Sahte profesör olayı üzerinden akademinin geldiği hal düşündürücü!

Aksaray Üniversitesine sahte doçentlik belgesi ile profesör olarak atanan kişi olayı, mevzuatta yetkili kılınan beş jüri üyesine, atamayı öneren üniversite yönetim kurulu üyelerine ve diğer tüm yetkililer ile akademinin geneline önemli bir uyarı olmalı!

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 30 Ekim 2021 16:30, Son Güncelleme : 30 Ekim 2021 14:40
Sahte profesör olayı üzerinden akademinin geldiği hal düşündürücü!

Geçtiğimiz günlerde Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Profesör kadrosuna atanan Zehra Zülal Atalay Laçin'in doçentlik belgesinin sahte olduğu iddiası sosyal medyada bir anda gündem olunca Aksaray Üniversitesi tarafından açıklama yapılarak, 28 Eylül 2021 tarihinde ataması yapılan adı geçenin doçentlik belgesiyle ilgili bir hafta önce oluşan tereddüt sonrası Üniversitelerarası Kurul Başkanlığıyla yazışma yapıldığı, bunun üzerine gelen bilgi sonrası kişinin atamasının iptal edilerek Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu ifade edilmişti.

Bu açıklamayı müteakiben Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma sonucunda ilgilinin tutuklanmasına karar verildi.

Resmi belgede sahtecilik yapan bu kişiye yasada yer alan cezai müeyyidelerin uygulanacağından şüphemiz yok; ancak üniversitenin ve bu sürece tanıklık etmekle görevli akademik camianın hiç mi suçu yok sorusunu sormanın da tam sırası diye düşünüyoruz!

Bilindiği üzere, üniversitelerde profesör kadrolarına yükseltilmelere dair başvuru şartları ile diğer usul ve esaslar 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 26 ncı maddesinde düzenlenmiştir. Mezkür Kanun hükmüne göre, doçentlik unvanı aldıktan sonra beş yıl ilgili bilim alanıyla ilgili özgün bilimsel eserler yapan kişiler üniversiteler tarafından ilan edilen Profesör kadrosuna müracaat edebilmektedir. Daha sonra ise Üniversite Yönetim Kurulunca ilgili bilim alanında görevli BEŞ PROFESÖR aday hakkında rapor hazırlamak üzere jüri üyesi olarak seçilmektedir.

"Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği"nin 15 nci maddesinin 1 inci fıkrası gereğince, jüri üyeleri tarafından başvuran adayların bilimsel veya sanatsal nitelikleri ve çalışmaları değerlendirilmekte; yöneticilik, yapıcılık ve geliştiricilik özellikleri ile bilim ve sanat adamı yetiştirme konusundaki çabaları hazırlanacak raporda ayrıntılı olarak belirtilmektedir. Jüri üyelerinden gelen dosya inceleme raporlarının tamamlanması sonrası ilgili Yönetmelik gereğince profesör kadrosuna başvuran adayın durumu Üniversite Yönetim Kurulunda değerlendirilmek suretiyle alınacak nihai karar Rektörün onayına sunularak atama işlemi sonuçlandırılmaktadır.

Kısaca özetlediğimiz bu süreçte görevlendirilen beş jüri üyesi ve Aksaray Üniversitesi özelinde baktığımızda Üniversite Yönetim Kurulunun 17 üyesi olmak üzere yirmiden fazla kişi atama işlemi sürecinin bir şekilde parçası olarak görev almaktadır. Üzülerek belirtmeliyiz ki ne jüri üyesi beş profesör ne de Üniversite Yönetim Kurulu üyeleri ilgilinin sahte doçentlik belgesi hakkında araştırma yapma ihtiyacı hissetmiş; ne de bu kişinin sahte akademik hayatını incelemiştir.

Görevli jüri üyelerine ve diğer yetkililere neden sahte akademisyenin durumunu tespit edemediniz diye sorduğunuzda, büyük ihtimalle bu bizim görevimiz değildir cevabını alırsınız. Ancak, sorunun temel kaynağı bu da değil.

Maalesef, işine saygı duyan ve akademinin değersizleşmesine imkan vermeyen bazı akademisyenler hariç ülkemizde öğretim üyesi atamalarında görevlendirilen jüri üyelerinin önemli bir çoğunluğu atama raporunun hakkını vererek ve özenerek hazırlamamaktadır. Bu işten iyi bir ücrette almalarına rağmen çoğu jüri üyesi adaya dair bilimsel raporunu kendisi bizzat hazırlamak yerine, kadroya başvuran adaydan istemektedir. İşin diğer bir ilginç tarafı ise sürecin bu şekilde işlediğinden olsa gerektir, yayın dosyaları jüriye ulaşır ulaşmaz rapor imzalanarak aynı gün kargoya verilebilmektedir. Akademiye uzak olanlar için bu sözlerimiz garip gelebilir, ancak öğretim üyesi atamalarında yaygın işleyiş bu şekilde devam ettirilmektedir.

Bunun temel sebebi de kişiye özel bir şekilde kadro ilan edilmesi, ilgili kadroya bir kişi başvurması, başvuran kişinin jüri üyelerini belirlemesi, jüri üyelerine kendisi hakkında hazırladığı raporu göndermesinden kaynaklanmaktadır. Yok Artık! diyeceksiniz belki ama akademimizin hali pür melali bu şekildedir.

Sonuç olarak, sahte belge ile üniversiteye bir şekilde giren akademisyen elbette suçludur ve cezasını çekecektir; ancak bu sürece bir şekilde uzaktan bakarak görevinin gereğini hakkıyla yapmayan yetkililer ile kişiye özel ilanları denetlemeye dair somut adımlar atmayan Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı da bir o kadar sorumludur. Bizden uyarması!



Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber