağını söyledi.

Gül, ''Küçük oğlunuzun internetten ticaret yaptığı iddiası var'' sorusu üzerine, ''Oğlum, 15 yaşında. 12 yaşındayken, bilgisayarlarla o kadar çok ilgileniyorlar ki, hayallerini o kadar çok geliştiriyor ki. Çocuklar böyle bir dünyada yaşıyorlar. Benim haberim olmadan böyle bir şeye girmişler. Yaptığı iş teşvik edilmesi gereken bir iş. Büyük bir ticari faaliyet söz konusu değil. Bu konularda dünkü dikkatim neyse bugünkü dikkatimi bu şekilde devam ettiriyorum'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, TRT 1'de canlı yayınlanan ''Zirveden Bakış'' adlı programın sonunda, sporla ilgili bir soru üzerine, Beşiktaş'ın ligin ikinci yarısında daha başarılı olacağına inandığını, Holosko'nun da iyi bir transfer olduğunu ifade etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber