Doğan grubunun Başbakan Müsteşarı ile olan savaşında, Abbas Güçlü'nün basın ahlakı...

Haber Giriş : 06 Nisan 2005 00:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer hakkındaki 'intihal' iddiaları hala sürüyor. Son olarak konuya Milliyet Gazetesi yazarı Abbas Güçlü'de dahil oldu... Ancak, Güçlü'nün konuya müdahil olması ayrı bir önem taşımaktadır. Bunun da sebebi iki gün arayla yüzde yüz zıt yazılar yazmış olmasıdır...

Konu ilk olarak geçen yıl basına yansımıştı. Herşey, 11 Şubat 2004 tarihinde Cumhuriyet Üniversitesinde, tıp fakültesi akademisyenlerin oluşan etik komisyonunun, Başbakan Müsteşarı Prof. Dr. Ömer Dinçer'in Yrd. Doç. Dr. Yahya Fidan'la birlikte hazırladıkları 'İşletme Yönetimi' adlı kitabında, 1995 yılında yayımlanan Prof. Dr. Tamer Koçel'in 'İşletme Yöneticiliği' kitabından kaynak gösterilmeksizin bazı bilgilerin alıntıladığını yani 'intihal' yapıldığına karar vermesi ile başladı.. Kitap 1996 yılında yazılmış ama komisyon Ömer Dinçer'in Başbakan Müsteşarı olmasından sonra 2004 yılında oluşturulmuştu...

Bu karar, hemen akabinde Hürriyet gazetesinde yer aldı. Başbakanlık Müsteşarı bu ve daha sonra yayımlanan iddialarla ilgili olarak 6 dava açtı. Davalar hala sürmekte olup, şu an için bilirkişiye havale edilmiştir. Ancak, davanın hala gündemde olduğu bugünlerde konu yeniden Doğan grubu gazetelerinde yazılmaya başlanmıştır.

Başbakan Müsteşarı iddialarla ilgili olarak hem bir özür dileme olayı olmadığını hem de 'intihal' iddiları reddetmektedir.

İşte bu haberlerin akabinde pazar günü, Milliyet Gazetesi yazarı Abbas Güçlü şu yazıları kaleme adı: "...Hükümete gol atmak için tetikte bekleyen YÖK, fırsatı kaçırmadan hemen oyuna dahil oldu. Yine aynı şekilde Ömer Dinçer'den intikam almak isteyen diğer taraflar da tartışmaya balıklama atladı... Hatırlanacağı gibi söz konusu İşletme Yönetimi kitabı, 1996 yılında Yahya Fidan ve Ömer Dinçer tarafından kaleme alınmıştı. Daha sonra yapılan incelemede ise, Fidan ve Dinçer'in bu kitabı hazırlarken Tamer Koçel'in aynı isimli kitabından kaynak göstermeden alıntı yaptıkları iddia edilmişti.... Aradan onca yıl geçtikten sonra, zamanaşımına uğradığı iddia edilen bu tartışmalar neden yeniden gündeme geldi? Bu konuda yazılacak çok şey var. Ama şimdilik onlara değil, tartışmaların geldiği seviyesiz boyuta bir göz atalım... Dinçer konusundaki kafa karışıklığının ortadan kalkması için kamuoyunun tarafsızlığına ve bilimsel birikimine güvendiği bir inceleme kurulu oluşturulması ve onun alacağı kararın beklenmesi, en doğru seçenek olacaktır....YÖK de hükümet gibi bu konuda taraf. En doğru kararı da alsa farklı bir şekilde yorumlanacaktır.... Bu konuda en güvenilir kurum, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA). Eğer bir kurul oluşturulamaz ise, onlar arabulucu olabilir.
Hatırlanacağı gibi, hükümet tarafından daha önce hazırlanan YÖK yasa taslaklarının mimarı Ömer Dinçer'di. O nasıl ki o zaman çıkaracağı yasa ile YÖK üyeleri başta olmak üzere tüm rektör, dekan ve bölüm başkanlarını görevden almak için düğmeye bastıysa, şimdi de rektörler ve YÖK onun yok olması için yoğun bir gayret içerisinde.
Gerçek hırsızlık, bir bilimsel görüşü ya da bir araştırmayı sanki kendisininmiş gibi göstermektir. Böylesi bir durum, söz konusu mu, değil mi? Bir taraf, evet diyor. Diğer taraf, hayır."

Abbas Güçlü 03/05/2005 tarihli bu yazısında oldukça objektif ve herkesce kabul edilebilir bir yaklaşım sergilemekteydi... Hükümete gol atılmasından bahsediyordu... 1999 yılındaki bir iddianın yeniden gündeme getirilmesindeki sakatlığı vurguluyor ve yaşanan tartışmaları seviyesiz olarak niteliyordu...

Ama, Abbas Güçlü, aradan henüz iki gün geçmeden kendisinden hiç beklenmeyecek çok çirkin bir habere imza attı. Dün Milliyet gazetesinde Abbas Güçlü tarafından yazılan haber şu şekildeydi.. "6 gizli belge de 'intihal var' diyor"... Bu başlıkta yetmemiş olacakki, devamla "Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dinçer'in 'intihal' dosyası, iki üniversite ve YÖK arasında 6 resmi belgeye konu oldu. Milliyet o belgeleri buldu...Başbakan Erdoğan'ın, "Ismarlama haberler" ifadesiyle reddettiği intihal dosyası, iki üniversite ile Yükseköğretim Kurulu arasında 6 resmi belgeye konu oldu." demektedi..

Evet iki gün önce bilimsel bir kurula havale edilsin diyen Abbas Güçlü, hem üniversitenin hem de YÖK'ün taraflı olacağını açıksözlükle belirten Güçlü iki gün içinde fikir değiştişmiş varolan koroya o da katılmıştı...

Konuya ilişkin sadece bir adet karar vardı ve o da Cumhuriyet Üniversitesi Etik Komisyonunun kararıydı.. Diğerleri; 1- Bu komisyon kararının YÖK'e gönderilmesi, 2- YÖK'ün bu kararı Marmara Üniversitesine havale etmesi, 3- Marmara Üniversitesinin konuyu araştırması için yazıyı Turan Yıldırım'a havale etmesi, 4- Turan Yıldırım'ın tartışmaya konu olayın zamanaşımına girdiğini tespit etmesi ve 5- Marmara Üniversitesince bu durumun YÖK'e bildirilmesi...

Özetle ortada gizli belge falan yoktu. Hepsi devletin resmi yazışmalarıydı. Ama gazete başlığında "gizli" ifadesi kullanılarak Müsteşar'ın, bir kez daha, okuyucular gözünde itibar itibar kaybetmesi sağlanıyordu...

Peki, bizim yukarıda serencamını ifade ettiğimiz olay sonrasında, Abbas Güçlü acaba, biraz kırıcı olacak ama hiç utanmış mıdır?

İki günlük bir zaman içinde yazılan bu yazılar bir gazetecinin mi kaleminden çıkmıştır? Acaba kendisine bu konuda bir direktif mi verildi?

Sayın Güçlü'nün bir sonraki yazısında bunlara cevap vereceğine inanıyorum...

Ahmet Çelik

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber