Cola mı, süt mü?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 27 Haziran 2008 00:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Ülkemizde gazlı içeceklerin oluşturduğu sektörde 39 marka bulunuyor ve 5 büyük ölçekli firma faaliyet gösteriyor. 2003 yılında 1 milyar 950 milyon litre olan gazlı içecek tüketimi, 2004 yılında %15 artarak 2milyar400 milyon litreye ulaşmış. Bu tüketimin %67 sini kolalı içecekler, %33 ünü ise sade ve meyve aromalı gazozlar oluşturuyor. Bu rakamlara göre Avrupa'da 6.cı, kişi başına tüketim bakımından ise 23.cü konumda yer alıyoruz. AB'de kişi başına yıllık tüketim 71,7 litreyi bulurken, ülkemizde 33 lt civarında bulunuyor. ABD'de ise kişi başına yıllık tüketim 197 lt. dir. Buna karşılık ABD'de kişi başına yıllık süt tüketimi 200 lt. İken bizde sadece 18 lt. dir.

Gerçekleri yansıtmayan aşırı abartılı reklâmların yönlendirmesi, bilinçsiz beslenme alışkanlıkları, yeni şeylere karşı hayranlık ve kamu kurumlarının halkı doğru bilgilendirmede gösterdiği acziyet, ister fakir ister zengin muhitlerde olsun kola ve boyalı/boyasız, gazlı/gazsız içeceklere aşırı bir düşkünlüğün oluşmasına sebep olmuştur. Kola ve renkli/renksiz gazozlar artık çoğu ailelerin olmazsa olmaz içeceği haline gelmiştir. Sofraya oturulunca hemen bardaklara su yerine kola, gazoz türü içecekler dolduruluyor.

Peki, bu gelişi güzel ve bilinçsiz alışkanlıklarımızın sağlığımıza ve hayatımıza zarar verebileceğini neden düşünemiyoruz?

Biz bu tür içeceklerde kullanılan katkı maddelerini bir defa daha toplu halde belirtmeye çalışalım;

KOLALI VE GAZLI İÇECEKLERDE KULLANILAN

KATKI MADDELERİ

Fosforik asit: E338

Gazlı ve çeşitli kolalı içeceklerde kullanılmaktadır. Ancak sağlık üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Keskin bir tad sağlar ve diğer doğal benzer tad vericilere nazaran büyük miktarlarda ve ucuzca elde edilebildiği için üreticiler tarafından tercih edilmektedir.

Ancak genç kadınlarda, kemik gelişiminde gıda eksikliği ile ortaya çıkan osteoporoz hastalığı riskini artırmaktadır. Fosfor fazlalığı, zayıf kemik yoğunluğuna yol açabilmektedir. Beslenme uzmanları, vücudun kandaki fosfor-kalsiyum iyonları arasındaki dengeyi sürdürmeye çalıştığını belirtmektedirler. Fosfor fazlalığı oluşunca vücudun kimyasal balans mekanizması bu dengeyi sürdürebil- mek için kemikteki kalsiyumun dışarı çıkarılmasına yol açar. Neticede fosfor-kalsiyum fazlası vücuttan dışarıya atılır ve geride gözenekli ve gittikçe zayıflayan bir kemik yapısı meydana gelir.

Kolalarda kullanılan Kafeinin de aynı sebeplerle son zamanlarda orta yaştaki erkeklerde görülen zayıf kemik yoğunluğuna sebebiyet verdiği şüphesi üzerinde durulmaktadır.

Kafein:

Tüketimi, ekseriya kahve, çay, cola, çikolata, kakao ve son zamanlarda ortaya çıkartılan enerji içecekleri ile olmaktadır. Kafeinin diğer yaygın kaynakları, reçete gerektirmeyen ağrı kesiciler, soğuk preparatlar ve uyarıcı ilaçlardır.

Kafeinli maddelerin kullanımının sonucunda karakteristik etkiler, huzursuzluk, sinirlilik, heyecan, uykusuzluk, yüz kızarıklılığı, fazla idrar ve sindirim şikâyetleri gibi rahatsızlıklardır. Bu semptomlar bazı insanlarda, günlük 250 mg ?dan daha küçük dozajlarda tezahür edebilir. Diğer bazılarında ise daha yüksek dozlarda oluşur. Günlük 1gr ?lık dozlara çıkılması halinde ise, kas seyirmesi, düşünce ve konuşmanın rast gele akması, yorgunluk duymama ve fizikomotor ajitasyonu oluşabilir. Daha büyük dozlarda hafif duyumsal rahatsızlıklar, kulak çınlaması, ışığın parlaması gibi rahatsızlıklar rapor edilmiştir. Kafeinin 10 gr'ı geçen dozu ile, ani krizler, nefes alma güçlüğü ve ölümle sonuçlanmalar oluşabilir. Alınan maddelerle girebilecek kafein miktarının kabaca hesabını şöyle yapabiliriz. Bir bardak kahve yaklaşık 100?150 mg kafein ihtiva eder, bir bardak çay yarısı kadar, bir bardak kola ise 1/3 ?ü kadar kafein ihtiva eder. Bir bardak enerji içeceğinde ise yaklaşık 100 mg kafein alınmış olur. Reçete ile satılan kafeinli ilaçlar bir bardak kahvenin ihtiva ettiği kafeinin bir tam üçte biri ile bir buçuk arasında değişmektedir. İstisna olarak migren hastalığı için kullanılan tabletlerin her biri 100 mg kafein ihtiva ederler.

Kafein, sindirim sistemi ve kalp rahatsızlıklarının gelişmesine ve ağırlaşmasına neden olabilir. Üst karın ağrıları, bazen peptik ülser ve kanamalar oluşabilir. Ekstrem yüksek dozlarda ise ritim bozukluğu eklenebilir, tansiyon düşer ve kan dolaşımı durabilir.

Diğer farklı Teşhisler: Manik olaylar, panik rahatsızlıklar, genel anksiety rahatsızlıkları klinik raporlarda açıklanmıştır.

Boya Maddesi Karamel (E150):

Şekerin yavaş şartlarda 170 C dereceye kadar ısıtılması sonucunda elde edilir. Başta kola olmak üzere çeşitli meşrubat, şekerleme, kek ve bazı hamur işlerinde boya maddesi olarak kullanılır.

Avustralya Hiperaktif Çocukları Koruma Teşkilatı(HACSG)'na göre alerjik bünyeli insanların kaçınmaları gerektiği ifade edilmektedir.

CO2 Gazı: E290

İnsan sağlığına zararlı bir gazdır. Meşrubatlarla aşırı miktarlarda alınması halinde çeşitli rahatsızlıklara neden olur.

Kola ve diğer Aromalar:

Bütün aromalarda söz konusu olduğu gibi ara işlemlerde ve eritici ortamlarda etil alkolün kullanılabilmesi önem taşımaktadır. Ayrıca, bu tür içeceklerde TSE ve TÜRK GIDA Kodeksi de % 0,5 ?e kadar alkol bulunabilmesine izin vermektedir.

Enerji içeceklerinde diğer önemli Katkı maddeleri:

Kafein, İnositol, taurine, carnitine, creatine gibi bir Müslüman için kökenleri ve sağlığa zararları sebebi ile çok dikkat edilmesi gereken önemli katkı maddeleridir.

Taurine pankreas salgılarından elde edilen bir maddedir, carnitine ve creatine hayvan kaslarından izole edilerek elde edilen maddelerdir. Kafein bitkiseldir ve bu içecekte 80?150 mg/340 gr içecek, yani 340 gr enerji içeceğinde 80ila 150 mg kafein bulunabilmektedir, taurin ise 1200mgr/ 340gr içecek miktarında bulunmaktadır. Vs.

Karmin: E120

Renklendirici; böceklerden elde edilir; kozmetiklerde, şampuanlarda, kırmızı elma sularında, şekerlemelerde ve diğer gıdalarda kullanılır; hassas ve asmatik bünyelerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Ayrıca Hanefi mezhebine göre de haramdır.

Sunî Tatlandırıcılar: Aspartam E951, Asesülfan E950, Sakarin E954

Tatlandırıcıların diğer kullanım alanı ise toz ve sıvı içeceklerdir. Bu ürünlerde; Aspartam, asesülfam ve sakarinin kombinasyonu kullanılmaktadır. Şeker hastalarının kullanımı oldukça düşük olması ve kullanan insanların yaş seviyelerinin yüksek olmasına rağmen alzaymer riski oluşturduğu bildirilmektedir. Fakat içeceklerde kullanımı, özellikle aspartamın içinde bulunan fenil alalin isimli amino asitin çocukların zeka gelişimlerini olumsuz etkilediği klinik deneylerle kanıtlanmıştır.

Evet, katkı maddeleri ile ilgili bu bilgiler, bu içecekleri sürekli olarak tüketen insanlarımız için nasıl bir risk meydana getirdiklerini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır

Aşırı kola tüketimi ve kola bağımlılığı yalnız bizim değil zengin ülkelerin de sorunu. Fark şurada; yıllık süt tüketimi kişi başına 200 litre olan Amerikalının sofrasında bir de kola olmasının önemi yok ama onların onda biri kadar bile (18 litre) süt tüketmeyen ülkemizin çocukları için çok büyük önemi var. Zaten yeterli protein alamayan, et yemeyen, süt içmeyen çocuklarımız bir de midelerini kalorisi zengin ama beslenme değeri düşük gazozla şişirince ilerde kavruk, zayıf, kısa boylu insan tipleri ortaya çıkıyor...

Çocuğunuza verebileceğiniz en büyük zarar onu devamlı bir kola ve gazoz içicisi-kola ve gazoz bağımlısı yapmanızdır. Bu kötü alışkanlıktan onu korumanızın en sağlam yolu ise evinize kola ve gazlı içecekler sokmamaktır. Renkli içecekler, her gün alınan, yemek masasının devamlı içeceği olmamalı. Bazılarının yaptığı gibi, buz gibi kolayı kafaya diktikten sonra çocuğuna 'Ama yavrum sen içme zararlıymış...'diyenlerden de olmamalısınız. Unutmayın 'evde çocuk varsa' sofranızda devamlı bulunması gereken tek içecek; su ve süt olmalıdır.

Dünyanın en yararlı içeceği SÜTTEN KORKMAYIN. Yaşlandıkça insanların kalsiyum ve D vitaminine olan ihtiyacı artar, bu nedenle süt, yalnız çocukların değil erişkinlerin ve yaşlıların da temel gıdasıdır. Haziran 2005, Journal of Epidemiyology and Community Health dergisinde yayınlanan bir makalede, Araştırmacıların 665 kişiyi tam 20 yıl boyunca süt içme ve diğer alışkanlıkları açısından günlük takibe aldıklarını, katılanların her 5 yılda bir tam sağlık kontrolünden geçirilerek EKG ve diğer laboratuar tetkiklerinin yapıldığını. Bir grup tam yağlı süt içerken kontrol grubundaki diğer kişilerin ise yarım yağlı veya tam yağsız süt içtiklerini, çalışmanın sonucunda 'tam yağlı süt içenlerde' ki kalp damar hastalığı ve felç geçirme oranının 'az yağlı veya yağsız süt içenlere' göre DAHA DÜŞÜK olduğu görülüyor. Yani bugüne kadar bize öğretilenlerin tam tersi bir sonuç çıkıyor. Araştırmacılara göre 'Tam yağlı sütün zararlı olduğu görüşünün yeniden tartışılması ve yağlı sütün diyetimiz içinde layık olduğu yeri alması için çalışılması' gerekmektedir.? İfadeleri ile konunun önemi vurgulanmıştır.

Özetlersek;

1.Çocuklarımızı renkli/renksiz gazozlardan (ve son günlerin modası enerji içeceklerinden) uzak tutup, onlara süt içme alışkanlığı kazandıralım.

2.Mutlaka her gün bir bardak süt içmeye çalışalım...

Servet Kardoğan
Gıda mühendisi
[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber